- Katılım
- 23 Haziran 2023
- Mesajlar
- 120
- Tepkime puanı
- 23
Bu hikaye bu şekliyle, Envârü'l-âşıkîn kitabında geçmektedir. Kimi kadınların eşek tabiatlı, kimilerinin köpek tabiatlı olmasının nedeni budur deniliyor..Bu hikaye biraz farklı şekillerde de rivayet edilmiştir ve devamında genellikle kızların karakterleriyle ilgili birşeyler anlatılmıştır.
Âlimden zâlim, zâlimden de âlim doğar sözünün hikmetini bilmek ister misiniz ? Âlim bir kimse, bir anlık gafletinden dolayı şüpheli (veya haram) bir şey yese ve yediği meniye karışıp ondan da bir çocuk hasıl olsa, o doğan çocuk zâlim biri olur denilmiştir. Aynı şekilde zâlim bir kimse de, salih bir kimsenin yemeğinde bulunsa ve yine o yediği şeyden çocuk hasıl olacak olsa, o çocuk da alim olur denilmiştir."Âlimden zâlim doğarmış." sözüne veya bunun tam tersine ne dersiniz o zaman?
Çocuk, babasının sırrıdır (El veledü sırrı ebihi) sözü hadisi şeriftir. Bu hadisi anlayabilmeniz için sır kelimesinin ne ihtiva ettiğini bilmeniz gerekmektedir.. Gizli, saklı olan şeye sır denilir.. Yani babasında gizli olan şey, çocuğunda açığa çıkar denilmiştir.. Bu hadisin sadece zahirini ele almakta ama batınını ise reddetmektesiniz. Alim bir kimseden zalim birinin doğması bu hadisin manasını iptal ettirmez, bilakis onu doğrulatır. Çünkü babasının işlemiş olduğu günah, o çocukta ortaya çıkmakta ve o çocuk ile birlikte babasının sırrı da ortaya çıkmış olmaktadır.. Hadislere tek bir açıdan yaklaşan, o hadisin diğer manalarını da yok saymış olur.
Söylediğim her bir sözü, bir hakikat ehli bir zatın sözüne dayandırmaktayım.. Bu yüzden söylediğim şeyler benim düşüncelerimden çok kitabını okuduğum veya sohbetini dinlediğim hakikat ehli zatlardan edindiğim bilgilerdir.
İmam-ı Malik hazretleri buyurdu ki:
Fıkhı öğrenmeden tasavvuf ile uğraşan dinden çıkar, zındık olur. Fıkhı öğrenip tasavvuftan haberi olmayan bid'at ehli, sapık olur. Her ikisini edinen hakikate kavuşur. (Merec-ül bahreyn)
Şeriat ve tasavvuf bir kuşun iki kanadı gibidir. Nasıl ki tek kanatlı bir kuş uçamazsa, bunlardan biri eksik olan da Allah'a vasıl olamaz.. Şeriat bedense, tasavvuf ise onun ruhudur..
Ahir zamanda islamın sadece süreti (şekli) kalacak denilmesi de bu yüzdendir.. İslamın tasavvuf yönü terk edilecek ve her şey sadece süreten yapılacaktır.. Buna bir örnek vermek gerekirse, kurban kesme ibadetinde şeklen bir hayvan kesmekteyiz. Halbuki kurban kesme ibadetinin manası o değildir.. Manası, kendi nefsini Allah yolunda kurban etmektir. Eğer kurban ibadetinin şeklini yapıyor ama manasından uzaksanız o zaman siz şekilcisiniz demektir.. İslamın süreti kalacak denilen şey işte tam da budur..
Soy ve silsilenin önemi manevi makamlara erişmekte çok önemlidir.
Bu sözü anlamakta neden zorlanıyorsunuz anlamış değilim.. Anne ve babası öğretmen olan bir çocuğun diğerlerine göre çok daha iyi bir eğitim alacağını söylemiş olsaydım eminim ki buna karşı çıkmazdınız.. Peki ya Peygamber soyundan gelen bir kimsenin manevi terbiyesiyle, Peygamber Efendimizin s.a.v özel bir şekilde ilgileneceğini söylediğimizde ise neden bu sözü aklınız almıyor.
Benim evlâdımın iyilerini, Allah rızası için kerim tutun! Onlara hürmet edin! İyi olmayanlarına da benim hatırım için hürmet edin! Hadisi Şerif
Seyyidlerin iyi olmayanına bile hürmet edilmesi emredilmişken, onlar ile kendisini bir görüp, onlarla aynı makamlara erişebileceğini düşünmek ancak şeytanın ve nefsin bir kandırmasıdır..
Bu söz tasavvuftan nasipsiz kişilerin sözleridir ve bunu diyen kimse bu sözünden ötürü tövbe etmeden ölürse, şirk günahıyla ölmüş olur.. Bir şeyhi, müridi mi evliya yapar da, onu uçuran da o olsun ? Evliya olan zat, Allah'ın evliyasıdır.. Onu uçaracak olan da müridi değil, Allah'tır.."Şeyh uçmaz, mürit uçurur."
Evliyalar içerisinde en şatafatlı hayat süren, Abdülkadir Geylânî Hz.leriydi. Abdülkadir Geylânî Hz.leri bir gün;
Gayet güzel, şaşaalı elbiseler içinde cins bir ata binip giderken yolda çalı çırpı taşıyan, kan ter içinde kalmış bir Yahudi’ye rastlar. “Bir dakika ey Gavs!” der Yahudi. “Müsaadenizle size bir sorum olacak.” “Buyur,” der Gavs Hazretleri. “Sizin Peygamberiniz, ‘Bu dünya, mü’mine zindan, kâfire Cennettir’ demiş. Doğru mu bu?”
“Elbette doğru” der Gavs-ı Azam.
“Nasıl olur ey Gavs?” der adam. “Bir benim şu hâlime bak. Bir de kendi şatafatlı hâlinize bakın. Yani şimdi siz saltanat gibi şu hayatınızla zindanda, ben de şu perişan hâlimle Cennette miyim?”
Nasıl anlatacaktı o büyük insan, Yahudiye? Atından inip cübbesinin sağ kolunu adama gösterdi. “Bir bak bakalım” dedi. “Ne göreceksin?”
Yahûdî, kolun ağzından baktığında bütün haşmet ve güzelliğiyle Cenneti görmüştü. Gavs-ı Âzam da orada değil mi? Gavs-ı Âzam, “Şimdi söyle bakalım, ben bu dünyada bütün şaşaama rağmen zindanda değil miyim?”
“Zindandasın” dedi Yahudi. Sonra da sol kolunu uzattı: “Bak bakalım burada ne göreceksin?”
“Cehennemi görüyorum” dedi adam ve titremeye başladı. Çünkü kendisi de içinde yanmaktaydı.
Gavs-ı âzam sordu:
“Sen dünyada neredesin?”
“Cennetteyim” dedi ve ekledi: “Vallahi Hz. Muhammed (asm) çok doğru söylemiş. Bunları görüp de iman etmemek mümkün değil. Ben de senin dinine giriyorum der..
Bir evliya zat o zamanın padişahına demiş ki, sizin hükümdarlığınız gözünüzü yumunca biter, bizimkisi ise gözümüzü yumunca başlar.. Bu sözü anlayabilecek manevi olgunlukta değilsiniz.. Sadece bilmenizi isterim ki, evliyalar görünürde senin benim gibidirler.. Ama onların hakikatini bilmiş olsaydınız, onlar için söylediğiniz her şeye pişman olurdunuz. Eğer nefsiniz bu sözleri anlamanıza engel teşkil edecek olursa, Hz. Nuh'un oğlu Kenan gibi bir sonla karşılaşmanız kaçınılmazdır. Çünkü kendisinin yüzme bildiğini söyleyerek Hz. Nuh'un gemisine binmeyi reddetti.. Tasavvuf ehli zatları reddeden kimseler de kendi ilmine güvenip nefs dağına çıkan kimseler gibidir.. Bir tufan geldiğinde onu helak edip gider..
Bu söz sahte şeyhler için söylenmiş bir sözdür.. Bir şeyin sahtesi var diye aslını da inkar etmek ancak ahmakların işidir..Kendi himmete muhtaç dede, nerde kaldı gayrıya himmet ede
Sözlerim, nasibi olanlaradır..