- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 983
- Tepkime puanı
- 16
GECENİN İÇİNDEN GEÇERKEN
Yazıdır gece, semaya yazılan, yazgıdır gece alna kazılan.
Bir sırdır gece kulağa fısıldanan, bir yârdır gece omzuna yaslanılan.
Kelebeğin kanadında naif doku, gülün bağrında yaralı koku, bülbülün sesinde hüzünlü buğudur gece.
Eylülün ortasında vurulan aşklar gibi, ağlatır gece. Garip bir sonbahar bestesi bırakır da ellerine, yanaklarından birkaç damla yaş kalır geriye.
ki dudağının arasında fısıltı, iki sevdanın arasında yanılgıdır gece.
Yâre yazılan nâme, yârdan gelen nağme ve ümitsiz bir baş eğmedir gece.
Bir sözdür gece ki telâffuzu yoktur. Bir közdür gece ki, yaktığı yer çoktur.
Duaya açılan ellerde yalvarıştır gece.
Bir kalemdir gece, yazdığı harf adedince, acı düşer suretine.
Bir kâğıttır gece, kalem üzerinden geçtiği sürece, yıldız olur gözlerinde.
Gece benim... Ben geceyim...
İzin ver ey sevgili! Gecenin içinden, gül kokulu yıldızlar toplayıp yüreğine serpeyim...
Gece benim...
Ben geceyim...
İzin ver ey sevgili!
Gece benim, ben geceyim. Gecenin içinden geçerken, içinden gece geçen yine benim...
(sızıntı dergisinden)