- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 7,018
- Tepkime puanı
- 424
Ah yüreğim …
Ne çok vakit geçirdik değil mi birbirimizle?
Ne çok şahit olduk birbirimizin acısına ve sevincine…
Ne çok insanlar tanıdık iyilik veya kötülük üzerine…
Ve ne çok kandık, ne çok kanadık, ne de çok karardık…
Ah yüreğim …
Birbirimize bağlandığımız onca anlarda, neyle tükettik vaktimizi?
İmanın doruğuna çıkmayı başarabildik mi beraberce?
Birbirimize faydamız oldu mu ölümsüz ruhlarımız adına?
Sen sevgileri yaşarken içinde, ben onu yansıtabildim mi karşımdakine?
Sen saygı duyarken bana, ben kendime taşıyabildim mi onu?
Sen her küçük mutluluğa bir sevinç ayırırken, ben onu hakkıyla paylaşabildim mi?
Ah yüreğim …
Ben acıdan kıvrılırken, sen beni açmaya çalıştın mı manidar bir sabırla?
Ben gözyaşlarımı yanaklarımdan avuçlarıma döktüğümde, sen onları tebessüm kuyularında biriktirdin mi?
Ya da bir başka vakitte, güzel dakikalar geçirmeye hazırlandığımda, heyacan kattın mı gülüşlerime?
Ben aşka tutulduğumda, sen de tutuldun mu bana?
Âşık olduğumda Yaradanıma, huzur duydun mu fasılasız?
Sevdiğime “Seni Seviyorum” derken, titredin mi usulca? Can dostum elimden tuttuğunda, sen de hissettin mi yalnızlığında sarmalandığını?
Ah yüreğim …
Kimlerle güldük, kimlerle ağladık değil mi?
Kimi soktuk hayatımıza ve kimi çıkardık içimizden..
Bazen iyi kalpli insanların varlığını duyumsadık başucumuzda,
Bazen kötülüğünü iyiliğe siper etmiş taş kalpliler çarptı hayatımıza.
İşte o zaman acıdık ve yanıldığımızı farkettik;
Belki de yıkıldı dünyamız başımıza,
Güveni kime duyup duymayacağımız hususunda saf kaldık…
Ah yüreğim …
N’olurdu güzeli idrak kabiliyetimizi iyice geliştirseydik!
Karşılaştığımız yeniliklerin yüzeyine değil de, sol yanına baksaydık!
Aşk var mıymış acaba, sevgisi, saygısı; aslında dürüstlüğü..var mıymış?!
Çok çabuk kapıldık hainliklere…yalanlara…kötülüklere…
N’olurdu iyiliklere inansaydık da, heba olmasaydı ömrümüz…
Ah yüreğim …
Ne de çok kanadık değil mi bu yaşananlar ablukasında?
Her yanımıza battı hayatın kırıkları.
Her anımızı kanattı geçirdiğimiz, aslında bizi geçen ölü zaman.
Yaralarımızı saracak şefkati bulamadık, ki hüznümüz bulandı kana.
Merhemi ararken acıyan yanımıza, kor ateşlere girdikçe girdik.
Ben hâlâ kanıyorum yüreğim…Ya sen?
Ah be yüreğim !…
Çok karardık asılsız batıllıkların ortasında.
Hayatın hep uçurum kenarlarında yürümeye çalıştık.
Bataklık dolu kayalıklara her an çakılabileceğimizi bile bile…
Ve de çok geçmeden düşüverdik hayatın aklarından, karalıklarına…
Bak görüyor musun, her tarafımız kötülüğün kirlerini taşıyor içimize.
Büyüdükçe büyüdü kalbimizin ortasındaki kara nokta.
Nihayet kapladı tamamıyla, altın saflığı ile var edileni..
Ne yaptık be yüreğim ?
Giden bir salisenin dahi geri dönüşü olmaz iken,
Ölümün kıyısına vardığımız şu anda, geride bırakılan ömür filmi nasıl başa saracak?
Tekrar seyredebilecek miyiz baş rolünü oynadığımız hayat filmimizi?
Aah yüreğim…yüreciğim…
Daha fazla geç olmadan, n’olur sahip çıkalım birbirimize..
Destek olalım iyiliğe yaklaştığımız her dem hakikatimize..
Ve engel olmayı unutmayalım, kötülüğün kokuları uzaktan gelse bile benliğimize..
Bir salise dahi kaçırmadan ve ölüme geç kalmadan…