- Katılım
- 26 Temmuz 2011
- Mesajlar
- 19,432
- Tepkime puanı
- 185
Cin Çarpması ile Sihir Büyü Olayların Doğru ve Yanlışlığı
Mühim bir işin halli, herhangi bir şey sormak veya tedavi maksadı ile “kâhin (arrafa), sihirbaz ve medyum” gibi, Kur’an ve sünnet ile hiçbir alakası olmayan
insanlara gitmek, ayet ve hadislerde bildirildiğine göre kesinlikle yasaklanmıştır.
Bu gibi insanların yanına gitmek yerine, ilim irfan sahibi insanlara gidilip onlardan yardım istenmelidir.
Herhangi bir hastanın hastalığının ne olduğu ve ne gibi ilaçlar gerektiği hususunda da bu kimselere gitmek ve baktırmak kesinlikle doğru değildir.
Çünkü mühim bir müşkilin halli için Resûlüllah (s.a.v.) bizlere istihare, istişare yapmamızı emretmiştir.
Bu hususta Buhari, Enes bin Malik (r.a.)’ten şu hadis-i şerifi rivayet etmiştir: "İstihare eden mahrum olmaz, istişare eden pişman olmaz, tutumlu olan muhtaç olmaz."
İnsanlar, hastalıklarının tıbbi mi yoksa sihir, büyüden mi kaynaklandığını bilememektedir. Büyü ve sihrin etkileri ve alâmetleri nelerdir ve nasıl tedavi edileceği hakkında
hiçbir bilgiye sahip olmayan halk, yanlış yönlendirmelerin de etkisiyle dinle diyanetle hiçbir alakası olmayan insanlardan şifa ve “iyilik” beklemektedir.
Onların bu çaresizliğinden kendine iş çıkaran sahtekârlar da istismar ediyor ve bunu bir “ekmek teknesi” olarak görüyor.
Yukarıda da açıklandığı üzre bu çaresiz insanların duygu ve düşüncelerini istismar etmek de böyle sahtekârlara gitmek ve onlardan yardım talebinde bulunmak da
dinen sakıncalıdır, insanı dinden imandan eder.
Kur'an, müminlere şifadır, inananlar onunla dünya ve ahiret dertlerinin şifasını bulurlar.
Onun din ve dünyaya ait hükümlerine uyup yaşayarak ruhen ve bedenen huzura kavuşurlar. O halde bir sorunumuz olduğu zaman önce Kur’an-ı Kerim-e
daha sonra hadisi şerifler ve İslam alimlerine baş vurmalıyız.
Bunun dışında hiçbir şeyden yardım istememeliyiz, aksi halde faydalanma yerine büyük zararlara uğrarız.
İslam kaynaklarına göre büyü ve cinler hakkında bilgi sahibi olmayanlar veyahut yanlış bilgiye sahip olan Müslümanlar, bu konuda
çok hassas davranmakta, kendisine cinlerin zarar verebileceği, başkalarının büyü yaptırabileceği zannıyla korkular yaşamaktadır.
Böyle insanlar, en ufak bir söz veya rahatsızlıktan çabucak etkilenirler. Bu, toplumun kanayan bir yarasıdır.
İslam’ın kurallarına uygun bir hayat yaşayanların böyle bir derdi olmaz. Çünkü o, Allah’a iman edip Peygamber (a.s.)’in yolunda giden samimî ve ihlâslı
bir şekilde amel eden müminlere, hiçbir şeyin zarar veremeyeceği bilir.
Mühim bir işin halli, herhangi bir şey sormak veya tedavi maksadı ile “kâhin (arrafa), sihirbaz ve medyum” gibi, Kur’an ve sünnet ile hiçbir alakası olmayan
insanlara gitmek, ayet ve hadislerde bildirildiğine göre kesinlikle yasaklanmıştır.
Bu gibi insanların yanına gitmek yerine, ilim irfan sahibi insanlara gidilip onlardan yardım istenmelidir.
Herhangi bir hastanın hastalığının ne olduğu ve ne gibi ilaçlar gerektiği hususunda da bu kimselere gitmek ve baktırmak kesinlikle doğru değildir.
Çünkü mühim bir müşkilin halli için Resûlüllah (s.a.v.) bizlere istihare, istişare yapmamızı emretmiştir.
Bu hususta Buhari, Enes bin Malik (r.a.)’ten şu hadis-i şerifi rivayet etmiştir: "İstihare eden mahrum olmaz, istişare eden pişman olmaz, tutumlu olan muhtaç olmaz."
İnsanlar, hastalıklarının tıbbi mi yoksa sihir, büyüden mi kaynaklandığını bilememektedir. Büyü ve sihrin etkileri ve alâmetleri nelerdir ve nasıl tedavi edileceği hakkında
hiçbir bilgiye sahip olmayan halk, yanlış yönlendirmelerin de etkisiyle dinle diyanetle hiçbir alakası olmayan insanlardan şifa ve “iyilik” beklemektedir.
Onların bu çaresizliğinden kendine iş çıkaran sahtekârlar da istismar ediyor ve bunu bir “ekmek teknesi” olarak görüyor.
Yukarıda da açıklandığı üzre bu çaresiz insanların duygu ve düşüncelerini istismar etmek de böyle sahtekârlara gitmek ve onlardan yardım talebinde bulunmak da
dinen sakıncalıdır, insanı dinden imandan eder.
Kur'an, müminlere şifadır, inananlar onunla dünya ve ahiret dertlerinin şifasını bulurlar.
Onun din ve dünyaya ait hükümlerine uyup yaşayarak ruhen ve bedenen huzura kavuşurlar. O halde bir sorunumuz olduğu zaman önce Kur’an-ı Kerim-e
daha sonra hadisi şerifler ve İslam alimlerine baş vurmalıyız.
Bunun dışında hiçbir şeyden yardım istememeliyiz, aksi halde faydalanma yerine büyük zararlara uğrarız.
İslam kaynaklarına göre büyü ve cinler hakkında bilgi sahibi olmayanlar veyahut yanlış bilgiye sahip olan Müslümanlar, bu konuda
çok hassas davranmakta, kendisine cinlerin zarar verebileceği, başkalarının büyü yaptırabileceği zannıyla korkular yaşamaktadır.
Böyle insanlar, en ufak bir söz veya rahatsızlıktan çabucak etkilenirler. Bu, toplumun kanayan bir yarasıdır.
İslam’ın kurallarına uygun bir hayat yaşayanların böyle bir derdi olmaz. Çünkü o, Allah’a iman edip Peygamber (a.s.)’in yolunda giden samimî ve ihlâslı
bir şekilde amel eden müminlere, hiçbir şeyin zarar veremeyeceği bilir.