Güzel Söz Söyle Güzel Söz İşit

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
Müslüman kimse güzel ahlâk sahibidir. Kimseye zarar vermez, kötü söz söylemez, çevresindeki insanlarla iyi geçinir. Cömertlik yapar, ikramda bulunur, yardım eder, en çok diline dikkat eder. Diliyle kimseyi incitmez.

Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v. buyurmuştur:

“Allah’a ve ahiret gününe inanan kişi ya hayır konuşsun ya da sussun. Allah’a ve ahiret gününe inanan kişi komşusuna ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe inanan kişi misafirine ikram etsin.” (Buharî; Müslim; Ebu Davud; Tirmizî)

Bir başka hadis-i şerifte Efendimiz s.a.v., imanı sabır ve cömertlik olarak açıklamıştır. Tabiîn’in büyüklerinden Hasan-ı Basrî rh.a. de, bu hadiste geçen sabrı, günahlara düşmeme konusunda sabırlı davranmak olarak açıklamıştır.

İmanın gereği amellerin bir kısmı Allah Tealâ’nın hakkı ile ilgilidir. Farzları yerine getirmek ve haramları terk etmek gibi. Aynı şekilde hayırlı söz söylemek ve bunun dışında konuşmayıp susmak da böyledir.

İmanın gereği olan hakların bir kısmı da kul haklarıyla ilgili olur. Misafire ve komşuya ikram etmek, komşuya eziyet etmekten uzak durmak gibi.

Esved b. Asram r.a.’tan şöyle rivayet edilmiştir:

“Allah Rasulü s.a.v.’e; “Bana tavsiyede bulun.” dedim. Bana:

– Diline sahip olabilir misin, diye sordu. Ben de;

– Dilime sahip olamazsam hiçbir şeye sahip olamam, dedim. Bana tekrar;

– Eline sahip olabilir misin, diye sordu. Ben de;

– Elime sahip olamazsam hiçbir şeye sahip olamam, dedim. Bunun üzerine buyurdu ki:

– Dilinle sadece güzel olan sözleri söyle, elini de hayırdan başka bir şeye uzatma.” (Taberanî; Heysemî)

Güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildiğini söyleyen Efendimiz s.a.v. bir başka hadis-i şerifte de şöyle buyurmuştur:

“Bir kulun kalbi doğrulmadıkça imanı doğrulmaz. Dili doğrulmadıkça da kalbi asla doğrulmaz. Komşusu kendisinin kötülüğünden emin olmayan kimse cennete giremez.” (Ahmed b. Hanbel)

Müslümanın güzel ahlâkının temel taşı dilidir. Nitekim Türkçede de ‘dil belası’ diye bir deyim vardır. Bu sorun bütün insanlığın ortak sorunu olduğundan, benzeri deyimler bütün dünya dillerinde mevcuttur. Bu yüzden İslâm alimleri, hikmet sahibi kimseler dilin afetlerine dair kitaplar yazmışlar, bu konuya büyük ehemmiyet vermişlerdir.

Hüccetü’l-İslâm İmam Gazalî k.s. hazretleri “İhyâ” adlı kitabında, dilin afetlerine dair şunları söyler:

“Bütün uzuvların işleri sınırlı olup her şeye ulaşamaz. Dilin ise sahası geniştir, sınırı yoktur. Engel olacak bir şey de mevcut değildir. Dil, hayırda da şerde de geniş bir alana sahiptir. Dilin dizginini serbest bırakan ve ihmal eden kimseyi şeytan her yere götürür. Onu helake düşürmek için uçurumun kenarına getirir.

İnsanları yüzleri üstü cehenneme sürükleyen ancak dillerinin kazandığı günahlardır. Dilin şerrinden yalnız onu İslâm’ın edebiyle edeplendiren ve helal konuşmalarla sınırlı tutan kimse kurtulur. Edebe riayet eden kimse sadece dünya ve ahiret yönünden faydalı şeyleri konuşur, dinine ve dünyasına zarar veren şeylerden dilini korur.”

Dil insanı yücelttiği gibi aşağılara da düşürür. Bir sözle insan bütün kazandıklarını kaybedebilir.

Nitekim Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v. buyurmuştur:

“Kişi cennete öylesine yaklaşır ki, cennet ile arasında ancak bir karış mesafe kalır. Bu durumda bir söz söyler ve bundan dolayı cennetten, buradan San’a’ya kadar bir mesafe uzaklaştırılır.” (Ahmed b. Hanbel)

Efendimiz s.a.v. düşmanlara bile kötü söylemeyi yasaklamıştır:

“Şu öldürülen müşriklere sövmeyin. Çünkü sizin söylediklerinizden hiçbir şey onlara ulaşmaz. Ayrıca geride kalanlarına da eziyet etmiş olursunuz. Dikkat edin! Çirkin söz gerçekten yasaklanmıştır.” (Tirmizî; Nesâî)

Efendimiz s.a.v. bir başaka hadis-i şerifinde de bu konudaki düsturu veciz bir şekilde ifade etmiştir:

“Mümin kötülemez, lânet etmez, kötü ve çirkin konuşmaz.” (Tirmizî; Ahmed b. Hanbel)

Dili güzele alıştırmak ve kötü sözden sakındırmak için kişi gerektiği kadar konuşmalı, gerekmediği yerde susmalıdır.

Çünkü hayırlı söz daima yeni hayırlara, yeni güzelliklere vesile olur. Şerli sözler ise bu dünyada da ahirette de kişinin başına bela olur. Kötü söz ağızdan çıktığında bir muhatap arar, yeri göğü dolaşır ve en sonunda sahibine döner. Bunu bizzat Efendimiz s.a.v. buyuyorlar.

Nehaî rh.a. de şöyle buyurmuştur:

“İnsanların helak olmasının sebebi ihtiyaç fazlası, lüzumsuz mal ve sözlerdir.”

Mekkî b. İbrahim rh.a. anlatmıştır:

“İbn Avn’ın yanında oturuyorduk. Bazıları bir adama lanet ediyor, aleyhinde konuşuyorlardı. İbn Avn ise susyordu. Bunun üzerine;

– Ey İbn Avn! Biz bunları, onun sana karşı yaptığı kötülük ve eziyetlerden dolayı söyledik, dediler. İbn Avn ise şu cevabı verdi:

– Kıyamet günü amel defterimden biri ‘lâ ilâhe illâllah’, diğeri ise ‘Allah falan kişiye lanet etsin’ olmak üzere iki söz çıkar. Benim amel defterimden ‘lâ ilâhe illâllah’ sözünün çıkmasını, lanet sözüne tercih ederim.”

Kişinin dilini tutması onu birçok günahtan sakındırır. Çünkü yalan söylemez, iftira atmaz, alay etmez, gereksiz şakalar yapmaz, lanetlemez, sövmez, doğru bile olsa yersiz konuşarak başına bela açmaz. Dilini koruyan kişi dedikodu yapmaz, böylece kalbini haset ve kinden korur, gereksiz yere insanların arasını açmaktan, fitne çıkarmaktan sakınır.

Lokman a.s.’ın oğluna yaptığı şu nasihatlerle bitirelim:

“Oğlum! Sana bazı tavsiyelerde bulunacağım eğer bunlara uyarsan hep seçkin olursun:

• Uzak yakın herkese güzel ahlâklı ol.

• İyiden de kötüden de cahilliğini gizle.

• Kardeşlerini koru.

• Akrabalarınla ilişkini kesme.

• Dedikoducuya, seni kötülüğe düşürmek isteyen bozguncuya kulak asmayacağına dair akraba ve dostlarına güvence ver.

• Kendisinden ayrıldığında seni ayıplamayan, senin de kendisini ayıplamadığın kimselerle arkadaş ol.” (İhyâu Ulûmi’d-Dîn)

Rabbimizin tevfik ve inayetiyle...

Mübarek Erol/semerkand
 
Üst Alt