Ashab-ı Suffe

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
Ashab-ı Suffe
Ashab-ı Suffe, Arapça "sahipler, arkadaşlar" manalarına gelen "ashab" kelimesiyle, "eyvan, sed, sofa" gibi manalara gelen "suffe" kelimesinden oluşmuş bir tabirdir. Medine'ye hicretten sonra Hz. Peygamber'in Medine'deki mescidine bitişik gölgelikte barınan ve ilim tahsili ile uğraşan sahabilere verilen genel isimdir.

Suffe'nin Oluşumu ve Suffe Sakinleri


Hz. Peygamber, Medine'ye hicretten hemen sonra giriştiği mescit inşası sırasında bir eğitim-öğretim kurumuna olan ihtiyacı gözden kaçırmamış ve mescidin bitişiğinde yapılan bir bölümü bu işe tahsis etmiştir.
Bulundukları kabile ve topluluklar içinde İslam'ı yaşama imkanına sahip olamadıkları için Arap Yarımadasının çeşitli yerlerinden Medine'ye hicret edenler ve bekar olup herhangi bir yurt-yuva edinemeyenler burada barındırılmıştır. Düzenli bir eğitim-öğretim faaliyetine tabi tutulan bu öğrenciler, kendilerine ayrılan mekana "suffe" dendiğinden "Ashab-ı Suffe" veyâ "Ehl-i Suffe" diye anılmışlardır.

Zaman zaman Hz. Peygamber'i görmek ve İslam'ın temel esaslarını öğrenmek için gelen ve kalacak başka bir yeri olmayan misafirler Suffe'de kaldığından ve ayrıca evlenip ev-bark sahibi olanlar Suffe'den ayrıldığından Ehl-i Suffe'nin sayısı daima aynı kalmamıştır.

Aralarında Talha b. Ubeydullah (ra), Ebû Said el-Hudrî (ra), Ebû Hureyre (ra), Ebû Zer el-Gıfârî (ra), Bilal-i Habeşî (ra), Abdullah b. Ömer (ra), Abdullah b. Mesud (ra), Berâ b. Malik (ra) gibi tanınmış sahabilerin de bulunduğu Suffe'de yatılı olmayanlarla birlikte öğrenci sayısı zaman zaman 400'e kadar çıkmıştır.

Ashab-ı Suffe Ne İle Meşgul Olurdu?

Suffe'de toplanan öğrencilere Kur'ân-ı Kerim, yazı, hadis-i şerifler ve çeşitli dinî bilgiler öğretilirdi. Bu öğrenciler kendilerine ayrılan bölümü dinlenme ve ders çalışma yeri olarak kullanırken sınıf olarak da mescidden yararlanıyorlardı. Hocaları başta Hz. Peygamber olmak üzere, Abdullah b. Mesud (ra), Ubey b. Ka‘b (ra), Muaz b. Cebel (ra) ve Ebu'd-Derdâ (ra) gibi ilim sahibi sahabilerden oluşuyordu.

Ehl-i Suffe nazil olan âyetleri ve Peygamberimiz'in hadislerini ezberleme hususunda ön sıralarda yer alıyordu. Muhacirler çarşı-pazarda ticaretle, Ensar ise bahçelerinde ziraatle uğraşırken Suffeliler olabildiğince Hz. Peygamber'in yanından ayrılmıyorlar, başkalarının duymadıklarını duyuyorlar, görmediklerini görüyorlardı. İşleri sebebiyle yeteri kadar Rasûlullah ile bir arada bulunamayan Müslümanlar yeni gelişmelerin çoğundan Ehl-i Suffe vasıtasıyla haberdar oluyorlar, yeni bilgilerin çoğunu onlardan öğreniyorlardı.

Suffe Ehli'nin büyük kısmı kendilerini tamamen ruhi manevi hayata vermiş bulunuyor, geceleri ibadetle, gündüzleri oruçla ve ilim tahsili ile geçiriyorlardı. Böylece, bir yandan İslam'ı öğrenen ve bir yandan da onu tüm incelikleriyle yaşamaya gayret eden bu sahabiler Hz. Peygamber'in sevgisine ve özel ilgisine mazhar oluyorlardı.

Ashab-ı Suffe Nasıl Geçinirdi?

Kendilerini tamamıyla ilme vermiş oldukları için belirli bir gelirleri olmayan Ehl-i Suffe içinde gücü kuvveti yerinde olanlar odun kesmek, su taşımak gibi sınırlı işler yaparak mümkün mertebe ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyordu. İhtiyaç içinde bulunsalar dahi iffet ve vakarları sebebiyle kimseden bir şey istemiyorlardı.

Bunun yanında Hz. Peygamber onların geçimleriyle bizzat ilgileniyor, Beytü'l Mal'e ve kendisine gelen malların büyük bir kısmını onlara ayırıyordu. Sahabiler de Hz. Peygamber'in teşvikiyle bu ilim ve irfan yuvasını destekliyor; bazen onlardan birkaçını evlerinde misafir ediyor, bazen de üzeri hurma dolu dalları getirip burada yüksekçe bir yere asmak sûretiyle onların geçimlerine yardımda bulunuyorlardı.

Ashab-ı Suffe'nin Önemi

Suffe, İslam'ın ilk sistemli eğitim kurumudur. İlk İslam "üniversitesi"dir. Suffeliler de hayatlarını Peygamber medresesinden ilim ve irfan tahsil etmeye adamış seçkin kimselerdir.

Hz. Peygamber ile beraberliklerinin fazla olması sebebiyle diğer Müslümanları duymadıkları bir çok hadis-i şeriften onlar haberdar etmiş, hadis rivayetinde ön sıralarda yer almışlardır. En çok hadis rivayet eden yedi sahabiden üçünün; Ebû Hureyre (ra), Abdullah b. Ömer (ra) ve Ebû Said el-Hudrî'nin (ra) de Suffe Ashabı'ndan çıkmış olması elbette Hz. Peygamber'le bu nevi birlikteliğin ve ilme bu denli düşkünlüğün bir netîcesi olmalıdır.

Suffe ehli, İslam'ın yayılmasında ve İslami ilimlerin öğretiminde önemli hizmetler vermiştir. Medine dışındaki yeni Müslüman olan kabileler, Kur'ân ve diğer dinî bilgileri öğrenmek üzere muallimler istedikçe onlara Suffe Ehli'nden görevliler gönderilmiştir. Bunlar Bi'r-i Maûne ve Racî olaylarında olduğu gibi bu görevlerini hayatları pahasına yerine getirmişlerdir. Diğer taraftan Medine'ye Hz. Peygamber'i (sav) görmek üzere gelen kabile temsilcilerinden Müslüman olanlar devletin misafirhane olarak kullandığı evlerde kalmış ve bu dönemde kendilerine yönelik yoğun eğitim faaliyetinde daha ziyade Suffe Ehli vazife görmüştür.

Kısacası Suffe, İslam Tarihinde örnek ve öncü bir eğitim yuvası olmuştur.
Ashab-ı Suffe hakkında dikkat çekici bir husus da şudur: Suffe ehlinden bir kısmı kendilerini tamamen ruhi-manevi hayata vermiş bulunduklarından bu kısım Suffe Ehli Müslümanlar arasında zahidane yaşayışın ve tasavvufi eğilimin öncüleri olmuştur.

HAMİDULLAH, Muhammed. İslam Peygamberi, İrfan Yayımcılık, İstanbul 1995

KÖTEN, Arif; PUSMAZ, Durak. "Ashabu's-Suffe" Şamil İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 2000, c. I
ALGÜL, Hüseyin. "Ashabu's-Suffe" İslam'da İnanç İbadet ve Günlük Yaşayış Ansiklopedisi, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul, 1997, c. I
 
Üst Alt