Bipolar Bozuklukları, Sanatsal Yaratıcılığı Kışkırtıyor

NiDa

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Eylül 2011
Mesajlar
281
Tepkime puanı
7
Bipolar Bozuklukları, Sanatsal Yaratıcılığı Kışkırtıyor...

Aşağıdaki yazıyı, Yusuf Ziya AY’ın bir yazısından "Delilik ve Sanat" üzerine çarpıcı bir inceleme.

Yapılan araştırmalar, nevrotik kişiliğin sanata çevrilebildiğini, iki uçlu duygu durumu bozukluklarının sanatsal yaratıcılığın önünü açtığını, akıl hastalıklarının sanatla tedavi edilebildiğini gösteriyor.

Geçirdikleri depresyonlarda çektikleri dayanılmaz acılarını ölümsüz resimlerine yansıtan Van Gogh ve Munch. Çağının kaos dolu altüst oluşlarında, insanın coşkun öz varlığını bilinçdışında ve akıldışında arayan Dali ve gerçek üstücüler.

Ruhsal bozukluklar ya da akıl hastalıkları, sanatsal yaratıcılığı kışkırtıyor mu? Bilinçdışında olup bitenler, sanatsal yaratma sürecinin kaynağı mı? Farklı bilinç düzeyleriyle algının kapılarını ardına kadar açıp, eserleriyle gerçekliği ve düşleri bize de algılatan sanatçı ve onun aykırı kişiliği... Bu aykırı kişilik hiçlikle yüzleşerek mi sanatı yaratıyor? Yapılan araştırmalar, nevrotik kişiliğin sanata çevrilebildiğini, iki uçlu duygu durumu bozukluklarının sanatsal yaratıcılığın önünü açtığını, akıl hastalıklarının sanatla tedavi edilebildiğini gösteriyor.

Psikiyatr Dr. Cem Mumcu'nun araştırması, bipolar duygu durum bozukluğunun, sanatsal yaratıcılığa yöneltici etkisi olduğunu gösteriyor. Birçok psikiyatr ve sanat felsefecisine göre sanatçı, çağının ötesine seslenebilen sanat eserini yaratırken bilincinden ötede aşkın duygulanımlar yaşıyor. Bu duygulanımlar, sanatçıyı algi düzeyinde hiçlikle karşılaşıp varlığını ortaya koymaya zorluyor. Sanatçının zihninde yaşadığı duygusal-düşünsel karmaşa, onu toplumun geçerli ölçütleriyle "normal"in dışına itebiliyor. "Normal" yanlısı psikolojik kuramlar, normalden niteliği gereği normalden sapan sanatçıyı hasta ilan edebiliyor.

Çağdaş varoluşçu psikiyatri ise normalden sapmanın yaratıcılığın gereğiolduğunu kabul ediyor. Örneğin Otto Rank ve Rollo May, sanatçıyı psikanalizin hasta yorumundan kurtarıyor. Rank, nevrotik hastanın normale
doğru değil, yaratıcı sanatçıya doğru yöneltilmesine yardım etmekten yana. Kişinin 'öteki' ile ilişki kurmasını amaçlayan sanatla terapi yöntemleri de bilinçdışıyla kurulan ilişkinin bilinci tedavi edilebildiğini ortaya koyuyor.

Yaratıcılıkla ruh hastalıkları ve delilik ilişkisi üzerine bugüne kadar çok sayıda inceleme yapılmış. Daha çok biyografik nitelikteki bu çalışmalarda yaratıcılıkla akıl hastalıkları arasında bazı ilgiler kurulmuş. Psikiyatr Dr. Cem Mumcu da yaptığı bir araştırmayla manik-depresif duygu durum değişimlerinin, sanatçıların yaratıcılığında etkili olduğunu saptamış. Mumcu, sanatsal yaratıcılıkla iki uçlu duygu durum bozuklukları spektrumu (manik-depresif bozukluk yelpazesi) arasındaki ilişkiyi sınadığı araştırmasıyla benzer araştırmaları yapan Rush, Andreasen, Jameson gibi birkaç psikiyatr arasında yer alıyor.

SANATÇILARDA DUYGU DURUM BOZUKULUGU

Dr. Cem Mumcu, farklı algı düzeyleri gerektiren yaratıcılığın, çan eğrisinin dışında olmakla ilgisine dikkat çekiyor. Mumcu'nun verdiği bilgiye göre, iki uçlu duygu durum bozuklukları sanatsal yaratıcılığı kamçılıyor.

Duygu durum bozukluklarından mani, depresyonun tersi. Aşırı neşeli,konuşkan, cinsel istekte artış görülen, aşırı alışveriş yapma, yerinde duramama, kendini çok güçlü ve önemli hissetme durumu. Hipomani ise maninin daha az şiddetli olanı. Manik-depresif hastalık olarak bilinen duygusal bozuklukta bir duygu durum spektrumu var. Aşırı neşelilik (mani) ve aşırı tükenmişlik, mutsuzluk (depresyon) fazları arasında gidip gelen geniş bir duygusal yelpaze bu. Bu yelpazede depresyon, hipomani ve siklotimi de bulunuyor.

Manik-depresif hastalık bu spektrum içinde küçük bir yer tutuyor. Hastalık olarak nitelenen bu manik depresif faza Bipolar (iki uçlu) 1 deniliyor. Bu hastalık, mani ve depresyonla birlikte seyrediyor. Sadece depresyonla seyrederse bu türüne Unipolar (tek uçlu) adı veriliyor.

Mumcu, bu yelpaze ile sanatsal yaratıcılık arasında bir ilişki olduğu varsayımıyla 57 yaratıcı sanatçı üzerinde yaptığı araştırmada, sanatsal yaratıcılarda, normal insanlara göre belirgin bir duygu durum bozukluğu
bulguladığını söylüyor.

Mumcu, araştırmasında yaratıcıların çok yüksek bir oranda mani, depresyon, hipomani ya da siklotimi gösterdiklerini ortaya koymuş.

AİLELERİNDE DE VAR

Yaratıcı sanatçıların ailelerinde de duygu durum sorunlarının daha fazla olduğunu belirleyen Dr. Mumcu, şunları söylüyor:

"Diyelim ki anne tarafında yaratıcılık çok fazla. Dayı büyük bir ressam, anneanne büyük bir şair. Yaratıcılığın kümelendiği taraf anne tarafıysa duygu durum bozuklukları da anne tarafında kümeleniyor. Baba tarafında ne
duygu durumu bozukluğu var, ne de yaratıcılık var. Yaratıcılıkta, aile içinde sosyal öğrenmeden öte genetik bir geçiş var. Duygu durumu bozuklukları olan kişilerde sanatsal yaratıcılık da fazla görülüyor."

YARATICI YAPAN BOZUKLUK

Cem Mumcu, duygu durum bozukluklarıyla yaratıcılık süreci arasında bir ilişki olduğunu belirtirken, mani ve hipomaninin, yaratıcılığa daha fazla yol açtığını vurguluyor: "Bipolar 2 denilen durum, ağır depresyonlar ve
hipomanilerle seyrediyor. Bunun yaratıcılıkla çok ilişkisi var. Bipolar 2 olan insanlarda yaratıcılık çok daha fazla görülüyor. Maninin en aşırı halinde çağrışımlar daldan dala konar, çok hızlanır ve bir şey yaratmak mümkün olmaz. Hipomani durumu ise yaratıcılık için çok uygun bir seyir dönemidir."

Sezare Pavase, Virginia Woolf, Tolstoy, Ziya Gökalp, Tezer Özlü, Robin Williams gibi birçok sanatçıda duygu durumu bozukluğu var; yani onlar da bipolar. Dali'de ise farklı bir durum olan kişilik patolojisi olduğu söyleniyor.

YARATARAK TEDAVİ OLUYORLAR

Mumcu, bipolar bozukluğu olan sanatçıların, inişli çıkışlı duygu dalgalanmalarıyla hem sanat eseri yarattıklarını, hem de yaratma sürecinde bu dalgalanmalarını dengelediklerini de saptamış. Mumcu'ya göre bipolar
sanatçılar, duygu durum bozukluklarını yaratarak tedavi edebiliyorlar.

GENETİK BİLİMİ, SANATA TEHDİT...

Dr. Mumcu, klasik psikiyatrinin ve psikolojinin normal kabul edilenin dışına çıkanları hasta kabul etmesini eleştiriyor. Mumcu, farklı duygusal ve düşünsel algılaması olanların barındırdığı yaratıcılığın, psikiyatrinin
indirgemeciliğiyle önünün tıkandığını düşünüyor.

Ona göre bilinçdışı sezgi alanı psikiyatrinin kendini kapattığı bir alan durumunda ve herkesi sınıflandırıyor:

"Sanatçının topluma mesaj vermesi gibi bir düşünce yanlıştır. Sanatçının istemeden de olsa eserinde barındırdığı mesaj çağına değildir. Bilinçaltı sanat yaratır. Öznel duyumlar çok önemli. Akıl hastası kişi, kendi durumundan rahatsızsa tedavi edilmelidir. Yaşamla bağını kopardıysa, gerçeği değerlendirme yetisi tümüyle yıkılmışsa ona bir şekilde yardım etmek gerekir. Bunun sınırları da kaygan. Genetik, depresyon ve maninin yok
edilmesini hedefliyor. Çünkü geçerli toplum düzeni, depresyonu ekonomiye zarar verici görüyor.

Depresyon geçirenin işe gitmeyeceğinden, verimli çalışamayacağından korkuyor. Genetik, manik-depresif bozukluğu yok ederse gelecekte sanat olmayabilir."

DİONİSOS MİTOSUYLA YARATICILIK

Mumcu, bipolar duygu durum bozukluğunu, mitolojideki Dionisos'la simgeliyor. Mumcu'ya göre sanatsal yaratıcılık, bilgi dışında faklı ölçekler gerektiriyor. Sürrealistlerin psikanaliz ve rüyaların anlamlarını keşif çabasıyla
bilinçdışını resme yansıtmaya çalıştığını anımsatan Mumcu, asıl yaratıcılığın bilinçdışından ortaya çıktığını; deliliğin sanatsal yaratıcılığı kamçıladığını düşünüyor:

"Yaratıcılıkta Apollonier ve Dionisyen olmak üzere iki alan vardır. Babası tanrı, annesi ölümlü olan ve iki kere doğan Dionisos, bu ikiliği hayatı boyunca yaşar. Bipolarlardaki yaratıcılık bu ikilikle ilgilidir. Dionisos, yaratıcılığın temelinde olan bilinçdışının, sezgilerin, sarhoşluğun, esrimenin tanrısıdır. Apollon da sanat tanrısıdır, ama bilgiye dayalı bir tanrıdır.. Mitolojik törenlerde de manik depresif fazlarda coşku ve hüzün arasında gidip gelmeler vardır. Sanatçı da yaratma sürecinde sarhoşluk ve aşkınlıkla bilgi arasında gidilip gelir."

DİONİSOS SÖYLENCESİ

Çapkın tanrı Zeus, bir ölümlü insan olan Tebai prensesi güzeller güzeli Semele'ye aşık olur. Ama Semele Zeus'u istemez. Zeus'un kıskanç karısı Hera, prenses Semele'den Zeus'a kendisi için her şeyi yapıp yapmayacağını sormasını ister. Zeus, Semele'ye onun için her şeyi yapacağına dair bir tanrının edebileceği en büyük yemin olan Sifinks nehri üzerine yemin eder.. Bunun üzerine Semele Zeaus'la birlikte olur ve hamile kalır. Hera, bunun üzerine Semele'ye "Madem senin için her şeyi yapacak. Şimdi onu tanrı yüzüyle görmek istediğini söyle" der. Zeus, bir ölümlü olan Semele'ye tanrı yüzünü gösterdiğinde prensesin öleceğini bilir, ama sözünü tutmak zorunda olduğu için tanrı yüzünü gösterir. Semele ölür ve Zeus, Semele'nin karnındaki çocuğunu alıp onu baldırına diker. Bu çocuk Dionisos'tur ve Zeus'un baldırında gelişip doğar. Dionisos bu nedenle iki kere doğandır; ikiliklerin, sarhoşluğun, esrimenin simgesidir.

YARATICILIKLA DELİLİK İLGİSİZ

Psikiyatrist Doç.Dr. Ali Babaoğlu ise sanatsal yaratıcılıkla akıl hastalığı arasında bağlantı olmadığını düşünüyor. Bu savın, 19. yüzyılda ortaya atıldığını ve 20. yüzyılda ilgi gördüğünü belirtiyor: "Dehanın delilikle, cinnetle aynı şey olduğu iddia edildi. Lombroso, İtalya'daki akıl hastanelerinde hastaların kendilerini dışavurduğu resimleri incelemiştir. Çok ileri gidip bütün yaratıcılıkların akıl hastalığından kaynaklandığını söylemiştir. Bu konuda sonraları birçok yeni sav ileri sürüldüyse de artık delilikle yaratıcı deha arasında ilişki olduğu düşüncesi kabul görmüyor."
 

bilimsel

Yeni Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
17 Ekim 2012
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Bunla ilgili yeni bir araştırma var gerçekten

Yaratıcı mesleklere sahip insanlarda zihin hastalıklarına yakalanma riskinin toplumdaki normal insanlara göre daha yüksek olduğu belirtildi. Yazarlık ve şizofrenlik arasında ciddi bağlantılar tespit edildi. Karolinska Enstitüsü’ den araştırmacılar İsveç kaynaklı çalışmanın şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı çalışma olduğunu belirttiler.
 
Üst Alt