Fatıma Binti Esed (r.a)

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81

Fâtıma binti Esed radıyallahu anhâ Hazreti Ali radıyallahu anh’in annesi...


Sevgili Peygamberimize çocukluk döneminde candan hizmet eden, onu her türlü tehlikelere karşı korumaya çalışan, kendi öz çocuklarından önce onun karnını doyuran, üstünü başını temizleyen, saçlarını tarayan hizmetli, şefkatli bir anne...

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin “annemden sonra annem” diye iltifatına mazhar olmuş bir hanım sahâbî...

O Mekke’de Hâşimoğulları kabilesine mensuptur. Amcasının oğlu Ebû Tâlib ile evlendi. Bu evlilikten Tâlib, Akîl, Câfer ve Ali adında dört oğlu, Ümmü Hâni, Cümâne, Rayta ve Esmâ adında da dört kızı dünyaya geldi.

O, Sevgili Peygamberimize sekiz yaşından itibaren annelik yapma şerefini elde eden bahtiyar bir hanımdır. Dedesi Abdülmuttalib’in vefatından sonra amcası Ebû Tâlib’in himayesine verilen varlık nûru Efendimiz, Fâtıma binti Esed’in ellerinde onun sıcak, yakın alâkasıyla, şefkat ve sevgi dolu nazarlarıyla büyümüşdü.

Fâtıma binti Esed varlık nuru, inci tanesi bu yetime annesini aratmayacak tarzda candan hizmet etmiş, şefkat ve merhamet nazarlarını üzerinden eksik etmemiştir. Ona karşı davranışlarında ve hizmetlerinde özel ihtimam göstererek evini sımsıcak bir yuva haline getirmeye gayret etmiştir. Bu titizlik ve hizmetteki özel îtinâsı onu Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimizin hususî iltifatlarına nâil kılmıştır. Efendimiz (s.a.)O’nun hakkında:

“O benim annemdi. Kendi çocukları aç dururken önce benim karnımı doyururdu. Saçımı başımı tarar bir anne şefkati sıcaklığını benden esirgemezdi.” buyurmuştur.

Sevgili Peygamberimiz gençlik devresini kendi yuvasını kuruncaya kadar bu sıcak aile ortamında amcasının ve yengesinin himayesinde geçirdi. Yirmibeş yaşına ulaşınca Kureyş kadınlarının hanımefendisi Hz. Hatice ile evlendi. Huzur ve seâdet dolu mutlu bir yuva kurdu. Kırk yaşına geldiğinde Allah Teâlâ Hazretleri O’nu kendine elçi olarak seçti. Cebrâil aleyhisselâm’ı ona göndererek yeni dinin esaslarını bildirdi. Putlara tapılmamasını, şirke düşülmemesini emretti.

Beklenen yeni din ve son peygamberin geldiği haberleri Mekke sokaklarında yayılmaya başlayınca müşrikler O’nu himâyesiz bırakmağa, hatta öldürmeye yeltendiler. Ama amcası Ebû Tâlib ve hanımı, Fâtıma binti Esed sevgili yeğenlerine arka çıktılar; Onu himayeleri altına aldılar. Kendileri hemen İslâm’a koşamadılar. Fakat onu davâsında serbest bıraktılar. İstediği gibi hareket etmesini sağladılar. İslâm birer birer gönülleri fethedip Müslümanlar çoğaldıkça azgın müşrikler bu gidişâta engel olmak için her türlü zâlimliklerini ortaya koymaya başladılar. İşi iyice ileri götürüp İki Cihan Güneşi Efendimize eziyet etmeye kadar vardırdılar. Kimsesiz müslümanlara akıl almaz işkenceler yaparak onları İslâm’dan döndürmeye çalıştılar. Fakat iman nuruyla kalbi aydınlanmış hiçbir müslümanı kendi taraflarına çeviremediler.

Himayesinde bulunduğu amcası Ebû Tâlib dünyadan göçünce İki Cihan Güneşi Efendimizin işi daha da zorlaştı. İşkenceye varacak tarzda ezâ ve cefâlara maruz kaldı. Bütün bu hâdiseler Fâtıma binti Esed’i çok üzüyordu. Sevgili Peygamberimizi çok seviyor ve O’na inanıyordu. Fakat kocasından dolayı İslâm’ını açığa vuramamıştı. Artık zamanı gelmişti. Onun dâvasına gönül verdiğini îlân ederek O sevgiliye destek olmak istiyordu. Kelime-i şehâdet getirerek İslâm’la şereflendi. Fahr-i Kâinat (s.a) Efendimiz annesi kadar sevdiği yengesinin müslüman olmasına çok sevindi ve acılarını birazcık olsun unuttu.

Hz. Fâtıma binti Esed (r.anhâ) artık Mekke’de yaşanamayacağına karar verdi ve diğer Müslümanlar gibi Medine’ye hicret etti. Allah yolunda muhâcir olma seâdetini elde etti. Orada oğlu Hz. Ali (r.a) ile Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimizin kerîmeleri Hz. Fâtıma (r.anhâ)’nın düğünlerini yaptı. Aynı evde gelin kaynana birlikte mesud bir hayat yaşadılar.

O, Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimizin “Fâtıma benden bir parçadır.” dediği sevgili kızı Hz. Fâtıma’ya kayınvâlide olmuştu. Bunu kendisi için büyük bir bahtiyarlık sayıyordu. Gelinini üzmemek için son derece titiz davranışlar sergiliyordu. Evde iş bölümü yapmışlardı. Herkes kendine düşen vazifeyi yaptıktan sonra birbirine yardıma koşuyordu. Bir muhabbet yuvası teşekkül etmişti. Neşe ve sürûr dolu bu evde gelin kaynana arasındaki muhabbetin en canlı örnekleri görülmekteydi. Onların sevgi ve saygı içerisinde geçinmeleri hem Resûl-i Ekrem (s.a)’i, hem de Hz. Ali (r.a)’ı çok sevindiriyordu. Hânelerine rahmet ve bereket yağıyordu.

İki Cihan Güneşi Efendimiz yengesi Hz. Fâtıma binti Esed (r.anhâ)’nın iyiliklerini hiç unutmamıştı. Ona karşı vefa borcunu, ona olan kadirbilirliğini her fırsatta göstermeğe çalışdı. Medine’deki evinde devamlı ziyaretine gitti. Hâlini, hatırını sordu; çeşitli yardımlarda bulunarak onu gözetti. Bir evlâdın annesine yapması gereken hizmetin daha fazlasını yapmağa gayret etti. Ona “anne” diye hitap etti ve hep o şekilde yâd etti. Zaman zaman öğle üzeri ziyaret eder, yanında kaylûle (öğle istirahati) yapardı.

Sevgili Peygamberimizin Medine’ye yerleşmesinin üzerinden dört sene geçmişti. Mübarek yüzlerinde hiç neşe, sevinç eksik olmazdı. Sîmâlarında her gün seâdet çiçekleri açardı. Bir gün Efendimiz yengesi Hz. Fâtıma’nın vefat haberini aldı. O gün o kadar üzüldü ki “İşte bugün annem vefat etti.” buyurdu. Damadı Hz. Ali (r.a)’ın annesine karşı beslediği derin sevgi ve hürmetini bu şekilde ifade etti.

İki Cihan Güneşi Efendimiz bir vefakârlık örneği olarak o gün sırtından gömleğini çıkarıp Hz. Ali (r.a)’a verdi. Annesine kefen yapılmasını istedi. Cenaze namazını da kendisi kıldırdı. Son bir sevgi işareti ve iltifat olarak kabrine indi ve yanı üzerine biraz uzandı. Gözyaşları içerisinde kabirden çıktı. Yaşlar kabri ıslatmıştı. Sonra Hz. Fâtıma binti Esed (r.anhâ)’nın na’şı kabre kondu.

Ashâb-ı kiram o güne kadar böyle bir şey görmemişlerdi. Merakla Efendimize: “Ya Rasûlallah! Sizin bu kadına yaptığınızı başka hiç bir kimseye yapar iken görmedik” dediler. Fahr-i Kâinat (s.a) Efendimiz ashâbının merakını gidermek üzere şöyle cevap verdi:

“O benim annemden sonra annemdi. Amcam Ebû Tâlib’ten sonra, bu kadıncağız kadar bana iyiliği dokunan bir kimse olmamıştır. Ona Cennet elbiselerinden giydirilsin diye gömleğimi kefen olarak giydirdim. Kabir hayatı kendisine kolay ve rahat gelsin diye de bir müddet kabrinde uzandım.” buyurdu.

Hz. Fâtıma binti Esed (r.anhâ)’nın kabri üzerine toprak atıldıktan sonra Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimiz sevgili annesi için şu duâyı yaptı:

Allah sana merhamet etsin ve seni hayırla mükâfatlandırsın. Anneciğim! Allah sana rahmet etsin. Annemden sonra bana annelik yaptın. Kendin aç kalır beni doyururdun. Kendin giymez beni giydirirdin. En iyi nimetleri kendin yemez bana tattırırdın. Bunu da ancak Allah rızası için ve âhiret yurdunu umarak yapardın.

Allah ki, dirilten ve öldürendir. O hiç ölmeyendir. Devamlı diri olandır O.

Ey Allahım! Annem Fâtıma binti Esed’i affet. Kabrini genişlet. Ben Resûlünün ve benden önceki peygamberlerinin hakkı için duâmı kabul buyur, ey merhametlilerin en merhametlisi olan yüce Rabbim!”

Sevgili Peygamberimiz annem dediği Hz. Fâtıma binti Esed (r.anhâ)’ya son vazifelerini yaptıktan sonra tebessüm etmeğe başladı. Orada bulunanlara şu müjdeyi verdi:

“Cebrâil aleyhisselâm geldi ve “Bu kadın Cennetliklerdendir.” diye bana haber getirdi. Ayrıca Yüce Allah meleklerinden yetmiş binine bu kadının cenaze namazına katılmalarını emretti. Melekler de onun cenaze namazını kıldılar.”

Elhamdûlillâh!.. Elhamdûlillâh!.. Ne seâdet!.. Ne mutluluk!.. Ne vefâkârlık ve ne kadirbilirlik!.. Ne candan hizmet ve ne güzel mükâfat!.. Allahım bizlere de öylesi seâdetler nasîb et!..

Hz. Fâtıma binti Esed (r.anhâ), Hâşimoğulları soyundan ilk erkek çocuğu dünyaya getiren sâliha bir hanımdır. Ayrıca yine bu soydan gelen ilk halifenin annesi olma şerefine sahiptir. Diğer halifelerin anneleri ise; sevgili Peygamberimizin kızı Hz. Hasan’ın annesi Hz. Fâtimatü’z-Zehrâ (r.anhâ) ile Harun Reşîd’in hanımı ve halife Emin’in annesi Zübeyde’dir. Allah hepsinden râzı olsun.

Cenâb-ı Hak bizleri Hz. Fâtıma binti Esed (r.anhâ) annemizle beraber Cennetinde cem eylesin. Amin.


Mustafa Eriş > Altınoluk Dergisi
 
Üst Alt