- Katılım
- 26 Temmuz 2011
- Mesajlar
- 19,432
- Tepkime puanı
- 185

Tasavvuf, yüksek seviyede takvâyı tahsil için kurulmuş bir terbiye okuludur...
Ancak, günümüzdeki insanların birinci derdi takvâ noksanlığı değil, iman eksikliğidir...
İmansız din başlamaz ki, takvâ tahsil edilsin...
Onun için kâmil mürşidler, bugün işe iman noktasından başlamaktadırlar ve imandan sonra, namazı muhafaza ettirmeye, büyük günahlardan el çektirmeye, adım adım diğer farzları yerine getirt-meye ve özellikle Allah u Teâlâ'yı zikrettirmeye çalışmaktadırlar...
Muhammedî sevgiyle herkese kucak açan veliler, bu yolla nice dinsiz ve ibâdetsiz insanları dine ısındırmışlar ve kulluğa başlatmışlardır.
Dinimiz, takvâya ulaşma ve kemâle erme yolu olarak en güzel gidişâtın..
Allah için cemaat olmak ve böylece birbirini tamamlamak olduğunu belirtmiş;
kurtuluş için sâlihlere tâbi olmamızı emretmiştir.
“Takvâya ve iyiliğe ulaşmak için birbirinizle yardımlaşın.” (Mâide/2)
“Hep berâber Allah'ın ipine sarılın, dağılıp parçalanmayın.” (Âl-i İmran/103)
“Ey mü'minler! Hep beraber Allah'a tevbe edin ki kurtuluşa eresiniz.” (Nûr/31)
âyetleri bizden, hak yolunda birlik içinde olmamızı istemektedir.
Takvâda imam ve örnek yapılan bir ârifin nezâretinde cemaat halinde İslâm'ı yaşamanın, büyük bir fazileti, hiç bitmeyen bir bereketi vardır...
Bu yol olarak en selâmetlidir. Çünkü yolu bilenle giden kimse menziline hem tez, hem kolay, hem de tehlike-lerden emin olarak ulaşır.
Bu yol en canlıdır. Çünkü onun her halinde ilâhî aşk, her işinde Rabbânî heyecan hakimdir.
Bunun da zevki zevâl bulmaz, tadan hiç usanmaz, bulan biteceğinden korkmaz...
Allah sevgisi kalbe ilaç olur, bedene kuvvet verir, âşıklar yorulmaz, sâdıkların gönlü ihtiyarlamaz.
Bu yol en bereketlidir. Çünkü bu yolda her amel ihlasla yapılır..
Bütün amellerin sevâbı kalben ona katılanlara da dağıtılır.
Böylece bir amel yapan kimse, onunla birlikte sevgi ve rızâsıyla katıldığı diğer kardeşlerinin amellerinden de mânen bir hisse alır, kârı binlere katlanır.
Bu yol en istikâmetlidir. Çünkü bu yolun imam ve cemaatinin tek derdi ve biricik hedefi, iç ve dışlarıyla, gizli ve açıklarıyla, rûh ve maddeleriyle, zevk ve vecdleriyle, his ve hevesleriyle bütün hallerinde Kur'an ve Sünnete uyarak ilâhî rızâya ulaşmaktır...
Kâmil mürşidler, Rasûlullah (A.S.) Efendimizin normal bir oturuş-kalkış şeklinde bile kendisine uymaya çok ehemmiyet verirler..
Sünnetleri farz hassâsiyeti ile yerine getirirler, sadık talebelerinden de bunu isterler.
Bu yol Allah'a en yakındır. Çünkü bu yolda kırık kalble gidilir, her adımında, bütün menzil ve duraklarında Cenâb-ı Hakk zikredilir..
Böylece Allah Teâlâ'nın: “Beni zikredin ki ben de sizi (özel olarak) zikredeyim.” (Bakara/152) âyetindeki müjdeye ve “Ben, beni zikredenle beraberim”
(Buharî, Müslim) kudsî hadisindeki rahmete erilir...
Bu yolda edeb ve tevâzû hakimdir. Nâfile ibâdetlere ihtimam gösterilir...
Hep yakınlık vesilesi olacak şeyler tercih edilir..
Özellikle ilâhî huzura girmeye mâni olan kibir ve ucub gibi huylar kalbten defedilir.<!-- google_ad_section_end -->