Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
İslam ve Osmanlı Tarihi
Muhtelif Konular
Filistin'deki Islâmi Hareketin Gelisme Süreci ve Bugün Geldigi Nokta
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ömr-ü diyar" data-source="post: 10216" data-attributes="member: 376"><p>Islâmi Cihad'in FKÖ Ile Iliskileri</p><p></p><p>Islâmi Cihad, intifada öncesinde el-Fetih disindaki FKÖ gruplariyla dogrudan bir isbirligi veya siki iliski içine girmemistir. Islâmi Cihad mensuplari FKÖ içindeki laik ve özellikle marksist gruplardan uzak durmaya çalisiyorlardi. Islâmi Cihad, FKÖ'nün Filistin topraklari üzerinde laik ve demokratik bir devlet kurma hedefini Filistin'in tarih boyunca tasidigi Islâmi kimlige ters bir hedef olarak gördügünü dile getiriyordu. Bununla birlikte FKÖ'yle veya bu örgüte bagli gruplardan herhangi biriyle fiili sürtüsmeye girmekten de kaçiniyordu.</p><p></p><p>el-Fetih'in kurulusunda bazi Islâmi anlayis sahipleri de bulunmuslardi. Bu kisilerin birçogu uzun süre bu hareketin içinde kalmislardir. Bu yüzden Islâmi Cihad'la FKÖ gruplarinin basta gelenlerinden olan el-Fetih arasinda daha özel bir iliski vardi. Bunda el-Fetih'in, özellikle Madrid görüsmeleri süreci öncesinde, Filistin davasiyla ilgili fikirlerinin ve önerilerinin Islâmi Cihad'la HAMAS'in fikir ve önerilerine yakin olmasinin da etkisi vardi. Ancak yine de ideolojik platformda bir ayrilik vardi ve Islâmi Cihad bu açidan zaman zaman el-Fetih'i tenkid ediyordu. Islâmi Cihad, el-Fetih'in kurulusunda Islâmi etkenlerin önemli rol oynadigini söylüyor ve bu örgütü vakit kaybetmeden yeniden Islâmi kimligine dönmeye çagiriyordu. Öte yandan el-Fetih tarafindan da Islâmi Cihad'a yakinlik gösterenler ve bu hareketin fiili eylemlerine destek verilmesini isteyenler olmustur. Bunlar arasinda Tunus'ta MOSSAD ajanlari tarafindan düzenlenen bir suikastta öldürülen Ebu Cihad (Halil el-Vezir)'in adini anabiliriz.</p><p></p><p>Islâmi Cihad ve Baris Görüsmeleri</p><p></p><p>Islâmi Cihad esas itibariyle Filistin davasiyla ilgili olarak bir uluslararasi kongrenin toplanmasina karsi degildi. Ancak siyonist isgal rejiminin resmen taninmasina ve bu rejimle anlasmaya gidilmesine karsi çikmistir. Bundan dolayi FKÖ'nün BM'in 242 sayili kararini tanidigini açiklamasi üzerine yayinladigi bildirisinde FKÖ'yü bu hareketinden dolayi siddetle tenkit etmistir. Islâmi Cihad'in bu konudaki tutumu HAMAS'in tutumuyla aynidir.</p><p></p><p>Islâmi Cihad'in Ilk Lideri Dr. Fethi Sikaki</p><p></p><p>Filistin Islâmi Cihad Hareketi'nin kurucularindan olan ve sehid edilmesine kadar liderligini yapan Dr. Fethi Sikâki 1952'de Filistin'in Gazze bölgesinde bulunan Rafah mülteci kampinda, Remle'den buraya iltica etmis olan bir Filistinli ailede dünyaya geldi. Ilk ve orta ögrenimi dogum yeri olan Rafah'ta tamamladiktan sonra 1968'den itibaren Bati Yaka bölgesinde bulunan Beir Zeit Üniversitesi'nde ögrenim görmeye basladi. Buradan mezun olduktan sonra Kudüs'te dört yil süreyle ögretmenlik yapti. 1974'te tip ögrenimi görmek üzere Misir'a gitti ve burada Zekâzik Üniversitesi'nde tip ögrenimi gördü. Buradaki ögrenimi sirasinda, Fethi Abdulaziz müstear adiyla yazdigi "Humeyni, Islâmi Çözüm ve Alternatif" adli kitabi yüzünden bir süre hapiste yatti. 1980'de buradan mezun olarak Kudüs'e döndü ve doktor olarak çalismaya basladi. 1983'te isgal yönetimi tarafindan tutuklandi ve bir yil hapiste kaldi. 1986'da yeniden tutuklandi ve dört yil hapis cezasina çarptirildi. Ancak 1988'de Lübnan'a sürgün edildi. Orada bir yil kaldiktan sonra Suriye'nin baskenti Sam'a yerlesti.</p><p></p><p>Dr. Fethi Sikaki, Filistinlilerin sinir disi edilmesi isleminin durdurulmasi için Kaddafi'yle görüsmede bulunmak üzere gittigi Libya'dan dönerken ugradigi Malta adasinda, 26 Ekim 1995 tarihinde, Israil rejiminin cinayet sebekesi MOSSAD'in parali katilleri tarafindan sehid edildi. Sikaki, Kudüslü bir hanimla evliydi ve dört çocuk sahibiydi.</p><p></p><p>Dr. Fethi Sikâki'nin sehid edilmesinden sonra Filistin Islâmi Cihad Hareketi'nin liderligine Ramazan Abdullah Sallah getirildi.</p><p></p><p> </p><p></p><p>1948 Topraklarindaki Islâmi Hareket</p><p></p><p>Toprak Hakkinda</p><p></p><p>Siyonistler Filistin topraklarinin bir bölümünü 1948'de bir bölümünü de 1967 Hazirani'nda isgal ettiler. BM teskilati daha sonra 1948'de isgal edilen kismi "Israil" olarak kabul etti. Israil isgal yönetimi de 1948'de isgal edilen topraklarla 1967'de isgal edilen topraklar arasina "yesil hat" adini verdigi bir sinir koydu.</p><p></p><p>Insanlarin Statüsü</p><p></p><p>1948'de isgal edilen topraklarda yasayan Filistinlilere isgal rejimi tarafindan Israil kimligi ve pasaportu verilmekte, bu itibarla onlar "Israil vatandasi" olarak gösterilmektedir. Dolayisiyla bu kesimdeki Filistinlilere Israil seçimlerinde de seçme ve seçilme hakki taninmaktadir. 1967 topraklarinda yasayan Filistinlilere "özerk yönetim vesikasi" adiyla bir kimlik ve pasaport verilmektedir.</p><p></p><p>Kudüs'ün Durumu</p><p></p><p>Kudüs'ün bati kesimi 1948'de dogu kesimi 1967'de isgal edildi. Ancak Israil isgal rejimi BM'in bu sehirle ilgili kararlarini tanimayarak Dogu Kudüs'ü de güya "kendi topraklari (!)" olarak gösterdigi kesime ilhak etti. Böylece Kudüs'ün tamami "yesil hat" içine alinmis oldu. Dogu Kudüs normalde Israil isgal rejimi tarafindan "yesil hat" içinde gösterildigi halde burada yasayan Filistinlilere farkli muamele yapilmaktadir. Bundaki amaç Dogu Kudüs'teki Müslümanlari göçe zorlamak ve Kudüs'ün tamaminda "yahudilestirme" programini gerçeklestirmektir.</p><p></p><p>Islâmi Hareket</p><p></p><p>HAMAS ve Islâmi Cihad Hareketi, daha çok 1967'de isgal edilmis topraklarda faaliyet göstermektedir. 1948'de isgal edilmis topraklarda faal olan Islâmi olusum ise "Islâmi Hareket" adiyla faaliyette bulunan olusumdur. Aslinda bu kesimde faaliyette bulunan "Islâmi Hareket" de HAMAS gibi Müslüman Kardesler cemaatinin bir koludur ve bu hareketin temeli de Imam Hasan el-Bennâ'nin 1948'de cihad etmek üzere Filistin'e gönderdigi mücâhidler ve davetçiler tarafindan atilmistir. Fakat "yesil hat" içinde gösterilen topraklarla bu hattin disinda kalan topraklar arasindaki statü farkliligindan dolayi böyle iki farkli isimle faaliyet yürütülmektedir. "Yesil hat" içinde kalan kesimde faaliyette bulunan "Islâmi Hareket" daha çok egitim, sosyal hizmet, yardim, hukuki hizmet vs. gibi legal faaliyetlere agirlik verirken, HAMAS bütün bu faaliyetlerinin yani sira fiili eylemleri yani fiili cihadi da sürdürmektedir. "Yesil hat" içinde kalan bölgede "Islâmi Hareket" disinda etkin bir Islâmi olusum yoktur. Bunun disinda kalan Islâmi faaliyetler cemaat faaliyetleri degil genellikle küçük çapli dernek faaliyetleri veya herhangi bir olusuma bagli görünmeyenler tarafindan yürütülen kisisel faaliyetlerdir.</p><p></p><p>Islâmi Hareket - HAMAS Iliskisi</p><p></p><p>Dedigimiz gibi bu iki hareketin her ikisi de ayni ana bünyenin; BM, ABD ve diger sömürgeci güçlerce gerçeklestirilen oyunlar sonucunda farkli statüye sokulan iki ayri bölgedeki parçalaridir. Dolayisiyla birbirinden ayri iki cemaat seklinde algilanmamasi gerekir. Bu durum ne yazik ki, son yüzyilda Islâm cografyasinin parçalanarak küçük devletçiklere bölünmesinin dogurdugu durumdur. 1948'de isgal edilmis topraklarda faaliyet yürüten "Islâmi Hareket"le, 1967'de isgal edilmis topraklarda faaliyet yürüten HAMAS arasinda siki bir baglanti ve yardimlasma oldugu ise bir gerçektir. Bu konuda Israil iç istihbarat örgütü SABAK tarafindan hazirlanan bir raporda yer alan bazi bilgilere isaret etmek istiyoruz: Söz konusu raporda Israil açisindan oldukça tehlikeli görülen bir gelismeye dikkat çekilmis ve bu gelismenin "yesil hat" içinde kalan Filistinlilerle bu hattin disindaki Filistinliler arasinda isbirligi oldugu dile getirilmisti. Raporda "yesil hat" içinde kalan Filistinlilerin HAMAS gibi Israil'in varligina karsi hareketlerle isbirligi içine girmelerinin Israil'in gelecegi açisindan büyük tehlike arz ettigi vurgulanmisti. Konuyla ilgili olarak Maarif gazetesinde yer alan bir habere göre, Sâbâk yetkilileri, özerk yönetimin olusturulmasindan sonra kendilerinin koruyucu istihbarat için her tarafa ulasmakta zorluk çektiklerini vurguladilar ve "yesil hat" içindeki Filistinlilerle digerleri arasindaki isbirliginin gelecekte daha da artacagindan endise duyduklarini ifade ettiler.</p><p></p><p>Öte yandan Filistinli kaynaklarda, "yesil hat" içinde kalan Filistinlilerden "Islâmi Hareket"i destekleyenlerin üzerindeki baskinin son zamanlarda iyice arttigi bildirildi. Istihbarat elemanlari, camiye devam ettikleri bilinen Filistinlileri de zaman zaman sorguya çekiyorlar. Yapilan açiklamaya göre sorgulama esnasinda bu Filistinlilere caminin içinde neler yapildigi, dini derslerde nelerin ögretildigi ve namaz kildiran kisilerin nelerden söz ettikleri soruluyor. Bütün bu sorusturmalarin ve baskinin sebebi ise "yesil hat" içinde kalan "Islâmi Hareket"le bu hattin disinda kalanlar arasindaki isbirligi ve yardimlasmadan kaynaklanan endisedir.</p><p></p><p>"Islâmi Hareket"in "Israil" Seçimleri Karsisindaki Tutumu</p><p></p><p>"Islâmi Hareket" normalde Filistin topraklarinin Islâmi kimliginin tartisilamayacagi ve Israil'in bu topraklar üzerindeki hâkimiyetinin mesru olmadigi görüsündedir. Ancak yukarida da belirttigimiz gibi 1948'de isgal edilmis bölgedeki faaliyetlerle 1967'de isgal edilmis bölgedeki faaliyetler birbirinden farklidir. Bu da bu iki kesimin statüsü arasindaki farkliliktan kaynaklanmaktadir.</p><p></p><p>"Islâmi Hareket" Israil'in mesruiyyetini reddettiginden dolayi Knesset (Israil parlamentosu) seçimlerine katilmayi da reddetmistir. Ancak belediye seçimleri konusundaki tutumu farklidir. Bu seçimlerde aday olmanin ve oy kullanmanin Israil'in mesruiyyetini kabullenme anlami tasimayacagi, belediyelerde dogrudan halki temsil ve halkla muhatap olmanin söz konusu olacagi görüsünü tasidigindan bu seçimlere katilmaktadir. Hatta Ummu'l-Fahm adli sehrin belediyesi "Islâmi Hareket"in elindedir. Ummu'l-Fahm belediye baskani Râid Salah, "Islâmi Hareket"in etkili ve faal elemanlarindan biridir.</p><p></p><p>Ancak isgal yönetimi Kudüs konusunda farkli bir uygulamaya basvurdugundan ve Kudüs'teki Filistinli halki yukarida da ifade ettigimiz gibi "yabancilar" muamelesine tabi tuttugundan bu sehirde belediye seçimlerine katilmayi ve seçimlerde oy kullanmayi reddetmektedir. Kudüs'teki Filistinli halk arasinda "Islâmi Hareket" oldukça güçlü oldugundan bu sehirdeki belediye seçimlerine Filistinlilerden katilan pek olmamaktadir.</p><p></p><p>Knesset'te "Islâmi Hareket" Üyesi Var mi?</p><p></p><p>Israil parlamentosu (Knesset) seçimlerinde daha önce "Islâmi Hareket"le iliskisi olan üç kisi seçimi kazandigindan Türkiye'deki bazi Islâmi gazetelerde bile "Islâmi Hareket Knesset'te" gibi basliklarla haberler verildigini, Israil hükümetinin kuruldugu günlerde de Knesset'teki "Islâmi Hareket" üyesi parlamenterlerle bazi yahudi partileri arasinda isbirligi oldugu yolunda haberlere yer verildigini gördük. Bu isin gerçek yönünü açikliga kavusturmakta yarar görüyoruz.</p><p></p><p>Son Israil seçimlerinde: "Knesset seçimlerine katilmanin hükmü nedir? Katilmanin ve katilmamanin Filistinliler açisindan olumlu ve olumsuz sonuçlari neler olacaktir?" gibi sorular gündeme getirildi. Bu sorular "Islâmi Hareket"in ileri gelenlerinin önlerine de sürüldü. Hatta bazi kisiler hileye basvurarak, Prof. Dr. Yusuf el-Kardavi'nin Knesset seçimlerine katilmanin caiz olduguna dair fetva verdigini ileri sürdüler. Ancak Kardavi daha sonra yaptigi açiklamalarla Knesset seçimlerine katilmanin caiz olmadigini dile getirerek hakkinda uydurulan yalan haberleri tekzip etti.</p><p></p><p>Bazi "Islâmci"larin Knesset'e girmeleri olayina gelince: Yukarida sözünü ettigimiz sorularin tartisildigi günlerde 1948'de isgal edilmis topraklardaki muhafazakâr ve milliyetçi kitlenin ileri gelenleri Israil parlamento seçimlerine katilma karari aldi ve bu amaçla "Arap-Islâm Listesi" adinda bir seçim grubu olusturdular. Grubun baskanligina Atif el-Hatib, baskan yardimciligina da Ahmed el-Havaca seçildi. Bu liste tipki bir siyâsi parti gibi faaliyette bulunacakti. Ancak bu listenin olusturulmasi "Islâmi Hareket"in ileri gelenlerinin seçime katilmama kararlarini açiklamalarindan sonra gerçeklesti. Arap-Islâm Listesi'nin baskanligina seçilen Atif el-Hatib'in "Islâmi Hareket"e üyeligi de iki yil önce dondurulmustu. Arap-Islâm Listesi baskanligina seçilen Atif el-Hatib, "Islâmi Hareket"in seçimlere katilmama karari almasinin Arap çevrelerde bir ümit kirikligina yol açtigini ileri sürdü ve: "Araplarin geneli "Islâmi Hareket"in Israil parlamentosu (Knesset) seçimlerine katilma yönünde bir karar almasini ve kendi ekseni etrafinda bütün Arap kitleler arasinda bir uzlasma saglamak için çaba harcamasini arzuluyordu" dedi. el-Hatib "Islâmi Hareket"in seçimlere katilmama karari almasinin 1948'de isgal edilmis topraklardaki Arap kitle arasinda büyük bir siyâsi bosluga yol açtigini ileri sürerek kendilerinin bu boslugu doldurmayi amaçladiklarini ifade etti. el-Hatib kendi listelerinin yapacagi çalismanin "Islâmi Hareket"e herhangi bir zararinin olmayacagina dikkat çekerek: "Çünkü biz kendimizi Islâmi Hareket'le ayni meydanda görüyoruz. Kur'an ve sünnet bizi birlestiriyor. Knesset'te (Israil parlamentosunda) alacagimiz sandalyenin ürününün Islâmi güçlere ve Islâmi Hareket mensuplarina yansiyacagini düsünüyoruz" dedi.</p><p></p><p>Ancak "Islâmi Hareket" bu konuda prensip karari aldigindan söz konusu liste adina çalisma yapanlarin ve bu listeden Knesset'e girmek için aday olanlarin bu hareketi temsil etme haklari yoktu. Zaten "Islâmi Hareket" daha sonra adi geçen listeden aday olanlari cemaatten ihraç etti. Ancak bu listeden üç kisi Knesset'e girmeyi basardi. (Abdulvehhab Deravise ve Abdullah Nemir Dervis bunlardan ikisi) Simdi Israil isgal rejimi bu kisileri "Islâmi Hareket"in temsilcileri gibi göstermeye çalisiyor. O kisiler de kendilerini öyle göstermek istiyorlar. Ancak isin gerçeginde bu kisilerin "Islâmi Hareket"i temsil yetkileri yoktur. Çünkü hareketin temel bir prensibine muhalefet ettiklerinden ihraç edilmislerdir. Dolayisiyla bu kisilerin bazi Israil partileriyle isbirligi yapmalari Islâmi Hareket'le söz konusu partiler arasinda ittifak saglandigi anlamina gelmez.</p><p></p><p>Ayni sey daha önce HAMAS'a yakinliklariyla bilinen ancak daha sonra HAMAS'in boykot kararina ragmen özerk yönetim seçimlerine katilarak bu yönetimin parlamentosuna giren Imad el-Faluci gibi kisiler için de geçerlidir. Bu kisiler HAMAS'tan ihraç edildiklerinden özerk yönetim parlamentosunda ve hükümetinde bu hareketi temsil etme yetkileri yoktur.</p><p></p><p>@ Ekrem Yolcu</p><p></p><p>Kaynak: Ahmet Varol'un Sitesi</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ömr-ü diyar, post: 10216, member: 376"] Islâmi Cihad'in FKÖ Ile Iliskileri Islâmi Cihad, intifada öncesinde el-Fetih disindaki FKÖ gruplariyla dogrudan bir isbirligi veya siki iliski içine girmemistir. Islâmi Cihad mensuplari FKÖ içindeki laik ve özellikle marksist gruplardan uzak durmaya çalisiyorlardi. Islâmi Cihad, FKÖ'nün Filistin topraklari üzerinde laik ve demokratik bir devlet kurma hedefini Filistin'in tarih boyunca tasidigi Islâmi kimlige ters bir hedef olarak gördügünü dile getiriyordu. Bununla birlikte FKÖ'yle veya bu örgüte bagli gruplardan herhangi biriyle fiili sürtüsmeye girmekten de kaçiniyordu. el-Fetih'in kurulusunda bazi Islâmi anlayis sahipleri de bulunmuslardi. Bu kisilerin birçogu uzun süre bu hareketin içinde kalmislardir. Bu yüzden Islâmi Cihad'la FKÖ gruplarinin basta gelenlerinden olan el-Fetih arasinda daha özel bir iliski vardi. Bunda el-Fetih'in, özellikle Madrid görüsmeleri süreci öncesinde, Filistin davasiyla ilgili fikirlerinin ve önerilerinin Islâmi Cihad'la HAMAS'in fikir ve önerilerine yakin olmasinin da etkisi vardi. Ancak yine de ideolojik platformda bir ayrilik vardi ve Islâmi Cihad bu açidan zaman zaman el-Fetih'i tenkid ediyordu. Islâmi Cihad, el-Fetih'in kurulusunda Islâmi etkenlerin önemli rol oynadigini söylüyor ve bu örgütü vakit kaybetmeden yeniden Islâmi kimligine dönmeye çagiriyordu. Öte yandan el-Fetih tarafindan da Islâmi Cihad'a yakinlik gösterenler ve bu hareketin fiili eylemlerine destek verilmesini isteyenler olmustur. Bunlar arasinda Tunus'ta MOSSAD ajanlari tarafindan düzenlenen bir suikastta öldürülen Ebu Cihad (Halil el-Vezir)'in adini anabiliriz. Islâmi Cihad ve Baris Görüsmeleri Islâmi Cihad esas itibariyle Filistin davasiyla ilgili olarak bir uluslararasi kongrenin toplanmasina karsi degildi. Ancak siyonist isgal rejiminin resmen taninmasina ve bu rejimle anlasmaya gidilmesine karsi çikmistir. Bundan dolayi FKÖ'nün BM'in 242 sayili kararini tanidigini açiklamasi üzerine yayinladigi bildirisinde FKÖ'yü bu hareketinden dolayi siddetle tenkit etmistir. Islâmi Cihad'in bu konudaki tutumu HAMAS'in tutumuyla aynidir. Islâmi Cihad'in Ilk Lideri Dr. Fethi Sikaki Filistin Islâmi Cihad Hareketi'nin kurucularindan olan ve sehid edilmesine kadar liderligini yapan Dr. Fethi Sikâki 1952'de Filistin'in Gazze bölgesinde bulunan Rafah mülteci kampinda, Remle'den buraya iltica etmis olan bir Filistinli ailede dünyaya geldi. Ilk ve orta ögrenimi dogum yeri olan Rafah'ta tamamladiktan sonra 1968'den itibaren Bati Yaka bölgesinde bulunan Beir Zeit Üniversitesi'nde ögrenim görmeye basladi. Buradan mezun olduktan sonra Kudüs'te dört yil süreyle ögretmenlik yapti. 1974'te tip ögrenimi görmek üzere Misir'a gitti ve burada Zekâzik Üniversitesi'nde tip ögrenimi gördü. Buradaki ögrenimi sirasinda, Fethi Abdulaziz müstear adiyla yazdigi "Humeyni, Islâmi Çözüm ve Alternatif" adli kitabi yüzünden bir süre hapiste yatti. 1980'de buradan mezun olarak Kudüs'e döndü ve doktor olarak çalismaya basladi. 1983'te isgal yönetimi tarafindan tutuklandi ve bir yil hapiste kaldi. 1986'da yeniden tutuklandi ve dört yil hapis cezasina çarptirildi. Ancak 1988'de Lübnan'a sürgün edildi. Orada bir yil kaldiktan sonra Suriye'nin baskenti Sam'a yerlesti. Dr. Fethi Sikaki, Filistinlilerin sinir disi edilmesi isleminin durdurulmasi için Kaddafi'yle görüsmede bulunmak üzere gittigi Libya'dan dönerken ugradigi Malta adasinda, 26 Ekim 1995 tarihinde, Israil rejiminin cinayet sebekesi MOSSAD'in parali katilleri tarafindan sehid edildi. Sikaki, Kudüslü bir hanimla evliydi ve dört çocuk sahibiydi. Dr. Fethi Sikâki'nin sehid edilmesinden sonra Filistin Islâmi Cihad Hareketi'nin liderligine Ramazan Abdullah Sallah getirildi. 1948 Topraklarindaki Islâmi Hareket Toprak Hakkinda Siyonistler Filistin topraklarinin bir bölümünü 1948'de bir bölümünü de 1967 Hazirani'nda isgal ettiler. BM teskilati daha sonra 1948'de isgal edilen kismi "Israil" olarak kabul etti. Israil isgal yönetimi de 1948'de isgal edilen topraklarla 1967'de isgal edilen topraklar arasina "yesil hat" adini verdigi bir sinir koydu. Insanlarin Statüsü 1948'de isgal edilen topraklarda yasayan Filistinlilere isgal rejimi tarafindan Israil kimligi ve pasaportu verilmekte, bu itibarla onlar "Israil vatandasi" olarak gösterilmektedir. Dolayisiyla bu kesimdeki Filistinlilere Israil seçimlerinde de seçme ve seçilme hakki taninmaktadir. 1967 topraklarinda yasayan Filistinlilere "özerk yönetim vesikasi" adiyla bir kimlik ve pasaport verilmektedir. Kudüs'ün Durumu Kudüs'ün bati kesimi 1948'de dogu kesimi 1967'de isgal edildi. Ancak Israil isgal rejimi BM'in bu sehirle ilgili kararlarini tanimayarak Dogu Kudüs'ü de güya "kendi topraklari (!)" olarak gösterdigi kesime ilhak etti. Böylece Kudüs'ün tamami "yesil hat" içine alinmis oldu. Dogu Kudüs normalde Israil isgal rejimi tarafindan "yesil hat" içinde gösterildigi halde burada yasayan Filistinlilere farkli muamele yapilmaktadir. Bundaki amaç Dogu Kudüs'teki Müslümanlari göçe zorlamak ve Kudüs'ün tamaminda "yahudilestirme" programini gerçeklestirmektir. Islâmi Hareket HAMAS ve Islâmi Cihad Hareketi, daha çok 1967'de isgal edilmis topraklarda faaliyet göstermektedir. 1948'de isgal edilmis topraklarda faal olan Islâmi olusum ise "Islâmi Hareket" adiyla faaliyette bulunan olusumdur. Aslinda bu kesimde faaliyette bulunan "Islâmi Hareket" de HAMAS gibi Müslüman Kardesler cemaatinin bir koludur ve bu hareketin temeli de Imam Hasan el-Bennâ'nin 1948'de cihad etmek üzere Filistin'e gönderdigi mücâhidler ve davetçiler tarafindan atilmistir. Fakat "yesil hat" içinde gösterilen topraklarla bu hattin disinda kalan topraklar arasindaki statü farkliligindan dolayi böyle iki farkli isimle faaliyet yürütülmektedir. "Yesil hat" içinde kalan kesimde faaliyette bulunan "Islâmi Hareket" daha çok egitim, sosyal hizmet, yardim, hukuki hizmet vs. gibi legal faaliyetlere agirlik verirken, HAMAS bütün bu faaliyetlerinin yani sira fiili eylemleri yani fiili cihadi da sürdürmektedir. "Yesil hat" içinde kalan bölgede "Islâmi Hareket" disinda etkin bir Islâmi olusum yoktur. Bunun disinda kalan Islâmi faaliyetler cemaat faaliyetleri degil genellikle küçük çapli dernek faaliyetleri veya herhangi bir olusuma bagli görünmeyenler tarafindan yürütülen kisisel faaliyetlerdir. Islâmi Hareket - HAMAS Iliskisi Dedigimiz gibi bu iki hareketin her ikisi de ayni ana bünyenin; BM, ABD ve diger sömürgeci güçlerce gerçeklestirilen oyunlar sonucunda farkli statüye sokulan iki ayri bölgedeki parçalaridir. Dolayisiyla birbirinden ayri iki cemaat seklinde algilanmamasi gerekir. Bu durum ne yazik ki, son yüzyilda Islâm cografyasinin parçalanarak küçük devletçiklere bölünmesinin dogurdugu durumdur. 1948'de isgal edilmis topraklarda faaliyet yürüten "Islâmi Hareket"le, 1967'de isgal edilmis topraklarda faaliyet yürüten HAMAS arasinda siki bir baglanti ve yardimlasma oldugu ise bir gerçektir. Bu konuda Israil iç istihbarat örgütü SABAK tarafindan hazirlanan bir raporda yer alan bazi bilgilere isaret etmek istiyoruz: Söz konusu raporda Israil açisindan oldukça tehlikeli görülen bir gelismeye dikkat çekilmis ve bu gelismenin "yesil hat" içinde kalan Filistinlilerle bu hattin disindaki Filistinliler arasinda isbirligi oldugu dile getirilmisti. Raporda "yesil hat" içinde kalan Filistinlilerin HAMAS gibi Israil'in varligina karsi hareketlerle isbirligi içine girmelerinin Israil'in gelecegi açisindan büyük tehlike arz ettigi vurgulanmisti. Konuyla ilgili olarak Maarif gazetesinde yer alan bir habere göre, Sâbâk yetkilileri, özerk yönetimin olusturulmasindan sonra kendilerinin koruyucu istihbarat için her tarafa ulasmakta zorluk çektiklerini vurguladilar ve "yesil hat" içindeki Filistinlilerle digerleri arasindaki isbirliginin gelecekte daha da artacagindan endise duyduklarini ifade ettiler. Öte yandan Filistinli kaynaklarda, "yesil hat" içinde kalan Filistinlilerden "Islâmi Hareket"i destekleyenlerin üzerindeki baskinin son zamanlarda iyice arttigi bildirildi. Istihbarat elemanlari, camiye devam ettikleri bilinen Filistinlileri de zaman zaman sorguya çekiyorlar. Yapilan açiklamaya göre sorgulama esnasinda bu Filistinlilere caminin içinde neler yapildigi, dini derslerde nelerin ögretildigi ve namaz kildiran kisilerin nelerden söz ettikleri soruluyor. Bütün bu sorusturmalarin ve baskinin sebebi ise "yesil hat" içinde kalan "Islâmi Hareket"le bu hattin disinda kalanlar arasindaki isbirligi ve yardimlasmadan kaynaklanan endisedir. "Islâmi Hareket"in "Israil" Seçimleri Karsisindaki Tutumu "Islâmi Hareket" normalde Filistin topraklarinin Islâmi kimliginin tartisilamayacagi ve Israil'in bu topraklar üzerindeki hâkimiyetinin mesru olmadigi görüsündedir. Ancak yukarida da belirttigimiz gibi 1948'de isgal edilmis bölgedeki faaliyetlerle 1967'de isgal edilmis bölgedeki faaliyetler birbirinden farklidir. Bu da bu iki kesimin statüsü arasindaki farkliliktan kaynaklanmaktadir. "Islâmi Hareket" Israil'in mesruiyyetini reddettiginden dolayi Knesset (Israil parlamentosu) seçimlerine katilmayi da reddetmistir. Ancak belediye seçimleri konusundaki tutumu farklidir. Bu seçimlerde aday olmanin ve oy kullanmanin Israil'in mesruiyyetini kabullenme anlami tasimayacagi, belediyelerde dogrudan halki temsil ve halkla muhatap olmanin söz konusu olacagi görüsünü tasidigindan bu seçimlere katilmaktadir. Hatta Ummu'l-Fahm adli sehrin belediyesi "Islâmi Hareket"in elindedir. Ummu'l-Fahm belediye baskani Râid Salah, "Islâmi Hareket"in etkili ve faal elemanlarindan biridir. Ancak isgal yönetimi Kudüs konusunda farkli bir uygulamaya basvurdugundan ve Kudüs'teki Filistinli halki yukarida da ifade ettigimiz gibi "yabancilar" muamelesine tabi tuttugundan bu sehirde belediye seçimlerine katilmayi ve seçimlerde oy kullanmayi reddetmektedir. Kudüs'teki Filistinli halk arasinda "Islâmi Hareket" oldukça güçlü oldugundan bu sehirdeki belediye seçimlerine Filistinlilerden katilan pek olmamaktadir. Knesset'te "Islâmi Hareket" Üyesi Var mi? Israil parlamentosu (Knesset) seçimlerinde daha önce "Islâmi Hareket"le iliskisi olan üç kisi seçimi kazandigindan Türkiye'deki bazi Islâmi gazetelerde bile "Islâmi Hareket Knesset'te" gibi basliklarla haberler verildigini, Israil hükümetinin kuruldugu günlerde de Knesset'teki "Islâmi Hareket" üyesi parlamenterlerle bazi yahudi partileri arasinda isbirligi oldugu yolunda haberlere yer verildigini gördük. Bu isin gerçek yönünü açikliga kavusturmakta yarar görüyoruz. Son Israil seçimlerinde: "Knesset seçimlerine katilmanin hükmü nedir? Katilmanin ve katilmamanin Filistinliler açisindan olumlu ve olumsuz sonuçlari neler olacaktir?" gibi sorular gündeme getirildi. Bu sorular "Islâmi Hareket"in ileri gelenlerinin önlerine de sürüldü. Hatta bazi kisiler hileye basvurarak, Prof. Dr. Yusuf el-Kardavi'nin Knesset seçimlerine katilmanin caiz olduguna dair fetva verdigini ileri sürdüler. Ancak Kardavi daha sonra yaptigi açiklamalarla Knesset seçimlerine katilmanin caiz olmadigini dile getirerek hakkinda uydurulan yalan haberleri tekzip etti. Bazi "Islâmci"larin Knesset'e girmeleri olayina gelince: Yukarida sözünü ettigimiz sorularin tartisildigi günlerde 1948'de isgal edilmis topraklardaki muhafazakâr ve milliyetçi kitlenin ileri gelenleri Israil parlamento seçimlerine katilma karari aldi ve bu amaçla "Arap-Islâm Listesi" adinda bir seçim grubu olusturdular. Grubun baskanligina Atif el-Hatib, baskan yardimciligina da Ahmed el-Havaca seçildi. Bu liste tipki bir siyâsi parti gibi faaliyette bulunacakti. Ancak bu listenin olusturulmasi "Islâmi Hareket"in ileri gelenlerinin seçime katilmama kararlarini açiklamalarindan sonra gerçeklesti. Arap-Islâm Listesi'nin baskanligina seçilen Atif el-Hatib'in "Islâmi Hareket"e üyeligi de iki yil önce dondurulmustu. Arap-Islâm Listesi baskanligina seçilen Atif el-Hatib, "Islâmi Hareket"in seçimlere katilmama karari almasinin Arap çevrelerde bir ümit kirikligina yol açtigini ileri sürdü ve: "Araplarin geneli "Islâmi Hareket"in Israil parlamentosu (Knesset) seçimlerine katilma yönünde bir karar almasini ve kendi ekseni etrafinda bütün Arap kitleler arasinda bir uzlasma saglamak için çaba harcamasini arzuluyordu" dedi. el-Hatib "Islâmi Hareket"in seçimlere katilmama karari almasinin 1948'de isgal edilmis topraklardaki Arap kitle arasinda büyük bir siyâsi bosluga yol açtigini ileri sürerek kendilerinin bu boslugu doldurmayi amaçladiklarini ifade etti. el-Hatib kendi listelerinin yapacagi çalismanin "Islâmi Hareket"e herhangi bir zararinin olmayacagina dikkat çekerek: "Çünkü biz kendimizi Islâmi Hareket'le ayni meydanda görüyoruz. Kur'an ve sünnet bizi birlestiriyor. Knesset'te (Israil parlamentosunda) alacagimiz sandalyenin ürününün Islâmi güçlere ve Islâmi Hareket mensuplarina yansiyacagini düsünüyoruz" dedi. Ancak "Islâmi Hareket" bu konuda prensip karari aldigindan söz konusu liste adina çalisma yapanlarin ve bu listeden Knesset'e girmek için aday olanlarin bu hareketi temsil etme haklari yoktu. Zaten "Islâmi Hareket" daha sonra adi geçen listeden aday olanlari cemaatten ihraç etti. Ancak bu listeden üç kisi Knesset'e girmeyi basardi. (Abdulvehhab Deravise ve Abdullah Nemir Dervis bunlardan ikisi) Simdi Israil isgal rejimi bu kisileri "Islâmi Hareket"in temsilcileri gibi göstermeye çalisiyor. O kisiler de kendilerini öyle göstermek istiyorlar. Ancak isin gerçeginde bu kisilerin "Islâmi Hareket"i temsil yetkileri yoktur. Çünkü hareketin temel bir prensibine muhalefet ettiklerinden ihraç edilmislerdir. Dolayisiyla bu kisilerin bazi Israil partileriyle isbirligi yapmalari Islâmi Hareket'le söz konusu partiler arasinda ittifak saglandigi anlamina gelmez. Ayni sey daha önce HAMAS'a yakinliklariyla bilinen ancak daha sonra HAMAS'in boykot kararina ragmen özerk yönetim seçimlerine katilarak bu yönetimin parlamentosuna giren Imad el-Faluci gibi kisiler için de geçerlidir. Bu kisiler HAMAS'tan ihraç edildiklerinden özerk yönetim parlamentosunda ve hükümetinde bu hareketi temsil etme yetkileri yoktur. @ Ekrem Yolcu Kaynak: Ahmet Varol'un Sitesi [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
İslam ve Osmanlı Tarihi
Muhtelif Konular
Filistin'deki Islâmi Hareketin Gelisme Süreci ve Bugün Geldigi Nokta
Üst
Alt