Büyük patlama'dan büyük çöküş'e

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
Bu makale aynı zamanda şu dillerde mevcut: İngilizce, Arapça, Boşnakça
O gün Evren’i kitabın sayfalarını katlar gibi düreriz. Ve onu yaratılışa ilk başladığımız duruma iade ederiz. Bu, üzerimizdeki bir vaattir. Elbette, gerçekleştireceğiz. (21:104)

Ayetin öncelikle bir noktasına dikkatlerinizi çevirelim. Ayette, Allah’ın Even’i yarattığı duruma, geri çevireceği söylenmektedir. O zaman Evren’in sonunu anlamak için Evren’in başlangıcını anlatan (ilk 3 bölümde incelediğimiz) ayetleri hatırlayalım (Evren’in en başını anlatan ayetle [21 Enbiya Suresi 30], Evren’in en sonunu anlatan ayetin [21- Enbiya Suresi 104] aynı surede olmaları da çok anlamlıdır).
İnkar edenler gökler ve yer birbirleriyle bitişik iken onları ayırdığımızı görmüyorlar mı? (21:30)
Ve göğü kuvvetimizle kurduk, muhakkak ki onu genişletmekteyiz. (51:47)

Bu iki Kuran ayetinden Evren’in başlangıcından bu yana iki aşamayı anlıyoruz:
1- Evren tek bir bütünlükten parçalanıp ayrıldı.
2- Bu ayrılma sonucu oluşan Evren genişlemektedir.
Kuran’ın bu ayetlerinde yapılan açıklamaların oluşturduğu olağanüstü mucizeyi ilk 3 bölümde inceledik. Kitabımızın bu bölümünde alıntıladığımız ayete dönersek, eğer Evren ilk yaratılış haline geri dönecekse, sırasıyla:
1- Genişleyen Evren’in büzüşmesi,
2- Büzüşen Evren’in baştaki tekillikte son bulması gerekmektedir.

Astrofizikten anlayan kişiler incelediğimiz ayetteki muhteşemliği hemen farkedeceklerdir. Evren’in sürekli genişlediğini biliyoruz. Yine biliyoruz ki bu genişleme Büyük Patlama’nın verdiği ivmeyle olmaktadır. Sonunda iki şık karşımıza çıkmaktadır. Birinci şıkka göre genişleyen Evren çok çok geniş bir alana yayılacak, tüm yıldızlar enerjisini tüketecek, ısı düşecek ve Evren’in sonu (kıyameti) böylece gelecektir. Yıldızların enerjisini tüketmesi, hareketin tamamen durmasıyla, tüm gök cisimlerinin birbirinin çekim alanından çıkmasıyla Evren’in sonu (kıyamet) gelecektir. İkinci şıkka göre, genişleyen Evren, maddenin birbirini çekmesi sonucu durup, kapanmaya başlayacak ve sonunda kapanan Evren baştaki gibi bir tekilliğe dönüşecektir.

MUCİZE ÜSTÜNE MUCİZE

Kuran bahsettiğimiz iki şıktan ikincisinin olacağını ortaya koymaktadır. Dünya’nın öküz ile balığın üzerinde zannedildiği bir ortamda, Kuran’ın bu açıklamayı yapması ne kadar olağanüstü bir mucizedir! Kuran’ın yaptığı bu açıklamaları uydurmaya, tesadüfe veya o dönemde olmayan bilimsel bilgilere bağlamanın olanağı yoktur. Bu bilginin kaynağı bilimsel gözlem değil, Allah’ın vahyidir. İncelediğimiz ayet, insanlığın arasında kaldığı iki şıktan hangisinin doğru olduğu sorununu da çözmektedir. Evren’in bir tekillikten yaratıldığını, Evren’in genişlediğini ve aynı şekilde Evren’in ilk haline döndürüleceğini söyleyen, bunları değerlendiren ve bu bilgileri hiçbir bilimsel bulgunun olmadığı çağda, tamamen ilkel bir ortamda yapan Kuran’ın mucizesinin büyüklüğü; bilimin ilerlemesi, Evren’in sırlarının keşfedilmesiyle çok daha iyi anlaşılmaktadır.

Evren’in bu şekilde kapanması astronomide Kapalı Evren Modeli olarak bilinir. Bu kapanmayı gerçekleştirecek olan kuvvet yerçekimidir. Bilindiği gibi tüm madde birbirini çekmekte ve bu çekiş kuvveti Evren’in genişlemesini de frenlemektedir. Nasıl ki havaya bir maddeyi fırlattığımızda bir süre hareket eden bu cisim, sonunda yerçekiminin kuvvetine dayanamaz ve geri döner, aynı şekilde ilk patlamanın fırlatışıyla her tarafa doğru saçılan ve genişleyen madde de sonunda dayanamayıp geri dönecek ve her şey birbirinin üstüne katlanarak kapanacaktır. Kuran’ın bu olaya işaret ettiği dönemde yerçekimi diye bir kavramın bilinmediği, Kuran’ın inişinden bin yıl kadar sonra ilk olarak Newton’un yerçekimini tarif ettiği unutulmamalıdır.

Evren’in genişlediği anlaşıldıktan sonra Evren’in durmadan genişleyerek mi, sonunda içine kapanarak mı son bulacağını keşfetmek için bilim adamları da çalışmalar yaptılar. Bu sorunu çözmek için Evren’deki maddenin kritik yoğunluğunu bulmaya çalıştılar ve omega diye isimlendirilen oranlar tespit ettiler. Bu tespitlerde Evren’deki yoğunluğun belli bir düzeye çıkması halinde, yerçekiminin madde yoğunluğunun artışıyla artacağından; Evren’in sonsuzluğa dağılmasına izin vermeden, kapanma sürecini başlatacak demektir.

Evren’deki yoğunluk değerinin sanılandan yüksek olduğunu gösteren ve başta hesaba katılmayan 3 nokta şöyledir:
1- Evren’in yoğunluk değeri için kara delikler de hesaba katılmalıdır. Çok yoğun madde içeren, çok küçük hacimli karadelikler ışık yaymadıkları için yayılan ışıkla yapılan tespitlerde hesaba katılmamışlardır.
2- Sonradan yaydığı ışığın şiddeti ile orantılı olmayan büyük kütleli aşırı yoğun yıldızlar bulundu. Örneğin Güneşimiz gibi 1000 Güneş’in yanyana gelmesiyle oluşan bir yıldız, sadece Güneş’imiz kadar ışık yaydığı için, başta bin kez az yoğunlukta hesaplanmıştır.
3- Yine son dönemde ismine karanlık madde (dark matter) denilen, tüm galaksileri dolduran, gözle görülmeyen, ama Evren’deki yoğunluk değerine ilave edilmesi gereken bir başka madde tipi ortaya çıkarıldı.
İnsanlar doğar, yaşar, ölür ve sonunda kendi ham maddeleri olan toprağa dönerler. Hayvanlar ve bitkiler için de aynı süreç geçerlidir. Demek ki Allah tüm canlılar için işlettiği kanununu Evren için de işletmektedir. Alıntıladığımız ayette Allah’ın bu kanunu “iade” kelimesiyle anlatılır. (Türkçe’ye de bu kelime aynı şekilde girmiştir) Kuran’da başka ayetlerde de varlığın iadesine dikkat çekilmiştir.
Yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan O’dur. Bu O’nun için çok kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce örnek O’na aittir. O üstündür, bilgedir. (30:27)

De ki “Sizin ortak koştuklarınızdan ilk kez yaratacak, sonra onu iade edecek olan var mı?” De ki “Allah yaratmayı başlatır, sonra onu iade eder. Öyleyse nasıl çevriliyorsunuz?” (10:34)

PARÇALANAN GÖK VE KIRMIZI GÜL
Gök yarılıp da yağ gibi erimiş kırmızı bir gül haline geldiği zaman
(55:37)

Dünya’mızın, Güneş sisteminin, Evren’in son bulacağı zaman gökyüzünde renk değişiklikleri gözleneceği Kuran’da söylenir (70- Mearic Suresi 8. ayetine de bakabilirsiniz).
Göklerin yarılmasına gelince; Kuran’da göklerin yarılması, zaafa uğramasıyla ilgili başka ayetler de vardır.
Gök yarıldığı zaman (77:9)

Gök soyulup çıkarıldığı zaman (81:11)

Gök yarılıp, çatlamıştır. Artık o gün zaafa uğramıştır. (69:16)

Bu ayetlerin iki türlü anlaşılabileceği kanaatindeyiz. Birincisi gök kelimesini Evren olarak alırsak, sürekli genişleyen göğün en dış kısımlarından kaynaklanan bir bozulma (Evren’in vakum yapısının bozulması kastediliyor da olabilir. Bu uzun konuya burda girmeyeceğiz.) anlatılıyor olabilir. İkinci olarak gök kelimesini Dünya’mızın Atmosfer kısmı olarak alırsak, gerçekten de oluşan bu kadar büyük çaplı depremler, yeryüzündeki faaliyet, muhakkak Atmosfer’i de etkileyecek, Atmosfer hem zaafa uğrayacaktır, hem yarılacaktır, hem de Atmosfer’in koruyucu tabakası Dünya’nın üstünden soyulacaktır. Zaten Atmosfer, Dünya’nın çekim gücünün ve Atmosfer moleküllerinin hareketinin hassas dengesinde durmaktadır. Dünya’da bahsedilen çapta büyük denge bozukluklarına Atmosfer de dayanamaz. Ayetlerin birinci dereceden kastı öngördüğümüz bu iki anlamdan biri olabilir. Biz, ayetlerin her iki duruma birden işaret ettiğini düşünüyoruz.

KIYAMET SÜRECİ ANSIZIN BAŞLAYACAKTIR
Sana o saatin ne zaman geleceğini soruyorlar.
De ki: “Onun bilgisi Efendimin katındadır. Onu, vakti gelince açığa çıkaracak olan O’dur. O göklere ve yere ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir, başka türlü değildir.” Sanki ondan haberdar imişsin gibi sana soruyorlar. De ki “Onun bilgisi Allah’ın katındadır. Fakat insanların çoğu bilmezler.
(7:187)

Kuran, Dünya’mızın ve Evren’in son bulma sürecinin aniden geleceğini, Peygamberin bile bundan haberdar olmadığını söylemektedir. İzafiyet teorisine göre Evren’in içinde en hızlı hareket ışık hızıdır. (En hızlı hareketin ışık hızı olduğu tartışılabilir ama, ışığın çok hızlı hareketi tartışılmazdır). Işık saçan cisimlerden ve ışığın yansımalarından bize gelen bilgiler, bizim Evren’deki olayları anlamamızın sınırını oluşturur.

Bu yüzden eğer Evren’in sonunun (kıyametin) veya Dünya’mızın sonunun geldiğine dair elde edebileceğimiz bir bilgi ışık olarak ilerliyorsa, şu anda o olay gerçekleşmiş olsa bile ondan haberimiz olmayabilir. Örneğin Güneş şu anda patlasa ve Dünya’mızın sonunun başlangıcı böylece gerçekleşse bile bunu ancak sekiz buçuk dakika sonra anlarız.

Tüm Evren’i mahvedecek çapta olaylar için de bu böyledir. Evren’in bir köşesinde kıyametin kopuş süreci başlamış, fakat ışık aracılığıyla bize bilgi ulaşmadığı için bundan habersiz olabiliriz. Evren’in vakum düzeninin bozulmasından daha birçok kıyamet senaryosuna kadar çeşitli kıyamet senaryoları aniden oluşacak ve Dünyada yaşayan insanları aniden yakalayacak niteliktedir.
O beklenen müthiş olay olduğunda (56:1)
Onun gerçekleşmesini yalanlayacak yoktur (56:2)
O alçaltıcıdır, yücelticidir (56:3)
Yeryüzü bir sarsıntıyla sallandığı (56:4)

Evren’in ve Dünya’nın sonu, Evren’in oluşumundan sonra olacak en müthiş olaydır. O olay olduğunda artık insanlar Dünya defterini kapatmıştır. Dünya’daki servetler, şöhretler, mevkiler, aileler, aşiretler, güzellikler, çirkinlikler, sevinçler, üzüntüler artık yok olmuş, tüm Evren ufacık bir tekilliğe dönüşmüştür. Artık üstünlük mal, mülk, mevki sahibi olmakta değildir. Artık üstünlük ve yücelme Allah’ın istediği gibi bir hayat yaşamış olmakta, alçalma da bunun aksine bir hayat yaşamış olmaktadır. Kuran’ın anlattığı kıyamet manzaralarından hayata yön vermek adına çıkarılacak dersler vardır. Bu anlatımlar, geleceğin bilgisinin, sadece bilinmiş olması için yapılmazlar. Bu anlatımlarda anlatılan bilginin, insanları harekete geçirmesi ve insanların Allah’a yönelerek, kıyametle son bulacak Dünya menfaatleri için, dine boşvermemeleri de hedeflenir. Kıyamet sürecini anlatan Vakıa Suresi’nin 3. ayetini sürekli aklımızda tutmamızın çok faydalı olacağı kanaatindeyiz.
 
Üst Alt