Anneme çok kızabiliyorum bazen, Rabbim affetsin.

nur98

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
5 Nisan 2024
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Yaş
22
Selamünaleyküm öncelikle annemle çok tartışıyorum kendimi tutamıyorum sonrasında pişman oluyorum ama saygısızlık yaptığım için konuda haklı olabilirim belki bunu düşünmem büyük bencillik ama açıklayamıyorum kendimi bir konu hakkında sürekli inanmıyor gibi bakıyor sanki kızı değilmişim veya sürekli yalan söyleyen biriymişim gibi annemi çok iyi tanıyorum bakışlarından ağzından çıkanlardan aslında ne demek istediğini anlıyorum ama kendimi anlatamıyorum aileme neredeyse hiç yalan söylemedim bu yüzden beni ciddiye almadıklarını özellikle annemin düşünüyorum. çok dindar bir ailem yok ama inanıyoruz da çok şükür ne zaman tartışsak çok yanlış biliyorum Allah affetsin çok kızıyorum kendime sürekli aşağılıyor bakışlarınla sözlerinle en büyük günahlardan olduğunu söylüyor ki haklı bela okuyor bazen sonrasında Allah seni affetsin diyor çok garip çoğu konuda çok farklı düşünebiliyoruz ama muhabbet arasında annem ile tartışamıyorum yani tartışmak derken kötü anlamda değil muhabbet gibi sadece bakıyor cevap vermemesine çok sinir oluyorum bu benim suçum evet gereksiz bir sinir gibi gelebilir ama yazarak anlatabileceğim bir şey değil ne zaman tartışsak bana çok günah olduğundan bahsediyor onu üzdüğüm için çok çekeceğimden odama geçip saatlerce ağlıyorum göstermeden ona bazen karısında dayanamıyorum benimle dalga geçip taklidimi yapıyor bu beni daha çok üzüyor her tartışmamızda o gece ağlıyorum uzun süre de vicdan azabı çekip üzülüyorum bazen o da ağlıyor en kötüsü o daha büyük günah o an o kadar sinirli oluyorum ki anneye kullanılmayacak kelimeler kullanabiliyorum sus kes öf gibi Allahım affet son 3 senedir borçlarımdan dolayı hayatım çok kötü hiçbir arkadaşım bilmiyor anlatmıyorum evde delirmek üzereyim annemi çalışmak zorunda bırakıyorum ben de çalışıyorum ama eve hiçbir katkım olmuyor yüklü miktarlarda borcum var 3 4 senedir kendime kıyafet bile alamıyorum neredeyse durumu anlayın diye söylüyorum bu durumdan şikayetçi değilim borcuma bile zar zor yeten bir kazancım var o kazancımdan sadece sigarama para ayırıyorum eve 5 kuruş bile harcayamıyorum ailem de bundan şikayetçi muhtemelen bu durumlardan dolayı çok çabuk sinirleniyorum tövbe etmem lazım ama ya bir daha yaparsam bir daha nasıl tövbe etmeye yüzüm olur çok korkuyorum Allahın izni ile biraz daha para kazanabilirsem başka eve geçip en azından bu tartışmaları azaltmak istiyorum her gün ağlamaktan yoruldum gerçekten annemi çok üzüyorum muhtemelen destek almam lazım hem annemlere hem bana maddi olarak yetecek bir işe başlayacağım yakında inşallah olur en azından daha az günaha girerim tartışmaya vaktimiz olmaz anneme bunu anlattığımda da ağlıyor gitmemi istemiyor ama her gün onun bakışlarını görüyorum daha para kazanamadın mı der gibi kahroluyorum çoğu zaman da dile getiriyor zaten haklı ama bu kadar olmuyor fazlası yapamıyorum sabah 8 de işe başlıyorum akşam 6 7 gibi eve geliyorum 9 gibi diğer işime başlıyorum gece bitiyor elimden gelen bu ama olacak inşallah çok özür dilerim bunu okuyandan saçmalamış olabilirim ama en azından daha iyi anlaşılmak için nasıl tövbe edebilirim okumam gereken özellikle bir ayet bir dua var mıdır yardımcı olursanız sevinirim şimdiden çok teşekkür ederim
 

Rhodium

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
6 Eylül 2023
Mesajlar
33
Tepkime puanı
10
Selamünaleyküm öncelikle annemle çok tartışıyorum kendimi tutamıyorum sonrasında pişman oluyorum ama saygısızlık yaptığım için konuda haklı olabilirim belki bunu düşünmem büyük bencillik ama açıklayamıyorum kendimi bir konu hakkında sürekli inanmıyor gibi bakıyor sanki kızı değilmişim veya sürekli yalan söyleyen biriymişim gibi annemi çok iyi tanıyorum bakışlarından ağzından çıkanlardan aslında ne demek istediğini anlıyorum ama kendimi anlatamıyorum aileme neredeyse hiç yalan söylemedim bu yüzden beni ciddiye almadıklarını özellikle annemin düşünüyorum. çok dindar bir ailem yok ama inanıyoruz da çok şükür ne zaman tartışsak çok yanlış biliyorum Allah affetsin çok kızıyorum kendime sürekli aşağılıyor bakışlarınla sözlerinle en büyük günahlardan olduğunu söylüyor ki haklı bela okuyor bazen sonrasında Allah seni affetsin diyor çok garip çoğu konuda çok farklı düşünebiliyoruz ama muhabbet arasında annem ile tartışamıyorum yani tartışmak derken kötü anlamda değil muhabbet gibi sadece bakıyor cevap vermemesine çok sinir oluyorum bu benim suçum evet gereksiz bir sinir gibi gelebilir ama yazarak anlatabileceğim bir şey değil ne zaman tartışsak bana çok günah olduğundan bahsediyor onu üzdüğüm için çok çekeceğimden odama geçip saatlerce ağlıyorum göstermeden ona bazen karısında dayanamıyorum benimle dalga geçip taklidimi yapıyor bu beni daha çok üzüyor her tartışmamızda o gece ağlıyorum uzun süre de vicdan azabı çekip üzülüyorum bazen o da ağlıyor en kötüsü o daha büyük günah o an o kadar sinirli oluyorum ki anneye kullanılmayacak kelimeler kullanabiliyorum sus kes öf gibi Allahım affet son 3 senedir borçlarımdan dolayı hayatım çok kötü hiçbir arkadaşım bilmiyor anlatmıyorum evde delirmek üzereyim annemi çalışmak zorunda bırakıyorum ben de çalışıyorum ama eve hiçbir katkım olmuyor yüklü miktarlarda borcum var 3 4 senedir kendime kıyafet bile alamıyorum neredeyse durumu anlayın diye söylüyorum bu durumdan şikayetçi değilim borcuma bile zar zor yeten bir kazancım var o kazancımdan sadece sigarama para ayırıyorum eve 5 kuruş bile harcayamıyorum ailem de bundan şikayetçi muhtemelen bu durumlardan dolayı çok çabuk sinirleniyorum tövbe etmem lazım ama ya bir daha yaparsam bir daha nasıl tövbe etmeye yüzüm olur çok korkuyorum Allahın izni ile biraz daha para kazanabilirsem başka eve geçip en azından bu tartışmaları azaltmak istiyorum her gün ağlamaktan yoruldum gerçekten annemi çok üzüyorum muhtemelen destek almam lazım hem annemlere hem bana maddi olarak yetecek bir işe başlayacağım yakında inşallah olur en azından daha az günaha girerim tartışmaya vaktimiz olmaz anneme bunu anlattığımda da ağlıyor gitmemi istemiyor ama her gün onun bakışlarını görüyorum daha para kazanamadın mı der gibi kahroluyorum çoğu zaman da dile getiriyor zaten haklı ama bu kadar olmuyor fazlası yapamıyorum sabah 8 de işe başlıyorum akşam 6 7 gibi eve geliyorum 9 gibi diğer işime başlıyorum gece bitiyor elimden gelen bu ama olacak inşallah çok özür dilerim bunu okuyandan saçmalamış olabilirim ama en azından daha iyi anlaşılmak için nasıl tövbe edebilirim okumam gereken özellikle bir ayet bir dua var mıdır yardımcı olursanız sevinirim şimdiden çok teşekkür ederim
Lütfen paragraf kullanın bu şekilde yazdığınızda anlamak gerçekten zor oluyor.

Tartıştığınız insan anneniz, babanız, eşiniz vb kim olursa olsun. Sonunda üzüldüyseniz ağlamaklı vb... Şu dediklerimi yapın:

Karşınızda sanki 8-10 yaşınızda ki kendiniz varmış gibi hayal edin... O kendi çocuk halinize bakın. Ona şevkat gösterin güzel ve gülümseyen gözlerle o ağlayan çocuğa bakın. Ona sarıldığınızı hayal edin...ve ona hiç bir şeyin onun suçu olmadığını söyleyin.

İçinizdeki çocuğa senin suçun değil deyin.

Anneler ve ebeveynler, onları sevmeye bilirsiniz, haksız bulabilirsiniz ve daha fazlası bütün bunlar yalnış değildir. Önemli olan saygısız olmamaktır. Bizden istenen körü körüne itaat etmek değil Saygı göstermemizdir. Bunlar nezaket, hürmet, alttan almak, önemsemek vb.

Ama tartışabilir, yanlışını söyleyebilir, karşı olabilirsiniz bunda bir sakınca yok. Ani öfkeler bir reflextir. Korkmak gibi. Elinizi yanan bir sobaya dokunmanız gibi ani bir reflextir. Bunlardan dolayı kendinizi suçlu hissetmeyin.

Yalan söylememeniz gurur verici. İnsanlar yalan söylemeyen insanların söylediklerini ciddiye alırlar. Siz bu tutumunuzu devam ettirin yalansızlığınız tecrübe edildikçe daha fazla ciddiye alınırsınız.

Anneniz ağlıyor siz ağlıyorsunuz belki anneannenizde ağlıyordu. Bunu bir düşünün. Annenizin gün içinde ki tepkilerini bir belgesel izler gibi farklı bir gözle bakın. Ne kadarını da siz yapıyorsunuz? Örneğin anneniz kedi besliyorsa onun yaşına geldiğinizde sizde kedi besleyebilirsiniz. Bu döngüyü hayat boyu gözlemleyin. Annenizden aktarılan sorunlara çok dikkatli yaklaşın... Çünkü sinsi bir şekilde sizde devam eder.

Para ve borç sorunları çözümü her zaman, rızık için dua ve şükürden geçer. Öncelikle aldığımız nefesin, içtiğimiz suyun, kazandığımız paranın her daim Allahtan geldiğini bilmeliyiz. Ben yaptım oldu, hatasına düşmemeliyiz.

Sonrasında azada, zararda, borcada şükür etmeliyiz. Sonra borçlar azaldıkça şükür etmeliyiz. Tüm kötü ve iyi şartlar için şükür etmeyi ihmal etmemeliyiz.

Bu şekilde borçların azaldığını ve daha çok para kazanacağımızı düşünüyorum.

Dostlarınızla içinde bulunduğunuz ağır borç yükünü paylaşmadığınızı söylüyorsunuz. O zaman o insanlar neden sizin dostunuz? Yani dostlar kötü sırlarınızı paylaşmanız için vardır. Lütfen onları paylaşın konuşun bu size iyi gelecektir.
 

nur98

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
5 Nisan 2024
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Yaş
22
Öncelikle özür dilerim, yazımdaki rahatlık seviyesinden dolayı.

Bu yazıyı yazarken çok rahatlamıştım. Düşünceyi ifade etmek tekrar düşünmekten daha rahatlatıcı gibi geliyor. Tabii ki, her şeyi de yazamıyoruz.

"Zarara da şükretmeliyiz" demişsiniz. Şükür, hoşnut olma durumunu ifade etmek değil midir? Mesela hasta olduğumuzda şükretmemiz gerektiğini düşünüyordum ve böyle davranıyordum. Yani, istemediğimiz şeylerle ilgili şükretmememiz gerektiğini düşünüyordum. Yanlışsam, düzeltir misiniz lütfen?

Şöyle ki, arkadaşlar, dostlar, hatta bazen anne baba kardeş bile dertlerimizi ve kötü olayları dinlemek istemez, galiba. Çok küçükken bunu öğrendim ya da en yakınlarınla paylaşılan bir konunun sinir anında yüzüne vurulmasını yaşamadım. Yaşayanın nasıl hissettiğini dinledim ve korkuyorum.

Bir de yanlış gelebilir belki, ama ben de sevmem dert dinlemeyi. Çözümü bende yoksa beni üzer. İnsanların yaşamı, düşünceleri, tecrübeleri hakkında dinlemeyi severim, ama kimsenin derdi kimseyi üzmez. Sen anlattığın için rahatladığını zannedersin, ama sonuçları daha fazla üzebilir.

Çok teşekkür ediyorum, gerçekten ilginiz için. Söylediklerinizi dikkate alacağım.
 

Rhodium

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
6 Eylül 2023
Mesajlar
33
Tepkime puanı
10
Öncelikle özür dilerim, yazımdaki rahatlık seviyesinden dolayı.

Bu yazıyı yazarken çok rahatlamıştım. Düşünceyi ifade etmek tekrar düşünmekten daha rahatlatıcı gibi geliyor. Tabii ki, her şeyi de yazamıyoruz.

"Zarara da şükretmeliyiz" demişsiniz. Şükür, hoşnut olma durumunu ifade etmek değil midir? Mesela hasta olduğumuzda şükretmemiz gerektiğini düşünüyordum ve böyle davranıyordum. Yani, istemediğimiz şeylerle ilgili şükretmememiz gerektiğini düşünüyordum. Yanlışsam, düzeltir misiniz lütfen?

Şöyle ki, arkadaşlar, dostlar, hatta bazen anne baba kardeş bile dertlerimizi ve kötü olayları dinlemek istemez, galiba. Çok küçükken bunu öğrendim ya da en yakınlarınla paylaşılan bir konunun sinir anında yüzüne vurulmasını yaşamadım. Yaşayanın nasıl hissettiğini dinledim ve korkuyorum.

Bir de yanlış gelebilir belki, ama ben de sevmem dert dinlemeyi. Çözümü bende yoksa beni üzer. İnsanların yaşamı, düşünceleri, tecrübeleri hakkında dinlemeyi severim, ama kimsenin derdi kimseyi üzmez. Sen anlattığın için rahatladığını zannedersin, ama sonuçları daha fazla üzebilir.

Çok teşekkür ediyorum, gerçekten ilginiz için. Söylediklerinizi dikkate alacağım.
Evet şükürü hamd olarak düzelteyim. Benim hatam. Şimdi Allah'a iyi kötü her şey için hamd edilir. Hamd sadece Allah a mahsustur. Bu onun bizim için ilah Rab olmasının bizim için kabulunün ifadesi dir. Ruküden dikilirken söyleriz.

Sizde ve hemen hemen bütün insanlarda düşünceleri başkalarının düşünceleri ve söyledikleri değiştirmez. Ben bunu bildiğim için bilinç altınıza yazmaya özen gösteriyorum.

Dertlerimizi paylaşmamızın sebebi, açıklarımızı, sırlarımızı vermemiz değil duygularımızı paylaşmaktır. Duyguları paylaşmak aslında nasıl hissettiğimizi söylemektir. Bu sizi zayıflatıp eksiltmez.

Önemli olan olaylar, kişiler değildir. Bütün bunların arkasında ki sizin ne hisettiğinizdir. Bu duygu anlatımı her zaman sizi güçlendirir. Çünkü davranışlar veya söylemler sonunda sizin duygularınızı bilen insanlar hep size rağmen davranırlar. Sinir olduğunuzu bilmelerine rağmen, korktuğunuzu bilmelerine rağmen... Vb. Buda sizi baştan hep haklı hale getir.

Yani dertlerimizi sorunlarımızı çözmek için değil duygularımızı ifade etmek için konuşmalıyız.

Düşünceleri değiştirdiğinizde hormanel yapı değişir. Serotonin ve dopamin seviyelerimiz değişir. Bunlar değiştikçe daha önce başaramadığımız şeyleri başarırız. Zayıflamak, ilişkilerimizin değişmesi, daha çok para kazanmak, daha güzel bir iş bulmak, yeni bir gönül ilişkisine başlamak vb...

İnsanın düşüncelerini insanın kendisi değiştirir. Ama bu bir düşüncenin yerine başkasını koymakla olmaz.

Örneğin,
sevilecek türde bir insan değilim beni kimse sevmez
Düşüncenizin yerine sevilecek insanım düşüncesini yerleştiremezsiniz.

Bu değişim,

1.Eski düşünceler
2.Yeni eylemler
3.Yeni sonuçlar
4.Yeni düşünceler

Şeklinde olur.

Örneğin,
1.Sevilecek türde bir insan değilim.
2.Bu gün hiç tanımadığım 10 insana merhaba dedim.
3.Bunlardan 6 tanesi bana gülümseyerek merhaba dedi.
4.Belki insanların beni seveceği bir kaç özelliğim vardır.

Bu yeni eylem ve değişim olumlu yönde yükselmek diyebiliriz.

Bu değişim ve eyleme bizi iteleyen işte hamd ve şükürdür. Elde ettiğiniz her nimette vb. Şükür ederseniz. Hamd ederseniz. Bu sizin yeni eylemler yapmanıza neden olur. Bu şekilde de değişim olur.

Dolayısı ile başarının ve hayatın sırrı
Şükür etmektir.
 

nur98

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
5 Nisan 2024
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Yaş
22
Öncelikle özür dilerim, yazımdaki rahatlık seviyesinden dolayı.

Bu yazıyı yazarken çok rahatlamıştım. Düşünceyi ifade etmek tekrar düşünmekten daha rahatlatıcı gibi geliyor. Tabii ki, her şeyi de yazamıyoruz.

"Zarara da şükretmeliyiz" demişsiniz. Şükür, hoşnut olma durumunu ifade etmek değil midir? Mesela hasta olduğumuzda şükretmemiz gerektiğini düşünüyordum ve böyle davranıyordum. Yani, istemediğimiz şeylerle ilgili şükretmememiz gerektiğini düşünüyordum. Yanlışsam, düzeltir misiniz lütfen?

Şöyle ki, arkadaşlar, dostlar, hatta bazen anne baba kardeş bile dertlerimizi ve kötü olayları dinlemek istemez, galiba. Çok küçükken bunu öğrendim ya da en yakınlarınla paylaşılan bir konunun sinir anında yüzüne vurulmasını yaşamadım. Yaşayanın nasıl hissettiğini dinledim ve korkuyorum.

Bir de yanlış gelebilir belki, ama ben de sevmem dert dinlemeyi. Çözümü bende yoksa beni üzer. İnsanların yaşamı, düşünceleri, tecrübeleri hakkında dinlemeyi severim, ama kimsenin derdi kimseyi üzmez. Sen anlattığın için rahatladığını zannedersin, ama sonuçları daha fazla üzebilir.

Çok teşekkür ediyorum, gerçekten ilginiz için. Söylediklerinizi dikkate alacağım.
"Ek olarak, yalan söylemiyorum derken bazı durumlarda kaba olabiliyorum. Kelimelerimi yumuşatamıyorum, öyle ki kibar bir insan gibi davranamıyorum.

Örneğin, biri yeni aldığı bir kıyafeti giymiş ve bana gösteriyor, nasıl yakışmış mı diye sormuş olabilir. Zevkime güvenerek veya güzel bir iltifat duymak isteyerek kendine yakıştırıp almış olabilir. Ancak bazı kıyafetler bazılarına yakışmaz, ona da yakışan kıyafetler varken üzerine oturmamış olabilir veya dar seçmiş olabilir. Yakıştırmadığımı söylüyorum.

Ancak ses tonum veya kelimelerim bazen yumuşak olamadığından, söylediklerim kaba gelebilir.

Bu yüzden annem sık sık, bazen yalan da söyleyebileceğimi ve kalbini kırdığımı söyler. Onunla konuşurken kendimi çok zorluyorum ve son üç-beş senedir daha dikkatli olmaya çalışıyorum. Örneğin bugün...

Kardeşimin telefonu yok. On iki yaşında olduğu için bu durumu doğru bulmuyorum. Bu yaşta bir erkek çocuğunun telefonu zaruri ihtiyaçlar dışında kullanmasını uygun bulmuyorum.

Çocuğun yanında daha az bakmasını söylüyorum. Onun gözlerinde bazen imrenir bir bakış yakalıyorum. Zaten iki sene sonra liseye başlayacağı için ihtiyaçlar dışında gizlice kullanırsa ne olabilir diye düşünüyorum. Ancak bunları anlatmakta zorlanıyorum ve yeni bir tartışma başlıyor.

Sürekli olarak 'Neden beni düzeltmeye çalışıyorsun? Her zaman doğruyu söylemek zorunda değilsin, tek doğru sen misin?' gibi tepkiler alıyorum. Onun da sorunları olduğunu anlıyorum ve açıkçası benim de doğru olduğunu düşündüğüm birçok konu var. Ancak bu şekilde sorunları çözemeyiz.

Tartışmadan konuşmadan bu sorunları çözemeyiz, ama her seferinde üç gün küsüyor, sonra kendi kendine konuşmaya başlıyor. Ben de asla bu durumu bozmuyorum ve devam ediyoruz. Sanırım hayatım boyunca onun sessiz kalmasının nedenini anlayamayacağım. Kavga etmek istemiyorum, sadece konuşmak istiyorum."
 

Kayıtlıüye

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
25 Temmuz 2019
Mesajlar
200
Tepkime puanı
73
Konum
Hatay
Vakıa suresi zenginlerin süresidir. Vakıa okumak rıskı artırabilmek konusunda yardımcı olabilir. Dinlemekte iyi olabilir.Geceleri Vakıa okumak işe yarayabilir. Namaz kılıyorsan, ikindinden sonra Amme süresinden faydalanabilirsin. Dinlemekte iyi olabilir. Bunlar rıskı bollaştırır.
 

nur98

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
5 Nisan 2024
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Yaş
22
Vakıa suresi zenginlerin süresidir. Vakıa okumak rıskı artırabilmek konusunda yardımcı olabilir. Dinlemekte iyi olabilir.Geceleri Vakıa okumak işe yarayabilir. Namaz kılıyorsan, ikindinden sonra Amme süresinden faydalanabilirsin. Dinlemekte iyi olabilir. Bunlar rıskı bollaştırır.
En az bir 50 gündür girmiyordum buraya ve önceden beri aklımda olan bir konu var sormak için girdim zaten cevabı varmış galiba

Öncelikle selamünaleyküm, kuranı kerime karşı şüphem yok, olmadı. kendimce de araştırıyorum 4 5 senedir hadisler aklıma yatmıyor, günde belki birçok sünneti yerine getiriyorum ama aklıma yatanları, misal abdest aldıktan sonra kıbleye doğru 3 yudumda ve besmele çekerek içmek, oda boş olsa bile selam vermek.....

Yaklaşık 7 8 ay önce sürekli karşıma çıkan bir yazı ''Cuma günleri sela ile ezan vakitleri arasında kim cum'a suresinin 9 10 11. ayetlerini okuyup dinlerse o hafta içinde eline beklemediği bir yerden para geçer'' Bunu yapıyorum gördüğümden beri.

Şahit oldum, olabiliyor bazen ama sahih bile olsa tam inancım yok hadislere. Kuranı kerim de böyle bir sure ayet vs var mıdır. Mealini okuyorum ama anlaya anlaya ve birçok kaynaktan aynı ayeti okuduğum için tamamını bitiremedim daha bilemedim yardımcı olursanız çok sevinirim

Ayrıca çok teşekkür ederim şimdiden.
 

nur98

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
5 Nisan 2024
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Yaş
22
Vakıa suresi zenginlerin süresidir. Vakıa okumak rıskı artırabilmek konusunda yardımcı olabilir. Dinlemekte iyi olabilir.Geceleri Vakıa okumak işe yarayabilir. Namaz kılıyorsan, ikindinden sonra Amme süresinden faydalanabilirsin. Dinlemekte iyi olabilir. Bunlar rıskı bollaştırır.
bir de vakıa suresinin mealini okudum da sağcılardan ve solculardan bahsediyor hurilerden ve cennetten dünyevi bir bolluktan bahsettiğini göremedim siz de zaten zenginlerin suresinden bahsetmişsiniz en büyük zenginlik öbür taraftadır gibi nebe suresinde de azaptan bahseder aslında niye dünyada cebine biraz daha para girmesi için kuranı kerimdeki azap ve hurilerin ayetini okuyorum mantığını çözmeye çalışıyorum aydınlatırsanız çok sevinirim inşallah
 

ÖmerZ

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
18 Aralık 2023
Mesajlar
34
Tepkime puanı
18
En az bir 50 gündür girmiyordum buraya ve önceden beri aklımda olan bir konu var sormak için girdim zaten cevabı varmış galiba

Öncelikle selamünaleyküm, kuranı kerime karşı şüphem yok, olmadı. kendimce de araştırıyorum 4 5 senedir hadisler aklıma yatmıyor, günde belki birçok sünneti yerine getiriyorum ama aklıma yatanları, misal abdest aldıktan sonra kıbleye doğru 3 yudumda ve besmele çekerek içmek, oda boş olsa bile selam vermek.....

Yaklaşık 7 8 ay önce sürekli karşıma çıkan bir yazı ''Cuma günleri sela ile ezan vakitleri arasında kim cum'a suresinin 9 10 11. ayetlerini okuyup dinlerse o hafta içinde eline beklemediği bir yerden para geçer'' Bunu yapıyorum gördüğümden beri.

Şahit oldum, olabiliyor bazen ama sahih bile olsa tam inancım yok hadislere. Kuranı kerim de böyle bir sure ayet vs var mıdır. Mealini okuyorum ama anlaya anlaya ve birçok kaynaktan aynı ayeti okuduğum için tamamını bitiremedim daha bilemedim yardımcı olursanız çok sevinirim

Ayrıca çok teşekkür ederim şimdiden.
Allah’ın hikmeti gereği, bütün ibadetlerin bir hikmeti ve sebebi olsa da bunların peşine düşmek kulluk vazifemiz değildir. “O, sizleri müslümanlar olarak isimlendirmiştir.” (Hacc 78.) buyuran Rabbimizin kulları olarak bize gereken, ismimizin müsemmasına yaraşır şekilde teslim olmaktır. Her şeye aklî bir cevap bulma şartıyla iman edersek yaratıcıya değil, aklımıza teslim olmuş oluruz. Hâlbuki bu hususta doğru menheç, aklımızla varlığına kesin olarak hükmettiğimiz ulu yaratıcının, bize yönelik buyruklarına, ardında herhangi bir sebep aramaksızın boyun eğmektir. Teslimiyetin özü budur. Muarızlarımıza bu menheci güzel bir şekilde beyan edersek aklî cevaplar aradıkları sorulara “Allah emrettiği için” diyerek onları ilzam etmemiz daha kolay olacaktır.
 
Son düzenleme:

nur98

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
5 Nisan 2024
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Yaş
22
Yanlış bir şey söylersem affedin,

İslam ailem tarafından öğrenip araştırmadan inandığım bir dindi, 15 yaşıma kadar. deliller buldukça daha fazla iman ettim.

Aklım ile cevap aradığım mantığını çözmek niye amme ve vakıa yı para için okuyalım bir sürü ticaret ve bolluk bereket ayetleri varken araştırıp öğrenmek istiyorum Haşa Allahın hikmetini sorgulamıyorum bu ayetler niye para için okunur sebebini arıyorum ve inanıyorum ki bulurum

Fütursuzca iman etmek doğru mudur ?

Kuranı kerimin mealini okumadan anlamadan sadece Arapçasını okuyup iman etmek gibi geliyor gerçek dilinde okumak tabi daha iyidir ama anlamını öğrenip ne için okuduğunu bilmek daha hayırlı değil midir

Anlamadan nasıl teslim olabiliriz böyle bir şey mümkün mü

Bazı şeyler vardır mesela zaman kavramı isra 52 yunus 45 de geçer anlamlandıramayacağımız bir olay gerçekten ben buna inanıyorum akıl almaz ama, her şeyi de anlayacağız diye bir şey yok

Fakat bu böyle bir şey değil ki gayet anlaşılabilir ve açıklanabilir bir şey niye

NİYE VAKIA NİYE NEBE ?

Nerede yazıyor bunları okuduğumuzda böyle geri dönüş alacağımız sadece soruyorum
 

ÖmerZ

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
18 Aralık 2023
Mesajlar
34
Tepkime puanı
18
Yanlış bir şey söylersem affedin,

İslam ailem tarafından öğrenip araştırmadan inandığım bir dindi, 15 yaşıma kadar. deliller buldukça daha fazla iman ettim.

Aklım ile cevap aradığım mantığını çözmek niye amme ve vakıa yı para için okuyalım bir sürü ticaret ve bolluk bereket ayetleri varken araştırıp öğrenmek istiyorum Haşa Allahın hikmetini sorgulamıyorum bu ayetler niye para için okunur sebebini arıyorum ve inanıyorum ki bulurum

Fütursuzca iman etmek doğru mudur ?

Kuranı kerimin mealini okumadan anlamadan sadece Arapçasını okuyup iman etmek gibi geliyor gerçek dilinde okumak tabi daha iyidir ama anlamını öğrenip ne için okuduğunu bilmek daha hayırlı değil midir

Anlamadan nasıl teslim olabiliriz böyle bir şey mümkün mü

Bazı şeyler vardır mesela zaman kavramı isra 52 yunus 45 de geçer anlamlandıramayacağımız bir olay gerçekten ben buna inanıyorum akıl almaz ama, her şeyi de anlayacağız diye bir şey yok

Fakat bu böyle bir şey değil ki gayet anlaşılabilir ve açıklanabilir bir şey niye

NİYE VAKIA NİYE NEBE ?

Nerede yazıyor bunları okuduğumuzda böyle geri dönüş alacağımız sadece soruyorum
Biz araştırmanıza veya anlamadan dininizi yaşamanız gerekir diye bir şey demedik asla. Doğru bir bilinçle, imanla yaklaşmak gerektiğini anlatmak istedim size aslında. Anlamını, hikmetini bulamadığınız takdirde ne olacak peki? Bu sefer ben bu hadisi kabul etmiyorum diyecek aklınız veya o hadisi o konuyu anlamsız bulacak aklınız sizi oraya itecek, nitekim de öyle oluyor.

Okuduğum bir yazıda: "Neden iftar vakti ikindi namazı, yatsı namazı vaktinde değil de akşam namazı vaktindedir?" diye bir soruya şu cevabı vermiş hocamız:

Maddi kilitlerin kendilerine münasip anahtarları olduğu gibi, manevi kilit hükmünde bazı sırların da kendilerine münasip ölçülerde anahtarları vardır.

Kilide göre anahtarı kullanmadınız mı kapıyı açmaya muvaffak olamazsınız. Mesela, sizin e-mailinizin bir şifresi vardır. O şifreyi yanlış girdiğiniz takdirde e–posta kutunuza giremezsiniz.

İşte bazı ilahi sırların açılabilmesi için belirli sayıda tesbihin veya salavatın çekilmesi gerekir. Bu sayı kasten çekilmez ise, o ilahi sırra erişilmesi mümkün değildir. Fakat sehven yani unutarak yanlış çekilmiş ise Cenab-ı Hakk'ın rahmeti sizden onu kabul etmektedir. O ayrı meseledir.

Namaz veya ibadetlerin sayı ve miktarına gelince, o tamamıyla Allah’ın iradesine ve isteğine göre belirleniyor. Bunu bizim sorgulama veya itiraz etmeye değil hikmetini anlamaya çalışmamız icap etmektedir. Şöyle ki;

Şeriatın iki çeşit hükümleri vardır:

1. Taabbudi
dediğimiz, yani hikmeti bilinmeyen ve tamamıyla Allah’ın emir ve yasağına bakan kurallardır.

2. Makulu'l-mana dediğimiz ilahi emirler veya yasaklarda yatan hikmetlerin araştırılabileceği kısım.

Sizin sorduğunuz soruya bu taraftan da bakalım. "Niye sabah namazı dört rekât da on veya yirmi rekât değil?.." Cevap, "Allah emrettiği için." Öğle namazı Allah tarafından on rekât olarak tayin edilmiştir. Bunun hikmetini araştırmak sonuçsuz olacaktır. Çünkü Allah öyle emretmiştir. Ve bunun asıl cevabı budur. Ama bazı şeriat kuralları hikmetle izah edilebilir. Ama hikmetler asıl değildir. Asıl olan Allah’ın emri veya yasaklamasıdır.

Mesela, Allah namazı niye emretmiştir?
Buna istediğiniz kadar, hatta ciltlerle hikmet ve gaye açısından cevap verilebilir. Niye oruç tutuyoruz, hikmetleri araştırılıp cevap verilebilir. Ama hikmet ve faydalar Allah’ın emri yerine geçemez. Şöyle ki;

Orucun bir hikmeti insanların aç kalıp, yokluk içerisinde yaşayan insanların halinden anlayıp onlara şefkatle yaklaşmalarını sağlamaktır. Şimdi birisi bunu esas tutup “Ben daha fazla aç kalıp daha fazla şefkat hissim kabarsın ve fakirlere daha fazla yardımda bulunayım.” diyebilir. İmsak vakti saat 4.00 olduğu halde, bu adam gece saat 11.00’den oruca niyet edip, fakat akşam vaktine 5 dakika kala orucunu açsa, orucu sahih olur mu? Elbette olmaz. Çünkü orucun açılması için belirli bir zaman var ve bu adam daha fazla aç kaldığı halde, oruç tutmuş olmuyor. Yani oruçtan beklenen hikmet daha fazla yerine gelmiş, fakat Allah’ın izin vermediği bir zamanda açtığı için oruç yerine gelmemektedir.

İşte kardeşim İslam'ın tüm emir ve yasaklarına bu şekilde bakmamız gerekir. Yani Allah böyle emretmiş veya böyle yasakladığı için bunu yapıyoruz. Bunun hikmetleri elbette vardır. Ve bu hikmetler elbette araştırılır. Bu da bir ilim ve ibadettir. Ama hikmetler ve faydalar kesinlikle asıl değil, ayrıntıdır.

Oruç tam gün tutulur; günün sonu da akşam vaktidir. En uygun vakit seher vaktiyle akşam arası olduğu için Allah bu vakitler arasında oruç tutulmasını emretmiştir. Buna daha başka hikmetlerde ilave edilebilir. Ama asıl olan Allahın bu vakitler arası orucu emretmesidir.

Başka güvenilir olmayan yerlerden veya internette bir siteden okuduğunuz şeyler için bir şey diyemem ama muteber kaynaklardan okuduğunuz hadisi şerifler için Allah Resulü böyle emretmiş böyle yapmış var mı ötesini sorgulamaya gerek demeniz size daha çok haz ve daha çok imani yakınlık sağlayacaktır. İman budur zaten.

Kuran-ı Kerim'i kesinlikle ehli sünnet kaynaklardan tefsiri ile okuyun, sadece meal asla okumayın. Böyle deyince de hemen kızıyorlar tefsiri ile olan kaynaklarda meali de yazar merak etmeyin ama aklımıza göre değil Peygamber Efendimizin (s.a.v) ve Sahabesi nasıl anlamış uygulamışsa bize onu verir, öğretir doğru şekilde tefsiri ile okumak. Zaten Aklımız bize Efendimizin (s.a.v) ve Sahabesinden geleni nakil olanı anlamak içindir, yoksa akıl naklin önüne almak için verilmemiştir bize. Nakil olanı da anlamak için Usulü Fıkıh, Kelam İlmi, Mantık, Usulü Hadis, Arapça, Arapça gramer bilgisini ve daha bir çok ilmi iyi bilmek okumuş olmak lazım. Biz bu ilimleri okumamış isek O halde bize bu ilimleri okumuş hıfz etmiş anlattıkları bir çok alimin onayından geçmiş kişileri takip etmek kalıyor. Yani Taabin alimlerini, Tebeüt Taabin alimlerini, İmam Azamları, İmam Şafiileri, İmam Gazalileri, İmam Rabbanileri vb. büyük alimleri takip etmek onların yazdıklarını, onlar nasıl anlamış ise bizde öyle akidemize alıp ve öyle inanmamız gerekiyor. Ama bu ilimlere vakıf olmadan kendi aklımla anlayacağım derse kişi sonu ne yazık ki iyi olmuyor, inkara, boşluğa düşüyor.
 

nur98

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
5 Nisan 2024
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Yaş
22
Biz araştırmanıza veya anlamadan dininizi yaşamanız gerekir diye bir şey demedik asla. Doğru bir bilinçle, imanla yaklaşmak gerektiğini anlatmak istedim size aslında. Anlamını, hikmetini bulamadığınız takdirde ne olacak peki? Bu sefer ben bu hadisi kabul etmiyorum diyecek aklınız veya o hadisi o konuyu anlamsız bulacak aklınız sizi oraya itecek, nitekim de öyle oluyor.

Okuduğum bir yazıda: "Neden iftar vakti ikindi namazı, yatsı namazı vaktinde değil de akşam namazı vaktindedir?" diye bir soruya şu cevabı vermiş hocamız:

Maddi kilitlerin kendilerine münasip anahtarları olduğu gibi, manevi kilit hükmünde bazı sırların da kendilerine münasip ölçülerde anahtarları vardır.

Kilide göre anahtarı kullanmadınız mı kapıyı açmaya muvaffak olamazsınız. Mesela, sizin e-mailinizin bir şifresi vardır. O şifreyi yanlış girdiğiniz takdirde e–posta kutunuza giremezsiniz.

İşte bazı ilahi sırların açılabilmesi için belirli sayıda tesbihin veya salavatın çekilmesi gerekir. Bu sayı kasten çekilmez ise, o ilahi sırra erişilmesi mümkün değildir. Fakat sehven yani unutarak yanlış çekilmiş ise Cenab-ı Hakk'ın rahmeti sizden onu kabul etmektedir. O ayrı meseledir.

Namaz veya ibadetlerin sayı ve miktarına gelince, o tamamıyla Allah’ın iradesine ve isteğine göre belirleniyor. Bunu bizim sorgulama veya itiraz etmeye değil hikmetini anlamaya çalışmamız icap etmektedir. Şöyle ki;

Şeriatın iki çeşit hükümleri vardır:

1. Taabbudi
dediğimiz, yani hikmeti bilinmeyen ve tamamıyla Allah’ın emir ve yasağına bakan kurallardır.

2. Makulu'l-mana dediğimiz ilahi emirler veya yasaklarda yatan hikmetlerin araştırılabileceği kısım.

Sizin sorduğunuz soruya bu taraftan da bakalım. "Niye sabah namazı dört rekât da on veya yirmi rekât değil?.." Cevap, "Allah emrettiği için." Öğle namazı Allah tarafından on rekât olarak tayin edilmiştir. Bunun hikmetini araştırmak sonuçsuz olacaktır. Çünkü Allah öyle emretmiştir. Ve bunun asıl cevabı budur. Ama bazı şeriat kuralları hikmetle izah edilebilir. Ama hikmetler asıl değildir. Asıl olan Allah’ın emri veya yasaklamasıdır.

Mesela, Allah namazı niye emretmiştir?
Buna istediğiniz kadar, hatta ciltlerle hikmet ve gaye açısından cevap verilebilir. Niye oruç tutuyoruz, hikmetleri araştırılıp cevap verilebilir. Ama hikmet ve faydalar Allah’ın emri yerine geçemez. Şöyle ki;

Orucun bir hikmeti insanların aç kalıp, yokluk içerisinde yaşayan insanların halinden anlayıp onlara şefkatle yaklaşmalarını sağlamaktır. Şimdi birisi bunu esas tutup “Ben daha fazla aç kalıp daha fazla şefkat hissim kabarsın ve fakirlere daha fazla yardımda bulunayım.” diyebilir. İmsak vakti saat 4.00 olduğu halde, bu adam gece saat 11.00’den oruca niyet edip, fakat akşam vaktine 5 dakika kala orucunu açsa, orucu sahih olur mu? Elbette olmaz. Çünkü orucun açılması için belirli bir zaman var ve bu adam daha fazla aç kaldığı halde, oruç tutmuş olmuyor. Yani oruçtan beklenen hikmet daha fazla yerine gelmiş, fakat Allah’ın izin vermediği bir zamanda açtığı için oruç yerine gelmemektedir.

İşte kardeşim İslam'ın tüm emir ve yasaklarına bu şekilde bakmamız gerekir. Yani Allah böyle emretmiş veya böyle yasakladığı için bunu yapıyoruz. Bunun hikmetleri elbette vardır. Ve bu hikmetler elbette araştırılır. Bu da bir ilim ve ibadettir. Ama hikmetler ve faydalar kesinlikle asıl değil, ayrıntıdır.

Oruç tam gün tutulur; günün sonu da akşam vaktidir. En uygun vakit seher vaktiyle akşam arası olduğu için Allah bu vakitler arasında oruç tutulmasını emretmiştir. Buna daha başka hikmetlerde ilave edilebilir. Ama asıl olan Allahın bu vakitler arası orucu emretmesidir.

Başka güvenilir olmayan yerlerden veya internette bir siteden okuduğunuz şeyler için bir şey diyemem ama muteber kaynaklardan okuduğunuz hadisi şerifler için Allah Resulü böyle emretmiş böyle yapmış var mı ötesini sorgulamaya gerek demeniz size daha çok haz ve daha çok imani yakınlık sağlayacaktır. İman budur zaten.

Kuran-ı Kerim'i kesinlikle ehli sünnet kaynaklardan tefsiri ile okuyun, sadece meal asla okumayın. Böyle deyince de hemen kızıyorlar tefsiri ile olan kaynaklarda meali de yazar merak etmeyin ama aklımıza göre değil Peygamber Efendimizin (s.a.v) ve Sahabesi nasıl anlamış uygulamışsa bize onu verir, öğretir doğru şekilde tefsiri ile okumak. Zaten Aklımız bize Efendimizin (s.a.v) ve Sahabesinden geleni nakil olanı anlamak içindir, yoksa akıl naklin önüne almak için verilmemiştir bize. Nakil olanı da anlamak için Usulü Fıkıh, Kelam İlmi, Mantık, Usulü Hadis, Arapça, Arapça gramer bilgisini ve daha bir çok ilmi iyi bilmek okumuş olmak lazım. Biz bu ilimleri okumamış isek O halde bize bu ilimleri okumuş hıfz etmiş anlattıkları bir çok alimin onayından geçmiş kişileri takip etmek kalıyor. Yani Taabin alimlerini, Tebeüt Taabin alimlerini, İmam Azamları, İmam Şafiileri, İmam Gazalileri, İmam Rabbanileri vb. büyük alimleri takip etmek onların yazdıklarını, onlar nasıl anlamış ise bizde öyle akidemize alıp ve öyle inanmamız gerekiyor. Ama bu ilimlere vakıf olmadan kendi aklımla anlayacağım derse kişi sonu ne yazık ki iyi olmuyor, inkara, boşluğa düşüyor.
Haşa namaz niye kılınır diye sorgulamadım çok şükür örnek çok güzel ama ben kuranda yazana zaten inanıyorum sadece kim demiş bunu okuduğumuzda cebimize para girer dünyevi kelimeler geçmiyor. Bir alim hoca çıkıp bunu böyle okursanız böyle olur dedi diye boyun eğmek mi gerekir. efendimizin vefatından çok sonra yazıldığı söylenen bir kitapta efendimiz ile ilgili bilgiler ne kadar doğru olabilir bunun yorumunu yapmak vaaz vermek bir insana mı düşer yazanı olduğu gibi söylemek yerine kendi aklı ile yorum yapmasına müsaade edip birçok insanı İslam'dan uzaklaştırdık zaten

Saydığınız isimler de insan değil mi onlar ilim sahibi alimler onların bizden farklı oluşları elinden yoktan badem çıkarabilmeleri mi geleceği yorumlamaları mı sözde rüyalarında bizden farklı şeyler görmeleri mi elini sürünce ağrıyı geçirebilmeleri mi dedesinin dedesinden duyduğu sözlerle insanlara efendimizi anlatmaları doğru mu yani böyle sebepler sayesinde mi inanmamız bekleniyor

Siz benden de iyi bilirsiniz ki Allah şunları söylemiştir ''Yine o gün her ümmetin içinden kendileri hakkında birer tanık çıkaracağız; seni de bu kimseler hakkında tanık yapacağız. Bu kitabı sana her konuda açıklama getiren bir rehber, bir hidayet ve rahmet kaynağı, Allah’a gönülden bağlananlar için bir müjde olarak indirdik.''
De ki: “Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum.” Fakat (vicdanı) sağır olanlar, uyarılsalar da bu çağrıyı duymazlar.
yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve gökyüzünde iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi sizin gibi topluluklardır. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp rablerinin huzuruna getirileceklerdir.
Size ne oluyor? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?
Yoksa elinizde okuduğunuz bir kitap var da orada istediğinizin sizin olacağı mı yazılı?
Rabbin asla unutkan değildir

İslam'a inanmayı seçecek kadar aklı olan biri hadisler olmadan sadece Allah'ın gönderdiği kitaba iman edemez mi eksik mi kalır.

Alimlerin pesine takılmadan tek başına yalnızca Allaha inanmak kimi ne için eksik bırakır sadece Yalnızca Allaha iman edip gönderdiği kitaba hayatımızı entegre ettik diye niye sonumuz kötü oluyor da inkara düşüyoruz
 

Intruder

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Haziran 2023
Mesajlar
120
Tepkime puanı
23
Aklım ile cevap aradığım mantığını çözmek niye amme ve vakıa yı para için okuyalım bir sürü ticaret ve bolluk bereket ayetleri varken araştırıp öğrenmek istiyorum Haşa Allahın hikmetini sorgulamıyorum bu ayetler niye para için okunur sebebini arıyorum ve inanıyorum ki bulurum
Tüm sorularınızın cevabı bu hadistedir..

"Bildikleri ile amel edene, bilmedikleri öğretilir." Hadisi Şerif

Eğer size bilmedikleriniz öğretilmiyorsa, ya bildiklerinizle amel etmiyorsunuzdur ya da onu anlayacak akıl seviyesine daha gelmemişsinizdir.

Yeni doğmuş bir bebeğin, katık yemek yiyememesi onu çiğneyecek dişlerinin daha çıkmamış olmasından ve o yiyecekleri hazmedemeyecek olmasından dolayıdır. O bebek ne zaman büyür ve dişleri ekmeği kesebilecek seviyeye ulaşırsa işte ona yiyebilmesi için ekmek verilir. Burada ekmeğin verilip verilmemesi, çocuğun durumuna göredir.

Peki zamanı gelmeden öğrendiğiniz bilgiler sizde nasıl bir etki yapar ? O şey sizin felaketinize yol açar. Buna bir örnek verelim.

Okula yeni başlamış bir öğrencinin ortaokul veya lise bilgisini bir şekilde öğrendiğini varsayın. O öğrenci bu bildikleriyle ya akranlarına karşı "Siz daha ilkokul bilgisini bilmiyorken, ben ortaokul ve lise bilgisini biliyorum" şeklinde övünür ya da ilkokul derslerine gereği gibi önem vermemeye başlar. Çünkü o artık daha üst bir bilgiye sahiptir ve ilkokul onun gözünden düşer. Böylece ilkokul derslerinde geri kalır.

İşte zamanı gelmeden öğrenilen her şey böyledir. Hatta alın teri ile kazanmadan elde ettiğiniz para bile böyledir. O parayı zorluklarla kazanmadığınız için, çok çabuk elinizden çıkartır ve onu çarçur edersiniz.

Bunun hakkında ingilizlerin çok güzel bir sözü vardır..

"Easy come, easy go !" (Kolay gelen, kolay gider)

Kolay elde ettiğiniz bilgiler de, sizde kolayca unutulacaktır. Size sorduğunuz sorunun cevabını verirdim.. Ama kolay elde ettiğiniz şeyler sizde istenilen etkiyi bırakmayacaktır.

Kuran ilimleri, ilimlerin en üstünüdür.. Bu ilimlerden bir ilme sahip olmanız o şeyi hak etmenize bağlıdır. Birinin size (siz daha o şeyleri almaya hazır değilken) ondan bir şey öğretmesi, onu çok çabuk heder etmenize yol açar.

Bir de ilmin en önemli kuralı sabırdır.. Sabretmediğiniz sürece hiç bir ilmi öğrenemezsiniz.. Belki o şeyi öğrenebilmeniz için on yıllarca beklemeniz gerekebilir.. 30 sene önce sorduğum bir sorunun cevabına bile yeni yeni ulaşıyorum.. Peki siz ne kadar süredir bir sorunun cevabını beklediniz ?
 

nur98

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
5 Nisan 2024
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Yaş
22
Ya bu kadar felsefe edebiyat yapacağınıza nedenini yazsanız çok daha hoş olabilirdi 30 sene sonra öğrenmişsin abi ne yapayım ben bu bilgiyi sen o kadar beklediysen ben bekleyemem o kadar da merak etmemişsin o zaman ne diyeyim

Mantığını anlamadan bir bilginin peşinden gidiyorsunuz neye inandığınızı bile bilmeden bir de başkalarına öneriyorsunuz o kadar paragraf yazacağına cevabını verseydin gizem yaratmadan ben de emin olurdum ha bak biliyormuş veya saçma gelirdi ama en azından anlayabilirdim saygı duyardım bir de aklım ile alay ediyor hadsiz
 

Intruder

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Haziran 2023
Mesajlar
120
Tepkime puanı
23
Ya bu kadar felsefe edebiyat yapacağınıza nedenini yazsanız çok daha hoş olabilirdi 30 sene sonra öğrenmişsin abi ne yapayım
Edeple gelen lütufla gider şeklinde güzel bir söz vardır..

Sanırım anlama özürlüsünüz de. 30 sene önce sorduğum bir soru dedim sizin sorduğunuz soruyu kendime hiç sormadım ki.. Çünkü hadislerde geçen hiç bir şeyi sorgulamadım.. Belki de bu yüzden biliyorum onun cevabını..

Sen de cahil kalmışsan ben de ona ne yapayım.. (Böyle üsluba böyle cevap gerek.)

Mantığını anlamadan bir bilginin peşinden gidiyorsunuz neye inandığınızı bile bilmeden bir de başkalarına öneriyorsunuz o kadar paragraf yazacağına cevabını verseydin gizem yaratmadan ben de emin olurdum ha bak biliyormuş veya saçma gelirdi ama en azından anlayabilirdim saygı duyardım bir de aklım ile alay ediyor
Her bilgi herkese verilmez.. Hele ki sizin gibilere..

İlmi, ehli olmayana öğretmek, onu kaybetmek demektir. [İbni Ebi Şeybe]

İlmi layık olmayana öğreten, domuzun boynuna cevher takana benzer. [İ. Mace]

Aklın almayacağı şeyi söylemek, fitne olur. [İbni Asakir]

Vâkı'a süresinin anlamını okuduğunuz halde "bunu okuyan neden zengin olur" gibi bir soru soran kişiye o sorduğu sorunun cevabı verilmez. Cevabı göz önünde olduğu halde göremiyorsa, siz ona işte orada demeniz bir şey ifade etmez.

Gözümüz sadece görme organıdır. Gördüklerimizi yorumlayan akıldır. Yani size ne dersem deyim sizde onu yorumlayacak akıl yoksa bu dediklerimi yine anlamayacaksınız.

Göz önünde olandan daha gizli ne olabilir ki ? Göz önündedir ama gizli bir şekildedir.
 

nur98

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
5 Nisan 2024
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Yaş
22
Allahım bak yine ya

yapma ya gözümüz gerçekten görme organı mıdır yazar mı olmaya hevesleniyorsunuz anlamıyorum ki kitap mı yazıyorsun buraya ya

Hadislere tam anlamıyla iman etmeyen biriyim. Bana hadis ile bir şey anlatamazsın

Haşa ateiste kuranın ayetlerini okuyup iman etmesini istemek gibi bir şey
 

Intruder

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Haziran 2023
Mesajlar
120
Tepkime puanı
23
Hadislere tam anlamıyla iman etmeyen biriyim. Bana hadis ile bir şey anlatamazsın
Teşekkür ederim kendinizi tanıttığınız için..

yapma ya gözümüz gerçekten görme organı mıdır
Basit düşünebilmenin ne kadar büyük bir şey olduğunu bir kez daha anladım.. Akıllı insanlar diğer herkese göre çok daha karmaşık düşünebilen kimseler değildir, aksine ne kadar basit düşünebiliyorsanız o kadar akıllısınızdır..

Sırlar, herkesin görebileceği kadar göz önündedir. Ama üstte dediğim gibi, görmek ile o gördüğünü anlamak farklı şeylerdir. Eğer siz onun ne ifade ettiğini bilmiyorsanız onu görmeniz hiç bir şey ifade etmez.

Sır manadadır, mana kelimelerden oluşur, kelimeler harflerden oluşur, harfler ise kalbimizden dilimize dökülür.

Her şey kalbimizdeki niyet ile başlar.. Niyetimiz dilimize harfler şeklinde dökülür. Dilimize dökülen harfler, kelimeleri oluşturur. Kelimeler cümleyi oluşturur. Cümle ise manayı oluşturur. İşte sır bu manadadır..

Sizin yerinizde olsaydım, Vâkı'a süresinin nasıl zenginleştirdiğini anlamak ile uğraşmazdım.. Yasin süresi her ne niyetle okunursa kişi o niyetine ulaşır.. Zira;

"Yasin-i Şerif okuyunuz. Onda on bereket vardır. Aç okursa, doyar. Susayan okursa, suya kavuşur. Hasta okursa şifa bulur. Korkan okursa, emin olur. Mahzun okursa, feraha kavuşur. Çıplak okursa, giyinir. Ölü üzerine okunursa, azabı hafifler. Bekar okursa, evlenir. Kayıp bulunur. Misafir okursa, yardım görür." buyrulmuştur.

Yasin süresinin manasında bunlarla alakalı bir şey mi geçiyor da bu böyledir diye soracak olursanız, yine üstteki hatayı yapmış olursunuz..

Yasin süresinin içerisinde öyle bir ayet var ki o ayete geldiğinizde uyanık olursanız, yani niyetinizini mana ile birleştirirseniz işte o ayetin sırrı ile istediğiniz şey olur. Dediğim şeyi anlamış olsanız bile, yine bu denilen şeyden istenildiği şekilde yararlanabileceğiniz anlamına gelmez.

İtikadı bozuk olan birinin ayet veya süre okuması, aynen kirli ve paslı bir borunun içerisinden akan temiz suya benzer.. Su her ne kadar temizse de suyun geçtiği yer temiz değildir ve böylece o su insanı hasta eder.

"Kur’ân-ı kerim okuyan çok kimse vardır ki, Kur’ân-ı kerim, onlara lanet eder" Hadisi Şerif

Haa bu arada asıl gören, göz değil ruhumuzdur.. Ruhumuz, gözümüz aracılığı ile görür. Yani gerçekte gören ruhumuzdur, gözümüz değildir.. Göz sadece görmeye yardımcı olan bir organdır.. Şimdi yine yapma ya diyecek olursan bu dediğim şeyin ötesindeki bilgi de var ama söylemeye lüzum yok.. Çünkü ne de olsa biliyorsunuz (!)..
 

nur98

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
5 Nisan 2024
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Yaş
22
Yok asla bilmiyorum gerçekten burada da bir şeyler öğrenmeye ihtiyacım olduğu için geldim

Bunu yazmışsınız da devamı da güzel gerçekten
"Yasin-i Şerif okuyunuz. Onda on bereket vardır. Aç okursa, doyar. Susayan okursa, suya kavuşur. Hasta okursa şifa bulur. Korkan okursa, emin olur. Mahzun okursa, feraha kavuşur. Çıplak okursa, giyinir. Ölü üzerine okunursa, azabı hafifler. Bekar okursa, evlenir. Kayıp bulunur. Misafir okursa, yardım görür." buyrulmuştur.
Aklımdaki sorunun yarısından fazlasını karşılıyor hadisi şerif sanırım çok güzel ama özel olarak okunmasının sebebini hala anlayamadım iyi ya da kötü benden çok daha fazla bilgi sahibi buradakilerin çoğu ama ben de aklımdaki konuları oturtturmam gerek

Bilmiyorum siz nasıl görüyorsunuz ama normal bir insanın yazdığı tüm kitapları(hadis gibi şeyler) toplasan Allah'ın 1 ayetine denk değildir benim gözümde
Gerçekten sizin gözünüzden 1 dk kendimi görmek isterdim dinsiz gibi mi görüyorsunuz bu sebepten. Yani öyle davranıyorsunuz da
 

Intruder

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Haziran 2023
Mesajlar
120
Tepkime puanı
23
Gerçekten sizin gözünüzden 1 dk kendimi görmek isterdim dinsiz gibi mi görüyorsunuz bu sebepten. Yani öyle davranıyorsunuz da
Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimizin s.a.v kalbine (gönlüne) harfsiz ve kelimesiz olarak bir anda indirilmiştir. Kuran'ın harf ve kelimelerden ibaret olan haline Furkan denilir. Kuran'ın kendisinden çıktığı yere ise Ümmü'l Kuran (Kuran'ın Anası) denilir. Yani Ümmü'l Kuran Peygamber Efendimizin s.a.v kalbidir.

Siz Allah'ın Peygamber Efendimizin gönlüne vahyettiği Kuran'a saygı gösteriyor ama yine Peygamber Efendimizin kalbinden südur eden sözlerine itimat göstermiyorsanız büyük bir yanılgı içerisindesiniz.

O ancak kendisine vahyolunanı söyler. Necm 4

Allah'a Peygambersiz ulaşabileceğini düşünenler büyük bir sapkınlık içerisindedirler. Bu aleme gelişimiz O'nun varlığı sebebiyledir. Kuran, bizzat Peygamber Efendimizin kendisidir. Yani Kuran'ın harf ve kelimeleri onun şekli ise, Kuran'ın manası yani ruhu Peygamber Efendimizdir. Ruhsuz bir beden ne ise, Peygamber Efendimizsiz Kuran ise öyledir.

Bir kimse beni sevse, ama Resülümü sevmese onu cehennemime koyarım. Bir kimse beni sevmese ama Resülümü sevse onu da cennetime koyarım Hadisi Kutsi

Bu hadisi kutsi aslında her şeyi o kadar net özetliyor ki.. Peygamber Efendimiz kendisine tabi olmayıp Bana kuran yeter şeklinde konuşanlar için Ümmetimin Yahudileri ifadesini kullanmıştır. 14 asır önceden Kıyamete yakın Ümmetimin Yahudileri gelecek şeklinde bu günleri bize haber vermiştir.

Bu söz çok üst düzey bir bilgi içermektedir. Bu inceliği bilmediğiniz için bu sözü normal bir şey gibi algılıyor olabilirsiniz.

Hz. Musa a.s'a indirilen Tevrat, Tenzih üzerine indirilmiştir.

Hz. İsa a.s'a indirilen İncil ise Teşbih üzerine indirilmiştir.

Hz. Peygambere indirilen Kuran ise hem Tenzih hem de Teşbih üzerine indirilmiştir.

Bir başka deyişle; Allah'ı tenzih üzere bilenlere Yahudi, teşbih üzere bilenlere Nasrani (Hristiyan), hem tenzih hem de teşbih üzere bilenlere ise Muhammedî denilir. Ümmetimin Yahudileri ifadesiyle o kişilerin Allah'ı sadece tenzih üzere bileceklerini, teşbihten yana eksik olacaklarını ifade etmek için söylenmiştir.

Nasıl ki Yahudiler, birçok peygamberi öldürüp şehit ettilerse, bu ümmetin yahudileri de tüm peygamberlerin imamı olan Hz. Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellemi kalplerinde öldürmüşlerdir. Onlara göre Peygamber postacıdan başka bir şey değildir. Görevini yapmış ve gitmiştir.. Heyhat ! Ne kadar da az biliyorlar.
 

Intruder

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Haziran 2023
Mesajlar
120
Tepkime puanı
23
Size bazı şeyleri anlatma gayretindeydim ama başka konudaki yorumunuzu görünce boşuna uğraş verdiğimi anladım.. Herkes dilediği şekilde inanmaya devam etsin.. Artık hiç bir iletinize cevap vermeyeceğim.. Herkes kendi yolunda gidedursun.. Yolun sonunda gittiğiniz yolun nereye çıktığını çok iyi görecek ve bileceksiniz..

"Cahillerin yanında kitap gibi sessiz ol." Mevlana Hz.leri
 
Üst Alt