Bir gönüle iki sevda sığmaz!

elifgibi

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
28 Mart 2011
Mesajlar
2,123
Tepkime puanı
26
Bir gönüle iki sevda sığmaz!

Bediüzzaman'ın 'Dünyayı kesben değil, kalben terk etmek evladır.' sözünü çok severim. Bu, insandaki ilahi merkez olan kalbin asıl sahibinin ALLAH olduğunu söyler.
Orası, Sahibi'nin teşrifine hazır olmalıdır. Yani gayrdan arınmalıdır.
Dünyayı fiilen terk etmek imkânsızdır, o halde asıl terk kalpte olacaktır. Büyük bilge Rabia günlerdir su ile iftar ve sahur etmekten bitap düşmüştür. Akşama doğru komşusu yaşlı kadın bir kap yemek getirir. Almak istemez.

Yerde yığılıp kalmış halde, göğe bakar, 'yetmedi mi?' diye seslenir.
Kalbine bir kelime siner : 'İste, bütün dünyayı sana vereyim...' Gözleri bir an parlar. Fakat sevinci kursağında kalır. 'Bu durumda, senden kırk yılını geri alırım...'
Kırk yıldır zühd içinde yaşamaktadır. 'Zira bir gönüle iki sevda sığmaz...'
Yaşamımıza yön verdiğini sandığımız o hadisi anar dururuz:
'Yarın ölecekmiş gibi ahiret yurdu için, hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışın.'
İyi güzel de, bizler genellikle bunun ikinci yarısını dikkate alırız. Oysa insanın kalbini asıl yatıştıran, onu tümüyle Sahibi'ne iade etmektir. Kalbimizdeki en küçük dünya tortusu, bizi, bütün Rububiyet vehimlerinden arınmamızı gerektiren kulluk düzeyine erişmekten alıkoyar. Hele yoksulluğun yaygınlaştığı, tabakalar arasındaki uçurumun büyüdüğü, zenginliğin bizatihi bir değer olarak algılandığı bir zeminde... İşin doğasında bir yatışmaz yapı var demek ki. Zenginleşmeli, hizmet etmeli...
Bu önerme çoğu zaman tersine de işleyebiliyor. Zenginlik bizatihi istenen bir şey haline geldiğinde amaca dönüşebiliyor.
Oysa, İbn Arabi'nin dediği gibi 'neye talipsen osun' ve, 'bir şeyi elde etmek istiyorsan onu terk et.' terk ettiğin şey mutlaka sana döner...

Sadık Yalsızuçanlar
 
Üst Alt