- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 7,018
- Tepkime puanı
- 424
Kızmadım...çünkü gülün dikeni batmadan önce şükretmiştim;
"Ya Rabbi, ne kadar güzel yaratmışsın" demiştim. Kızamadım çünkü bir dakika önce güzel kokusunu sineme çekmiştim, bakmaya kıyamamış dokusuna hayran kalmıştım, çünkü batmadan önce yüreğime koymuş onu sevmiştim...dikenini unutmuşmuydum? unutmuşmuydum dikeni..unutmuştum işte...
acıtmayayım diye dokunmaya çekindiğim gül, ince ve derin bir yara açmıştı parmağıma... gülümsedim yaraya da...süzülen iki damla kana da... çünkü o yarayı açan, bakmaya kıyamadığım o güldü...
Sevdiklerimizin yüreğimizde açtıkları yaralarda aslında o gülün açtığı yara gibi değilmiydi...
İnce ve derin bir yara..aslında çok önemsiz gibi görünse de her kımıldıyışımızda yüreğimizi inceden sılatan yara...Ama dostlarınız o yarayı açmadan önce, siz muhabbet dolu kokularını sineye çekmiştiniz..zamanı, mekanı ve kalbinizi paylaşmıştınız, yarayı açmadan önce siz onları kalbinize koymuştunuz..kızabilirmiydiniz.. kızamazdınız elbet...
Sevdiklerimizin açtıkları yaralarda o gülün açtığı yara gibi ince ve derin...ama yarimiz yarayı açmadan önce biz şükretmiştik, kokusunu sinemize çekmiş, bakmaya kıyamamıştık..dikenini unutmuşmuyduk...unutmuştuk tabi...Ama biz gülümsemeliyiz yaraya...belki süzülen iki damla kanamada.. gülümsemeliyiz işte...
Çünkü o yarayı açmadan önce biz onu kalbimize koymuştuk ve sevmiştik...