- Katılım
- 23 Nisan 2011
- Mesajlar
- 3,344
- Tepkime puanı
- 25
(83-148/700-769)
İmamiyye* mezhebinin kabul ettiği oniki imamın altıncısı. Künyesi Câ'fer es-Sâdık Muhammed Bâkır b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebî Tâlib'tir. Babası, Muhammed Bâkır'ın yerine imamete geçmiştir. Oniki imamın altıncısıdır. Hz. Hüseyin'in şehit edilmesinden sonra Peygamber çocukları siyasetle uğraşmamışlar; kendilerini ilme vermişlerdir. Bu evde yetişen Câ'fer de kendini ilme verdi; fıkıh, hadis, ve öteki şer'î ilimler yanında kimya ve diğer ilimleri de tahsil etti. Talebesi Tarsuslu İbn Hayyan'ın, Câfer'in beşyüz risalesini toplayarak bin yaprak tutan bir kitap yazdığı rivayet edilir. (İbn Hallikân, Vefeyâtü'l-A yân, Mısır 1948, I, 291).
Câbir İbn Hayyan, Câ'fer-i Sâdık'tan çok yararlanmış, ondan itikad ve iman usulünü öğrenmiş bunun yanında maddî varlıkların tabiatı ve özelliklerine ve bunların birbirine karıştırılmasına (eczacılık-simya) dair bilgiler de almıştır. Câbir'in Câ'fer'den ilim öğrenmek için belirli bir saati vardı. O saatte, İmamın yanına ondan başkası giremezdi. Risalelerinin büyük kısmını hocası Câ'fer'in adına yazmıştır (Muhammed Ebu Zehra, el-İmamü's Sâdık, 77).
Ebû Hanife, İmam Mâlik ve Süfyân-ı Sevrî gibi büyük bilginler Câ'feri Sâdık'tan ilim öğrenmiş ve hadis rivayet etmişlerdir. Câ'fer-i Sâdık fazla konuşmazdı. Süfyan-ı Sevrî, Câ'fer'i ziyarete gitmiş; uzun süre sustuğunu görünce konuşmasını rica etmiş; bunun üzerine Câ'fer şöyle demiştir: "Allah'ın nimetine şükret; şükür, nimetin artmasına vesîle olur. Nimet verildiği zaman da istiğfara devam et. Devletin zulmüne karşı da Lâ havle velâ kuvvete illâ billah de."
Ebû Hanife de, Hicaz'a gidip, iki yıl Câ'fer'in yanında kalmış, ondan çok şeyler öğrenmiş ve bu iki yıl için "Eğer iki yıl olmasaydı Nûman mahvolurdu" demiştir (Ebû Zehra, a.g.e., s. 37-39).
İmam Câ'fer'in ilmi önce kesbî olarak başlamış, sonra vehbî ilimle desteklenmiş, ilhâma mazhar olmuştur. Bu yüzden İmâmiye mezhebi mensupları, imamların ve bu arada Câ'fer-i Sâdık'ın hatadan sâlim olduğu inancındadır. Her biri yıldızlar gibi olan ashab-ı kiram'ın bile görüş ve ictihadlarında zaman zaman hata ettikleri olmuştur. Sahabeden sonra gelen imamların ilham dışındaki sözlerinde yanılması mümkündür. Câfer-i Sâdık da insandır, masum değildir. Çünkü ismet (masumluk) sıfatı yalnız peygamberlere mahsustur.
Câ'fer-i Sâdık, ahlâk, fazilet ve takvada ileri idi. İmam Mâlik onun hakkında şöyle der: "O, üç halde bulunurdu: Ya namaz kılar, ya oruç tutar, veya Kur'an okurdu. Hiç bir zaman temiz olmadan Allah'ın Rasûlü'nü ağzına almazdı. Boş yere konuşmazdı. Kendisini her gördüğümde kalkar, altındaki minderi bana verirdi." (Ebû Zehra, a.g.e., s. 77).
Alta yün, üste ipekli giyerdi. Süfyan ona "Bu senin ve babalarının elbisesi değildir" deyince Câ'fer ona "O zaman darlık zamanı idi. Şimdi genişlik zamanıdır. Şimdi herşey bol." demiş, sonra cübbesini açıp alttan beyaz yünlü elbisesi görününce, "İşte" demiş "Allah için giydiğimiz elbise budur. Bu üstteki de sizin için giydiğimiz elbisedir. Allah için olanı gizledik. Sizin için olanı gösterdik." (Hilye, III, 193; el-Kevâkib, I, 95).
İmamiye, Câ'fer-i Sâdık'ın bazı vehbî ilimlere sahip olduğunu, Hz. Peygamber'in bu ilmi Hz. Ali'ye verdiğini, Hz. Ali'den Ali Zeynelâbidin'e, ondan Muhammed Bâkır'a, ondan da Câ'fer-i Sâdık'a geçtiğini, bu ilmin "cifr ilmi"* olduğunu söyler. Cifr ilmi, harflerin ilmidir. Câfer'i Sâdık'ın cifr'i bildiği ve onu şöyle tarif ettiği bildirilir: "O, deriden bir kaptır. Onda, peygamberlerin ve İsrailoğulları bilginlerinin bilgisi vardır." (Seyyid Hüseyin Muzaffer, es-Sâdık, 109).
Bu gibi rivayetler genellikle Kuleynî yoluyla gelmektedir. Kuleynî, Câ'fer-i Sâdık'ın, gûya Kur'an'da eksiklikler veya ilâveler bulunduğunu söylediğinden bahs eder ki; Murtaza Tûsî, büyük İmamiye bilginleri onu yalanlamışlar ve Câfer-i Sadık'dan bunun aksini rivayet etmişlerdir. Ebû Hanife ve İmam Mâlik, Câ'fer-i Sâdık'ın görüşlerine muttali olmuş, ancak yukarıdaki cifr ilmi gibi konular onların eserlerinde yer almamıştır.
Hamdi DÖNDÜREN
İmamiyye* mezhebinin kabul ettiği oniki imamın altıncısı. Künyesi Câ'fer es-Sâdık Muhammed Bâkır b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebî Tâlib'tir. Babası, Muhammed Bâkır'ın yerine imamete geçmiştir. Oniki imamın altıncısıdır. Hz. Hüseyin'in şehit edilmesinden sonra Peygamber çocukları siyasetle uğraşmamışlar; kendilerini ilme vermişlerdir. Bu evde yetişen Câ'fer de kendini ilme verdi; fıkıh, hadis, ve öteki şer'î ilimler yanında kimya ve diğer ilimleri de tahsil etti. Talebesi Tarsuslu İbn Hayyan'ın, Câfer'in beşyüz risalesini toplayarak bin yaprak tutan bir kitap yazdığı rivayet edilir. (İbn Hallikân, Vefeyâtü'l-A yân, Mısır 1948, I, 291).
Câbir İbn Hayyan, Câ'fer-i Sâdık'tan çok yararlanmış, ondan itikad ve iman usulünü öğrenmiş bunun yanında maddî varlıkların tabiatı ve özelliklerine ve bunların birbirine karıştırılmasına (eczacılık-simya) dair bilgiler de almıştır. Câbir'in Câ'fer'den ilim öğrenmek için belirli bir saati vardı. O saatte, İmamın yanına ondan başkası giremezdi. Risalelerinin büyük kısmını hocası Câ'fer'in adına yazmıştır (Muhammed Ebu Zehra, el-İmamü's Sâdık, 77).
Ebû Hanife, İmam Mâlik ve Süfyân-ı Sevrî gibi büyük bilginler Câ'feri Sâdık'tan ilim öğrenmiş ve hadis rivayet etmişlerdir. Câ'fer-i Sâdık fazla konuşmazdı. Süfyan-ı Sevrî, Câ'fer'i ziyarete gitmiş; uzun süre sustuğunu görünce konuşmasını rica etmiş; bunun üzerine Câ'fer şöyle demiştir: "Allah'ın nimetine şükret; şükür, nimetin artmasına vesîle olur. Nimet verildiği zaman da istiğfara devam et. Devletin zulmüne karşı da Lâ havle velâ kuvvete illâ billah de."
Ebû Hanife de, Hicaz'a gidip, iki yıl Câ'fer'in yanında kalmış, ondan çok şeyler öğrenmiş ve bu iki yıl için "Eğer iki yıl olmasaydı Nûman mahvolurdu" demiştir (Ebû Zehra, a.g.e., s. 37-39).
İmam Câ'fer'in ilmi önce kesbî olarak başlamış, sonra vehbî ilimle desteklenmiş, ilhâma mazhar olmuştur. Bu yüzden İmâmiye mezhebi mensupları, imamların ve bu arada Câ'fer-i Sâdık'ın hatadan sâlim olduğu inancındadır. Her biri yıldızlar gibi olan ashab-ı kiram'ın bile görüş ve ictihadlarında zaman zaman hata ettikleri olmuştur. Sahabeden sonra gelen imamların ilham dışındaki sözlerinde yanılması mümkündür. Câfer-i Sâdık da insandır, masum değildir. Çünkü ismet (masumluk) sıfatı yalnız peygamberlere mahsustur.
Câ'fer-i Sâdık, ahlâk, fazilet ve takvada ileri idi. İmam Mâlik onun hakkında şöyle der: "O, üç halde bulunurdu: Ya namaz kılar, ya oruç tutar, veya Kur'an okurdu. Hiç bir zaman temiz olmadan Allah'ın Rasûlü'nü ağzına almazdı. Boş yere konuşmazdı. Kendisini her gördüğümde kalkar, altındaki minderi bana verirdi." (Ebû Zehra, a.g.e., s. 77).
Alta yün, üste ipekli giyerdi. Süfyan ona "Bu senin ve babalarının elbisesi değildir" deyince Câ'fer ona "O zaman darlık zamanı idi. Şimdi genişlik zamanıdır. Şimdi herşey bol." demiş, sonra cübbesini açıp alttan beyaz yünlü elbisesi görününce, "İşte" demiş "Allah için giydiğimiz elbise budur. Bu üstteki de sizin için giydiğimiz elbisedir. Allah için olanı gizledik. Sizin için olanı gösterdik." (Hilye, III, 193; el-Kevâkib, I, 95).
İmamiye, Câ'fer-i Sâdık'ın bazı vehbî ilimlere sahip olduğunu, Hz. Peygamber'in bu ilmi Hz. Ali'ye verdiğini, Hz. Ali'den Ali Zeynelâbidin'e, ondan Muhammed Bâkır'a, ondan da Câ'fer-i Sâdık'a geçtiğini, bu ilmin "cifr ilmi"* olduğunu söyler. Cifr ilmi, harflerin ilmidir. Câfer'i Sâdık'ın cifr'i bildiği ve onu şöyle tarif ettiği bildirilir: "O, deriden bir kaptır. Onda, peygamberlerin ve İsrailoğulları bilginlerinin bilgisi vardır." (Seyyid Hüseyin Muzaffer, es-Sâdık, 109).
Bu gibi rivayetler genellikle Kuleynî yoluyla gelmektedir. Kuleynî, Câ'fer-i Sâdık'ın, gûya Kur'an'da eksiklikler veya ilâveler bulunduğunu söylediğinden bahs eder ki; Murtaza Tûsî, büyük İmamiye bilginleri onu yalanlamışlar ve Câfer-i Sadık'dan bunun aksini rivayet etmişlerdir. Ebû Hanife ve İmam Mâlik, Câ'fer-i Sâdık'ın görüşlerine muttali olmuş, ancak yukarıdaki cifr ilmi gibi konular onların eserlerinde yer almamıştır.
Hamdi DÖNDÜREN