- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 7,019
- Tepkime puanı
- 425
EMEK VERMEDEN GÜZELLİK YAŞANMAZ!
GÜZEL AHLAKTA SINIR YOKTUR. iNSAN AHLAKI KONUSUNDA "BU KADARI YETERLİ" DEMEMELİDİR; EMEK VERMEDEN GÜZELLİK YAŞANMAZ!
Yapılan her tavrın, söylenen her sözün daha güzeli, daha iyisi mutlaka vardır. İnsanın hiçbir zaman için "bu kadar yeter" ya da "en iyisi budur" diyebileceği bir durumu olmaz. Dahası insan ne zaman kendini yeterli görmeye başlarsa, o zaman ahlakında, tavırlarında bozulmalar ortaya çıkmaya başlar. Kendini geliştirmeye, yenilemeye ihtiyacı olmadığını düşündüğü için hiçbir güzellikten istifade edemez ve ahlakında hiçbir ilerleme kaydedemez. Allah ayetlerinde kendini yeterli yani müstağni gören kimselerin ahlaklarında bozulma olacağına dikkat çekmiştir:
Hayır; gerçekten insan, azar. Kendini müstağni (yeterli) gördüğünden. (Alak Suresi, 6-7)
İnsanlar gün boyunca yüzlerce defa güzel davranacakları olaylarla karşı karşıya gelirler. Ne var ki bu fırsatları sürekli olarak vicdansızca değerlendirenler, gitgide duyarsızlaşırlar. Artık hiçbir şeyden etkilenmeyen, vicdanlarında en ufak bir kıpırtı dahi hissetmeden her türlü yanlış tavrı rahatlıkla yapabilecek insanlar haline gelirler. Hem hiç emek vermemek, hem de güzel bir dünyada, güzel bir hayat yaşamak isterler. Oysa emek vermeden hiçbir güzellik ortaya çıkmaz.
Allah'ın bir Kuran ayetinde "İnsan, hayır istemekten bıkkınlık duymaz..." (Fussilet Suresi, 49) şeklinde buyurduğu gibi, kendileri için hep herşeyin en iyisini, en fazlasını isterler. Güzel ahlak gösterip bunun için çaba harcamaları söz konusu olduğunda ise "Ben böyleyim", "Bu yaştan sonra değişemem ki", "Benim kişiliğim böyle, yapım böyle" gibi sözler sarf ederler.
Halbuki bu durum ne yapılarından ne de yaşlarından kaynaklanmaktadır. Bu, sadece hiç emek vermeyip nefisleri nasıl istiyorsa öyle davranmalarındandır. İnsan ancak emek harcadığında, doğru olanı yapmak için irade gösterdiğinde ortaya güzel bir tavır çıkar. Fakat cahiliye ahlakını yaşayan insanlar nefislerini eğitmek, irade kullanmak için bir sebep bulamazlar. Ahirete inanmadıkları ve hesap gününde sorguya çekileceklerine ihtimal vermedikleri için "Neden kendimi zora sokayım?", "Neden içimden geldiği gibi davranmayayım?" diye düşünürler.
Oysa bu insanlar yanılgıdadırlar ve vicdanlarını kullanmadan yaptıkları her tavrın hesabını ahirette vereceklerdir. Bu kişiler ayrıca güzel ahlakın dünyada insana yaşattığı derin zevkten de mahrum kalmaktadırlar. Güzel ahlak ruhta -hiçbir maddi menfaatle kıyaslanmayacak şiddette- yoğun bir heyecan ve coşku meydana getirir. Bu zevki tatmayan insanların bunu anlayabilmeleri mümkün değildir. Cahiliye ahlakının ruhta oluşturduğu boşluğun tam zıttı bir heyecandır bu. Vicdana uymanın verdiği bu huzur ve coşkuyu hiçbir dünyevi menfaatte bulabilmek mümkün değildir.
İnsan hayatının son anına kadar sürekli olarak kendisini geliştirmeye ve hep daha güzel olanı, daha iyi olanı elde etmeye çalışmalıdır. Zira hiçbir insan, ahirette Allah'ın kendisi hakkındaki hükmü belli olana kadar, Allah'ın rızasını ve cennetini kazandığından emin olamaz. Bu da kendisini hiçbir zaman için yeterli görmemesini sağlayan en önemli konulardan biridir.
GÜZEL AHLAKTA SINIR YOKTUR. iNSAN AHLAKI KONUSUNDA "BU KADARI YETERLİ" DEMEMELİDİR; EMEK VERMEDEN GÜZELLİK YAŞANMAZ!
Yapılan her tavrın, söylenen her sözün daha güzeli, daha iyisi mutlaka vardır. İnsanın hiçbir zaman için "bu kadar yeter" ya da "en iyisi budur" diyebileceği bir durumu olmaz. Dahası insan ne zaman kendini yeterli görmeye başlarsa, o zaman ahlakında, tavırlarında bozulmalar ortaya çıkmaya başlar. Kendini geliştirmeye, yenilemeye ihtiyacı olmadığını düşündüğü için hiçbir güzellikten istifade edemez ve ahlakında hiçbir ilerleme kaydedemez. Allah ayetlerinde kendini yeterli yani müstağni gören kimselerin ahlaklarında bozulma olacağına dikkat çekmiştir:
Hayır; gerçekten insan, azar. Kendini müstağni (yeterli) gördüğünden. (Alak Suresi, 6-7)
İnsanlar gün boyunca yüzlerce defa güzel davranacakları olaylarla karşı karşıya gelirler. Ne var ki bu fırsatları sürekli olarak vicdansızca değerlendirenler, gitgide duyarsızlaşırlar. Artık hiçbir şeyden etkilenmeyen, vicdanlarında en ufak bir kıpırtı dahi hissetmeden her türlü yanlış tavrı rahatlıkla yapabilecek insanlar haline gelirler. Hem hiç emek vermemek, hem de güzel bir dünyada, güzel bir hayat yaşamak isterler. Oysa emek vermeden hiçbir güzellik ortaya çıkmaz.
Allah'ın bir Kuran ayetinde "İnsan, hayır istemekten bıkkınlık duymaz..." (Fussilet Suresi, 49) şeklinde buyurduğu gibi, kendileri için hep herşeyin en iyisini, en fazlasını isterler. Güzel ahlak gösterip bunun için çaba harcamaları söz konusu olduğunda ise "Ben böyleyim", "Bu yaştan sonra değişemem ki", "Benim kişiliğim böyle, yapım böyle" gibi sözler sarf ederler.
Halbuki bu durum ne yapılarından ne de yaşlarından kaynaklanmaktadır. Bu, sadece hiç emek vermeyip nefisleri nasıl istiyorsa öyle davranmalarındandır. İnsan ancak emek harcadığında, doğru olanı yapmak için irade gösterdiğinde ortaya güzel bir tavır çıkar. Fakat cahiliye ahlakını yaşayan insanlar nefislerini eğitmek, irade kullanmak için bir sebep bulamazlar. Ahirete inanmadıkları ve hesap gününde sorguya çekileceklerine ihtimal vermedikleri için "Neden kendimi zora sokayım?", "Neden içimden geldiği gibi davranmayayım?" diye düşünürler.
Oysa bu insanlar yanılgıdadırlar ve vicdanlarını kullanmadan yaptıkları her tavrın hesabını ahirette vereceklerdir. Bu kişiler ayrıca güzel ahlakın dünyada insana yaşattığı derin zevkten de mahrum kalmaktadırlar. Güzel ahlak ruhta -hiçbir maddi menfaatle kıyaslanmayacak şiddette- yoğun bir heyecan ve coşku meydana getirir. Bu zevki tatmayan insanların bunu anlayabilmeleri mümkün değildir. Cahiliye ahlakının ruhta oluşturduğu boşluğun tam zıttı bir heyecandır bu. Vicdana uymanın verdiği bu huzur ve coşkuyu hiçbir dünyevi menfaatte bulabilmek mümkün değildir.
İnsan hayatının son anına kadar sürekli olarak kendisini geliştirmeye ve hep daha güzel olanı, daha iyi olanı elde etmeye çalışmalıdır. Zira hiçbir insan, ahirette Allah'ın kendisi hakkındaki hükmü belli olana kadar, Allah'ın rızasını ve cennetini kazandığından emin olamaz. Bu da kendisini hiçbir zaman için yeterli görmemesini sağlayan en önemli konulardan biridir.