ALLAH C.C'nün ZATİ SIFATLARI

omer_ömer

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Mart 2024
Mesajlar
100
Tepkime puanı
5
Hz. Allah, ''yoktan var eden, ol deyip oldurandır'' ifadesini sıkça kullanıyoruz.

Bütünü ile, güç, kuvvet, kudret, ilim ve irade Hz. Allah 'ın zatına mahsustur. Bir şeyin olmasını dileyen, murat eden O 'dur. Bir şeyin olmasını, tertip, taktir ve tanzim eden, yine O 'dur. Her bir zerrenin, her bir hadisenin zuhuru, O 'nun izni iledir.

Hz. Allah 'ın ilmi ve iradesi her bir zerreyi kuşatmıştır..

Başkaca bir ilmin, iradenin, başkaca bir güç ve kudretin varlığını düşünmek, Hz. Allah 'a noksan sıfat isnat etmektir, şirktir, bu yönlü düşünen kişinin helakine sebebiyet verir.

Hz. Allah buyuruyor ki, ''Ben kulumu zikretmez isem, kulum beni zikredemez''!..

Bu ifadeyi genel manada ele aldığımızda ortaya çıkan sonuç şu; Hakka olan sevgisi, imanı, ibadeti, yaptığı veya yapmadığı her bir hal ve hareketleri, Hz. Allah 'ın taktir ettiği gibi, taktir ettiği kadar, taktir ettiği zaman, taktir ettiği ölçüde gerçekleşir. Sevgi yukarıdan aşağıya doğrudur, aşağıdan yukarı sevgi olmaz..

Maddede ve manada gerçekleşen, zuhur eden her şey, insanlık için murat edilendir, dışında hiç bir zuhurat gerçekleşemez. Bu ifadelerle şuna dikkati çekmek istiyorum;

Kul zanneder ki, benim gücüm her şeye yeter, her şeyin kararını veren benim, dünyanın altını üstüne getiririm.

Madem öyle düşünelim, biraz tefekkür edelim..! Bütünü ile maddede ve manada zuhur eden her bir şey Hz. Allah 'ın dilemesi ve taktiri ile oluyorsa, insana, insanlığa düşen nedir.? İnsan işin neresinde ve hangi boyutundadır.?

İşin en enteresan yanı burası. İnsan yalnızca dileyendir, isteyendir, talep edendir. Hz. Allah şöyle buyuruyor;

Sen, sevdiğini hidayete erdiremezsin, fakat Allah, dilediğini doğru yola iletir. O, yola gelecek olanları daha iyi bilir.
(Kasas suresi 56)

Hadisi şerifte ise, ''Ben kulumun zannı üzereyim''..! buyrulmakta..

Demek oluyor ki, maddede ve manada zuhur eden her şey, Allah 'ın dilemesi iledir. Allah dilemedikçe, kulları dileyemez.

İş yerlerinde gördüğümüz, ''Bu gün Allah için ne yaptın''.? sorusu, aslında Allah için hiç bir şey yapmaya muktedir olmadığımız, olamayacağımız anlamındadır.

Madem ki her şey, maddede ve manada zuhurat tamamı ile O 'nun dilemesi ile oluyorsa, Allah için yapabileceğimiz tek şey, şayet becerebilirsek, O 'na layık bir kul olabilmeyi dilemek, onun rızasına talip olmak, O 'nun emir ve yasaklarına riayet etmekle elde edilebilir.

''Talebena, vecedena''.! Kul talep edecek, Hz. Allah lütfedecek, verecek..

Cennet sevdası ile, cehennem korkusu ile yapılan bir çok şey makbul değildir. Makbul olan, Hz. Allah'ın rızasını kazanmaya çalışmaktır. Hz. Allah 'ın rızası, içerisinde her şeyi barındırmakta. Rızaya talip olmak kulun kurtuluşuna vesiledir..
 

omer_ömer

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Mart 2024
Mesajlar
100
Tepkime puanı
5
Hz. Allah 'ın subuti sıfatlarından, ''İlim, irade ve kudret''.!

Hz. Allah 'ın madde ve mana alemini ne kadar kuşattığını anlamamız için, Allah Kelamı olan Hz. Kuran 'a, Allah 'ın subuti ve fiili sıfatlarına yakından bakmamız gerekir.

Gerçek manasını tam olarak idrakten, yaratılmışlar olarak uzak olsak da, fiili ve subuti sıfatlarını müşahede edebiliyor olmayı, Hz. Allah kullarının Zatını bilmesi olarak kabul etmiştir. Bu da rahmeti ve merhametinin, lütuf ve ihsanının, Zatı 'nın ne kadar yüce olduğuna işaret eder.

Hz. Allah bazı ayetlerinde bütünü ile yaratılmışlar üzerindeki tek tasarrufatın kendisine ait olduğunu, tamamı ile tertip, taktir, tanzim edenin Zatı olduğunu, yaratılmışlara verilenin sadece cüz'i bir güç ve irade olduğunu bizlere bildirmekte.

Verilmiş olan bu cüz'i güç ve irade ise, kulun, kulluk yapabileceği ölçüdür. Bu ise dünya hayatını idame ettirebilmek olarak ifade edilir. İyi ve kötüyü, doğru ve yanlışı ayırt edebilme, buna bağlı olarak dilek, talep ve zanları bu ölçüde kullanabilme yetisidir. Hiç bir kula başkaca bir güç, kuvvet ve irade verilmemiştir.

Ayetlerden birkaçında şöyle buyrulmakta ;

De ki: “Ben kendime, Allah’ın dilediğinden başka ne bir fayda, ne de bir zarar verme gücüne sahip değilim. Eğer gaybı bilseydim, elbette çok hayır elde ederdim. Bana kötülük dokunmamıştır. Ben sadece inanan bir kavim için, bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim. (Araf 188)

De ki: “Ben kendime bile Allah’ın dilediğinden başka ne bir zarar ne de bir menfaat verme gücüne sahip değilim.” Her ümmetin takdir edilmiş bir eceli vardır. Ecelleri geldiği zaman ne bir saat geri kalırlar ne de ileri giderler. (Yunus 49)

''Alemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz''. (Tekvîr 29)

''Sen, sevdiğini doğru yola iletemezsin, fakat Allah, dilediğini doğru yola iletir''. O, yola gelecek olanları daha iyi bilir.
(Kasas 56)

Hadisi şeriflerde ise;

''Ben kulumu zikretmezsem, kulum beni zikredemez''.

''Ben kulumun zannı üzereyim''.. buyrulmakta..

Belirtilen bu hususları göz önünde bulundurursak, yaratılmışlar olarak bizlerin, Allah 'tan başka bir güç, başkaca bir kuvvet ve kudretin, ilim ve iradenin olmadığını kulca anlayabiliriz.

Hz. Allah 'ın Zatı karşısında hiç 'liğimizi anlayabilmek, aczimizi, kulluğumuzu, muhtaçlığımızı fark edebilmek, genel anlamda olmasa da inşaallah kurtuluşumuza vesile olacaktır.

İmanın şartı olan Amentüde belirtildiği üzere, ''ve bil kaderi, hayrihi ve şerrihi minAllah'u teala'' kader ve kaza Allah 'tan, hayır ve şer yine Allah 'tan ise, bizlere kalanı düşünmek gerekir. Her şey ezel'i ervahta belirlenmiş, taktir edilmiş..

''Biz her şeyi bir kadere, bir ölçüye göre yarattık''. (Kamer suresi 49)

Yaratanına karşı yok mesabesinde, hiç olan biz yaratılmışların, hatırlamamız, görmemiz gereken yanlarımızın ne kadar çok olduğunu ve bu çokluk içerisinde Vahdetin, tekliğin farkını fark etmemiz gerektiğini unutmamamız gerekir.

Hz. Allah, kullarını şerefli mahluk olarak yaratmış, dolayısı ile Zatını bilecek, batanları sevmem diyecek kabiliyeti de insanlığa bahşetmiştir..
 
Üst Alt