İsa (A.S.) bu mübarek duayı okur, ölüleri diriltirdi.
Ölüleri dirilten İsa a.s değil, Hz. Allah 'tı ve İsa a.s 'ı buna vesile kılmıştı. Sebeplere, vesilelere takılı kalmamak gerek. Açlık, yemek yemeye, uykusuzluk, uyumaya, susuzluk, su içmeye vesiledir. Neticede sebepleri yaratan da, güç kuvvetin tek sahibi Hz. Allah 'tır.
"Kim yukarıdaki duayı sabah namazından sonra yüz kez okuyup Cenabı Haktan dilekte bulunur da Allah onun dileğini vermezse ben, Süleyman bin Mukatipe lanet eylesin."
Hiç bir Evliya bu şekilde bir sorumluluk altına girmez. Hem kendisini, hem de haşa Allah 'ı, edilen duaya karşılık istenilen şey her ne ise, verilmediği taktirde edilen bu duadan doğrudan sorumlu, mecburcu, vermeye mahkummuş gibi bir ifade..
Evliya bahseder, anlatır, ortaya koyar ve çekilir. Herkes kısmeti kadarını alır, sorumluluk da bütünüyle kısmeti alan kişinin kendisine aittir. Tercihi yapan sorumludur. Her işin Allah 'ın rızası gözetilerek yapılmasını öğüt verirler. Lisanlarında asla bedduaya yer yoktur. Bu, söz konusu kendisi de olsa böyledir, değişmez.
Dua, araçtır, amaç değil. Amaç yalnızca Allah 'ın rızasını kazanmak olmalıdır ki, zaten her türlü rahmet, merhamet, mağfiret, lütuf ve ihsan da talibi olunan bu rızanın içerisinde gizlidir.
Öyle ise bu duayı hiç tereddüt etmeden içten, samimiyetle okuyup Cenabı Hakka tevekkül etmeliyiz.
En başta söylenmesi gerekeni "
Tevekkül 'ü", en sona bırakmış arkadaşımız.
Önce istek olacak, sonra bu isteğe bağlı olarak yukarıdaki dua okunacak, sonra "
Allah onun dileğini vermezse ben Süleyman bin Mukatipe lanet eylesin" sözünü duyduktan sonra tereddüt ortadan kalkacak ve samimi bir hale bürünülüp, Allah 'a tevekkül olunacak..!
İçerisinde menfaat, çıkar, şahsi meseleler olduğu müddetçe, o duada samimiyet de, tevekkül de ortadan kalkar. Çünkü Hz. Allah kuluna verdiği sıkıntıyı da, isteği ve dileğini de, neyi arzuladığını da bilir.
Kişi, Allah 'tan hem kendi, hem de bütün insanlık için hakkında hayırlısını dileyip, sonrasında Allah 'a tevekkül edebiliyor ise, işte en güzel dua budur. Şahsi dualar kabul görmez. İstekler ve dilekler bütün insanlık için olmalıdır ki, değer, kıymet bulsun.
Kendisi için istediğini başkası için de istemek imandandır.
Enes'ten r.a rivayet edilmiştir. Hz. Peygamber s.a.v şöyle buyurmuştur:
Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz.
(Buhârî, Îmân 7; Müslim, Îmân 71-72. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 59; Nesâî, Îmân 19, 33; İbn Mâce, Mukaddime 9)