22-Edirne ilindeki camiler

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Selimiye Camii Tarihi Eserler

Edirne'deki ünlü Türk camii.


Kanunî Süleyman'ın oğlu Selim II tarafından Edirne'de ünlü mimar Sinan'a yaptırılan Selimiye Camii, selâtin camilerinin en ünlülerinden biridir. Yapımı 1569'dan 1675'e kadar 6 yıl sürmüş ve yaptıran padişahın adıyla anılması için de Selimiye adı verilmiştir.
selimiyecami.jpg


Mimar Sinan bu camiyi yaparken o zamana kadar hiç bir mimarın başaramadığı bir işi başarmış, önceki bü*yük cami ve kiliselerde görülmemiş bir ustalıkla bütün camiyi tek bir kubbeyle örtebilmiştir. Bu yüzden Mimar Sinan'ın şöyle dediği söylenir: Şehzade Camii'ni çıraklığımda, Süleymaniye Camii'ni kalfalığımda, Selimiye'yi ustalığımda yaptım.


selimiyecamiiedirne.jpg


Gerçekten de o zamana kadar bu gibi eserlerde ana kubbe kademeli olarak yarım kubbelerin üstünde yükselirdi. Sinan, bu camide ana kubbeyi 8 filayağına dayanan sekiz köşeli bir kasnak üzerine oturtmuştur. Kasnak filayaklarına, filayakları da dış desteklere kemerlerle bağlanmıştır. Kubbenin yüksekliği 15,86 m'dir (Ayasofya'nın kubbesinden 1 m daha yüksek). Caminin içi İznik çinileriyle süslenmiştir.

ÜÇ ŞEREFE ÜÇ MERDİVEN

Caminin dört köşesinde yer alan dört minarenin dördü de üç şerefelidir. Giriş kapısının iki yanındaki minarelerin üç şerefesine üç ayrı merdivenle çıkılır. Öteki minareler birer merdivenlidir; her birinin yüksekliği 70,889 m'dir. Minarelerin kubbeye yakınlığı camiye ayrı bir estetik güzellik vermektedir.

Selimiye bir külliye olarak yapılmıştır. Taş duvarlarla sınırlı geniş avlunun içinde dârülsıbyan (çocuk okulu), dârülkurra (Kur'an kursu) ve medrese vardı. Ortasında oymalarla süslü bir şadırvan bulunan revaklarla çevrili Selimiye Medresesi şimdi müze haline getirilmiştir. Caminin cümle kapısı mermer sarkıtlarla süslenmiştir. Avlunun dış kapısında bile ince bir işçilik göze çarpar


Türk-İslam tarihinin en ihtişamlı yapısı: Selimiye Camii

Beş asıra yaklaşan geçmişiyle zamana meydan okuyan, dimdik ayakta duran heybetiyle insanı kendine hayran bırakan, teknik özelliklerindeki üstünlük ve ayrıcalıklarla Osmanlı mimarisini göklere çıkaran, şehir siluetindeki hakimiyetini açıkça belli eden ihtişamıyla herkesi büyüleyen Selimiye, Osmanlı Saltanatı'nın Edirne'ye en büyük armağanı olarak kubbesinden minarelerine, süslemelerinden akustiğine kadar eşsiz bir değer...


Mimar Sinan‘ın 80 yaşında yarattığı ve “ustalık eserim“ diye nitelediği yapıt olan Selimiye Camii, Osmanlı-Türk mimarlık tarihinin olduğu kadar, dünya mimarlık tarihinin de baş yapıtları arasında gösterilmektedir.

Selimiye Camii neden İstanbul’a değil de Edirne’ye yapıldı?

Evliya Çelebinin aktardığı, Sultan II. Selim’in, Selimiye camiini Edirne’de yaptırmasını peygamberimizi rüyasında görmüş olmasına bağlanması, en çok bilinen ve kabul edilen görüştür. Evliya Çelebi Seyahatname adlı eserinde bu konuyu şöyle aktarmaktadır:

“Sultan II. Selim niçin İstanbul’da bu camiyi inşa ettirmediler diye sorarlarsa, bir gece Sultan Selim Üsküdar tarafında Fenerbahçe’de bulunan köşkte, rüyasında peygamber efendimizi görmüş ve ondan “ Ya Selim, Kıbrıs’ı fethedersem ganimetlerden payıma düşenden bir camii inşa edeyim demiştin. Şimdi Cenab-ı Allah sana Kıbrıs’ı nasip etti. Niçin vefa edip geri kalan ömrünü hayır ve iyilikler yolunda geçirmezsin. Tez Kıbrıs’taki Magosa kalesinden alınan ganimeti Vezir Mustafa paşadan talep edip benim korumamda olan Sedd-i İslam Edirne’de camii inşa et “

Ancak bilindiği gibi Kıbrıs, 1571 yılında fethedilmiş, Selimiye camiinin yapım süreci ise 1568/69 yıllarında başlamıştır. Evliya Çelebinin ise doğruluğu şüpheli bu bilgiyi bu şekilde aktarmasını, Selimiye gibi bir abide eserden etkilenmesinden veya diğer etkilenen insanların ona abartılı aktarmalarından kaynaklandığı düşünülebilir.

Evliya Çelebinin bu görüşüne karşın, Selimiye külliyesinin Edirne’ye yapılmasının sebepleri ile ilgili çeşitli görüşler bulunmaktadır:

1- İstanbul sur içindeki egemen olan noktalarda daha önce yaptırılan Ayasofya Bayezid, Süleymaniye, Şehzade ve Fatih camileri bulunması ve bu camilerin tümünün şehre hakim noktalara inşa edilmiş, bölgede başyapıt için gerekli bir mekan bulunmaması ileri sürülebilir. Bunun yanında Sur içinde bulunan bu bölgede 15 yıl önce bir diğer başyapıt Süleymaniye cami ve külliyesinin yapılması işlev ve ihtiyaç anlamında gerek olmadığını akla getirebilir.

2- Anadolu’dan Rumeli’ye aktarılan Türk nüfusu Balkanların bir çok yerinde bulunmasına rağmen, Avrupa’da kesin olarak Türkleşmiş coğrafi alan sınırı Edirne dolaylarından geçmekteydi ve Edirne bu bölgenin merkezi olarak görülmekteydi. Edirne’nin daha önce başkentliği üstlenmesi ve Kanuni Sultan Süleyman döneminde ki batı seferlerinin askeri merkezi olması, Edirne’yi Osmanlı’nın gözünde geçmiş bir başkenti olarak önemli kılıyordu. Buraya yapılacak abidevi eser, mevcudiyeti süresince bu toprakların Osmanlı ve Türk kalmasını sağlayacaktı. Nitekim 19. ve 20. yüzyıllardaki işgallerde Ruslar, Bulgarlar ve Yunanlılar bu abidevi eseri yok etme cesaretini gösterememiş ve Selimiye, Edirne’nin bir Türk şehri olduğunun en büyük kanıtı olmuştur.

3- Sultan II. Selim, babası Kanuni Sultan Süleyman ve diğer saray halkı ile beraber Edirne sarayında bulunması ve hatta Kanuni Sultan Süleyman batı seferlerine çıktığında Edirne kentinin koruyucusu (kaim-makam) olarak bırakılması, onun gözünde Edirne’nin önemini maddi ve manevi boyutlarıyla anlamlı kılmış olmalıdır. Nitekim Mimar Sinan’ın ağzından yazıldığı düşünülen Tezkiretü’l Bünyan ( Yapılar Kitabı) adlı eserde “ Sultan Selim Han hazretleri, saadetle devlet tahtına oturduktan sonra Edirne şehrine son derece sevgisi ve şefkati olduğundan burada, zamanda benzeri olmayan bir camii yapılmasını buyurdular” diye yazmaktadır.

Tüm bu görüşler göstermektedir ki her bir görüşün kendi içinde bir doğruluk payı olmakla beraber tek başına yeterli olmaları pek anlamlı değildir. Akla uygun gelen, Sultan II. Selim’in tüm bu görüşler ve diğer başka nedenler gözden geçirildikten sonra Selimiye camiinin Edirne’de yapılması için karar vermesini sağlamış olduğu söylenebilir.

selimiye.jpg


Selimiye’ye giden yol

Mimar Sinan’ın, Sultan II. Selim’in buyruğu ile Edirne’de inşa ettiği Selimiye Camii, yapı biçimi açısından Edirne Üç Şerefeli Camiye oldukça benzer. Sinan'ın Selimiye'den önce yaptığı her yapıda, Selimiye'den bir parça bulmak mümkündür. Mimar Koca Sinan'ın plan açısından getirdiği yenilikler ise Süleymaniye'den sonra değişmiştir. Bu değişiklik altıgen veya sekizgen çardaklı şema düzeninin uygulamaları olarak görülmektedir.

Sinan, Selimiye camiinden önce Silivrikapı'da 1551 tarihli Hadım İbrahim Paşa camiinde ve 1555-1560 tarihleri arasındaki Rüstem Paşa camiinde sekiz köşeli kaide üzerine oturan kubbe şeklini de denemişti. Böylece Sinan büyük pratik araştırmalarla camiler için kendine en ideal görünen âbide fikrini iyice hazırlayıp geliştirdikten sonra Edirne'de son ve en büyük şaheseri Selimiye'nin inşasına başlamıştır.

selimiyesadirvan.jpg


II.Selim, Camii’nin bittiğini göremedi

Dönemin padişahı II. Selim tarafından Edirne'de inşa ettirilen bu "anıtsal yapı", 1568-1575 yılları arasında yapılmıştır. Selimiye Camii’nin inşasına başlandığı tarih kesin olarak bilinmemekle birlikte, camii kapısı üzerinde bulunan kitabede H. 976 (1568) yılı yazmaktadır. 27 Kasım 1574 Cuma günü Camii’nin açılması için Divandan emir gelmiş olsa da 7 Aralık 1574 ‘de Sultan II. Selim vefat ettiği tarihten sonra, 982 hicri senesinin son ayının (Zilhicce) ilk günü (14 Mart 1575) ibadete açılmıştır. Ne yazık ki, inşa fermanını yazan II. Selim ömrü vefa etmediği için Camii’nin açılışını görememiştir.


Selimiye’nin dünya mimarisindeki yeri

Selimiye Caminin muazzam kubbesinin ağırlığı sekiz sütun ve bunların arkasındaki dayanma kemerleriyle karşılanmaktadır. Bir bütün halinde toplanmış olan iç mekân dünya mimarisinde eşi olmayan bir etki ve mana kazanmıştır.

Kubbe, mimaride evreni temsil eden bir simgedir. Tüm inanç sistemlerinde bu sebep ile dini yapıların çoğunda kubbesel yapılar tercih edilmiştir. Hıristiyan dünyasının hakim olduğu Avrupa’da da kubbe mimarîsi, özellikle İtalya’da, hakim olmuştur. Ancak Bu eserleri ortaya çıkaran mimarlar, Mimar Sinan’dan farklı olarak üst üste iki kubbe sistemini benimsemişlerdi. Katedrallerin çoğunda dış kubbe, iç kubbenin etki bırakmayan yetersiz şeklini ve şemasını gizleyen bir maske olarak kullanılmıştır. Türk mimarisinin geleneğine uyarak Sinan, inanılmaz bir cüretle yükselttiği tek kubbe ile hem mekânı örtmüş hem de dış görünüşün ana hatlarını belirtmiştir. Burada dış görüntü doğrudan doğruya iç yapıdan gelişmekte ve iç yapı ile dış yapı rahatlıkla bir bütün olarak algılanmaktadır.

Avusturyalı İslam ve İran Sanat Tarihi uzmanı Prof. Dr. Ernst Diez’in
"Selimiye'deki mekân büyüklük, yükseklik, topluluk ve ışık etkisi bakımından yer yüzündeki bütün yapılardan üstündür" deyişi ilgi çekicidir.

Selimiye Camii, bütünü meydan getiren her bir özelliği ile ilgi çekici olmakla beraber, bu bütünün ortaya koyuluş biçimi ve tüm yönlerin içinde herhangi birinin öne çıkmayarak bütünün içinde yer alması ile diğer abidevi eserlerden ayrılmaktadır.

Hindistan'da Bicapur'da Muhammet Adil Şah türbesi 44 metre çapında dünyanın en büyük kubbesiyle örtülü olduğu halde, ışık fena düzenlendiğinden mekân çok fakir ve cansız bir etki bırakır. Roma'da Panteon katedrali çok büyük fakat silindirik bir yapı olduğundan mekân monotondur, âdeta bakışları yorar. St. Pier kilisesinde ise kubbe birdenbire derine dalarak mekânın sükûnunu bozmakta ve dış kubbe muazzam fenerle birlikte iç kubbenin kifayetsizliğini gizlemektedir. Ayasofya'nın mekânı yan koridor ve galerilere doğru belirsizce kaybolup nerede bittiği anlaşılamamaktadır.

Oysa Selimiye camiinde her taraftan son sınırlarına kadar gerilmiş dengeli mekan, şahane bir sükun halinde olup değişik cazibesiyle her gireni birden sürükler ve bir daha bırakmaz. Yüksek minareler arasında dıştan kubbenin biraz basıkça düşmüş olması mekânın tek bir kubbe ile örtülmüş olmasından ileri gelmektedir.

Cami içi şaheserler

Selimiye’de mimari gibi diğer Osmanlı sanatları da gelişmenin en yüksek noktalarına varmıştır. Mermerden yapılmış minber, işçiliğindeki incelik, yükseklik, büyüklük ve güzellik bakımından bu grubun diğer şaheserlerini gölgede bırakır. Mihrap tarafında duvarlar, minberin arkası ve külahı ile camideki bütün alt kat pencerelerin alınlıkları parlak, cazip bir çini dekor ile kaplanmıştır. Mihrap duvarındaki büyük çini panoların renk ve kompozisyonlar, bunlara Osmanlı ve dünya çiniciliğinin şaheserleri arasında özel bir yer vermektedir. Bu çinilerin üst kısmında lâcivert zemin üzerine iri beyaz harflerle sureler yazılıdır.

Mihrap kısmının sol tarafında Hünkâr mahfili göz alıcı zengin çinilerle hemen dikkati çeker. Burada sonradan kesilip yerlerine konmuş gibi görünen meyve vermiş iki elma ağacı bütün Osmanlı çinilerinde tek orijinal dekor olarak karşımıza çıkmaktadır. Elma fidanının kökü karanfil, lâle ve sümbüllerle zenginleştirilmiştir. Bahar açmış erik fidanı da birkaç defa tekrarlanarak Hünkâr mahfilinde taze bir bahar havası estirilmiştir. Hünkâr mahfilinin bütün duvarlarını yarıya kadar kaplayan bu çiniler kalite itibariyle mihrap kısmı çinilerinden yüksek fakat kompozisyon ve âbidevi büyüklük bakımından onlardan daha sade ve mütevazıdır.



Mimar Sinan'ın Edirne'deki diğer eserleri:

:: Taşlık Cami :: Rüstem Paşa Kervansarayı :: Defterdar Mustafa Paşa Camii
:: Ali Paşa Çarşısı :: Kanuni Köprüsü :: Şeyhi Çelebi Camii :: Sokullu Hamamı
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Üç Şerefeli Camisi

Üç Şerefeli Camisi

edirneucserefelicami.jpg

Üç Şerefeli Camisi

Ebü'l Hayrat (Hayırlar Babası) sıfatıyla anılan 6. Osmanlı padişahı II.Murat'ın Edirne'ye bahşettiği muhteşem bir eser olan Üç Şerefeli Camii, mimari açıdan "merkezi büyük kubbeye geçişin" başlangıcı olmuştur.

Edirne'nin Osmanlı dönemindeki en geniş çaplı imar hareketi, Sultan II. Murat Han dönemine rastlar.

II. Murat döneminden itibaren, daha sonra tahta çıkan padişahlar, saray ileri gelenleri ve halk içinde maddi durumu elverişli olanlar, Edirne'nin imarında adeta birbirleriyle yarışmışlardır. II. Murat'ın padişahlığı süresince Edirne'de 36 mescit, 10 cami, 4 imaret, 2 türbe, 5 han, 7 hamam, 1 çarşı (bedesten), 1 köprü ve 3 medrese olmak üzere 69 mimari eser yapıldığı bilinmektedir. Bu eserlerin bir bölümü ne yazık ki yok olmuştur.

Üç Şerefeli Camii de, o dönemdeki imar hamlesinin eşsiz bir örneği olarak, 1438-1447 tarihleri arasında bizzat II. Murat'ın kendisi tarafından yaptırılmıştır.

Camiyi inşa eden mimarın, Mimar Sinan'ın hocası olduğu söylenen "Müslihiddin Ağa" olduğuna dair tahminler bulunsa da, mimarı kesin olarak bilinmemektedir. Rifat Osman'ın Edirne Sarayları adlı eserinde ise mimarının Amasyalı Ata olduğu söylediği Üç Şerefeli Camii, Osmanlı mimarisinin ve devrinin en güzel sanat eserlerinden biri olarak anılmaktadır.

Mimari Özellikler

Caminin iç alanı 2000 metrekare olup, dikdörtgen biçimindedir. Ortasında altı köşeli sütuna dayatılmış büyük bir kubbe ile yanlarda dört orta, dört küçük kubbeden oluşmuştur. Kubbenin dayandığı diğer dört sütun, mihrabın ve büyük kapının yanlarında olmak üzere bedenleri duvarların içinde saklanmıştır.

Mimar Sinan tarafından yüz yıl sonra ortaya atılan, çok kubbeli "ulu camiler" plânından ayrılan ve merkezi büyük kubbeye geçişin başlangıcının ilk örneğini oluşturur. Birbirine müsavi dört köşe sahalar sistemi, ortaya altı köşeli bir kaide üzerine tahminen 24 metre çapında bir pandantifli kubbe ve bunun iki tarafına dört küçük dört orta kubbe yapılmak suretiyle değiştirilmiştir. Bu yolla Türk sanatında camiler için en uygun olan mekân plânı elde edilmiştir. Camide mekân, yanlara doğru ikişer küçük kubbe eklenmesiyle, yatık dikdörtgen biçiminde, enine bir şekilde ideal cami plânına erişmiştir.

Ortada duran altı köşeli iki muazzam payeden başka ikisi methal ve ikisi kıble duvarına bağlanan dört duvar payesi(merdiven ayağı) ancak iki köşeleriyle dışarı taşmaktadırlar. Yanlardaki ikişer kubbe ile orta kubbe arasında üçgen vaziyetindeki kemer boşlukları küçük kubbelerle örtülmüştür. Böylece enine doğru dikdörtgen biçiminde uzanan mekân ideal bir cami plânına uygundur. Yalnız ortadaki kalın payelerin arkasından mihrap ve minber görülememektedir ki bu hal iki köşeyi ölü bir zaviye içine alıp adeta camiden ayırmaktadır. Büyük kubbe ile yan kubbeleri birbirine bağlayan dört küçük kubbe mukarnaslar üzerine oturuyorlar. Yan kubbelerden sağda ve kıble tarafında bulunan kubbe mukarnas köşe dolguları üzerine yivli olarak yapılmıştır. Bunun yanındaki kubbe yivli tromplar üzerine düz bir yarım küredir. Sol taraftaki yan kubbelerden kıble tarafında bulunan, mukarnas köşe dolguları üzerine düz bir yarım küre biçimindedir. Diğeri düz tromplar üzerine oturmuş sade bir kubbedir

Tabanı mermer döşeli 2600 metrekarelik iç avlunun, Osmanlı mimarisindeki camiler arasında ilk kez görülen "cami iç avlusu" olduğu bilinmektedir. Bu avlunun dört yanı onsekiz sütuna dayanan 21 kubbeden ibarettir.

Üç şerefeli camiinin pencere alınlıklarında, altın kollu yıldız motifine "Mühr-ü Süleyman" (Yıldız motifi iki üçgenin kesilmesinden oluşur. Ortada bazen nokta olur. Üçgenin kestiği yerdeki nokta gözü temsil eder. Taş kabartma, taş içine renkli taş kakma, çiniler ve ahşap eserlerdir. Bunlarda esas itibariyle, geometrik kompozisyon, sonsuzluk prensibine sadık kalmakta ve tekniğe göre pek değişmemektedir.) rastlanmaktadır. Burada motif kırmızı renkli taştan yapılarak, alınlıktaki taşa, açılan yuvaya kakılmıştır.

Caminin pencereleri üstünde üçgen şeklindeki başlıklar içine döşenmiş eski Osmanlı çinilerinin büyük bölümü zayi (silinmiş) olarak yalnız iki pencerede kalmıştır.



ucserefelicamiedirne.jpg

Mihrap ve minber taştan, sade bir tarzda yapılmıştır. Cami loş bir ışıkla aydınlanmakta derin bir sükûn içerisinde ibâdet atmosferi hüküm sürmektedir. Caminin önünde dikdörtgen biçimindeki çok cazip, revaklı(kemer kubbe) avlu Osmanlı camilerinde en eski örnek olarak tanınmaktadır.

Sütunlar da çeşitli olup cami tarafındakiler kalın ve parçalı, diğerleri daha ince ve tek parça sütunlardır. Sütunlar birbirine sivri kemerlerle bağlanmış olup ortada abdest almak için bir de şadırvan vardır. Avludan camiye açılan mermer portal Selçuk ve Osmanlı mimarîsinde ve umumiyetle İslâm mimarîsinde görülen portallerin en abidevî ve muhteşem örneklerindendir.

Caminin revaklı, şadırvanlı avlusu dikdörtgen plânlı ve çok kubbelidir. Ortada 24,1 m çapında büyük kubbe, yanlarda 10,5 m çapında ikişer küçük kubbe yer alır. Kubbelerdeki orijinal kalem işleri Osmanlı camilerinde görülen en eski örneklerdir.

Camiye adını veren üç şerefeli minare 67,62 m. boyuyla Selimiye'den sonra en yüksek minare olup, camiyle birlikte yapılmıştır. Her üç şerefeye ayrı yollardan çıkılan şekliyle Selimiye minarelerine öncü olmuştur. Üç şerefeli minarenin, gövdesi kırmızı taştan zikzaklar arasında beyaz karelerle hareketlendirilmiştir. Kaidesinde ise her pahta, Bursa kemerli bir sağırnış bulunur.

Doğu yönündeki baklava motifli olan iki şerefeli minare Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmış olup, bu minarenin şerefelerine de iki ayrı yolla çıkılmaktadır.

Kuzey Batı yönündeki minare ise 1610 yılında dönemin padişahı I.Ahmet tarafından tek şerefeli olarak yaptırılmıştır.

Batı tarafındaki "burmalı minare" ise Sultan II. Mustafa tarafından 17. yüzyılda yaptırılmış, bazı Selçuklu devri yapılarında olduğu gibi spiral kıvrımlarla işlenmiştir. Burma yivleri iki renk taştan meydana gelmiştir.

Renkli taşlı süslemeler, tuğla benzeri örneklerdir. Bursa'da tuğla olan bu süslemeler, Edirne'de taşa geçirilmiştir. Bunun bir sebebi de Istrancalar da taş ocaklarının bol miktarda bulunmuş olmasıyla açıklanabilir.

Dış Cephe Süslemeleri

Revaklı avlunun, kuzey kapısının sol tarafındaki iki pencere üzerinde, çini alınlık görülür, diğer pencerelerde de, önceden çini olması muhtemeldir.

Bu iki alınlık saydam sıra altına çok renkli boyama tekniği ile yapılmıştır. Ancak 15. yüzyıl mavi-beyaz keramiklerin parelelinde çıkan çini örnekleridir. Mavi- beyaz keramiklerin en zengin olduğu döneme işaret eden çinilerdir. Bu çinilerde, özellikle ana zemindeki spiral kıvrık dallar, Haliç işi seramik dekorların öncüsüdür. Lacivert-beyaz ve firuze renkleri görülmektedir. Renkler ve teknik, bu mavi-beyaz çinileri 15. yüzyıla bağlamamıza neden oluyor. Her iki alınlıkta aynı desen görülüyor. Yalnız birinde zemin diğerinde desen lacivert. Sağdaki çini alınlıkta, küfi yazıda ve sivri kemerli bordürde, firuze renk kullanılmıştır. Soldaki pencerede ise, küfi yazı da, lacivert zemin üzerine-beyaz renk çini ile yazılmıştır ve firuze renk kullanılmıştır.

Bu çinilerde II. Murat'ın adı bulunmaktadır. Ayrıca aynı şeyleri istifli iki yazı şeklinde veriyor, firuze renkli, Murat'ın adını veren kitabe ve lacivert renkli sülüs yazısıyla Murat yazmaktadır. Beyaz zemin üzerine koyu renk, koyu renk üzerine açık renk süsleme görülür. Bu II. Murat döneminin özelliğidir. Bordürün zemini de leylak renginde çok renkliliğin arama dönemidir.

Üç Şerefeli Camii'nin harim kapısının üzeri enine dizilmiş, başlı ayaklı palmet motiflerin iki uçtan sınırlandırılması sonucu oluşan akroter ile taçlandırılmıştır.

Harimin batı kapısında ve bazı pencerelerin süslemelerinde ise lotus (nilüfer çiçeği) ve palmet motiflerinin birlikte uygulandığı süslemeler görülür.

Ayrıca Kıble duvarındaki, soldan ikinci pencere alınlığında altı kollu yıldız motifini, pencere etrafında kakma olarak zencerek ( Geçmeli bodür motifine zencerek denir. Bordür ise iki yanından sınırlı, iki yanından sonsuz devam edebilecek şekilde, eni boyundan genellikle az olan kompozisyon çeşitlerine verilen addır.) bordürü görünmektedir.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Sultan II. Bayezid Külliyesi

Sultan II. Bayezid Külliyesi

sultan2beyazitkulliyesi.jpg

Sultan II. Bayezid Külliyesi

Edirne, Sultan II.Bayezid Külliyesi’ni Tunca Nehri kıyısında Sultan II. Bayezid 1484-1488 yıllarında Cami, Tabhane,Tıp Medresesi, İmaret, Köprü, Hamam, Değirmen ve Su Deposu, olarak yaptırmıştır. Sıbyan mektebi, mehterhane ve muvakkitane daha sonraki devirlerde yapı topluluğuna eklenmiştir. Sıbyan mektebi, hamam, değirmen ve su deposu yıkılmıştır.Yapı topluluğunun mimarı Mimar Hayrettin’dir.

Caminin planı, İstanbul’da Kanuni Sultan Süleyman tarafından yapımı tamamlanan Yavuz Sultan Selim Camisi’nden 34 yıl sonra tekrarlanmıştır. Sultan Bayezid Camisi Klasik Osmanlı Cami tipinin erken bir örneğidir ve masif bir mimariye sahiptir.

Caminin giriş kapısı üzerinde kitabesi bulunmaktadır:

Nâşir-ül hayrat Sultan Bayezıd
Ammâr-elhak hâzel el-mescidi
Hatifün kad kâl amel-ihtimam
Azze nasruh dâm-ı bil kadril celil
Lâ ceremi hakka lehül-ecrül-cezil
Camii tarihu hayr-cemil
893 (1488)


Beyazıt Camisi, kare planlı bir avlu, kare planlı bir ibadet mekanı ile iki yanındaki tabhaneden meydana gelmiştir. Şadırvanlı avlu girişin iki yanında üçerden altı, yan kenarlarda da dörderden sekiz bölümlüdür. Bunlar birbirlerine yuvarlak kemerli sütunlarla bağlanmış, üzerleri de kubbelerle örtülmüştür. Bu avluya biri merkezden diğer ikisi de yandan üç kapı ile girilmektedir.



edirnesultanbeyazitkulliyesi.jpg

İbadet mekanının üzeri yirmi köşeli bir kasnak üzerine oturtulmuş 20.25 m. çapında bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbe aşağılara kadar uzanan pandantiflerin yardımıyla taş duvarların köşelerine oturtulmuştur. Ana duvarlarda dört sıra halinde avlu cephesine sekiz, arka cepheye on dört, yan cephelerde de on birer pencere ile ibadet mekanı aydınlatılmıştır. Ayrıca kubbe kasnağında da yirmi pencere bulunmaktadır. Yanlarda üçerden altı adet pencere yan kanatlardakiler de tabhaneye açılmıştır.

İç mekan son dönemlerde yapılmış barok süslemeler ile orijinal bezemesinden uzaklaştırılmıştır. İbadet mekanı ile iki yandaki taphanelerin hiç bir bağlantısı bulunmamaktadır. Tabhaneler dış hatları ile kare planlıdır. İçerisi dokuzar kubbe ile dokuz eşit bölüme ayrılmıştır. İbadet mekanından tabhanelere geçiş bulunmamaktadır. Buraya şadırvan avlusundan veya dış avludan girilmektedir. Avlunun köşelerine tek şerefeli taştan iki minare yerleştirilmiştir.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Gazi Mihal Camisi

Gazi Mihal Camisi

gazimihalbeycami.jpg

Gazi Mihal Camisi

Edirne Tunca Nehri’nin yanında, Gazi Mihal Köprüsü’nün sağında bulunmaktadır. Giriş kapısı üzerindeki mermer kitabeden Gazi Mihal Bey tarafından 1421’de yaptırıldığı öğrenilmiştir.

Kitabe:

Enşee hazel-mekânel-mubareke el-emirül-kebir
Mihal ibn-i aziz tekemmelet fi eyyamis sultan
Murad ibn-i Muhammed ibn-i Bayezid han
Fi seneti hamse ve ışrıne ve semanemieti.
825 (1421)


Edirneli Badi Efendi bu yapının zaviye olarak yapıldığını ve daha sonra da camiye dönüştürüldüğünü yazmaktadır. Cami ile birlikte köprü, hamam ve imaret de yapılmıştır.

Bu cami yan mekanlı, tabhaneli veya zaviyesi, ters T tipi camiler gurubundandır. Kesme taştan yapılmış caminin önünde payeli beş bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Bu bölümler dört kalın paye ve duvarlara bitişik iki yarım payeden oluşmaktadır. Bu bölümlerin üzeri tekne tonozlarla örtülüdür. Girişten sonra üzerleri kubbeli iki mekan birbirini peş peşe izlemektedir. Bunlardan birincisini iki yanına kare planlı iki yan mekan eklenmiştir.Yan mekanların üzeri çapraz tonozlarla örtülüdür. İbadet mekanı kare planlıdır ve üzerini merkezi bir kubbe örtmüştür. İbadet mekanı mihrap yanında ve iki kenardaki altlı üstlü ikişer pencere ile aydınlatılmıştır. Alçı mihrabı orijinaldir. Buradaki yıldızlar ve geometrik geçmeler farklı bir teknikte yapılmış olup, benzerlerine Edirne camilerinde rastlanmamaktadır. Mihrabın alt kısmı su basması yüzünden harap olmuştur. Mihrap önündeki hazirede 1435’de ölen Gazi Mihal Bey ile ailesinin mezarları bulunmaktadır.

Caminin tek şerefeli minaresi l752 depreminden sonra yapılmıştır.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Şah Melek (Şah Melek Paşa) Camisi

Şah Melek (Şah Melek Paşa) Camisi

sahmelekcami.jpg

Şah Melek (Şah Melek Paşa) Camisi

Edirne Gazi Mihal Köprüsü’nün yanında, Kapıkule yolu üzerinde bulunan Şah Melek Camisi’ni, Sultan II.Murat döneminde, Rumeli Beylerbeyi Şah Melek Paşa 1429 yılında yaptırmıştır. Ayrıca Şah Melek Paşa bu cami ile ilgili birde vakfiye düzenlemiştir.

Bugün cami, çevresinde yapılan yol nedeniyle çukurda kalmıştır. Caminin son cemaat yeri bulunmamaktadır. Bununla beraber caminin yapıldığı ilk dönemde son cemaat yerinin olduğu ve sonraki yıllarda yıkıldığı sanılmaktadır. Caminin iki taraftan kapıları vardır. Bu kapılardan birisinin üzerinde 1429 tarihli kitabesi bulunmaktadır.

Kitabe:

Yu’meru hazel-mescidi fi eyyam-ı devleti Sultan
Murad han İbni Muhammed hullide mülkühü ve minnetûhû
Ve amera Şah Melek bin Ş**** tekabbel-ALLAH lahül-kerim
Minhü amin. Tariha Şehri Ramazan seneti isneteyni
Ve selasine ve semanemie.
832 (1429)


Kesme ve moloz taştan olan caminin kitabeli kapısının çok güzel bir görünümü vardır. Taş işçiliği yönünden son derece görkemli olan bu kapı silmeler ve geometrik şekillerle bezenmiştir

Caminin girişinde iki payeli bir bölüm vardır. Bu bölümün üzeri tekne tonozlarla örtülüdür. Onun arkasındaki ana mekan ve mihrap önü merkezi bir kubbe ile örtülüdür. Bu yönden Şah Melek Camisi İznik Yeşil Camisi ile plan bakımından benzerlik göstermektedir.

Şah Melek Paşa Camisi iç bezemesi yönünden son derce ilginç bir yapıdır. Duvarların l.50 m. yüksekliğe kadar çinilerle kaplıdır. Bunlar firuze sırlı altıgen ve sekizgen çinilerdir. Burada lacivert zemin üzerine beyaz, sarı renklerde çiçek motifleri içeren çinilerdir. Ayrıca bunlar firuze renkte rûmili bordürlerle çevrilmişidir.

Caminin alçı kabartma mihrabı da çinilerle bezelidir. Mihrabın çevresinde geometrik örgüler ve rûmi motifleri de dikkati çekmektedir. Caminin orijinal konumunda kalem işleri ile bezeli olduğu kalan izlerden anlaşılmaktadır. Bu kalem işlerini Ord.Prof.Dr. A.Süheyl Ünver ile Y.mimar Ali Saim Ülgen tespit etmiş ve Vakıflar Dergisinde (I) yayınlanmıştır.

Caminin tek şerefeli minaresi vardır. Şah Melek Paşa’nın bir de imareti bulunmakta olup, bu imaret yakın tarihlerde onarılmıştır. Caminin arkasındaki avluda da Şah melek Paşa’nın 1441 tarihli mezarı bulunmaktadır.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Mezit Bey Camisi

Mezit Bey Camisi

mezitbeycami.jpg

Mezit Bey Camisi

Edirne Mezit Bey Camisi’ni Sancakbeyi Mezit Bey 1440-1441 yılında yaptırmıştır. Mezit Bey Eflak seferi sırasında bir baskında şehit olmuştur.

Osmanlı Mimarisinde yan mekanlı, zaviyeli veya ters T denilen plan tipinde yapılmıştır. Kesme taş ve tuğladan yapılan caminin ibadet mekanı merkezi kubbeli olup girişin iki yanında yan mekanları bulunmaktadır. İlk yapılışında zaviye olarak yapılmış, sonradan camiye dönüştürülmüştür.

Yapı 1752 depreminden zarar görmüştür. Caminin yanındaki imaret ve tabhaneler bu depremde tamamen yıkılmıştır. Cami l889’da yeniden onarılmış, bu arada bir de mihrap eklenmiştir. İbadet mekanı yeşil rengin ağır bastığı çinilerle kaplıdır. Bu nedenle de halk arasında Yeşilce Cami ismi ile tanımıştır. Ayrıca mihrabın üst kısmına da kabartma bir bordür eklemiştir. Onarım öncesine ait kalem işlerinin örnekleri yer yer görülmektedir. Tek şerefeli minaresi de çinilerle kaplıdır.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Şeyh Şuca Camisi

Şeyh Şuca Camisi

Şeyh Şuca Camisi

Edirne Dilaver Bey Mahallesi’nde bulunan Şeyh Şuca Camisi’ni Sultan II.Murad döneminde padişahı bir tehlikeden koruyan Şeyh Şucaaddin Karamani kendisine Kaleiçi’nde verilen arazide yaptırmıştır.

Cami XV.yüzyıla tarihlendirilmektedir. Günümüze harap bir durumda gelebilen caminin kitabesi bulunmamaktadır. Ancak ayakta olan minaresinden kesme taş ve tuğladan yapıldığı anlaşılmaktadır.

İlk yapımında zaviye olan bu yapı 1535’te camiye dönüştürülmüş, 1751 depreminde de yıkılmıştır. Büyük olasılıkla dikdörtgen planlı ve üzerinin de çatı ile örtülü olduğu sanılmaktadır.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Dar'ül Hadis Camisi

Dar'ül Hadis Camisi

darulhadiscami.jpg

Dar'ül Hadis Camisi

Edirne’de Kaleiçi’nde Dar’ül Hadis Caddesi ile Doğan Sokağı’nın kesiştiği yerde bulunan Dar’ül Hadis Camisi’ni Sultan II.Murad 1435’te yaptırmıştır. Hıbrî’nin Enis-ül-müsamirin’den öğrenildiğine göre, padişahın rüyasına giren Hz.Muhammed ondan bir cami yaptırmasını istemiş, Sultan II.Murad’da bu camiyi yaptırmıştır.

Dar’ül Hadis Edirne’nin kültürel yaşamında önemli yer tutan hadis öğrenimi veren bir medrese olarak yapılmıştır. Sonraki dönemlerde camiye çevrilmiştir. Ayrıca Sultan II.Murad bununla ilgili geniş bir vakfiye düzenlemiştir.

Caminin üç kitabesi bulunmaktadır. Ancak bu kitabelerden hiç birisi ilk yapımına ait değildir. Bu da gösteriyor ki bu yapı önce Dar’ül hadis olarak yapılmış, sonradan camiye çevrilmiştir. Bu kitabelerden birinin de XVI.yüzyılın sonlarında buraya konmuş olması de buna açıklık getirmektedir. Büyük olasılıkla bu kitabeler yapının onarımı sırasında yazılmış ve aslına uygun olarak da düzenlenmiştir.

Kitabe:

Hazel cami-üşşerif-lissultan-il a’zam
Eşşahin şah-ı muazzam el-müeyyidü mines sema
El-muzaffer ve kahr-ül a’da nasirül adlı vel hasan
Basitül-ecnihatil emân alâ ehl-il iman
Essultan ibn-i sultan ebü-l-feth Murad Han
İbn-i Muhammed han ibn-i Bayezid han
Lâ-zâlet râyâtü saltanatihi ve hullide mülkühü
Tahriren fil-yevmis-salisi ve ışrîn
Min şehr-i şaban-ül muazzami fi seneti semane ve
Selasenie ve semanemiete-hicriyetin-nebevîyeti
838 (1434)


Geniş bir avlu ortasında bulunan, kareye yakın dikdörtgen planlı olan yapı kesme taş ve tuğladan yapılmıştır. İbadet mekanı iki bölümden meydana gelmiştir. Bunlardan ilk bölüm yanlarda duvarlara, ortada da iki sütuna dayanan kemerlerle diğerinden ayrılmıştır. Diğer bölümün orta mekanı pandantifli merkezi bir kubbe ile örtülmüş, kenardaki açıklıklara da tonozlar yerleştirilmiştir. Caminin girişindeki, iki sütunun taşıdığı son cemaat yeri XIX.yüzyılda yapıldığını belirtecek şekilde kırık yuvarlak kemerli ve barok üsluptadır. İbadet mekanı alt sırada dikdörtgen, üst sırada da yuvarlak kemerli alçı pencerelerle aydınlatılmıştır. İç mekanda mihrap ve duvarların bir bölümü ile pandantifler kalem işleri ile bezenmiştir. Caminin avlusunda barok üslupta geniş saçaklıklı bir şadırvan bulunmaktadır. Yapının iki kenarındaki tabhanesinden günümüze hiçbir iz gelememiştir.

Caminin minaresi Balkan Savaşı sırasında top mermisi ile yıkılmış ve sonradan yenilenmiştir.

Caminin avlusu Osmanlı şehzadeleri için mezarlık olarak kullanılmıştır. Burada Sultan II.Murad’ın oğlu Şehzade Orhan ve Şehzade Hüseyin; Sultan II.Mustafa’nın çocuklarından Şehzade Ahmet, Hatice, Ümmügülsüm sultanlar; Sultan III.Ahmet’in çocuklarından şehzade Mehmet, Şehzade Selim ve Rukiye ile Zeynep sultanlar gömülüdür. Ayrıca devrin ulemâsından Fahreddin-i Acemi ile Çirmen Sancak Beyi Karamanoğlu Mehmet Bey de burada gömülü bulunmaktadır.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Saruca Paşa Camisi

Saruca Paşa Camisi

sarucapasacamisi.jpg

Saruca Paşa Camisi

Edirne’de Kaleiçi’nde Devlet Hastanesi yanında bulunan Saruca Paşa Camisi, Sultan II.Murad ve Fatih Sultan Mehmet devri komutanlarından Saruca Paşa tarafından 1453 yılında yaptırılmıştır.

Caminin giriş kapısı üzerindeki 93x57 cm. ölçüsündeki mermer sülüs yazılı kırık kitabesi Edirne Müzesi’nde bulunmaktadır.

Kitabe:

Bismillahirrahmanirrahim
Rusisa Bünyan hazel makâmül kerim fi ahdi
Devlet-üs sultan-il azim dürreti sübhanehü a’zam-ül
Selâtin-ül muhtass bi-fethi kal’a Kontantiniyye
Essultan ebül feth Mehmet han min lâ atal kevep
Vücude me’mûr-ül deveran ekall halâkâl kebir
Mahmudül el fakir
Fi ihtişame kûl ihvan-üs-safâ tarihen hayrün bina
863 (1458)


Saruca Paşa Camisi kesme taş ve kaba yontma taştan kare planlı bir yapı olup, üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülüdür. Duvarlar kirpi saçakla sona ermektedir. Giriş kapısı mermer söveli ve oldukça gösterişlidir. İbadet mekanı her duvarda birer tane olmak üzere yuvarlak kemerli pencere ile aydınlatılmıştır. Mihrap beş köşeli olup, yarım kubbe ile sona ermektedir.

Caminin minaresi taş kaide üzerinde yuvarlak gövdeli, kesme taştan ve tek şerefelidir.Günümüzde kullanılmakta olan caminin haziresinde Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ile Budin Valisi Melek İbrahim Paşa’nın kesik başları gömülüdür.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Atik Ali Paşa Camisi

Atik Ali Paşa Camisi

atikalipasacamii.jpg

Atik Ali Paşa Camisi

Edirne Kaleiçi’nde bulunan Atik Ali Paşa Camisi ile ilgili kaynaklarda yeterli bir bilgi bulunmamaktadır. Ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Halk arasında Atik Ali Paşa Camisi olarak tanınmaktadır. Ancak 1897 yılında onarılmıştır.

Cami tuğla hatıllı, kaba yontma taştan yapılmıştır. Duvarlar kirpi saçakla sona ermektedir. Üzeri kubbe ile örtülüdür. Cephe duvarlarının her kenarında, altta yuvarlak kemer alınlıklı ikişer dikdörtgen, üstte de sivri kemerli üçer penceresi bulunmaktadır. Mihrabın bir özelliği yoktur. Camiye bitişik olan minare taş kaide üzerinde tuğladan ve silindirik gövdelidir.

Cami günümüzde harap durumdadır.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Selçuk Hatun Camisi

Selçuk Hatun Camisi

Edirne Fakih Mahallesi Kadirhane Sokağı’nda bulunan Selçuk Hatun Camisi’nin kitabesinden öğrenildiğine göre Çelebi Sultan Mehmet’in kızı Selçuk Hatun tarafından 1455 yılında yaptırılmıştır. İbrahim Halife de kendi parasından buraya bir minber eklemiştir.

Kitabe:

Men benî-lillâhi Mescide benî-lillâhî lehü beyte filcenneti
Hasbet-en-lillahi hazel mescidi Selçuk hatun bint-i müresel
Errahmet-ullahi……….fi tarihi sene ve sittin ve semanemie
860 (1455).


Cami kare planlı, kesme taştan yapılmıştır. Üzeri tromplar üzerine oturan merkezi bir kubbe ile örtülüdür. Giriş kapısının yanında bir mihrap ve bir pencere; mihrap cephesinde yanlarda ikişer; diğer duvarlarda da altta alınlıklı dikdörtgen, üstte de yuvarlak kemerli ikişer penceresi bulunmaktadır. Uzun süre harap durumda olan bu caminin onarımına Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce 2004 yılında başlanmıştır. Ancak önündeki izlerden üç bölümlü bir son cemaat yerinin olduğu anlaşılmaktadır.

Mihrap beş köşeli olup, üzerindeki izlerden kalem işleri ile bezeli olduğu anlaşılmaktadır. Caminin batı köşesindeki minare taş kaide üzerinde tuğla gövdeli olduğu sanılmaktadır. Orijinal minare günümüze gelememiştir.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Kirazlı (Şehabettin Paşa) Camisi

Kirazlı (Şehabettin Paşa) Camisi

Edirne’de Şehabettin Paşa Mahallesi’nde, Kirazlı Cami Sokağı’nda Saraçhane Köprüsü’nü yaptırmış olan Şehabettin Paşa tarafından tek kubbeli olarak 1436 yılında yaptırılmıştır. Cami halk arasında Kirazlı Cami olarak anılmaktadır.

Şehabettin Paşa II.Murad ve Fatih Sultan Mehmet döneminde vezirlik ve 1437’de de Rumeli Beylerbeyliği yapmıştır. Şehabettin Paşa’nın Edirne’de yaptırmış olduğu iki mescidi ve hamamı ve köprüsü, Filibe’de de camisi, kervansarayı ve imareti bulunmaktadır.

Caminin kapısı üzerinde iki satırlı Arapça sülüs yazılı mermer bir kitabesi bulunmaktadır.

Kitabe:

Esas hazel mescidil fi eyyam-üs Sultan Murad han
Hacı Şahabeddin bin Abdullah. Tarihi sene erbain ve semanemie.


Cami tuğla hatıllı, kaba taştan, kare planlı olarak yapılmış üzeri yüksek sekizgen bir kasnak üzerine oturan merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Caminin iki duvarında altta dikdörtgen, üstte de sivri kemerli ikişer alçı penceresi bulunmaktadır. Alt pencereler tuğla hatıllarla üstten kemer şekline sokulmuştur. Kuzey duvarındaki sekiz köşeli mihrap dışarıya doğru taşkındır. Ayrıca giriş kapısının yanında 5 m. yüksekliğinde bir mihrap bulunmaktadır. Osmanlı mimarisinde son cemaat yerine yerleştirilen mihraplar küçük boyutlu olmasına rağmen buradaki böylesine yüksek ve gösterişli, istiridye motifi ile sona eren mihrabın bulunması ilgi çekicidir.

Cami duvarına bitişik olan yüksek kürsü üzerindeki yuvarlak gövdeli taş minaresinin yüksekliği kubbeyi aşmamaktadır.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Şeyhi Çelebi Camisi

Şeyhi Çelebi Camisi

ahmetcelebicamii.jpg

Şeyhi Çelebi Camisi

Edirne Ayşe Kadın semtinde, Şeyh Çelebi Cami Sokağı’ndaki bu caminin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Yapı üslubundan XVI.yüzyılın ikinci yarısında yapıldığı anlaşılmaktadır.

Cami kare planlı olup, üzeri merkezi bir kubbe ile örtülüdür. Duvarları kesme taştan yapılmış olup, bir sıra taş dizisini iki sıra arasına şerit halinde tuğla hatıllar izlemektedir. Böylece bütün duvar bu teknikte örülmüştür. Caminin mihrap duvarı dışında kalan duvarlarında alt sırada dikdörtgen söveli ikişer pencere bulunmaktadır. Üst sırada da ikişer tane sivri kemerli alçı pencereleri vardır. Caminin önüne son yıllarda eklenen ahşap son cemaat yeri caminin bütünü ile uyum sağlamamaktadır. Yan tarafındaki minaresi kesme taş kaide üzerine kesme taştan köşeli ve tek şerefelidir. Şerefe altında kabartma yuvarlak firizler bulunmaktadır.

Cami avlusunda şadırvanı vardır.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Kadı Bedrettin Camisi

Kadı Bedrettin Camisi

kadibedrettincami.jpg

Kadı Bedrettin Camisi

Edirne Ayşe Kadın Semtinde, Talat paşa Caddesi üzerinde bulunan Kadı Bedrettin Camisi’ni Edirne Kadısı, Kadı Bedrettin ismi ile tanınan Mevtana Bedrettin Mahmud Bin Abdullah 1530 yılında yaptırmıştır. Bunu belirten sülüs yazılı Arapça kitabesi giriş kapısı üzerindedir.

Kitabe:

Elmerhum el magfurus-said
Bedreddinül kadı. Tarih sene 936 (1530)


Cami geniş bir avlu ortasında olup, kare planlı, sekiz köşeli kasnak üzerine oturmuş, pandantifli merkezi bir kubbe ile üzeri örtülüdür. Kesme taş ve tuğla hatıllı duvarları bulunmaktadır. Burada bir sıra kesme taş dizisini bir sıra tuğla hatıllar izlemektedir. Caminin iki yan kenarında alt ve üstte olmak üzere yuvarlak kemerli ikişer penceresi bulunmaktadır. Ayrıca bunların üstünde iki pencerenin ortasına da yine yuvarlak kemerli bir pencere yerleştirilmiştir. Mihrap duvarının iki yanında da altlı üstlü birer sivri kemerli penceresi vardır. Mihrap yedi köşeli olup, bezeme olarak orijinalliğinden oldukça uzaktır. Caminin önündeki son cemaat yeri mermer sütunlu olup, camekanla kapatılmıştır. Son cemaat yerinin orijinal şeklinden uzaklaştığı açıkça görülmektedir. Son cemaat yeri iki bölüm halinde pandantifli kubbe ile örtülüdür.

Son cemaat yerine bitişik olan minare oldukça yüksek, taş kaide üzerinde yuvarlak gövdeli olarak oturtulmuştur. Tek şerefeli olan minarenin şerefe altında kabartma taş firizler bulunmaktadır.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Kuşçu Doğan Camisi

Kuşçu Doğan Camisi

kuscudogancami.jpg

Kuşçu Doğan Camisi

Edirne Karanfiloğlu Mahallesi, Kuşçu Doğan Cami Sokağı’nda bulunan bu camiyi Kuşçu Doğan yaptırmıştır. Kitabesi bulunmamakla beraber yapı üslubundan XV.yüzyıla ait olduğu sanılmaktadır.

Kuşçu Doğan, Kurt Doğan, Kurtçu Doğan, Korucu Doğan isimleri ile de tanınan Kuşçu Doğan bir Yeniçeri Ağası’dır. Aynı zamanda bu isim bir Yeniçeri Ortasını da simgelemektedir.

Cami kesme taştan, kare planlı olarak yapılmıştır. Üst örtüsünü dört köşedeki oldukça büyük trompların taşıdığı merkezi bir kubbe örtmektedir. Caminin doğu, batı ve güney cephelerinde ikişer dikdörtgen söveli penceresi bulunmaktadır. Bunlar içten sivri kemerlidir. Caminin batı yönünden girilen giriş kapısının yanında bir mihrap nişi bulunmaktadır. Mihrap sekiz köşelidir.

Minaresi caminin batısında olup, kesme taş kaide üzerinde, kesme taştan köşeli gövdeye sahiptir. Tek şerefelidir. Caminin avlusunda XVII.-XIX.yüzyıllara ait taş işçiliği yönünden önemli ve tarihi belge niteliğinde olan mezar taşları bulunmaktadır.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Lari Camisi

Lari Camisi

laricamii.jpg

Lari Camisi

Edirne Eski İstanbul Caddesi ile Saraçlar Caddesi’nin birleştiği noktada, Bat Pazarı denilen yerde bulunan Lari Camisi’ni Fatih Sultan Mehmet’in Hâkim Lari-i Acemi isimli hekimi 1514 yılında yaptırmıştır. Tıp kaynaklarında Abdülhamid Lari olarak tanınan bu hekim ile ilgili bir takım iddialar ortaya atılmıştır. Bunlara göre Fatih Sultan Mehmet’i yavaş yavaş zehirlemiş, Karamanlı Mehmet Paşa’ya uyarak padişahı yanlış tedavi etmiştir. Ancak Sultan II.Beyazıt zamanında da padişahın yanında hekimliğini sürdürmesi bu iddiaların yersiz olduğunu göstermektedir.

Halk arasında Laleli Cami olarak da bilinen Lari Camisi 1752 depreminde kubbesi yıkılmış, revaklarının büyük bir bölümü hasar görmüştür. Bunun ardından İplikçi Ahmet Ağa camiye ahşap bir kubbe yaptırmış, sonraki dönemlerde de yenilenmiştir. Caminin giriş kapısı dışarıya doğru taşkın taş silmelidir. Bunun üzerinde Arapça 1514 tarihli sülüs yazılı kitabesi bulunmaktadır.

Kitabe:

Kemmil-ül ma’rûf birrûn mâcid
Talib-ül gufrân min rabb-ül gâfur
El-müsemmâ bi-hâmid-ül din-i kadd
Kasîdel-ihlas-lillahi eşşekûr
Lem yuhib mes’ahü iz tarihi
Teme ihsan-ül Hamidûn len yebur
920 (1514)


Cami revaklı ve iki kubbelidir. Kareye yakın 11.65x11.70 m. ölçüsündeki cami kesme taştan yapılmış, üzeri de pandantifli, yüksek kasnaklı merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Caminin önünde beş bölümlü üzerleri kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Burası duvar uzantıları ve birbirlerine yuvarlak kemerli dört sütundan oluşmuştur. Günümüzde bu son cemaat yerinin önü camekanla kapatılmıştır. Caminin doğu ve batı duvarlarında üçü alt sırada, üçü de üst sırada, bunların da arasında birer yuvarlak pencere ile aydınlatılmıştır. Giriş kapısının iki yanında birer ve üstünde de bir olmak üzere üç penceresi daha bulunmaktadır. Bu pencereler dikdörtgen sövelidir.

Minare kaidesi üzerinde yükselen sekizgen gövdeli ve mukarnaslı, tek şerefelidir. Caminin medresesi ve şadırvanı günümüze gelememiştir.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Kasım Paşa Camisi - Edirne

Kasım Paşa Camisi

kasimpasacamisi.jpg

Kasım Paşa Camisi

Tunca nehrinin hemen yanında Edirne camileri içerisinde belki de en iç açıcı konuma sahiptir. Ancak cami şu anda harap halde ve restorasyon için beklemektedir. Ama zaman zaman gelen su baskınları bu açıdan soru işaretleri oluşturmaktadır.

Fatih ve II.Bayezid devri vezirlerinden olup,1483 de İshak Paşanın yerine Vezir-i Azam olmuştur. Evliya Kasım Paşa olarak da anınmış olup, Edirne'deki mahallesi günümüzde de yaşamaktadır.

Kasımpaşa Cami Tunca nehrinin hemen kenarındadır. Tunca nehrine inen merdivenlerin bir kısmı kaybolmuş olsa da belirgindir. Zamanın insanlarının Kasımpaşa camiine kayıklarla gelip namaz kılmış olmaları muhtemeldir.

Kasım Paşanın Edirne'deki imareti için geniş evkafı vardı ki, bu cami ve imarete ait birçok vesika ve defterlerin Topkapı Sarayı Arşivinde bulunduğunu aktarmak yerinde olur.

Kitabe:

Mimmen yuğmeru mesacid-allahi ve minha yepna
Binaen münifen camian lâtifen ve mecmaan şerifen
Kasımpaşa veffika-hullahü limaye-şâe fi seneti
Selâse semânine ve semânemieti min hicretin
Nebeviye aleyhi salât-ı behiyyetün.
883 (1479).


İnşa Kitabesinin Türkçe’si:

"ALLAH'ın mescitlerini yapanlardandır ve bunlardan bir bina olan yüce, toplayıcı, latif ve şereflilerin toplandığı bu yapıyı Hicrî Nebevi -güzel salat onun üzerine olsun- 883 yılında, Kasım Paşa yaptırdı. -Dilediği hususlarda ALLAH kendisini muvaffak kılsın-.

Bu kitabeye göre yapı, 1479 (H.883) yılında, Kasım Paşa tarafından inşa ettirilmiştir.

Mimarisi

Cami duvarları ve minare, düzgün kesme taşlarla inşa edilmiştir. Kasnakta ise, düzgün kesme taş ve tuğlanın dönüşümlü olarak kullanıldığı görülmektedir.

Caminin kuzey cephesinde bir son cemaat yerinin izleri görülebilmektedir. Cephe duvarının üst kesiminde, halen görülebilen izler, burada ahşap çatılı bir son cemaat yerinin bulunduğunu belirtmektedir.

Eserin doğu, batı ve güney cephelerinin her birinde, gövde üzerinde, üst üste yerleştirilmiş dörder pencere; kasnak üzerinde ise birer pencere vardır. Bu pencerelerden alt sıradakiler, birer çökertme içine yerleştirilmiş dikdörtgen şekilli açıklıklardır. Her birinin sivri kemerli birer alınlığı vardır. Üst sıradaki pencereler sivri bir kemerle son bulmaktadır.

Kuzey cephesinde, taçkapı dışında, iki pencere ve bu pencereler arasına yerleştirilmiş bir dış mihrap bulunmaktadır. Pencere alınlıklarına beş kollu, küçük birer yıldız oyulmuştur. Kuzey cephesinin doğu ucunda harim girişi yer almaktadır. Hafifçe dışa taşmalı olarak inşa edilmiş olan taçkapı, bir dizi silmeyle çerçevelenmiştir.

Basık kemerli giriş aralığı, sivri kemerli derince bir çökertme görünümündeki ana niş içine yerleştirilmiştir. Ana nişin dip duvarı üzerinde üç satırlık inşa kitabesi bulunmaktadır. Bugün örülerek kapatılmış olan giriş aralığını örten basık kemer, iki renkli taşlarla örülmüştür.


Harimin doğu duvarının kuzey ucunda yer alan minarenin, külah ve şerefe korkulukları tahrip olmuştur . Minareye, kürsünün kuzey yüzü üzerindeki sivri kemerli bir açıklıktan girilmektedir. İki kademeli pabuç(Bir minarede kürsü bölümünden gövdeye geçişi sağlayan hunik bölüm. ) kısmının alt kesiminde, üçgenlerden oluşan bir kuşak; üst kesiminde ise bir sivri kemerleşme dizisi görülmektedir. Şerefe geçişinin biraz altında, kaytan silme bir bilezik gövdeyi dolanmaktadır.

Caminin batı duvarı ortasında bir güneş saati dikkati çekmektedir. Saatin kuzey kesiminde, "Zeval" yazısı okunmaktadır. Bu kelimeye, Edirne Üç Şerefeli caminin avlu batı taçkapısı üzerinde; Edirne Eski caminin batı taçkapısı üzerinde ve Edirne Selimiye Camii'nin avlu batı duvarı üzerindeki güneş saatlerinde rastlanmaktadır.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Sitti Şah Sultan Camisi - Edirne

Sitti Şah Sultan Camisi

sittisahsultancamii.jpg

Sitti Şah Sultan Camisi

Edirne Karacabevvap Mahallesi, Mahkeme Bayırı’nda bulunan Sitti Şah Sultan Camisi, Fatih Sultan Mehmet’in eşi Dulkadiroğlu Süleyman Bey’in kızı Sitti Hatun tarafından 1484 yılında yaptırılmıştır. Sitti Sultan bu cami ile ilgili 1520, 1530 ve 1574 tarihli üç ayrı vakfiye düzenlemiştir.

Cami kare planlı, kesme taş ve tuğladan yapılmıştır. Üzeri tromplu ve yüksek kasnaklı merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Caminin önünde son cemaat yerinin olduğunu gösteren izler duvarda bulunmaktadır. Giriş kapısı kesme taştan ve silmeli olup üzerinde sülüs yazılı Arapça kitabesi bulunmaktadır.

Kitabe:

Rusisât Bünyan hazel mâkâmel-kerim fi devletis-sultânil-azim
Essultan ibn-i sultânil-gazi ebü-l-feth Bayezıd han edâm-ALLAHü
Bil-hayr ve d^rret-ül hasenati tihân havâtinız-zeman Sitt şah
Bint-i Süleyman ibn-i Zülkadir tarih fi senete tis’a ve semanine ve semanemie.
889 (1484).


Caminin içerisi doğu ve batı cephelerinde dikdörtgen söveli üçgen alınlıklı beşer pencere ile aydınlatılmıştır. Ayrıca mihrap yönünde altlı üstlü ikişer, giriş kapısı yanlarında da birer penceresi bulunmaktadır. Batı cephesinde bulunan minare kesme taş kaide üzerine köşeli olarak oturtulmuş tek şerefelidir.

Caminin kuzeyinde şadırvanı bulunmaktadır.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Defterdar Camisi

Beylerbeyi Camisi


Beylerbeyi Camisi

Edirne Hükümet Meydanı’ndan Sarayiçi’ne giden yolun solundaki bir yamaçta bulunan Beylerbeyi Camisi’ni kitabesi olmamakla beraber, vakıf kayıtlarından öğrenildiğine göre Sultan II.Murat dönem ümerasından, önce Tırhala Beyi sonra da Rumeli Beylerbeyi olan Sinaneddin Yusuf Paşa 1429’da yaptırmıştır.

Beylerbeyi Camisi plan bakımından yan mekanlı, tabhaneli veya ters T planlı zaviyeli camiler gurubu içerisinde düşünülmelidir. Osmanlı mimarisindeki cami tipleri arasında bu caminin farklı bir konumu bulunmaktadır.Taş ve tuğladan karma bir teknikle yapılmıştır. Mermer söveli sivri kemerli giriş kapısı oldukça gösterişlidir. İç kapının alt kısımları rûmi ve hatayî motiflerinden oluşan kalem işleriyle süslenmiştir. Girişin üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülüdür. Bunun iki yanında kare planlı üzeri kubbe ile örtülü iki yan mekan bulunmaktadır. Bu mekanlar dışarıya üç kenardan ikişer pencere ile açılmışlardır. Ayrıca giriş holüne birer pencere ile açılmışlardır. Mekanların içerisinde yaşmaklı birer ocak nişleri bulunmaktadır.

Caminin ibadet mekanı da kare planlı iki bölümden meydana gelmiştir. Bunlardan ilk bölüm yüksek sekiz dilimli bir kubbe ile örtülmüştür. Erken Osmanlı Devri mimarisinde görülen kapalı avlulu cami tipinin burada uygulandığı üzerindeki aydınlık fenerinden anlaşılmaktadır. Mihrabın yer aldığı ikinci bölüm üç cepheli olarak yapılmış, üzeri istiridye kabuğu şeklinde dilimli bir tonozla örtülmüştür. Prof. Dr.Semavi Eyice’ye göre bu bölüm Tire’deki l441 tarihli Hacı Yahşi Bey’in yaptırmış olduğu Yeşil İmaret Camisi’ni hatırlatmaktadır. Mihrabın yer aldığı bölüm bir bakıma kilise mimarisindeki apsidleri anımsatmaktadır. Minare soldaki tabhane hücresinin köşesindedir.

Beylerbeyi Camisi Balkan Savaşı sırasında harap olmuş, l950’li yılların başında mihrap yönü başta olmak üzere caminin büyük bir bölümü çökmüştür. Son cemaat yeri de tamamen ortadan kalkmıştır. Minarenin şerefeden sonra gelen kısımları yıkılmış, Beylerbeyi Sinaneddin Yusuf Paşa’nın Türbesinin kubbesi çökmüş, medresesi ise çok daha önceki yıllarda ortadan kalkmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü, Beylerbeyi Camisi’ni l960’lı yıllardan sonra yeniden yapılırcasına onarmıştır. Son cemaat yeri de bu arada yenilenmiştir.


Defterdar Camisi


Edirne Talat paşa Caddesi üzerinde bulunan Defterdar Camisi’ni Kanuni Sultan Süleyman ve Sultan II.Selim dönemi defterdarlarından Mustafa Paşa yaptırmıştır. Caminin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi bilinmemektedir. XVI.yüzyılda Mimar Sinan tarafından yapılmıştır.

Geniş bir avlu ortasındaki cami kare planlı, kesme taştan yapılmış olup, üzeri pandantiflerin ve trompların taşıdığı merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Caminin önünde hafif sivri kemerlerle birbirlerine bağlanmış dört sütunun taşıdığı, dört bölümlü, üzeri kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Caminin giriş kapısı köfeki taştan olup, silmelerle çerçeve içerisine alınmıştır. Girişin iki yanında dikdörtgen söveli ikişer penceresi vardır. Caminin kesme taşlar arasında tuğla derzli silmeleri bulunmakta olup, giriş dışındaki duvarlara her birinde üç sıra halinde dokuzar pencere açılmıştır.

Mihrap yedi köşeli olup stalaktitlerle sona ermektedir. Ayrıca çevresinde birer sütunçe bulunmaktadır. Minberi ve kadınlar mahfili geç devirlerde yapılmış ve herhangi bir özellik taşımamaktadır.

Minare kesme taştan köşeli ve tek şerefelidir. Şerefe altı mukarnaslıdır.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Arif Ağa Camisi

Arif Ağa Camisi

Edirne Baba Demirtaş Mahallesi, Salı Tekke Sokağı’nda bulunan Arif Ağa Camisi’nin yapım kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Halk tarafından Künbet Camisi ismi ile de anılmaktadır. 1446 yılı Vakıf tabu kayıtlarında Arif Ağa Mahallesi’nin ismi geçmektedir. Buna dayanılarak bu caminin XV.yüzyılın ortasında Arif Ağa isimli biri tarafından yaptırılmış olması ihtimal dahilindedir.

Cami kesme köfeki taşından kare planlı olup, üzerini trompların yardımı ile merkezi bir kubbe örtmektedir. Tromplar dışa doğru taşkın olup, içeride pandantiflidir. Caminin kuzey ve doğu duvarlarında alt sırada üç, üst sırada iki, kasnakta da bir penceresi bulunmaktadır. Alt pencereler dikdörtgen söveli, üst pencereler de sivri kemerli ve alçı şebekelidir. Caminin kuzey köşesinde giriş kapısı bulunmaktadır. İbadet mekanındaki mihrap stalaktitli olarak sona ermektedir. Ayrıca mihrapta çarkıfelek ve gülbezek motifleri vardır.

Kuzey cephesinin batı köşesinde yer alan minare kesme taştan kaide üzerinde yükselmekte olup, tek şerefelidir. Dikey yivlerle hareketlendirilmiştir. Şerefesi oldukça sadedir.

Cami Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1993 yılında onarılmıştır.
 
Üst Alt