1960 ve 70’li yıllarda Türkiye’de özellikle hanımlar arasında yazı ve konferanslarıyla büyük bir İslâmî uyanışa sebep olan Şule Yüksel Hanım, hafızalardan silinmeyecek bir iz bırakmıştı. Tabiri caizse, o zamanlar bütün Türkiye’de “Şule Yüksel rüzgârı” esiyordu. Onu dinleyen hanımlar, kitleler hâlinde örtüye bürünüp ibadete koşuyorlardı. O yıllarda hanımlar arasındaki uyanışın sembol ismi hâline gelen Şule Hanım, Zübeyir Ağabeyle olan kısa, ama anlamlı görüşmesini şöyle anlattı:
Allah rahmet etsin, Zübeyir Ağabey çok mübarek bir insandı. Kendisini hep duyardım. Hatta yolda giderken de birkaç kez görmüştüm. Ama hiç görüşmemiştim.
Bir gün annemle beraber, kaldığı 46 numaranın üst katında ki Abdurrahman Ağabeylerin evine misafirliğe gitmiştik. O, orta katta kalıyordu. Bizim olduğumuzu nereden öğrenmiş, bilmiyorum. Odasının kapısına çıktı ve:
“Hemşire hanım, size bir şey söylemek istiyorum; çünkü bu, benimle gitmemeli.” dedi ve şöyle devam etti:
“Üstad Hazretleri, vefatından önce, ‘Türkiye’nin uyanışına vesile olacak bir hanım, İstanbul’dan çıkacak.’ demişti. Allah bunu size nasip etti. Bunu bilin.” dedi. Ben çok mahcup oldum. “Estağfurullah ağabey, bize dua edin.” dedim.
“Ahiret hemşiresi kabul ettim”
Ağabeyim Üzeyir Şenler, Risale-i Nur’u tanıdıktan sonra Isparta’da Üstadı ziyarete gitmiş. Çok kalabalık bir ziyaretçi kitlesi varmış. Zübeyir Ağabey, dışarı çıkıp görüşecekleri bir bir içeri alıyormuş. Bir müddet sonra “Tamam, Üstad rahatsızdır, bundan sonra kimseyi kabul etmiyor.” demiş. Ağabeyim de görüşemediğinden dolayı mahzun olmuş. Az sonra Zübeyir Ağabey tekrar kapıda görünmüş:
“Aranızda İstanbul’dan gelen lise talebesi var mı?” demiş. Ağabeyim:
“Var.” demiş.
“Sen gel, Üstad seni çağırıyor.”
Ağabeyimi ne o tanıyordu, ne de Üstad... Daha ilk gidişiydi. Bu şekilde bir kerametli davetle Üstadın huzuruna girmiş. Üstad, ağabeyimin babasıyla arasında olan ihtilâfına temas ederek:
“Sen babanın dediği gibi yap, ona itiraz etme.” demiş.
Babam, ağabeyimin kendisine yardımcı olmasını, yanında çalışmasını ve okumasını istiyordu. Böyle yaptığı takdirde namaz kılmasına ve risale okumasına karşı çıkmayacaktı. O ise her şeyi bırakıp kendini tamamen hizmete vermek istiyordu.
O zaman annem ve kız kardeşlerim, modern bir hayat içindeydik. Annem Üstada çok karşıydı. Buna rağmen Üstad, ağabeyime demiş ki:
“Ben senin anneni ve kız kardeşlerini ‘ahiret hemşiresi’ olarak kabul ediyorum. Onlara selâm söyle!”
Bizim hayat tarzımızı tasvip etmediğinden ağabeyim içinden Üstadın bu yaklaşımına itiraz etmiş. Fakat Üstad, bizim o günkü hâlimizi değil, ilerideki hâlimizi görerek bu iltifatta bulunmuştu.
Nitekim ağabeyim gelip de Üstadın selâmını bize söylediğinde annem, “Biz onun selâmına da hemşireliğine de muhtaç değiliz.” diye itiraz etmişti. Allah affetsin, annem sonradan bu hâline çok pişman oldu, çok tövbe etti, Üstada çok bağlı bir hâle geldi.
Şule Yüksel Şenler.