- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 9,107
- Tepkime puanı
- 81
DUHÂ SÛRESİ:
Kur'ân-ı kerîmin doksan üçüncü sûresi.
Duhâ sûresi, Mekke-i mükerremede inmiştir. On bir âyet-i kerîmedir. Birinci âyet-i kerîmede duhâya (kuşluk vaktine) yemin edildiği için bu kelime sûreye isim olmuştur. Rivâyete göre, bir müddet vahy gelmemişti. Bu sebeble Peygamber efendimize inanmay anlar; "Rabbi Muhammed'i terk etti, O'na darıldı" diyerek Peygamber efendimizi üzmeye, müslümanlar arasında fitne çıkarmaya çalışıyorlardı. O zaman bu sûre nâzil oldu. Nüzûl (iniş) sebebi olarak başka rivâyetler de vardır. (İbn-i Abbâs, Kurtubî, İmâm-ı Süyûtî)
Duhâ sûresinde meâlen buyruldu ki:
(Ey Muhammed!) Âhiret senin için dünyâdan daha hayırlıdır. Rabbin sana râzı oldum deyinceye kadar, her istediğini verecek. (Âyet: 4-5)
Rabbinin nîmetlerini an, anlat. (Âyet: 11)
DUHÂ VAKTİ:
Kuşluk vakti. Oruç zamânının yâni imsak ile iftar vakti arasındaki müddetin dörtte birinin tamam olmasından îtibâren başlayan vakit.
(Bkz. Duhâ Namazı)
DUHÂN SÛRESİ:
Kur'ân-ı kerîmin kırk dördüncü sûresi.
Duhân sûresi Mekke-i mükerremede nâzil olmuştur (inmiştir). Elli dokuz âyet-i kerîmedir. Adını onuncu âyet-i kerîmede geçen ve duman mânâsına olan duhân kelimesinden almıştır. Bir rivâyete göre duhân kıyâmetin büyük alâmetlerinden birisidir. Sûrede, Kur'ân-ı kerîmin mübârek bir gecede (Kadir gecesi veya Berât gecesinde) nâzil olduğu, inanmıyanların nasıl bir azâb görecekleri, Mûsâ aleyhisselâm ile Fir'avn'ın ve kavminin kısaları anlatılarak, inanmıyanlar îkâz edilmekte ve yine inanmıyanların, kıyâmeti inkâr etmelerinin ve câhilce iddiâlarının çirkinliği anlatılmaktadır. (İbn-i Abbâs, Ebû Hayyân Endülüsî, Taberî)
Duhân sûresinde meâlen buyruldu ki:
Muhakkak biz (Kur'ân-ı kerîmi) mü'minler üzerine bereketi çok olan, çok kimsenin af ve mağfiret olunduğu, bağışlandığı bir gecede (Kadir gecesinde veya Berât gecesinde) indirdik. Biz (O'nunla kâfirleri) azâb ile korkuturuz. (Âyet: 3)
O gün (kıyâmet günü) dost dostunu (akrabâ akrabâyı) azâbdan kurtaramaz. Ancak Allahü teâlânın merhâmeti ve izni ile bir mü'min bir mü'mine şefâat edip, azâbdan kurtarabilir. Allahü teâlâ Azîzdir. Azâb edilmesini emrettiğine kimse yardım edemez. Rahîmdir, merhamet olunmasını emrettiğinden de merhametine kimse mâni olamaz. (Âyet: 41-42)
Kur'ân-ı kerîmin doksan üçüncü sûresi.
Duhâ sûresi, Mekke-i mükerremede inmiştir. On bir âyet-i kerîmedir. Birinci âyet-i kerîmede duhâya (kuşluk vaktine) yemin edildiği için bu kelime sûreye isim olmuştur. Rivâyete göre, bir müddet vahy gelmemişti. Bu sebeble Peygamber efendimize inanmay anlar; "Rabbi Muhammed'i terk etti, O'na darıldı" diyerek Peygamber efendimizi üzmeye, müslümanlar arasında fitne çıkarmaya çalışıyorlardı. O zaman bu sûre nâzil oldu. Nüzûl (iniş) sebebi olarak başka rivâyetler de vardır. (İbn-i Abbâs, Kurtubî, İmâm-ı Süyûtî)
Duhâ sûresinde meâlen buyruldu ki:
(Ey Muhammed!) Âhiret senin için dünyâdan daha hayırlıdır. Rabbin sana râzı oldum deyinceye kadar, her istediğini verecek. (Âyet: 4-5)
Rabbinin nîmetlerini an, anlat. (Âyet: 11)
DUHÂ VAKTİ:
Kuşluk vakti. Oruç zamânının yâni imsak ile iftar vakti arasındaki müddetin dörtte birinin tamam olmasından îtibâren başlayan vakit.
(Bkz. Duhâ Namazı)
DUHÂN SÛRESİ:
Kur'ân-ı kerîmin kırk dördüncü sûresi.
Duhân sûresi Mekke-i mükerremede nâzil olmuştur (inmiştir). Elli dokuz âyet-i kerîmedir. Adını onuncu âyet-i kerîmede geçen ve duman mânâsına olan duhân kelimesinden almıştır. Bir rivâyete göre duhân kıyâmetin büyük alâmetlerinden birisidir. Sûrede, Kur'ân-ı kerîmin mübârek bir gecede (Kadir gecesi veya Berât gecesinde) nâzil olduğu, inanmıyanların nasıl bir azâb görecekleri, Mûsâ aleyhisselâm ile Fir'avn'ın ve kavminin kısaları anlatılarak, inanmıyanlar îkâz edilmekte ve yine inanmıyanların, kıyâmeti inkâr etmelerinin ve câhilce iddiâlarının çirkinliği anlatılmaktadır. (İbn-i Abbâs, Ebû Hayyân Endülüsî, Taberî)
Duhân sûresinde meâlen buyruldu ki:
Muhakkak biz (Kur'ân-ı kerîmi) mü'minler üzerine bereketi çok olan, çok kimsenin af ve mağfiret olunduğu, bağışlandığı bir gecede (Kadir gecesinde veya Berât gecesinde) indirdik. Biz (O'nunla kâfirleri) azâb ile korkuturuz. (Âyet: 3)
O gün (kıyâmet günü) dost dostunu (akrabâ akrabâyı) azâbdan kurtaramaz. Ancak Allahü teâlânın merhâmeti ve izni ile bir mü'min bir mü'mine şefâat edip, azâbdan kurtarabilir. Allahü teâlâ Azîzdir. Azâb edilmesini emrettiğine kimse yardım edemez. Rahîmdir, merhamet olunmasını emrettiğinden de merhametine kimse mâni olamaz. (Âyet: 41-42)