Dinimizde kanaatkar olmak hakkında hutbe

Muvatta

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
28 Şubat 2011
Mesajlar
318
Tepkime puanı
13
KANAATKÂR OLMAK

Değerli Müslümanlar!

Dinimiz İslâm, insana elindeki imkânları en iyi şekilde değerlendirmesini tavsiye eder, itidâli ve kanaatkâr olmayı bir erdem olarak niteler. Bitip tükenmek bilmeyen maddî hırslar ve zenginlikler karşısında müslüman için en güzel meziyetin, gönül zenginliği olduğunu ifade eder.[1]

Aziz Müminler!

Allah Teâlâ, insanın ihtiyaç duyabileceği her şeyi yaratmıştır. O’nun ihsan ettiği bu nimetleri elde emek için her insanın çalışması gerekir. Bunun için dinimiz çalışmayı teşvik etmiştir. Ancak insan, hayatın dünyadan ibaret olmadığını sanarak, bitmez tükenmez bir biriktirme arzusu ile de hareket etmemelidir. Müslümanın asıl zenginliğin mal, mülk ve servet ile değil gönül zenginliği ile olduğunu unutmaması gerekir. Resûl-i Ekrem Efendimizin ifade ettiği gibi, “Bir vadi dolusu altını olduğu halde ikinci bir vadi dolusu altına tamah edenler”[2]mal mülk içinde olduğu halde kanaatten nasibini almamış gönül fakiri olan kimselerdir.

Şunu unutmamak gerekir ki dünyada varlık da darlık da bir imtihan vesilesidir. İnsan darlık ve imkânsızlıklar içinde bulunabilir. Bu durumda ihtiyaç sahiplerine sabırlı ve kanaatkâr olma, zenginlere de onların ihtiyaçlarını giderme yükümlüğü düşmektedir.

Allah Teâlâ, ihtiyaç sahibi olduğu halde insanlardan istemekten hayâ edenler hakkında şöyle buyurur: “(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen; iffet ve istiğnalarından dolayı onları zengin (kimse)ler sanır. Sen (Habîbim) o gibileri simalarından tanırsın. Onlar insanlardan yüzsüzlük edip de (bir şey) istemezler. Siz (Hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.”[3]

Muhterem Cemaat!

Peygamber Efendimiz (SAV) ise bir hadisi şeriflerinde “Müslüman olan, yeterli geçime sahip kılınan ve Allah’ın kendisine verdiklerine kanaat etmesini bilen kurtulmuştur”[4]buyurarak kanatın önemine dikkat çekmiştir.

Buhârî’nin Sahîh’inde anlatıldığına göre bir sahabi Hz. Peygamberden ihtiyaç duyduğu şeyleri istedi, Peygamberimiz istediğini ona verdi. Tekrar isteyip aldıktan sonra üçüncü defa istediğinde Resûl-i Ekrem şöyle buyurmuştur: “Bak! Bu mal çekici ve tatlıdır. Kim onu kanaatkâr bir şekilde elde ederse bereketini görür. Kim de bu malı aç gözlülükle elde ederse bunun bereketini görmez. Böyle bir kişi, yiyip yiyip de bir türlü doymayan gibidir. Oysaki veren el, alan elden daha hayırlıdır.”[5]

Hutbemizi Hz. Peygamberin başta okuduğumuz hadis-i şerifiyle bitirelim; “Zenginlik mal çokluğundan ibaret değildir. Gerçek zenginlik gönül zenginliğidir.”[6]

Abdulkerim YATĞIN

Maslak Üçyol Cami İmam-Hatibi/Şişli/İstanbul

[1]Buhârî, “Rikak” 15; Müslim, “Zekât”, 130.

[2]Buhârî, “Rikak”, 10; Müslim, “Zekât”, 116–119.

[3]Bakara 2/273.

[4]Müslim, “Zekât”, 125.

[5]Buhârî, “Vasâyâ”, 9, “Zekât”, 47, 50; Müslim, “Zekât”, 96.

[6]Buhârî, “Rikak”, 15.
 
Üst Alt