Ahir zamanda kız babası olmak

eMeKLi uYuSS

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
18 Haziran 2011
Mesajlar
420
Tepkime puanı
5
Yaş
38
Bugün kendisini biraz yorgun hissediyordu. Yataktan kalkmakla kalkmamak arasındaki tereddüt zihnini o kadar yormuştu ki, saatlerce uyuması ona fayda vermemişti.
Ne yapacağını bilmeden yataktan doğruldu.

Elini yüzünü yıkamak için banyoya doğru giderken, hep aynı soru zihnini meşgul ediyordu. Bu devirde çocuk sahibi olmak akıllıca birşey miydi? Yarının ne olacağını bilmiyor, planladığı şeylerin hep tersi çıkıyordu.

Aslında eşi hamile olduğunu söylediğinde ne kadar da mutlu olmuştu. Yüzünde mutluluktan neredeyse çiçek açacaktı. Şimdi ne olmuştu da bu kadar canı sıkılmış ve üzülmüştü?

Hayalini bir erkek çocuk süslüyordu aslında. Doktorun bebeğinin cinsiyetinin kız olduğunu söylemesi biraz canını sıkmıştı. Aslında Allah’ın takdirine karşı şekva etmek gibi bir niyeti yoktu. Herşeyden önce sağlıklı olması yeterdi doğacak kızının.

Amaçsızca salona doğru yürüdü. İlk gördüğü yere oturdu. Nerede okuduğunu hatırlamadığı birşeyler geçti zihninden:
“Cahiliye devrinde doğan çocuğunun kız olduğu söylendiğinde öfkeden kudurur, ne yapacağını bilemezdi babalar. Hele onu doğuran anneye neler denirdi. Biraz büyüyüp adım atmaya başlayınca, kız çocuğuna yapılması gereken yapılmalıydı.


Eşine, çocuğu dayısına götüreceğini söyleyen baba, eşinden çocuğunu hazırlamasını isterdi. Anne, dayıya gitmenin ne anlama geldiğini bilir, ama kaderine de isyan edemez, sessizce ağlar, dayısına gitme bahanesiyle yuvadan koparılan yavrusunun bir daha yuvaya dönmeyeceğini bilirdi.

Buna rağmen yerleşik âdetlere isyan edemez, denileni yapardı. Bir gün kız çocuğu olan biri bu zor, zor olduğu kadar da aşağılık işi yapmak için niyetlendi. Annesinin özenle hazırladığı yavruyu elinden tutarak çöle doğru yürümeye başladı.

Bir müddet sonra tenha bir yerde, olduğu yeri kazmaya başladı. Bunu oyun zanneden çocuk da neşe içerisinde babasına yardım ediyordu, başına geleceklerden habersizdi. Baba, çocuğunun boş bulunduğu bir anda arkasından ittirdi kazdığı kuyuya.

Bu sırada çocuk babasın elini tuttu ve ‘Babacığım, babacığım’ diye ağlamaya başladı. Adam o kadar taş kalpliydi ki, bu yalvarmaya rağmen utanç içerisinde gezmektense üzerine düşen(!) bu görevi soğukkanlılıkla yerine getirmeyi tercih etti.”

Bir anda irkildi. Bu kadar zalim bir çağda yaşamadığı için kendisini çok şanslı hissetti. “Böyle bir işi yapmak zorunda kalsaydım ne yapardım?” diye düşündü. Vicdanı o kadar sızlamıştı ki, oturduğu yerden kalkarak pencereye doğru yürüdü.
Dışarıda okula yetişmeye çalışan çocukları gördü. Kızlı-erkekli, aceleyle okula yetişmeye çalışan çocuklar mutluydu.

Kendi kızı da büyüyecek, okula gidecekti. Bir an Asr-ı Saadeti düşündü. Efendimizle şereflenen bu asırda mahallesiyle, sokağıyla her yerde onun ve kutlu sahabesinin havası esiyordu. O yüzden bu atmosfere emanet edilen her çocuk şanslıydı. Yetişirken ve yaşarken dünyanın ve çevrenin kirinden rahatlıkla korunuyordu. Ya şimdi?

Görünür olmanın herşey demek olduğu ahir zamanda, genç olmak çağın kurtlarıyla yoldaş olmak demekti. Modernitenin işgal kuvvetlerinin öncüsüydü kızlar. O, işgal etmek istediği zihinleri kadınlar üzerinden uyuşturuyordu. İlgili ilgisiz her tanıtım kampanyasının promosyonu güzel, alımlı ve genç kadınlardı.

Kadınlar, hem hedef kitleydi, hem de pazarlanan ürünün cazibe aracıydı. Model olarak kurgulanan bol makyajlı, zayıf ve uzun boylu kızlardan biri olmak, nice genç kızın rüyasıydı. Onlara benzemek için her yol deneniyor, olmadıkça tarifi imkânsız acılarla yaşamaya çalışılıyordu.

Her türlü ‘izm’in idraklerde yeşermesi için dişilik hep ön safta sürülüyordu sahaya.
Amaçsızca dolaştı salonda. Beynini kemiren düşüncelerden sıyrılmak umuduyla televizyonu açtı. Bol gürültülü, herkesin herşeyi bildiği kadın programları vardı ekranda. Biraz seyretti. Kadınların televizyonda görünme adına yaptıkları maymunlukları görünce midesi bulandı. Çocuğu da büyüyecek, belki de bunları izleyecekti.

Narin bir çiçek gibi olan yavrusunu, yetiştirirken bunlardan nasıl uzak tutacaktı? Emanetinin, Emanet Edene yaraşır bir kul olması için değerlerin değersizleştiği bu çağda ne yapacaktı? Şarkıcı olmak için evden kaçan, sonra da tüketim malzemesi olmuş bir zavallının çığlıkları yankılandı kulaklarında. Herkes kızın ailesini sorumlu tutuyordu. Bu çağda onun isteklerine kulak vermediği için tek suçlu onlardı.
Çünkü genç görünümlü yaşlı teyzeler öyle söylüyordu. Bu çağda herkes özgür olmalı ve özgürce herşeyi yapmalıydı. Çağın gerisinde kalmış âdetlerle çocuk yetiştirince böyle oluyordu...

Nasıl bir çağda yaşıyordu ki, inançlar bu kadar gerisinde kalıyordu zamanın! Ama mezarlıkların her saniye dolmasına bir çare bulamamıştı çağın değerleri. Çocuğu terbiye etmek için ille de modern değerler kullanılmalıydı.

Sonra, modern yetiştirilen çocukları düşündü. Kariyeri için onurunu ayaklar altına almış, sahte başarılarla hayata tutunmaya çalışıyorlardı.
Moda denilerek ve dişiliği ön plana çıkarılarak bütün hayvanî gözlerin önüne sürülen kızlar aklına geldi. Yaşları küçüktü, ama dünya denilen sahnede zamanın değerlerinin kölesi olmuşlardı ve çıkmaz bir sokakta yol alıyorlardı.
Nasıl birşeydi bu çağda kız babası olmak?
Herkesin dünya adına hesabının olduğu bu âlemde kızını nasıl yetiştirecek ve kime emanet edecekti?

Can sıkıntısı daha da arttı. Televizyonu kapattı hırsla ve ne yapacağını bilmeden ayağa kalktı. Kız babası olmak zordu bu çağda. Çocuğunu diri diri gömen babayla devrinin babalarını karşılaştırdı. Kızını toprağa gömen baba, bunu belki de yaşadığı zaman dilimlerinde kızının uğrayacağı sıkıntıların acısını görmemek için yapıyordu.

Ama şimdi kızının kariyerinden başka hiçbir şeyi düşünmeyen ve hiçbir önlem almadan sokağa emanet eden devrin babaları ne kadar insaflıydı!
En önemlisi, kendisi ne yapacaktı?

Bu düşüncelerle âhir zamanda kız babası olmanın zorluğu mıh gibi kafasına çakıldı. Çaresizlik içinde ağzından dökülen dualarla Allah’a yakararak bu zor zamanda kendisinin ve ailesinin ve en önemlisi doğacak kızının doğru yoldan ayrılmamasını temenni etti.

Sessizce eşinin yanına vardı. İyi ki o vardı yanında. Kızının bu zamanda en büyük yoldaşıydı.
Ya annesi ve babası olmayan çocuklar ne yapacaktı?

(Ali Dedeoğlu)
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
4920726060_d9708d9bce.jpg


Ahir zamanda anne olmak, evlat olmak, eş olmak, kadın olmak, erkek olmak..Ahir zamanda Hakka yaraşır "kul" olmakta çok zor.
kız evladi da erkek evladini da yetiştirmek cok zor...
bir tarafta baba olmak, bir tarafta anne. İkisinin de apayrı bir ağırlığı var sorumlulugu var...
Anne daha yavru dünyaya gelmeden salih ameller işlemeli, baba anne hamileyken haram yedirmemeli ki Yüce Yaradan hem dualarını kabul etsin,
hem yavruyu haram ve haram nazarlardan korusun..
hem anne hem baba olmak zor bu ahir zamanda...ikiside aynı özeni makbul derecede göstermezse dengeyi sağlamak ve korumak biraz zor gibi..

ilk önce kendimizin ve eşimizin sorumluluğunu daha sonra da evlatlarımızın sorumluluğunu almak önemli olan.
Merkezden başlayıp, duayla ve salih amellerle ilerlemek, gerisi de takdiri Yaradan'ın..
Allahü teala Yar ve yardımcımiz olsun insallah...

eğer evlatlarımıza dini eğitimini ,vicdani, insani ve ahlaki eğitimini doğru ve tam verebilirsek her tür fenalığın içinde de nefslerine hakim olmayı bileceklerdir...
onlar bizim birer yansımamız. onlara kalbimizde ki sevgiyi ve şefkati hissettirelim.
sevgi, saygı ve erdemle büyüyen çocuklara ne tür şeytani güç sataşsa da evlatlarımız yüreklerinde ki Allah sevgisi ile
bu batağa saplanmayacklar ve alnımız açık yürümemizi sağlayacaklardır.

Ahir zamanda kız annesi olmak, kızlara annelik yapabilecek bir kadın olmak...Kalbim yaptıklarımı, yapmadıklarımı ve yapamadıklarımı biliyor...
Kendi adıma yaptıklarım, yapmadıklarım yanında, Yüce Yaradanımızın emaneti 2 kızım için yaptıklarım ve yapmadıklarımı, yapamadıklarımı düşünüyorum..
Bir an çember içinde sıkışmış gibi hissederken gözlerimi kapadığım anda ahh keske keske bir daha bastan evladimi yetistirebilseydim nidalari ile yuregimin sizladigini hissediyorum..

Cahiliye döneminde diri diri toprağa gömülen kızlarımızı ahir zamanda, dünya ve ahiret hayatını zulüm,nefis ile toprağa gömüyoruz...
Yaratılma gayesini unutarak yeni dünya düzeninin tapınma araçlarına tutunuyoruz...Tutunuyoruz ve emanetlerimizi de sürüklüyoruz..

Kız evlâtlar, ana-babası için hayır ve hasenattırlar.
Oğlanlar ise, nimettirler.
Hasenat sahibi olanlar sevap kazanır.
Nimetlerden ise hesaba çekilir, sual sorulur.
..
 

(((__meftun__)))

Kurallara Uymadı
Üyemiz
Katılım
8 Ağustos 2011
Mesajlar
457
Tepkime puanı
5
Kur'an-ı Kerim'de Allahü Teala bazı fiilleri sonuçlarıyla beraber değerlendirmemiş, lakin gerek yasaklarını, gerek emirlerini ve gerekse de cezalarını kadına da erkeğe de eşit bir şekilde arzetmiştir.

Hal böyle olmasına rağmen, hani derler ya, "bin nasihatten bir musibet evladır" diye. Kadın erkek ayrımı da bunun gibi bir şey bazı fiili durumlarda. Nasihat, beraberinde bir eylemle seni yüz yüze bırakmaz. Bir eylemle iç içe olduğunu resmetmez. Bundan dolayı nasihatlerin de o kadar bir kıymeti harbiyesi olacaktır.

Ama musibet, kişinin fiil bazında, gerek kendinin ya da gerekse usul ve fürunun kendisini üzecek ya da sevindirecek bir "hal"in pratikte yaşanmasının bir tezahürüdür. Hal böyle olunca etkisi de o denli reel ve üzücü olabiliyor.

Kadını yetiştirmek derken, konuya ben direk gireyim, hadise "namus" merkezlidir. Yani, sokak, mahalle ve caddenin durumu bellidir, burada kadının yarınlara kendisini hazırlaması ya da bu hengamede bir kadını yetiştirmek haliyle de zor olacaktır.

Ya erkek için, işte Kur'an'a baktığımızda Kur'an bizlere eşit şartları arzeder.

Lakin, nasihat ve musibet de olduğu gibi, erkeğin namusunu kirletmesi, reelde fiile yansımayan bir fazlalığın ya da nakıslığın tezahürü olamaz. Olmuyor da, böyle de olunca, erkeklerin namussuzluğu haberli olunsun ya da olunmasın, aile içersinde de toplum içersinde de eriyip gidiyor ve bir zaman sonra da bu hadise insanlar tarafından kanıksanıyor ve erkeğin yaptığı normalleşebiliyor.

Kadın bunu yaptığında, kendisinde ya fiili bir nakıslık ya da fiili bir fazlalık belirecektir. Bu da o hüzün verici hadisenin bizzat pratikte yaşanmasına vesile olacaktır. Bu yaşama kadında kalmayacak, anneye, babaya ve kardeşlere de yansıyacak bir şey olacaktır. Bu da kadının aile içersindeki infazına kadar gidecektir ya da bu kadını kimse sahiplenmeyecektir.

Halbuki erkek ile kadın arasında şöyle de fark olmamalıdır. Her ne kadar erkek de fiili bir ziyadelik de olmasa, fiili bir fazlalığa da meydan vermiştir. Burası da önemlidir.

Öyle ya da böyle neticeleri itibariyle kadının ahlak ekseninde toplum içersinde eğitimini ve hayatı paylaşmasını daha öne alacaklardır.

Öyledir de zaten...

Doğru mudur, karar sizin!
 
Üst Alt