Dikkat Eksikliği ve Konsantrasyon Bozukluğu

hacı anne

Süper Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
984
Tepkime puanı
16
DİKKAT Eksikliği ve Konsantrasyon Bozukluğu
Okunan kitaptan yada bir yazıdan bir şey anlamama, çabuk sıkılma, düşünceleri toparlayamama, isimleri unutma gibi durumlar, konsantrasyon bozukluğunun bir işaretidir. En çok gençleri etkileyen ve insan yaşamını olumsuz etkileyen yakınmalardan biri olan konsantrasyon bozukluğu, kişinin performansını olumsuz etkileyerek depresyona kadar sürükleyebiliyor. Daha çok, beyin yorgunluğu, uyku düzensizliği, ısı ve ışık değişimleri, ekonomik sorunlar, aile içi iletişimsizlik, mutsuzluk, umutsuzluk, uyku bozukluğu ve gelecek kaygıları insanları konsantrasyon bozukluğuna itmektedir. Konsantrasyon bozukluğunun giderilmesinde hipnoterapi etkin biçimde kullanılmakta ve oldukça başarılı sonuçlar alınabilmektedir.

''Okunan kitaptan bir şey anlamama, çabuk sıkılma, düşünceleri toparlayamama, isimleri unutma gibi'' durumların, konsantrasyon bozukluğunun işareti sayılabileceği belirtildi.

Türkiye Beyin Araştırmaları ve Sinir Bilimleri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurselen Toygar, yaptığı açıklamada, dikkat dağınıklığının çeşitli nedenlere bağlı olduğunu bildirdi.

Toygar, ''Beyin yorgunluğu, uyku düzensizliği, ısı ve ışık değişimleri, ekonomik sorunlar, aile içi iletişimsizlik ve gelecek kaygıları insanları konsantrasyon bozukluğuna itiyor.'' dedi.

Mutsuzluk, umutsuzluk, uyku bozukluğu gibi sorunları beraberinde taşıyan stresin, konsantrasyonu da etkilediğini belirten Toygar, şunları kaydetti:

''Konsantrasyon bozukluğu en çok gençleri etkiliyor. Sistemin yarattığı istenmeyen meslek seçimi, çeşitli televizyon programları, manevi değerlerin yerini maddi değerlerin alması gençleri olumsuz etkiliyor. Neyi, nasıl isteyeceğini bilmeyen genç, depresyona sürükleniyor. Konsantrasyon bozukluğu olan gençleri yönlendiren birileri de yok.''

Toygar bu konuda ailelere büyük görev düştüğünü ifade ederek, gençlere ''doğru hedeflerin'' gösterilmesini istedi.

Konsantrasyon zihnin sürekli elde tutamayacağı bir durumdur. Konsantrasyonu sağlamak için ne kadar uğraşır ve kendinizi ne kadar zorlarsanız yoğunlaşmanız da o kadar zor olacaktır.

Bu yüzden konsantrasyonu geliştirmek için kullanılan yöntemler dolaylıdır. Mesela; zihnin ilgisini çeken dış uyaranları elemek konsantrasyonu kolaylaştırır.

Dikkat bozukluğu size üç mesaj verir:

1. Beyninizi çalışma talimatına uygun kullanmıyorsunuz demektir.
2. Okuduklarınızı doğru şekilde okumuyorsunuz demektir
3. Konsantrasyon eşiğinizi ihlal ediyorsunuz demektir.

Konsantrasyon bozukluğunun nedenleri:

Herhangi bir durumda dikkatimiz içe yahut dışa dönüktür. Eğer hayal kuruyorsak karşımızdaki manzarayı göremeyiz. Eğer kafamızın içinde kendi kendimizle konuşuyorsak okuduğumuzu da anlayamayız. Şimdi başınızı kaldırın ve çevredeki bir nesneye bakın. O nesneye bakarken ilkokulunuzu ve yaşadığınız şeyleri canlandırın. Gördüğünüz üzere zihnininiz hayale daldıkça nesne de bulanıklaşmaktadır. Çünkü beyin iç görüntüyü de dış görüntüyü de aynı kanal aracılığıyla algılamaktadır. Ders çalışırken dışa dönük dikkate ihtiyaç olduğundan hayal kurduğunuzu veya farklı şeyler düşündüğünüzü fark ettiğiniz anda hemen hayalinizi kesmeli ve “nerede kalmıştık” demelisiniz. Dikkatin ve dolayısıyla konsantrasyonun üzerinde etkili olan psikolojik ve çevresel faktörler vardır. Mesela moral çöküntüsü yaşanılan bir günde dikkati toplamak güç olacaktır.

Dikkati dağıtabilecek faktörler şunlardır:

- Fizyolojik yorgunluk
- Gürültülü ortamlar (TV odası veya başka işlerle uğraşan insanların bulunduğu yerler.)
- Hayal kurmak
- İlgi alanınıza girmeyen veya istemeyerek okunan metinler
- Bir çalışma ortamının dışında yatarak veya uzanarak çalışma
- Kontrolsüz iç konuşmalar
- Yoğun duygusal anılar ve etkisinden henüz çıkılmamış günlük olaylar
- Ana fikri yakalamadan okuma
- Stres

Ne yapmalı?

- Beynimiz aynı anda iki işi birden yapmakta zorlanır. Ders çalışırken yaşadığınız olayları düşünmeyiniz.
- Kendinizi yorgun hissediyorsanız duş alarak veya uyuyarak beden ve zihninizi dinlendirdikten sonra çalışmaya başlamalısınız.
- Uzun süreli bir konsantrasyon zor sağlanır. Çalışmaya ara vermek, zihnin dinlenmesi için önemlidir. Yorgun zihin dikkatini toparlayamaz. Bu nedenle ara vererek çalışınız.
- Sevmediğiniz dersleri ve konuları okumaya başlamadan önce çevrenizdekilere ve kendinize “bunun ilginç yanı nedir” diye sorunuz.
- Gürültülü ortamlarda ders çalışmayınız. (TV karşısında veya müzik dinleyerek...)
- Kendinize bir çalışma ortamı hazırlayın ve sadece orada çalışınız
- Aynı amaç etrafında toplanacağınız “öğrenme grubu” oluşturarak konsantrasyonunuzu artırınız.
 

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
ders çalışma önerileri, başarı önerileri, derslerde başarı

DERS ÇALIŞMAYA BAŞLARKEN:
Günümüzde, başarıya giden yolda “çok çalışmak” yerini “etkili çalışma”ya bırakmıştır. “Etkili çalışmak”; zamanı; belirlenmiş amaçlar ve saptanmış öncelikler doğrultusunda programlı olarak kullanmaktır. Bunu becerebilenler için dinlenmeye, eğlenmeye, hobilere daima yer vardır.
Ders çalışmaya başlamanızı engelleyecek veya geciktirecek bahaneleriniz varsa, bunlardan uzaklaşmalısınız.
Verimli, etkili çalışabilmek için kendinize ait bir sebebiniz muhakkak olmalı, aksi taktirde çalışmaya başlamanız güçleşir.
Siz de aşağıdaki durumları sıkça yaşayan nice öğrenciden biriyseniz eminiz sizin de ders çalışma planlarınız sürekli bozulmaktadır.
> Amaçlarınız net değildir.
> Bilgi eksikleriniz devam ediyordur.
> Özel durumlarınızla uğraşmak daha fazla vaktinizi alıyordur.
> Düzenli ve disiplinli ders çalışma alışkanlığınız yoktur.
> Çalışmaya karşı isteğiniz yoktur ve çalışmaya başlamayı sürekli erteliyorsunuzdur.
•Bu noktada, amacını açık ve net bir şekilde tanımlayan öğrenci buna inanmalı, buna uygun programları düzenleyebilmelidir.
•Derse başlamak ve bitirmek için belirli bir zaman yoktur; çalışma plânınızı, o günün derslerine, koşullarına ve ihtiyaçlarınıza göre arttırabilir veya azaltabilirsiniz.
•Çalışma sürelerinin uzunluğu derslerin özelliklerine göre düzenlenmeli, aradaki dinlenmeler, ne çok uzun ne de çok kısa olmalıdır.
•Plan, ani olarak ortaya çıkabilecek durumlarda, çalışmanın değişik saatlere kaydırılmasına olanak verebilecek şekilde yapılmalıdır.
•Hangi dersin hangi konusunda nasıl bir çalışma yöntemi izleyeceğinizi açıkça belirleyin, öğrenmek için konu çalışmaya mı, konudaki bilgilerinizi hatırlamak için tekrar yapmaya mı ya da pekiştirmek ve hız kazanmak için test çözmeye mi ihtiyacınız var? Bunu önceden planlayarak çalışma masanızın başına geçin.

BAŞARIYA GİDEN YOLDA!
Öğrencinin çalışmak için kendisine ait bir sebebi yoksa verimli çalışması, dolayısıyla başarılı olması mümkün değildir.
Başarılı olabilmek için amaçlarınızı net bir şekilde belirleyip tanımlayın.
Amaçlar; motivasyon için temel oluşturur ve davranışı belirler.
Ancak birinci derecede önemli birden fazla amacı bir arada gerçekleştirmek mümkün değildir, bu yüzden amaçların önem sırasına konması önemlidir.
Amacını belirleyin kişi, buna ulaşacağına inanarak çalışmalıdır. Unutulmamalıdır ki, amaçların gerçekleşebilir olması için kişi; güçlerinin, niteliklerinin ve yeteneklerinin sınırını bilmeli, sahip olduğu imkânlardan haberdar olmalıdır.
Başarılı kişilerin önlerinde hedefleri, amaçları vardır, bu yüzdendir ki; bu kişiler, hayıflanmak veya koşullardan şikâyet etmek yerine, önlerindeki problemi nasıl çözebilecekleri üzerinde yoğunlaşırlar.
Amaçlarınızı önem sırasına göre ayırmakta zorluk çekiyorsanız, gerçekleştirme zamanına göre üçe ayırabilirsiniz. “Uzun Vadeli” amaçlarınızı hayat amaçlarınız, “Orta Vadeli” amaçlarınızı bir yılda gerçekleştirmek istedikleriniz, “Yakın Vadeli” amaçlarınızı da günlük veya haftalık olarak belirleyeceğiniz, orta ve uzun vadeli amaçlarınızı gerçekleştirmenizi sağlayacak etkinliklere göre planlamalısınız.
Çalışma amacınızı belirledikten ve bunun için karar verdikten sonra, önemli olacak diğer bir etken ders çalışırken konu üzerinde “DİKKATİ TOPLAYABİLMEKTİR”.
* Konsantrasyon olmadan öğrenme sağlanamaz.
* Konsantrasyonun sağlanabilmesi, zihinsel bir çaba gerektirir.
Öğrencinin dikkatini konu üzerinde toplamadan ders çalışmada direnmesi, boşuna zaman yitirmekten başka birşey değildir. Dikkat alıştırmalarla kazanılan ve geliştirilebilen bir alışkanlıktır yani doğuştan değildir.
Dikkatinizi toplayabilmek için:
* Çalışma amacınızı saptayın,
* Çalışma için karar verin,
* Çalışacağınız konuyu merak duyabileceğiniz ilginizi çekebilecek bir forma dönüştürün,
* Fiziksel çevreyi düzenleyin,
* Planlı ve sistemli ders çalışın,
* Çalışmada çeşitlilik sağlayın,
* Kendinize güvenin ve olumlu düşünün.
Dikkati toplayabilmek için unutulmaması gereken bir başka noktada, çalışmaya geçmeden önce vücut ve zihnin yeterince dinlenmiş olması gerektiğidir.

KENDİNİZİ DERS ÇALIŞMAYA NASIL KONSANTRE EDEBİLİRSİNİZ?
Kendisini motive etmekte güçlük çeken öğrenciler, genellikle ders dinlemeye, derse katılmaya ve ders çalışmaya konsantre olmakta da güçlük çekerler. Bu durumda öncelikle motivasyon problemi üzerinde çalışılmalıdır. Motivasyon eksikliğinin nedenleri araştırılmalıdır.
Temel ve üst düzey ihtiyaçlar gözden geçirilmeli ve motivasyon eksikliğinin bu temel ihtiyaçlarla bir ilişkisinin olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır. Eğer motivasyon eksikliği, temel fiziksel ve ruhsal ihtiyaçların (açlık, susuzluk, barınmak, güvenlik, huzurlu bir ortam… vb.) eksikliğinden kaynaklanıyorsa, öncelikle bu ihtiyaçların yeterli düzeyde karşılanması yoluna gidilmelidir. Eğer üst düzey ihtiyaçların (sevilmek, beğenilmek, kendini gerçekleştirmek, estetik ve sanatsal etkinlikler… vb.) eksikliği konusunda bir sıkıntı varsa yine bu ihtiyaçların sistemli ve adım adım karşılanması gerekir. Çünkü bunlar motivasyon için önemli bir itici güçtür.
İhtiyaçlardan sonra üzerinde durulması gereken diğer bir nokta öğrencinin öğrenmeye karşı tutumudur.
Bazen öğrenciler yeterli motivasyonları olmakla birlikte derslere konsantre olamadıklarını söylerler. Bu durumda konsantrasyon güçlüğüne yol açan nedenler belirlenmeli ve bunların çözümüne yönelik önlemler alınmalıdır.
Konsantrasyon bozukluğuna çeşitli içsel ve dışsal etkenler yol açabilir. Dışsal etkenler çoğunlukla çevresel ortamın uygun olmamasından kaynaklanır. İçsel etkenler ise kişinin duygusal sosyal ve fiziksel durumu ile ilgilidir.
Neden ne olursa olsun konsantrasyon bozukluğu ya da eksikliği konusunda alınabilecek önlemler vardır. Bu önlemler her kişi ve durum için geçerli olmayabilir. Ancak öğrenci kendi özelliklerini ve konsantrasyon eksikliğine yol açan nedenleri göz önüne alarak aşağıda sunulan önerilerden yararlanabilir.

KONSANTRASYONU ARTTIRMAK İÇİN ÖNERİLER :
* Ders çalışmaya başlamadan önce kısa bir süre dinlenin.
* Ders çalışırken kısa süreli aralar verin. Yaklaşık olarak 1 saat (dikkatinizi sürdürebilme gücünüze
göre) ders çalıştıktan sonra çalışmaya devam etmeniz gerekiyorsa 10 – 15 dakika ara verin ve
ders dışında birşeyler yapın.
* Dikkat toplama egzersizleri yapın. Ders çalışırken belirli bir ara verme noktasına geldiğiniz zaman,
ayağa kalkıp birkaç adım odanın içinde yürüyün, odanızın camını açıp odanızı havalandırın,
gerinin ve birkaç derin nefes alın. Bu egzersizlerden sonra ders çalışmaya hemen geri dönün.
* Çalışmanızda çeşitliliğe yer verin. Uzun saatler boyu tek bir etkinlik ya da ders üzerinde çalışmak
yerine, bu zamanı bloklar halinde değişik derslere ve konulara ayırın.
* Varsa derse karşı olumsuz tutumun nedenlerini araştırın ve bu tutumu değiştirin.
* Önce kısa bir süre içinde bitirilebilecek olan aaaaleri bitirmeye gayret edin.
* Çalıştığınız konu ile ilgili ilginç ve değişik örnekler bularak konuyu ilginizi çekecek bir forma
dönüştürün.
* İyi bir çalışma ortamı oluşturun. Dikkatinizi dağıtan nesneleri odanızdan çıkarın ya da ders
çalışırken göremeyeceğiniz bir bölüme alın.
Her çalışma öncesi bir konuyu bitirmeyi hedefleyin ve o hedefe ulaşmaya çalışın.

AKTİF OKUMA BECERİLERİNİ NASIL KAZANABİLİRSİNİZ?
Birçok öğrenci, bir metni birkaç defa okuduğu halde anlamadığından şikayet eder. Bu öğrenciler, genellikle metindeki kimi sözcükleri gözleriyle takip ederek okuduklarında, kendiliğinden bir anlam oluşacağını düşünürler. Bu tür okuyuculara “pasif okuyucu” denir.
Anlamlı okuma, zihnin sürekli ve aktif olarak bu sürece katılmasını gerektirir. Dinlemede olduğu gibi, sadece duymak anlamayı garanti etmez.
Hem okuma hem de dinleme sürecinde zihin daima aktif olmak zorundadır. Okumak karmaşık bir süreçtir ve okurken amaç yazılı sembollere anlam vermektir.
Yazılı sembollere anlam verebilmek için bazı önkoşullar bulunmaktadır.
Bunlardan ilki, metinde geçen sözcüklerin anlamlarını bilmektir. Eğer okunan bir metinde anlamını bilmediğimiz çok fazla kelime varsa o metni anlamamız güçleşir. Anlamı bilinmeyen kelimeler için öncelikle sözlüğe bakmak herkes için bilinen bir yoldur. Ancak sık sık sözlüğe bakmak okuma hızını yavaşlatır ve okumayı zevksiz hale getirir. Bilinmeyen bir kelimeyi, geçtiği cümle içinde değerlendirerek anlamını tahmin etmek mümkündür.
Diğer bir yol ise, kelimenin yapısal analizini yapmaktır.
Dilimizde aynı kökten türetilmiş bir çok kelime vardır. Anlamı bilinmeyen kelimenin kökü bulunduğunda, ön ve son eklerin ve kelimenin geçtiği cümle ya da paragrafın anlamı da dikkate alınarak o kelimeden bir anlam çıkarmak çoğu zaman mümkündür.
Yazılı sembollere anlam verirken dikkate alınması gereken diğer bir yol ise, bir çok faktörden etkilenen anlama sürecidir. Bu süreç okuyucunun geçmiş deneyimlerinden, dili kullanma yeteneğinden, bilinmeyen kelimeleri anlamlandırma yeteneğinden ve okuma amacından etkilenir.
Gerçekte okuma süreci şöyle işler:
Yazılı bir metindeki sembolleri gözlerimiz aracılığıyla algılarız.
Bu semboller doğrudan beynimize gider. Bu arada uzun süreli hafızamız devreye girerek beyne gelen bu yeni kelimelerin anlamlarını tarar. Eğer uzun süreli hafızada bu kelimelerin anlamları varsa, bu anlamlar çerçevesinde okunan sembollere anlamlar verilir. Bunun için okuma sürecinde geçmiş bilgi ve deneyimlerin çok büyük önemi vardır.
Yeni öğrenilenlerin daha önce öğrenilen bilgilerle benzer ve farklı olan yönleri tartışılabilir. Yanısıra neden – sonuç ilişkileri üzerinde durularak yeni öğrenilen bilgilerin anlamlı hale getirilmesi mümkün olabilir.

ÖĞRENDİKLERİNİZİ BEYNİNİZDE NASIL SAKLAYABİLİRSİNİZ?
Çalıştığınız bilgilerin, uzun süreli hafızanıza kaydedilmesi için mutlaka tekrar yapmanız gerekir.
Sistemli tekrarın en önemli özelliği öğrenme, düşünme ve hatırlama konusundaki birikim sağlayıcı etkisidir.
Sistemli tekrar yapmak öğrenmenin düşmanı olan unutmayı azaltır.
Zamandan kazanmak için her şeyin tekrarlanması yerine konunun gerekli olan kısımları tekrarlanmalıdır.
Bunun için dershanede derslerinize düzenli olarak devam edip, öğretmenlerinizin üzerinde çokça durdukları konuları sistemli olarak tekrar ediniz.
Bu öğrendiklerinizin kalıcı olabilmesi açısından önemli olacaktır. Bunu daha da kolaylaştırabilmek için kendinize bir plan ve sistem çıkartabilirsiniz. Hangi günler hangi konuların çalışılacağı, tekrarlanacağı veya test çözüleceği belirlenebilir.
Planınızı o günkü veya ertesi günkü derslerinize veya sınavlarınıza özellikle ölçme ve ÖSS deneme sınavlarınıza göre ayarlayabilirsiniz.
Konuları tekrar ederken bilgilerin arasında anlamlı bağlar kurabilir, konunun ilginç yönlerini araştırabilir, konu üzerinden semboller çıkartarak kodlayabilir veya gözünüzde canlandırabilirsiniz. Konular arasında mantıksal çıkarımlarda bulunarak veya neden - sonuç ilişkileri kurarak çalıştıklarınızın daha kalıcı olmasını sağlayabilirsiniz.
 
Üst Alt