Anne, babalar… Kardeş kıskançlığının sebebi sizsiniz?

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Resim.asp


Çocuk terbiyesinde izlenilen yanlış metotlar gayet doğal ve insani duygu olan kıskançlık hissini doguruyor..
Anne baba olarak çocuklarınızın iç dünyalarını ve çocukların aile içindeki konumlarını dikkate almayarak yaptığınız davranışlar sonucu kardeş kıskançlığını tetiklediğinizin farkında mısınız?
Eğer böyle davranıyorsunuz bilin ki kardeş kıskançlığının en temel nedeni sizsiniz!

Nedir Peki kardeşi kardeşe düşüren, anne babayı çaresiz bırakan kardeş kıskançlığının aslı? Kardeş kardeşi neden kıskanır? Kıskançlık çocuğun karakteri midir, sonradan mı gelişir?

Birçok anne-baba, çocuklarının kıskançlığını tarif ederken, “Taa çocukluğundan beri böyle. Kardeşi ile bir türlü anlaşamaz...
Kıskançlık onun damarlarında var” derken acaba ne kadar doğru söylemektedir?
Gerçekten kıskançlık duygusu, kişinin genleri vasıtası ile nesilden nesle mi aktarılmaktadır?

kıskançlık insanın yaradılışında hazır bulunan bir mayadır...
her insanı yaratırken, bu insanın hayatını devam ettirebilmesi için, duygu dünyasının hamuruna, “kıskançlık” mayasını da yerleştirmiştir.

Nasıl ki, “öfke” duygusu yaradılış gereği her insanda vardır ki..
o insan kendisine zarar verebileceklere karşı kendini koruyabilsin...
Tıpkı bunun gibi, kıskançlık duygusu da her insanda yaratılış itibari ile vardır ki, insan kendi elinde olan değerlere sahip çıkabilsin…

Tahrip edilen duygular kıskançlığı başlatır

Madem insanın mayasında kıskançlık duygusu vardır, o halde neden bazı insanlar, cinnet noktasında kıskançlık krizlerine kapılır da, bazılarının kıskanması gerekli olan şeylere el uzatılması umurunda bile olmaz?

Bu soruya pedagojik açıdan vereceğimiz ana cevap; “Çocuk terbiyesinde izlenilen yanlış metotlardır” diyebiliriz...
Yanlış yöntem, bir insanın sahip olabileceği en masum duygu olan kıskançlık duygusunu ya aşırı derecede tetiklemekte.. ya da tamamen öldürülmesine neden olabilmektedir.

Birçok anne-baba, çocuklarının kıskançlıklarını onların karakterinin bir parçası olarak görseler de..
o parçayı, karakter haline getiren asıl etken, çocuğun duygu dünyasının tahrip ediliyor olmasından kaynaklanmaktadır.

Çocuklara eşit davranmak, kıskançlığı körükler

günümüzde kardeşler arasında oluşan kıskançlığın ana nedenlerinden birinin..
anne-babaların çocuklarına karşı eşit davranma heyecanından kaynaklandığını görmekteyiz.

Zira, hiçbir çocuk bir diğeri ile eşit değildir...
Gerek karakter yapısı itibariyle gerek önce veya sonra doğuşu itibariyle her bir kardeş bir diğer kardeşten farklıdır...
Bu farklılıkları gözetmeden bir anne-baba şefkati ile çocukları eşitlemeye çalışmak, eşitlik çizgisinin ilerisinde bulunan çocuğu ezmek anlamına da gelmektir.

Düşünün lütfen; yaşları birbirine yakın iki çocuğunuz var...
İkisinin de aynı kabahati işlediklerini farzedin. Eğer bu çocuklarınıza ceza vermeniz gerekiyorsa bir çocuğunuza farklı, diğerine farklı mı ceza vermeyi tercih edersiniz, yoksa ikisinin de suçu aynı olduğu için ikisine de aynı cezayı mı verirsiniz?

Birçok anne-babaya yönelttiğim bu soruya, “Aynı suçu işlemişlerse ikisine de aynı cezayı veririm” cevabını alıyorum çoğu defa...
Hâlbuki aynı suçu işlemiş iki kardeşe aynı cezayı vermek, görünüşte “eşit”lik ilkesine dayansa da, çocuk terbiyesinde böylesi bir eşitlik “adaletsizliği” doğurur.
Yine aynı örneği devam ettirirsek; aynı kabahati işleyen bu iki çocuğunuzdan birisi çok duygusal, diğeri ise vurdumduymaz olsun.

Siz duygusal olan çocuğunuza -belki- “öte git” deseniz, kalbi kırılabilir ve bir hafta sizin yüzünüze bakamayabilir. Vurdumduymaz olan çocuğunuza, “öte git” deseniz umurunda bile olmayabilir ve hatta ertesi gün aynı kabahati fazlası ile işleyebilecek cesareti kendinde bulabilir.

Bu durumda, siz her ne kadar kendinizi çocuklarınıza karşı eşit davranıyor sansanız da, çocuklarınızın iç dünyasında uyandırdığınız duygular itibari ile bu eşitlik adaletsizliği barındırmaktadır.

Adaletsizlik, kıskançlık doğurur

Anne babalar çocukları ile kurdukları iletişimde eşitlik ilkesine sadık kalayım diye uğraşırlarken, bir yandan da çocuklarının duygu dünyasının röntgenini çekmeyi ihmal etmemelidirler.

Örneğin, anne baba olarak çarşıya çıktığınız bir gün çocuklarınıza hediye almayı planladınız ve aynı yaştaki iki erkek çocuğunuza, -birbirleri ile kavga etmesin diye- aynı hediyeyi aldınız. ..
Acaba doğru yaptınız mı? Çocuklarınızdan birisi, sosyal yönlü oyuncaklar seviyor, bir diğeri matematiksel oyunlar seviyorsa, aldığınız aynı oyuncak her iki çocuğunuzda da aynı sevinci uyandırdı mı? Yoksa kardeşlerden biri çok sevindi de diğeri kenara geçti mahzun mahzun bakıyor mu?

Ve hatta, kenarda üzgün bekleyen çocuğunuz, “Zaten en güzel oyuncağı hep kardeşime alıyorsunuz” diye içindeki duyguları size aktardığında,..
“Ama ikinize de aynı oyuncağı aldım” diye mi karşılık veriyorsunuz? Halbuki bu durumda çocuğun anlatmak istediği şeyin, “Hep kardeşimin sevineceği oyuncakları tercih ediyorsunuz, aynı oyuncağı bana alsanız da ben bu oyuncaktan hoşlanmıyorum ki” manasına gelebileceğini de düşünmek gerekmez mi?

İşte çocuklar ile anne-baba arasında daha çocukluk yıllarında başlayan bu “adaletsizlik”, çocuğun doğuştan var olan kıskançlık duygularının alev almasını sağlar.

Adaletsizlik güvensizliği, güvensizlik kıskançlığı tetikler

Hâlbuki çocuk terbiyesinin en can alıcı noktası adalet duygusudur. Eğer çocuk o ya da bu sebeple kendisine haksızlık yapıldığı, anne babasının kendisine âdil davranmadığı hissine kapılırsa, bunun sonucu, güven bunalımıdır. ..

Statü kaybı ve kıskançlık

Çocuklara yönelik âdil olmayan davranışlar, çocuklar arasındaki statü kaybına da neden olmaktadır. Statü kaybı ise, kıskançlığı körükleyen en önemli sebeplerden biridir.
Örneğin, çocuklardan biri bir diğerine göre büyük ise, bu büyük olma statüsüne dikkat edilmeden her bir çocuğa eşit davranacağım mantığı, büyük çocuğun statü kaybına yol açacağı için kıskançlık duygusunu harekete geçirebilir.

Veya eve yeni gelen en küçük kardeşe olan aşırı ilgi ve alaka, büyük kardeşi rahatsız edebilir...
Kendisi daha önceden evin tek hâkimi iken birden bu hâkimiyetin kaybolduğu hissine kapılabilir. Sevgiyi tek başına kazanıyorken, anne babasının tek sahibi kendisi iken, elinde tuttuğu bu statüyü birden kaybetmek, çocuğu paniklettirebilir.

Anne babalar, çocuklarının iç dünyalarını tanıyarak ve çocukların aile içindeki konumlarını dikkate alarak onlarla iletişime geçmelidirler. ..
Çocuk ile anne-baba arasında yürütülen ilişki, eşitlik temeline göre değil, adalet anlayışına göre şekillenmelidir...
Çocuk aile içinde her zaman güven ve huzur içinde hissetmeli, duygularının kırıldığı hissine kapılmamalıdır.

Unutmayın ki, kardeş kardeşin kumasıdır… Oturuşunuz, duruşunuz konuşmanız, en ufak kaş-göz işaretiniz çocuklarınız tarafından yanlış anlaşılabilir ve o evin atmosferini birden bire aleyhinize çevirebilir…
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Selamun Aleykum..
Bu konu bana cook onemli oldugu icin eklemeye karar verdim..
Bildiginiz Gibi Cocuk ..Ruh ve egitimi konusunda uzmanim..
ayni zamanda Bir anneyim..ve ayni zaman da iki farkli evladim var...
evladliklarim var ve koruyucu Anneyim..
Onca farkli statute de olan bir Anne olarak bazen kendi cocuklarimi bile kaybetme korkusunu yasadim..
Bunu Rah. anneme anlatigimda bana sadece bir nasihat vermisti..
Onu Sizler ile paylasmak istedim..
Dedigi tek su idi'"Yusuf as. KISSASI unutma hep aklinda tut demisti...
her cocuk kendi ozunde farkli ve farkli konumda oldugunu unutma!!diye cokca nasihat ederdi..
Ben de Nasihatini hep tuttum..
Bugun Hamd olsun ayni anda butun Cocuklarim Kardes gibi birbirini sever..sayar..ve birbirine hep dua ederler..Kiskanclik yok Elhamdullilah..
ama bu ortamin olusmasi icin cook dualar ettim.. Rabbimin Yardimini istedim ve her hal davranis ve sozlerime dikkat ettim..
Merhamet ve Sefkati cocuklarima kucuk yastan ogrettim..
cunku kiskancligi anca Sevgi ile yenebileceklerini ogrendim..

ADALETIN OLDUGU YERDE KISKANCLIGIN BARINAMIYACAGINI TECRUBELERIM ILE YASADIM VE GORDUM...

 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Çok az dostum olduğunu, buna karşılık dünyanın her yerinden arkadaşım olduğunu;

Değer vermenin her zaman karşılıklı olmadığını;

Kişisel zaaflarımızın arkadaşlıklarımızı yenebileceğini;

Yalnızlığın, insanın kendi seçimi olabileceğini, bu yüzden bunu seçmiş insanlara önyargılı yaklaşmamak gerektiğini;

Sosyalleşmenin, hayatına yeni insanlar kabul etmenin yorucu olduğunu ve her yeni insan kabul edişte bir olası kaybedişi baştan kabullenmek gerektiğini;

Yaş ilerledikce sosyalleşme enerjisinin azalabileceğini;

Bir dili ne kadar iyi konuşursan konuş, ilişkilerde kültürel geçmişimizin ve ifade kültürümüzün çok önemli yer kapladığını;

Insanları yetiştiği kültüre göre değerlendirmek gerektiğini, yetiştirilmedikleri gibi davranmadıkları icin onları suçlamamak gerektigini;

Aşk, sevgi, özlem, alışkanlıklara düşkünlük, kıskançlık vb. insani duygunun dil kültür tanımadığını, sadece şekil değiştirdiğini;

Gerçekten Doğu ve Batı kültürü diye iki ayrı şey olduğunu;

Dünyanın hangi güzel yerinde olursan ol, hangi güzel insanlarıyla birlikte olursan ol..
eğer kendini ait hissettiğin yerde değilsen, her zaman biraz "yalnız" olduğunu;

Aslında, kendini ait hissettiğin yerde de nihayetinde kendinle başbaşa olduğunu..
cünkü en cok zamani kendinle geçirdiğini ve yaşadıklarını yaşayan tek diğer kişinin yine sen olduğunu;

İnsanın sevilmeye muhtaç olduğunu, sevildiği sürece var olabileceğini...

Orda bir yerlerde ailenin seni beklediğini ve seni her şeye rağmen, ne yaparsan yap sevmeye devam edeceklerini bilmenin paha biçilemez olduğunu..OGRENDIM...

 
Üst Alt