Ensar

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
Ensar, Arapça "çok yardım edenler" manasındadır. Bu topluluktan bir kişiyi ifade etmek üzere "Ensarî" kelimesi kullanılır. Terim olarak ise Ensar, Mekke'den Medine'ye hicret ettikleri zaman Hz. Peygamber ve Muhacirlere kucak açıp tüm imkanlarıyla onlara yardım eden Medineli Müslümanları ifade eder.

Ensar, Evs ve Hazrec adında iki kardeş kabileden oluşur. İslam'dan önceki devirlerde bu iki kabilenin iç savaşlarda sık sık karşı karşıya geldikleri kaynaklarda kaydedilmektedir. Bunlardan Hazrec kabilesinden altı kişilik bir heyet nübüvvetin onbirinci senesinin hac mevsiminde Evs'e karşı Kureyş'in desteğini sağlamak (veya haccetmek) maksadıyla Mekke'ye gelmiş, burada Hz. Peygamber ile karşılaşarak, O'nun, kendilerini İslam'a daveti neticesinde Müslüman olmuşlardır.

Medine'ye dönüşlerinde İslam'ı Evs kabilesine de anlatan Hazrecliler, kendilerine katılan Evslilerle birlikte nübüvvetin 12. ve 13. yıllarında Mekke'ye temsilciler gönderip Hz. Peygamber'le görüşmüşler ve Akabe denilen yerde kendisine biat etmişlerdir. I. Akabe Biatı'na on tanesi Hazreçli, iki tanesi Evsli 12 kişi; II. Akabe Biatı'na ise Evs ve Hazrec'ten toplam 75 kişi katılmıştır. II. Akabe Biatı'nda kendi memleketleri olan Medine'ye hicret ettikleri takdirde Mekkeli Müslümanları ve Hz. Peygamber'i; kendi canlarını, çoluk-çocuklarını ve mallarını korudukları gibi koruyup onlara yardım edeceklerine dair and içen Medineli Müslümanlar, İslam Devletinin Medine'de teşekkül etmesine ve İslam tarihinde yeni bir dönemin açılmasına vesile olmuşlardır.

Bu biatlardan sonra Hz. Peygamber'in "güvenli ve huzur bulacağınız bir yurt" diye nitelendirdiği Yesrib'e (Medine'ye) hicret başlamıştır. Hicretten hemen sonra Hz. Peygamber, gerçekleştirdiği kardeşlik (muahat) merasiminde her Muhaciri bir Ensarî ile kardeş ilan etmiştir. Böylece Ensarın Muhacirlere yardımı, kurulan manevi kardeşlikle desteklenmiş, yardım görenlerde doğabilecek eziklik hissi giderilmiş ve Muhacirlerin Medine'ye intibakları kolaylaştırılmıştır.

Medineli Müslümanlar, bütün varlıklarını Mekke'de bırakıp gelen Muhacirleri öz kardeşleri gibi kabul etmişler, ellerindeki her imkanı onlarla paylaşmak istemişlerdir. Onları evlerinde misafir edip, rızıklarını paylaşmışlar, hatta hurmalıklarını ikiye bölüp yarısının mülkiyetini Muhacir kardeşlerine bağışlamak istemişlerdir. Ancak Hz. Peygamber mülkiyet hakkı Ensarda kalmak üzere ürüne hissedar olmalarını daha uygun bulmuştur. Esasen Muhacirler de karşılıksız mal istememişler, çalışarak hurma gelirinden hisse almayı ve çarşı-pazarda ticaretle uğraşmayı tercih etmişlerdir. Ayrıca Bedir Savaşı sonrasında, Enfal sûresinin 75. âyeti inene kadar Ensar-Muhacir arasında miras dahi cari olmuştur.

İnsanlık tarihinde benzeri görülmeyen bu İslam kardeşliği Kur'ân-ı Kerim'de şöyle dile getirilmiştir: "İman edip hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenlerle bunları barındırıp yardım elini uzatanlar, işte onlar birbirlerinin gerçek dostlarıdır." (el-Enfal 8, 72)

Kaynaklarda Ensarın Hz. Peygamber'e ve Muhacirlere gösterdiği yakın ilgi ve sevgiyi gösteren bir çok olay nakledilir. Medinelilerin Hz. Peygamber'i ve muhacirleri heyecanla beklemeleri, yollarını gözlemeleri; hicretten sonra ilgi ve ikramları, yakınlıkları hayranlık vericidir. Kur'ân-ı Kerim'de Ensarın bu fedakarlığı şöyle dile getirilmiştir: "Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri zaruret içinde bulunsalar dahi onları öz canlarına tercih ederler." (el-Haşr/ 59, 9)

Hz. Peygamber'in hayatının Medine dönemi incelendiğinde Ensarın Akabe Biatları'nda verdiği sözlere daima sadık kaldıkları görülmektedir. Gerçekten Ensar, Medine içindeki münafıkların ve Yahudilerin fitnesine, ayrıca Medine dışında bulunan Müşriklerin tehditlerine karşı Hz. Peygamber'in etrafında yek vücut olmuşlardır.

Bedir Gazvesi öncesinde Hz. Peygamber durum müzakeresi yaparken, Ensarın hissiyatına tercüman olan Sa‘d b. Muaz (ra) "Allah'a yemin olsun ki ey Allah'ın Rasûlü, bize şu denizi göstersen ve Sen kendin dalsan biz de Seninle dalar asla tereddüt göstermeyiz, bizden bir kişi bile geri dönmez." demiştir.
Uhud harbinde Müslümanların Müşrikler tarafından arkadan vurulduğu hengamede Rasûlullah'ın etrafında pervane olarak O'nu korumaya çalışanların bir çoğu Ensardan olmuştur.

Ensarın bu gibi tutum ve davranışlarından ötürü Hz. Peygamber de onlara karşı derin bir saygı beslemiş ve "Sizler Bana insanların en sevimlilerindensiniz." buyurarak sevgisini açıkça dile getirmiştir. Bu güzide topluluğun fedakarlıklarını her fırsatta dile getiren Hz. Peygamber, Mekke'nin fethinden sonra da yaptığı konuşma ile onların, Hz. Peygamber'i Mekke'de bırakarak Medine'ye dönme konusundaki endişelerini gidermiş, onların gönüllerine hem beraberce Medine'ye dönüş haberiyle hem de taltifkar sözleriyle su serpmiştir.

Ensar, Hz. Peygamber'in vefatından sonra da O'na verdikleri söze sadık kalarak İslami hizmetlere canla başla katılmışlardır. Hz. Peygamber'den sonra devletin yönetimini ele geçirme konusunda ısrarlı olmamışlar, Hz. Ebû Bekir'in hilafetini gönül hoşluğu ile kabul etmişlerdir. Sonraki yıllarda meydana gelen vakalarda da isyan hareketlerine katılmamışlar; umumiyetle siyasetten uzak bir hayat yaşamayı tercih etmişler, ticaretle uğraşmış, dinî ilimlerle meşgul olmuş, bazı fetihlere katılmışlardır.

Aralarında Ebû Eyyub el-Ensarî, Enes b. Malik, Ka‘b b. Malik, Sa‘d b. Muaz, Esad b. Zürare gibi tanınmış sahabilerin de bulunduğu Ensar topluluğunun bu üstün halleri Hz. Peygamber tarafından olduğu gibi diğer bütün Müslümanlar tarafından da daima takdirle anılmış, İslam kardeşliğinin ideal bir uygulaması olarak görülmüş ve örnek alınmaya çalışılmıştır.


Bibliyografya
ÖNKAL, Ahmet. "Ensar", Şamil İslam Ansiklopedisi, c. II, Şâmil Yayınevi, İstanbul 1999 ALGÜL, Hüseyin. "Ensar", Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c.XI, İstanbul 1995 ALGÜL, Hüseyin. "Ensar", İslam'da İnanç İbadet ve Günlük Yaşayış Ansiklopedisi, c. II, Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul 1997
 
Üst Alt