Evliya Çelebi'nin gözüyle Muş

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37

EVLİYA ÇELEBİ’NİN GÖZÜ İLE MUŞ

Van eyaleti hükmünde Van deryası sahilindeki Tahtuvan subaşılığına iki menzil ve Bitlis’e bir menzil yakındır. Şerefname tarihinin dediğine göre bu Muş şehri, Azerbaycan şehirlerinden bir tanesi idi. Sonra Van deryasının kuzeyinde (Adilcevaz ) kalesi yakınındaki Süphan dağında halen mahfuz durup 40-50 senede bir ses duyulur, 70-80 senede bir kere 5- 10 gün kadar Süphan kayasından kuyruğunu çıkarır bir yedi başlı ejder, o asırda fırsat bulup bütün Nemrutluları yiyerek Allah’ın emriyle yine Süphan dağındaki mağarasına girip mahpus kalmıştır. Sonra yine Nemrut lâin kavmine Cenab-ı Hak Muş sahrasında bir büyük fare hâsıl edip bütün Nemrutluları yedirerek Muş ahalisini helak ettiği için şehrin adına (Muş) derler. Muşun çıktığı büyük mağara halen görülür. Bu mağara içinde olan fare ve sıçan başka bir diyarda yoktur. Allah’ın emriyle İskender’in Filkos namındaki hekiminin tılsımı sebebiyle Muş Sahrasında asla sıçan olmaz. Timurlenk Al-i Osman üzerine hareket edince bu Muş şehrini ve kalesini harap, halkını kebap, evlerini türap eylemiştir ki halen haraplı eserleri görülür. Şehir, Muş sahrasının ağzında bir dağın eteğindedir.


MUŞ’UN TARİHİ


İLK ÇAĞDA MUŞ


Muş’un ilk çağ tarihi Urartu’larla başlar, ne var ki Muş’un dahil olduğu Doğu Anadolu’nun yüksek düzlüklerindeki M.Ö. II.bin’e ait yerleşmeleri, henüz yeterince gün ışığına çıkarılamadığından, Urartu’ların atalarının kimler olduğu kesin olarak bilinmemektedir.


Doğu Anadolu’nun bilinmeyenlerle dolu karanlık tarihi dönemleri, Asur kaynakları ve kitabeleriyle bir ölçüde aydınlanmıştır. İlk çiviyazılı kaynaklar Asur Kralı 1. Salmanassar (M.Ö.1274-1245) dönemine aittir. Asur kaynaklarına göre Doğu Anadolu’nun dağlık yörelerinde Nairi Konfederasyonu adı altında birbirinden bağımsız küçük beylikler vardı. Asurluların baskısı altında yaşayan bu beylikler 1. Salmanassardan önceki Asur kralının ölümünü fırsat bilerek ayaklandılar. 1. Salmanassar bu başkaldırıyı bastırmak amacıyla Urartu topraklarına girdi. Asur’luların Urartu-Nairi ayaklanmalarına karşı giriştiği saldırılar aralıklarla 400 yıl kadar sürdü.


Urartu’ların tarih sahnesine çıkışları M.Ö. XIII. YY’a rastlamakla birlikte devlet olarak teşkilatlanmaları MÖ. IX. YY.’dadır. Önceleri dağınık bir konfederasyon durumunda olan Urartu’lar Asur Kralı III. Salmanassar’ın çağdaşı olan ilk Urartu Kralı Aramu (MÖ.850-840) dan sonra birleşik bir krallık durumuna geldiler.


Urartu devletinin gerçek kurucusu Aramu’dan sonra kral olan I. Sarduri (MÖ.840-830) dir. Kral İşpuini dönemi (MÖ.830-810) Urartuların büyük bayındırlık işlerine giriştikleri, Menuas dönemi (MÖ. 810-786) Urartu devletinin Ön Asya’nın en güçlü devleti durumuna geldiği ve devletin egemenlik alanının genişlediği dönemdir. MÖ. VIII. YY. ortalarında, Urartu Devletinin egemenliği tüm Doğu Anadolu Bölgesine yayıldı. 1. Argişti (MÖ. 786-764) den sonra yerine geçen oğlu II. Sarduri’nin dönemi (MÖ. 764-735) Urartu Devletinin zirvesi sayılmaktadır. Muş Varto’ nun Kayalıdere mevkiinde 1965’te yapılan kazılarda ortaya çıkarılan Urartu kalesi bu Kralın dönemine aittir.


Urartu Devletinin bundan sonraki tarihi Asurlular, Kimmerler ve İskitlerin bitmez tükenmez saldırılarıyla sürdü, Urartu Devleti, MÖ. 585’te İskid akınları sonunda yıkıldı.


Muş’un Urartu Devleti için önemi krallığın batı yolunun önemli bir merkezi durumunda olmasından geliyordu. Başkent Tuşpa’dan batıya giden yol Malazgirt Ovasını geçtikten sonra Murat Irmağı vadisi boyunca Varto’nun güneyinden Muş Ovasına varıyor. Buradan batıya yöneliyor, Bingöl üstünden Elazığ-Malatya yolu ile de Orta Anadolu ve Kuzey Suriye’ye uzanıyordu.


Muş’un ilk çağ tarihinde Urartular’ı Medler takip etti. Günümüz İran Azerbaycan’ında yaşamakta olan Medler, Asur Devleti’ni ortadan kaldırdıktan (MÖ 609) sonra Muş Ovası’na yöneldiler. Medler, Kimmer-İskit saldırılarından yorgun düşen Urartu Devleti’ni, tarih sahnesinden silmekte zorlukla karşılaşmadılar. Ne var ki, Medler’in Doğu Anadolu’daki hâkimiyetleri fazla uzun sürmedi. Persler, Med ordusunu yenerek (M.Ö. 550) bu devleti ortadan kaldırdılar.


Persler’in Doğu Anadolu’daki hâkimiyetleri yaklaşık 200 yüzyıl kadar sürdü. Persler, I.Dareios zamanında güçlerinin zirvesine çıktılar. Muş ve çevresi Pers hâkimiyetinde Babil Büyük Satraplığı içinde yer aldı Pers döneminin en önemli gelişmesi, İmparator II. Artakserkses’e karşı baş kaldıran küçük kardeşi Kiros’un, savaşı kaybetmesi ve “Onbinler” diye anılan yenik ordusuyla ünlü Anabasis yürüyüşünü gerçekleştirmesidir. (MÖ 401) “Onbinler” Aras ve Kelkit vadilerine doğru çekilirken Bingöl ile Muş arasındaki alanları geçmişlerdir. Bu ordunun çekilişini yöneten Yunanlı tarihçi Ksenofon, Muş ve çevre yaylalarında yaşayan halkın oymak hayatı sürdürdüğünü, ordusuna buğday, arpa, sebze, et ve binek atı sağladığını anlatır.


Muş ve çevresi, uzun yüzyıllar Romalıların, Partların ve Ermeni derebeylerinin hâkimiyet mücadelelerine sahne oldu. Doğu Anadolu’nun bu bölgesi adı geçen devletler arasında sık sık el değiştirmesine rağmen, bu mücadelelerden üstün çıkan taraf Partlar oldu, Roma İmparatorluğu’nun üstünlüğü hiçbir zaman kalıcı olmadı. Partlar’la, Romalılar arasındaki bitmez tükenmez savaşların sonuncusu 215-216’da gerçekleşti. Roma İmparatoru Macrinus, Nisibis, (bugünkü Nusaybin)’i bırakarak geri çekilince, Güney Doğu Anadolu’dan Fırat’ın batısına kadar olan Roma hakimiyeti sona erdi (217).


Part ve Pers kökenli Sasani hanedanından gelen I.Ardeşir’in İran’da kurduğu Sasaniler Devleti (MS 226), Doğu Anadolu’nun tarihinde yeni bir güç olarak ortaya çıktı. Sasaniler, çok kısa bir süre içinde hâkimiyet alanlarını genişleterek Roma İmparatorluğunun en büyük rakipleri oldular. Geçmiş Yüzyıllardaki Roma Part mücadeleleri yerini artık Roma- Sasani mücadelelerine bırakmıştı.


Sasani’lerin hâkimiyeti yaklaşık 400 yıl sürdü. Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasıyla ilkçağ sona erdiğinde Doğu Anadolu, bu kez uzun yıllar sürecek Bizans-Sasani mücadelelerine sahne olacaktı.
 
Üst Alt