Tasavvuf Farz Mıdır?

omer_ömer

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Mart 2024
Mesajlar
19
Tepkime puanı
9
Verdiğin linkte madde kelimesi 216 kere geçiyor diyor. Freind of God. Evliya kök olarak Allah dostu demek, tamam.

Peki o zaman kimin Allahın dostu kimin olmadığını kim belirleyecek? Mesela ismet İnönü beş vakit namaz kılan oruç tutan bir insan sence o Allah dostu mudur? Tabi ki bunu veya Takvayı Allah bilir. E o zaman kimse diyemez ki falanca Evliya dır.

Burada tasavvuf = Evliya kök anlamı ile değil insanların çoğunluğunun ona yüklediği anlamda söylüyoruz. Ki ben iddia ediyorum ki,
İnsan - Allah ilişkisinde
İnsan - Evliya - Allah şeklinde bir bağlantı yoktur.

İnsan iman etmesi ile Allahı sevmesi aynı şey değildir. Bazı insanlar çok duygusaldır, bazıları romantik, bazıları aşkını değil aşkı saver, kimi insandan çok yüzeyseldir. VS. VS. İman etmenin temeli Allaha akıl erdirmektir. Ve bunun la birlikte imanın şartları...

Eğer sevgi imanın ve islamın bir kaidesi olsa idi o zaman delilerde çocuklarda VS. Sorumlu olurdu. Ha ben demiyorum ki sevgi kötüdür. Tabii ki sevelim tabiki dostlar da edinelim tabii müslümanlar kardeştir ve birbirlerine dost olup birbirlerini sevmelidir.

İslam Maddeciliktir. ile ilgili iddamı konuyu dağıtmamak için bu başlıkta dile getiremeyeceğim çok isterseniz yeni bir açın.

Kabe bir yöndür, Ekvator gibi, kuzey gibi. Belki de Hz. İbrahimin duaları içindir. Allah bilir. Ama putlar gibi değildir.

İş yerinde öğle vakti markete gitmeyi, dışarıda dolaşmayı hep bahane ederim. Bu sayede camiye ezana koşup namaz kılabiliyorum. Benim anladığım vesile de böyle şeyler.


Ben şeytanla ilgili meseleyi insanlara ibadet değilde insanın üstünlüğünü kabul et manasında bir emir olarak biliyorum. Şeytanın kibirli olması. Çoğumuzda böyle biliyoruz. Bu noktaya dualizmden gelmende hoştu.

Açıkçası Hristiyan alemini de tebrik etmek lazım. Bunca Müslümana kendi felsefelerini savunduruyorlar.

Dostlar, islamda ruhban sınıfı yoktur. Ruhban sınıfı bir grup insanı tarikatları kapsar. Bu pederler (Derviş ler) çile hanelerde aç susuz kalıp Allaha ulaşırlar. Ruhban sınıfının özel kıyafetleri vardır. İmamları (rahipleri) vardır. Bu Evliya (azizler) çeşitli kitaplar inciller, mesneviler yazarlar.

Ez cümle Kuran ve sünnet neyinize yetmiyor?
Evliya kelimesinin mana karşılığı, yine Evliya 'dır. Evliya kelimesinin başkaca bir manası yoktur.

Evliya Allah 'ın dostu da diğer insanlar düşmanı mı.? Evliyaullah kendiliğinden ortaya çıkmaz. Manen, üstadına verilmiş olan işaretle vazifelendirilir. Dost ..! Ne demek dost.? Her manada kullanabileceğiniz bir kelimeyi Allah Kelamına yakıştırmazsınız.

Dost, gayrimeşru yaşantıda erkek veya kadın için, herhangi bir hayvan için, insanların birbiri ile olan arkadaşlıklarında ve bir çok manada kullanılabilen bir kelimedir, Evliya kelimesini manalandırmada kullanamazsınız. Evliya = Evliya 'dır..!

Biz bu Kur'an'ı bir dağa indirseydik, Allah korkusundan onu, baş eğmiş, çatlamış, yarılmış görürdün. Bu misalleri, düşünmeleri için insanlara anlatıyoruz. (Haşr suresi 21)

Düşünün bakalım bir fikir ve görüşe vakıf olabilecek misiniz.? Hz. Allah, ilk insan Adem a.s ile başlayan, Hz. Muhammed Mustafa s.a.v ile sona eren peygamberlerinden, 10 sayfa Adem as. 'a , 50 sayfa Şit peygambere, 30 sayfa İdris peygambere, 10 sayfa İbrahim peygambere, Tevrat Musa a.s 'a, Zebur Davud a.s 'a, ve Kuran 'ı Hz. Muhammed Mustafa s.a.v efendimize indirmiştir.

Şimdi, indirilen bu suhuflar ve Kitaplar 'ı Hz. Allah neden bir dağa indirmedi de, peygamberleri aracılığı ile insanlığa gönderdi..? Soruyorum.! Kuran ve sünnet yetmiyor mu derken, sünnet, kimin sünneti.? Kuran yetiyor ise, sünnet de neyin nesi.? Kuran 'ın yanında sünnetlere de uymak ve uygulamak gerekiyor ise, Allah 'ın Elçisinin, Resulünün, Peygamberinin, Uyarıcısının, Evliyasının boş yere gönderilmiş olması mümkün mü.?

Evliya kelimesi yerine dost ifadesini kullanırsan, Kuran 'ın manası 180 derece değişir. Evliya kelimesinin başkaca bir manası yoktur ve manası sadece ve sadece Evliya 'dır..!

Hiç Kuran okudunuz mu.?

Sizce İslam nedir.? Kime Müslüman denir.? Mü-min, Müttakiy kimlere denir.?
Hz. Allah Kuran 'da her şeyi açıkça bildirmiş olmasın rağmen, neden ibadet ve taatlarda bir rehbere, bir uyarıcıya, bir tatbik edene, bir elçiye ihtiyacımız vardır.? İmamet makamı nedir ve neden vardır.? Bir-az tefekkür edin bakalım..!
 

omer_ömer

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Mart 2024
Mesajlar
19
Tepkime puanı
9
Sence Kuran dini anlamamız için yetersizmidir? Sünnetler ve hadisler yaşamımızı düzenlememiz için eksik midir? Misallahı anlamamız için komşu hakkı gibi...

Yok yeterlidir diyorsan o zaman bu evliyalar neden var?

Louis pasteur 1885 kuduz aşısını bulan bir kimyagerdir. Bu adam kaç tane çocuğun hayatını kurtarmasına vesile olmuştur. Düşünsene...

Bu gün marketler, hastaneler, tekstil bir sürü nimet etrafımızda Allahın Rızkına insanoğlu bolca sahip değil mi? Biraz şükretmemiz lazım.

İşte yaşam alanımızı şekillendiren bizi biz yapan insanlar pasteur gibi bilim adamları, devlet adamları, sanatçılar, edebiyatçılar VS. Dir.

Mesela Evliya diyebileceğimiz, xxx hazretlerinden 1 tanesinin dünyaya ne verdiğini? Yaşamımızza ne kattığını anlatır mısın?

Mimar Sinan mesela? Mimar diyoruz değilimi? Bu kişi dünyayı değiştiren bir dahi idi diyebileriz.

Allah kainatı boş bırakmamış Evliya göndermiş diyorsun, madem evliyalar var ve bunlar muhteşem insanlar bana bizlere ne verdiklerini anlatır mısın?


Sence Kuran Ayetler dini anlamamız için yetersizmidir? Sünnetler ve hadisler yaşamımızı düzenlememiz için eksik midir?
Sadece Kuran Dini anlamamız için yeterli değildir. Şayet Kuran yeterli olsaydı, peygamber efendimizin, peygamber efendilerimizin sünnetlerine ihtiyaç duyulmazdı. Herkes anladığı gibi yaşar gider, uymak ve uygulamak zorunluluğu olmazdı.
Namaz emredilmiş fakat rüknü, Peygamber efendimize bırakılmış. Zekat, Hac, Kurban, Oruç da Kuran'da emredilmiş fakat tarifi ve uygulama şekli Peygamber efendimiz tarafından tebliğ ve tarif edilmiş.

Hal böyle iken Kuran tek başına yeterli ola bilir mi.? Yahut sünnetlere uymadan İslam yaşanılabilir mi.?

Hakikat yönünden bahsedebilecek bir bilgi birikiminizin olmadığı gayet aşikar. Allah ve Kuran 'dan bahsediyorsanız, ayetleri görmezden gelemezsiniz. Biz ayet derken, siz, market, tekstil, hastane, pasteur, devlet adamı, sanatçı, edebiyatçı, memur bilmem neden bahsediyorsunuz..!

Anlaşılan İslam ile pek bi işbirliği içerisinde değilsiniz.

Evliya 'nın dünyaya ne verdiğini anlamak için, Peygamber efendimizin sünnetlerine riayet gerekli. Peygamber efendimizin dünyaya ne kattığını görmek için ise bu gün Evliya 'yı anlamak, tanımak ve biat gereklidir.

Evliya tanınmadan Peygamber tanınmaz. Peygamberler İlah olmadığı gibi, Mürşid ve Evliya da ilah değillerdir. Sadece tebliğ ile vazifelidirler, vesiledir, amaç değildir. Evliya 'nın dünyamıza ne verdiğini anlamak istiyorsanız, tabii olmanız, biat etmeniz gerekir vesselam.
 

Rhodium

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
6 Eylül 2023
Mesajlar
30
Tepkime puanı
10
Sadece Kuran Dini anlamamız için yeterli değildir. Şayet Kuran yeterli olsaydı, peygamber efendimizin, peygamber efendilerimizin sünnetlerine ihtiyaç duyulmazdı. Herkes anladığı gibi yaşar gider, uymak ve uygulamak zorunluluğu olmazdı.
Namaz emredilmiş fakat rüknü, Peygamber efendimize bırakılmış. Zekat, Hac, Kurban, Oruç da Kuran'da emredilmiş fakat tarifi ve uygulama şekli Peygamber efendimiz tarafından tebliğ ve tarif edilmiş.

Hal böyle iken Kuran tek başına yeterli ola bilir mi.? Yahut sünnetlere uymadan İslam yaşanılabilir mi.?

Hakikat yönünden bahsedebilecek bir bilgi birikiminizin olmadığı gayet aşikar. Allah ve Kuran 'dan bahsediyorsanız, ayetleri görmezden gelemezsiniz. Biz ayet derken, siz, market, tekstil, hastane, pasteur, devlet adamı, sanatçı, edebiyatçı, memur bilmem neden bahsediyorsunuz..!

Anlaşılan İslam ile pek bi işbirliği içerisinde değilsiniz.

Evliya 'nın dünyaya ne verdiğini anlamak için, Peygamber efendimizin sünnetlerine riayet gerekli. Peygamber efendimizin dünyaya ne kattığını görmek için ise bu gün Evliya 'yı anlamak, tanımak ve biat gereklidir.

Evliya tanınmadan Peygamber tanınmaz. Peygamberler İlah olmadığı gibi, Mürşid ve Evliya da ilah değillerdir. Sadece tebliğ ile vazifelidirler, vesiledir, amaç değildir. Evliya 'nın dünyamıza ne verdiğini anlamak istiyorsanız, tabii olmanız, biat etmeniz gerekir vesselam.
Bakın en değerli söz Doğrusunu Allah bilir deyip susmaktır. Ona teslim olmaktır.

Kuranın net ayetleri, birde derinlikli ayetleri vardır.

Burada derinlikli ayetleri ile ilgili kendi haklılığımız bencilliğimiz yansıma yaparsa büyük bir hatanın içine düşeriz.

Platona göre bilgiler doğuştandır. Yani insanın aklında bütün evrenin bilgisi hep vardır. İnsan kemale erdikçe bilgiyi kazıyarak dışa çıkarır.

Derinlikli Ayetler belli bir zaman ve mekan bilinç düzeyine insan ulaştıkça anlaşılır. Örneğin 1750 yılı ile şimdi bilinç düzeyimiz aynı değil. Örneğin kuantum fiziği var değil mi.

İşte burada görevli olanlar vardır. Kimisi bunu biliyordur. Kimisi bilmiyordur. Ama zaman içinde insanoğlunun bilinç düzeylerini geliştirmekle görevlidirler. Bu bilinç düzeyi geliştikçe insanlar mütşabih ayetleri daha fazla anlamaya başlarlar.

peygamberler haricinde de vazifeli insanlar yok demiyoruz. Hz. Musanın Peygamber olamayan bir görevli ile hikayesinin olduğu Ayetler var örneğin. Örneğin Nikola Tesla. Tesla kendisinin bir görevli olduğunu bilmeyebilir. Ama bu gün İnterneti ve modern teknolojiyi onun sayesinde yaşıyoruz. Ve bu durum bizim Kuranı anlamamız için bilinç düzeyimizi çok daha yüksek bir seviyeye çıkarıyor.

Nasıl ki Kuran tek seferde indirilmedi. Belli yaşanmışlıkların üzerine yavaş yavaş vahiy edildi, Ayetlerin anlaşılma derinliği de kıyamete kadar sürecek ve belli zamanlar da mekanlarda bilincimiz gelişecek.

Dolayısı ile amaç insanoğlunun bilinç düzeyini arttırmak olduğundan bir insanın vazifeli olması için Dünya da bir şeyleri değiştirmiş olması ana gerekliliktir.

Evliyanın görevi tebliğ etmek değildir. Tüm Müslümanların görevi de tebliğ etmektir.

Hepimiz derece derece birbirimizden farklı düşünebiliriz. Ben İslam içinde evliyanın ve tasavvuf ve diğerlerinin olmadığını iddda ediyorum. Doğrusunu Allah bilir.

Mesele teslim olup, islam içinde Allahın tarafında durmaktır.
 

Intruder

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Haziran 2023
Mesajlar
87
Tepkime puanı
16
Her peygamber, peygamberlikten önce velayet sahibidir.. Yani bir başka değişle, her peygamber aynı zamanda nübüvvet sahibidir ama her nübüvvet sahibi peygamber değildir.
O kadar kontrol etmeme rağmen hatayı yeni farkettim. Doğrusu şu şekildedir.

Her peygamber, peygamberlikten önce velayet sahibidir.. Yani bir başka değişle, her peygamber aynı zamanda velayet sahibidir ama her velayet sahibi peygamber değildir.
 

omer_ömer

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Mart 2024
Mesajlar
19
Tepkime puanı
9
Verdiğin linkte madde kelimesi 216 kere geçiyor diyor. Freind of God. Evliya kök olarak Allah dostu demek, tamam.

Peki o zaman kimin Allahın dostu kimin olmadığını kim belirleyecek? Mesela ismet İnönü beş vakit namaz kılan oruç tutan bir insan sence o Allah dostu mudur? Tabi ki bunu veya Takvayı Allah bilir. E o zaman kimse diyemez ki falanca Evliya dır.

Burada tasavvuf = Evliya kök anlamı ile değil insanların çoğunluğunun ona yüklediği anlamda söylüyoruz. Ki ben iddia ediyorum ki,
İnsan - Allah ilişkisinde
İnsan - Evliya - Allah şeklinde bir bağlantı yoktur.

İnsan iman etmesi ile Allahı sevmesi aynı şey değildir. Bazı insanlar çok duygusaldır, bazıları romantik, bazıları aşkını değil aşkı saver, kimi insandan çok yüzeyseldir. VS. VS. İman etmenin temeli Allaha akıl erdirmektir. Ve bunun la birlikte imanın şartları...

Eğer sevgi imanın ve islamın bir kaidesi olsa idi o zaman delilerde çocuklarda VS. Sorumlu olurdu. Ha ben demiyorum ki sevgi kötüdür. Tabii ki sevelim tabiki dostlar da edinelim tabii müslümanlar kardeştir ve birbirlerine dost olup birbirlerini sevmelidir.

İslam Maddeciliktir. ile ilgili iddamı konuyu dağıtmamak için bu başlıkta dile getiremeyeceğim çok isterseniz yeni bir açın.

Kabe bir yöndür, Ekvator gibi, kuzey gibi. Belki de Hz. İbrahimin duaları içindir. Allah bilir. Ama putlar gibi değildir.

İş yerinde öğle vakti markete gitmeyi, dışarıda dolaşmayı hep bahane ederim. Bu sayede camiye ezana koşup namaz kılabiliyorum. Benim anladığım vesile de böyle şeyler.


Ben şeytanla ilgili meseleyi insanlara ibadet değilde insanın üstünlüğünü kabul et manasında bir emir olarak biliyorum. Şeytanın kibirli olması. Çoğumuzda böyle biliyoruz. Bu noktaya dualizmden gelmende hoştu.

Açıkçası Hristiyan alemini de tebrik etmek lazım. Bunca Müslümana kendi felsefelerini savunduruyorlar.

Dostlar, islamda ruhban sınıfı yoktur. Ruhban sınıfı bir grup insanı tarikatları kapsar. Bu pederler (Derviş ler) çile hanelerde aç susuz kalıp Allaha ulaşırlar. Ruhban sınıfının özel kıyafetleri vardır. İmamları (rahipleri) vardır. Bu Evliya (azizler) çeşitli kitaplar inciller, mesneviler yazarlar.

Ez cümle Kuran ve sünnet neyinize yetmiyor?
Konuyu uzatmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz. Alemleri kendi ekseninizden ibaret zannediyorsunuz. Dine ait, maneviyata ait bir tek kelam yok, madde ilmi ile susturmaya çabalıyorsunuz.

Sizin Allah 'ın emrettiği üzere imanınızın olduğunu düşünerek soruyorum.!

İman nedir.? Gayb 'dır.

Gayb nedir.? Bilinmeyen, görünürde olmayan..

Maddeci ilminizle Allah 'ın varlığına nasıl inanıyorsunuz.?

Meleklerine, Kitaplarına, Resullerine, Ahiret hayatına, Kaderin ve Kazanın ancak Allah 'tan olduğuna..

Hayrın ve Şerrin ancak Allah 'tan olduğuna ve Öldükten sonra tekrar dirileceğinize nasıl iman ediyorsunuz.?

Hele ki ''Eşhedü en-lailahe illallah ve eşhedü enne Muahammeden abduhu ve-Resulühü'' nün şahidi nasıl olabiliyorsunuz.?

Hele ki, abdest, namaz, hac, oruç.! Bu ibadetlerin mana ve anlamını biliyor musunuz.?

Sizin yaptığınız laf kalabalığı. İslam 'a ait hiç bir bilgiye sahip değilsiniz ve sadece duyduklarınızla, kendi madde ilminde beş duyu ile görüp, koklayıp, tadıp, dokunup, işittiğiniz şeylerden gayrısına, madde ilminden ötesine ve ''metafizik aleme'' inanç ve imanınız yok.

Yapmaya çalıştığınız şey ise egonuzu tatmin etmek. Çünkü İslam Dini 'ne ait, Allah Kelamı 'na ait en ufak bir dokunuş yok.

Hocaya sormuşlar, dünyanın merkezi neresi.?
Hoca ; Benim eşeğin ön ayağının bastığı yer..!
Olur mu Hoca nerden biliyorsun.? dediklerinde,
Hoca ; İnanmıyorsanız ölçün.! Demiş..

Hocam.. Kendinizde bulunmayan hasletleri varmış gibi göstermekten vazgeçin vesselam.
 
Son düzenleme:

omer_ömer

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Mart 2024
Mesajlar
19
Tepkime puanı
9
Bakın en değerli söz Doğrusunu Allah bilir deyip susmaktır. Ona teslim olmaktır.

Kuranın net ayetleri, birde derinlikli ayetleri vardır.

Burada derinlikli ayetleri ile ilgili kendi haklılığımız bencilliğimiz yansıma yaparsa büyük bir hatanın içine düşeriz.

Platona göre bilgiler doğuştandır. Yani insanın aklında bütün evrenin bilgisi hep vardır. İnsan kemale erdikçe bilgiyi kazıyarak dışa çıkarır.

Derinlikli Ayetler belli bir zaman ve mekan bilinç düzeyine insan ulaştıkça anlaşılır. Örneğin 1750 yılı ile şimdi bilinç düzeyimiz aynı değil. Örneğin kuantum fiziği var değil mi.

İşte burada görevli olanlar vardır. Kimisi bunu biliyordur. Kimisi bilmiyordur. Ama zaman içinde insanoğlunun bilinç düzeylerini geliştirmekle görevlidirler. Bu bilinç düzeyi geliştikçe insanlar mütşabih ayetleri daha fazla anlamaya başlarlar.
Yalnızca bu satırlara cevap vermek istedim.

Doğrusunu Allah bilir diyemiyorsunuz. Teslimiyetiniz Allah 'a malum.

Derinlikli ayet derken müteşabih ayetlerden bahsediyorsunuz ve kendi haklılığımız ve bencilliğimiz yansıma yaparsa büyük bir hatanın içerisine düşeriz diyor ve hemen ardından;

Platona göre bilgiler doğuştandır. Yani insanın aklında bütün evrenin bilgisi hep vardır. İnsan kemale erdikçe bilgiyi kazıyarak dışa çıkarır. Derinlikli Ayetler belli bir zaman ve mekan bilinç düzeyine insan ulaştıkça anlaşılır.
diyorsunuz..

Hangi iddianız doğru.? Kendi haklılığınızı ve bencilliğiniz yansıma yaparsa mı hatalısınız.?

Yoksa, aklında var olduğunu savunduğun bütün evrenin bilgisine sahip olman ve müteşabih ayetleri de zamanla anlayabileceğini iddia etmen mi.?

Gerçekten de İslam 'a ait ilgi ve alakanız olmadığı, maddeci ilimle iştigal ettiğiniz ortada. Yani felsefe yapıyorsunuz..!

Felsefecisiniz.. Varsayım, ihtimal, olasılık üzerine kurulmuş bir inanıştan başkaca ilminiz yok.
 

Rhodium

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
6 Eylül 2023
Mesajlar
30
Tepkime puanı
10
Yalnızca bu satırlara cevap vermek istedim.

Doğrusunu Allah bilir diyemiyorsunuz. Teslimiyetiniz Allah 'a malum.

Derinlikli ayet derken müteşabih ayetlerden bahsediyorsunuz ve kendi haklılığımız ve bencilliğimiz yansıma yaparsa büyük bir hatanın içerisine düşeriz diyor ve hemen ardından;

Platona göre bilgiler doğuştandır. Yani insanın aklında bütün evrenin bilgisi hep vardır. İnsan kemale erdikçe bilgiyi kazıyarak dışa çıkarır. Derinlikli Ayetler belli bir zaman ve mekan bilinç düzeyine insan ulaştıkça anlaşılır.
diyorsunuz..

Hangi iddianız doğru.? Kendi haklılığınızı ve bencilliğiniz yansıma yaparsa mı hatalısınız.?

Yoksa, aklında var olduğunu savunduğun bütün evrenin bilgisine sahip olman ve müteşabih ayetleri de zamanla anlayabileceğini iddia etmen mi.?

Gerçekten de İslam 'a ait ilgi ve alakanız olmadığı, maddeci ilimle iştigal ettiğiniz ortada. Yani felsefe yapıyorsunuz..!

Felsefecisiniz.. Varsayım, ihtimal, olasılık üzerine kurulmuş bir inanıştan başkaca ilminiz yok.
Ben gerçekten konuyu çok uzattım ve seni bunalttığımı fark etmedim. Madde İlmi diye bir şey olabileceğini düşünmüyorum, turuncu portakal demezsiniz zaten tüm portakallar turuncudur. Sizin düşüncelerinizi önemsiyorum. Susturmak gibi bir çabam asla olamaz.

Bahsettiğiniz örneğin iman gibi bir durumun her insanda bir akıl erdirme ile oluşabileceğini düşünüyorum. Aklımız ile Allahı kavrayınca belli bir bilinç düzeyine geldimizi düşünüyorum.

Ben nasıl olurda kendimi bir şeyleri bildiğimi iddia edebilirim. Yada kainatın bilgisini biliyor gibi şeyler iddia edebilirim. Yok böyle bir şey. Genele ait fikirlerimizi paylaşıyoruz sadece.

Mesela felsefe çok soyut bir şeydir. Örneğin metafizik deyip duruyorsunuz bu kelimeyi felsefeciler tanımlamış mesela "mana alemi" gibi bir kelime kullanmıyorsunuz.

Örneğin kimya atomlar felan cidden somut bir ilimdir. Fizik, tıp, genetik vb. Bunlar somut ilimlerdir. Maddi dünyayı bunlarla ifade edebiliriz. Felsefe ile değil.

Tekrar söylersem. Doğrusunu Allah bilir diyorum. Size de bunu demeyi tavsiye ediyorum.

Bir çocuğa sorarsanız: "güneş sıcakmıdır diye?" Size derki evet sıcaktır. Yani bunu bilmesi için güneşin içindeki nükleer reaksiyonları, güneşin çapını vb bilen bir astronomi uzmanı olmasına gerek yoktur.

Basit ve yalın. İslamda tassuvvuf farz var mıdır. El cevap güneş sıcaktır, farz değildir.

Gördünüz mü?

Ama siz şöyle yapıyorsunuz, iman nedir? Namaz nedir? Hımm.. Söyle sen İslamı biliyormusun bakim, hımm... Bak bunları bilmiyorsun İslamı bilmiyorsun, felsefe yapıyorsun... Hımm... Anladın mı sen yanlışsın...

Yapıyorsun...

Rica ederim, konu ile ilgili bir fikriniz var mı? Onu yazın.
 

Intruder

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Haziran 2023
Mesajlar
87
Tepkime puanı
16
Bak bunları bilmiyorsun İslamı bilmiyorsun, felsefe yapıyorsun

İslam'da neden felfese yoktur biliyor musunuz ?

Çünkü Felsefe bilinmezlik üzerine kurulu bir sistemdir. İslam'da ise bilinmeyen hiç bir şey yoktur. Siz bazı şeylerin açıklamasını bilmiyor olabilirsiniz ama o şeyin İslam'da mutlaka bir açıklaması vardır. Zaten o şeyin açıklamasını bilmek de zorunda değilsinizdir. Çünkü iman, gayba inanmaktır. Ya inanırsınızdır, ya da inanmazsınızdır..

Geçmişte olduğu gibi bugün de, bazı şeylere felsefi yaklaşan kişiler bulunmakta ve müslümanların aklını bulandırmaktadırlar. Din; Emredileni yapmak, nehyedilenden de kaçınmaktır. Burada aklın hiç bir dahli olmaz ve olamaz da.. Eğer İslam'da akıl baz alınsaydı, mestin üstü değil altı mesh edilirdi. Çünkü akıl size kirli tarafın altta olduğunu söyleyecektir.

(Cüz'i) Akıl, sadece yaratıcıyı bulmada size yardımcıdır. Emir ve nehiyleri anlamada Cüz'i akıl yetersizdir. Onun için Külli Akla ihtiyaç duymanız gerekmektedir. Buna Akl-ı Selim de denilmektedir.

Peygamberler, Akl-ı Selim (Küll-i Akıl) sahibidirler. Aynı şekilde İnsan-ı Kamil olan zâtlar da öyledir.

Mâna alemi, felsefecilerin değil Hakikat ehli zâtların kullandığı bir terimdir. Rüya alemine aynı zamanda mâna alemi de denilmektedir. "Mâna aleminde Peygamberimizi gördüm ve O bana şöyle dedi" şeklindeki bir cümleyi bir çok zâtın kitabında okudum. Müslümanlara ait olan terimleri, başkalarına mâl etmek istemeniz o terimlerin aslını bilen kişilerce hoş karşılanmayacaktır.

Matematik, Fizik, Kimya, Coğrafya gibi ilimlere, pozitif ilimler denilmiştir. Bu ilimler size bir şeyleri açıklamada yardımcı olabilirler ama manevi ilimlerde bunlar yetersiz kalacaktır. İşte Mürşidi Kamil olan zâtlar size, bu manevi ilimleri öğretmek için vardır. Görünenin arkasındaki görünmeyeni göstermek için..

Maddeci birine göre ateş yakar değil mi ? İşte hakikat ehline göre ateşte yakma özelliği yoktur. Ateşe yakma özelliğini veren Allah'tır. Ateşin yaktığı kimse ile yakmadığı kimse arasındaki fark, birine Allah'ın ateşe yakma iznini vermesi, diğerine de vermemesidir. Aynen Hz. İsmail kıssasında bıçağın eti kesmemesi ve aynı bıçağın taşa vurulması durumunda taşı ikiye yarması gibi.

Hatta daha da ötesini söyleyeyim; İnsanlar, ateşin yakmadığında değil yaktığında hayretler içerisine düşmelidir. Çünkü atomlardan oluşan bir şeyde yakma özelliğinin olması, yakma özelliği olmamasından çok daha hayret vericidir. [Bu cümlemi herkes anlayamayabilir.]

Eğer diyeceklerimi anlama zevkiniz varsa, size çok özel bilgiler vereceğim..

Allah c.c, gölgeyi bile yaratmaktadır. Bu söz siz de pek bir etki yapmamış olabilir. Çünkü her sözü, kişi kendi bilgisi miktarınca anlar. Şimdi burada ne denilmek istendiğini anlatayım..

Kağıda bir resim çizdiğinizi varsayın. Resimde güneş ve ağaç olsun ve o ağacın da bir gölgesi olsun. Şimdi güneş olmasından dolayı mı o ağacın gölgesi var, yoksa siz o ağacın gölgesini yaptığınız için mi o gölge orada. Güneş burada bir yanılsamadır. Siz güneşten dolayı ağacın gölgesi olduğunu düşünüyorsunuz. Ama güneş, ağaç ve gölge bu üçünü de birbirinden bağımsız olarak çizdiniz. Bu resimlerin bir biri ardınca olmasıyla da resimde hareket hasıl olur. Filmlerin her bir saniyesi aslında 24 resmin bir biri ardınca hızlı bir şekilde hareket etmesinden meydana gelmektedir. İşte bizler her an ölmekte ve her an dirilmekteyiz.. Bu o kadar hızlı gerçekleşmektedir ki, bunu farkedemiyoruz.

Bir saniye önce gördüğünüz masa ile bir saniye sonra gördüğünüz masanın ikisi de aynı masa değildir. Aynen bir film şeridindeki bir karenin bir önceki kare ile aynı olmaması gibi. [Yukarıda söz ettiğim, aslı gibidir ama aslı değildir sözündeki gibi.]

"O, her an yaratma halindedir." Rahman 29

İşte bu ilimler kendi başınıza öğrenebileceğiniz ilimler değildir. Bu ilimleri öğrenmek için, hakikat ehli bir zâta müntesip olmanız gerekmektedir. Bunlar, Felsefe yaparak veya kendi aklınızla öğrenebileceğiniz şeyler değildir.
 

omer_ömer

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Mart 2024
Mesajlar
19
Tepkime puanı
9
Ben gerçekten konuyu çok uzattım ve seni bunalttığımı fark etmedim. Madde İlmi diye bir şey olabileceğini düşünmüyorum, turuncu portakal demezsiniz zaten tüm portakallar turuncudur. Sizin düşüncelerinizi önemsiyorum. Susturmak gibi bir çabam asla olamaz.

Bahsettiğiniz örneğin iman gibi bir durumun her insanda bir akıl erdirme ile oluşabileceğini düşünüyorum. Aklımız ile Allahı kavrayınca belli bir bilinç düzeyine geldimizi düşünüyorum.

Ben nasıl olurda kendimi bir şeyleri bildiğimi iddia edebilirim. Yada kainatın bilgisini biliyor gibi şeyler iddia edebilirim. Yok böyle bir şey. Genele ait fikirlerimizi paylaşıyoruz sadece.

Mesela felsefe çok soyut bir şeydir. Örneğin metafizik deyip duruyorsunuz bu kelimeyi felsefeciler tanımlamış mesela "mana alemi" gibi bir kelime kullanmıyorsunuz.

Örneğin kimya atomlar felan cidden somut bir ilimdir. Fizik, tıp, genetik vb. Bunlar somut ilimlerdir. Maddi dünyayı bunlarla ifade edebiliriz. Felsefe ile değil.

Tekrar söylersem. Doğrusunu Allah bilir diyorum. Size de bunu demeyi tavsiye ediyorum.

Bir çocuğa sorarsanız: "güneş sıcakmıdır diye?" Size derki evet sıcaktır. Yani bunu bilmesi için güneşin içindeki nükleer reaksiyonları, güneşin çapını vb bilen bir astronomi uzmanı olmasına gerek yoktur.

Basit ve yalın. İslamda tassuvvuf farz var mıdır. El cevap güneş sıcaktır, farz değildir.

Gördünüz mü?

Ama siz şöyle yapıyorsunuz, iman nedir? Namaz nedir? Hımm.. Söyle sen İslamı biliyormusun bakim, hımm... Bak bunları bilmiyorsun İslamı bilmiyorsun, felsefe yapıyorsun... Hımm... Anladın mı sen yanlışsın...

Yapıyorsun...

Rica ederim, konu ile ilgili bir fikriniz var mı? Onu yazın.
Madde ilmi yok deyip, sonrasında maddi dünyadan bahseden kardeşim..! İşin fehminde değilsin.

Turuncu portakal, güneş, reaksiyon, astronomi, atom, fizik, tıp, genetik..! Bütünüyle madde aleminde olanlar, bulunanlar, bilinenler.! Kendiliğinden mi meydana geliyor.? Bunların madde ilminden öte, ilimin, bilimin, teknolojinin geride kaldığı kainat olaylarını tümü ile fizik, kimya, biyoloji falan filan ila anlatabileceğini, izah edebileceğini mi zannediyorsun.?

Tasavvuf manevi yaşamın diğer adıdır. Maneviyat nedir, Allah 'ın emrettiği, Resulullah 'ın tebliğ ettiğidir. Tasavvuf, sadece bir terimdir, isimdir, ifadedir. İnanç, din ismi değil..!

Tasavvuf farz değil, İslam Dini 'nin yaşanıla bilirliğidir. Günlük yapmakla zorunlu olduğu beş vakit namaz dışında, gece namazı, zikir, sayı ve adedi belirlenmiş bir virdi vardır. Bu virdini ölünceye kadar her yirmi dört saatte bir tekraren yerine getirmekle mükelleftir. Bu neyi ifade eder derseniz, ''İbadetin az, ancak devamlı olanı makbuldür'' hadisini, dervişin yerine getirme çabasıdır.

İslam 'ın temel ibadet ve taatının dışındaki yerine getirmeye çalıştığı dervişin günlük virdidir.

Bunun daha başka bir izahı ise, dervişin, bir gün yaptın, diğer gün pas geç şansı yoktur. Aksatmadan, eksiltme ve artırma yapmadan, adet, usül ve erkanına uygun, günlük yerine getirmekle mükellef olduğu, biat ederken üstadına, dolayısı ile Hz. Allah 'a verdiği sözdür.

Karşı isen Tasavvufa, işte bütün bunlara karşısın demektir. Yok Tasavvuf olmadan da ben gideceğim yere varırım dersen de, işin Allah 'a kalmış.

Metafizik: Fizik ötesi, maddi olmayan..

Ehl-i Hal diyor ki; Esrarı aşkı, ehli zahire söyleme, işin kışrında kalana bu zevkten bahsetme. Zahire, zahiri ver, o ona yeter. Hele ehli batılın yanında Hak 'tan hiç bahsetme. O lokma, onun lokması değildir.

İmanı zevkiye çıkmayan, ruhun sefasını tatmayan mahruma, derdi aşk 'tan bahsedilir mi.? Bu, aşkın namusuna tecavüz etmek olur..!

İlmi kelam yolu ile arayan, zındıklaşır. Kimya yolu ile arayan iflas eder.

Tasavvuf hal ilmidir, kaal değil. Tasavvuf özdür, söz değil. Tasvvuf siğrettir, suret değil.

Pastör diyor ki ; Sahih ilmin maddeci olması mümkün değildir. İlim, bilakis bunun hilafına Allah 'ı bulmaya yöneltir. Kainatın tahlilinde maksat ve basirete ulaştırır.

Bakon diyor ki; Bazı sathi felsefeler insanı, inkara yaklaştırır. Fakat felsefede insan derinleştikçe, dine yönelir.

Dr. Frank Willame diyor ki; Ben Allah 'ın varlığına inanıyorum. Çünkü, yalnız tesadüf ile elektron ve protonları, yahut ilk atomları, ilk asitleri, ilk protoplazmayı, ilk tohumu ve aklın ortaya çıkışını açıklayacak güçte değildir. Gördüğümüz kainat olaylarının en mantıklı açıklaması bu inançtır.

Paul Davis diyor ki; Allah 'a inanmanın yedi fenni sebebi adlı eserinde; Yerde ve gökte gördüğüm olağanüstü büyük düzeni tesadüflere bağlayamam. Çünkü ben budala değilim. Karşımda sırrına akıl ermez, büyüklüğünün enginleri kavranamaz bir kudret eseri var.

Dekart diyor ki; Allah beni yaratırken, sanatkarın eserine işlediği marka gibi, kendi varlığının ismini zihnime koymuştur.
Meçhulatı, meçhulat ile halletmek çok muhal hükmünü doğuruyor. Malumatın arttıkça, namelerin sırrı çözülmüyor. Esrar-ı kainat bir kat daha kesbi azamet ediyor. Bu hakikat önünde müspet nazariyecilik mesleki denilen kör ve tek gözlü bakış, insanı yalnız beş duygunun kuru bir makinası haline getiriyor.

Buyrun..
 

Rhodium

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
6 Eylül 2023
Mesajlar
30
Tepkime puanı
10
Felsefe yapmıyoruz. Mantık yapıyoruz:

Örnek felsefe yapayım,
Zaman birimlere bölümüş bir akıştır. İçimdeki evren zamanı an an yaşıyorken dışımda ki evren an an resmedilir. Demek ki an ile sonra ki an farklı bir resimdir. Madem farklıdır o zaman farklı yaratılmıştır. Yani benim içimdeki evrende her an yeni bir yaratılmadır.

Örnek mantık yapayım.,
Çıplak Kadın bedenine bakmak yanlıştır. Mini etek bacakları çıplak bırakır. O zaman mini eteğe bakmak da yanlıştır.

Aradaki farkı anlabildim mi?

İslamda bilinmeyen bir şey yoktur diyorsunuz. Sanırım bu Allah için geçerli. Zira ben Peygamber efendimizin bile bildiği şeylerin okyanusda bir damlasını bile bilmiyorumdur.

İman gayba inanmak değildir. İman Allahın varlığına ve birliğine akıl erdirmektir. Buradaki akıl, islamın akıl ve nakil ayrımı yapılması gibi değildir. İslamın nakil ile aktarıkdığını söyleyenler için dahi iman: Allaha akıl erdirmektir.

Bazen TV de kuşlar açıyorum. Kedim kuşları gerçek zannediyor ve TV ye saldırıyor. Kedim kuşların orada gerçekten var olduğuna inanıyor. Kedim için TV kapalıyken bile o siyah ekran gayb alemi.

Kurandan bildiğimiz üzere hayvanlar dile gelse Allahı biliyorlar ve ona iman etmiş olarak varlar. Hayvanları insanlardan ayıran özellik akıldır. Mesela çocuklar, akıl özürlülerde var. Bütün bunlar için iman bir akıl ölçüsü yine.

Allahın etrafınızda ki neyi yarattı? Sizi ve bu dünyayı. Hayatı yani.

Bir nehirden su aldığınızı düşünün... Nehire gelen su bulutlar mevsimler demektir. Nehir dağlar, kıvrılmış dağ etekleri coğrafyadır. O suyu içtiğinizde bağırsaklarınızdan geçer ve milyonlarca reaksiyon oluşur.

Siz hiç polinomlar sorusu çözdünüz mü? Bir kurbayı neşterle kestiniz mi? Hiç 1000 tane kanun maddesi ezberlemeye çalıştınız mı?

Gerçek emek işte bunlardır Allahın da bizden istediği ilim budur: fendir.
Mürşidi kamil olan zat: hayatın gerçeklerini öğreten bilim insanlarıdır.

İslam bize çalışkanlığı, topluma faydalı olmayı, topluma insanlara Allah için bir şey vermemizi öğütler. Bir marangoz bunu verebilir ama dervişler bunu vermezler.

Dinimizde azizler: teknisyenler, elektrik ustaları, fizikçiler, sanatçılar, öğretmenler, doktorlardır. Bizim dinimiz dışa dönük hayatın içinden gerçeğe ait bir islamdır.

Bilinmeyen delhizlede insandan ve yaşamdan kopuk Rüyalarda yaşayan gruplar... Rica ederim çıkın bu çukurlardan...
 

Rhodium

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
6 Eylül 2023
Mesajlar
30
Tepkime puanı
10
Madde ilmi yok deyip, sonrasında maddi dünyadan bahseden kardeşim..! İşin fehminde değilsin.

Turuncu portakal, güneş, reaksiyon, astronomi, atom, fizik, tıp, genetik..! Bütünüyle madde aleminde olanlar, bulunanlar, bilinenler.! Kendiliğinden mi meydana geliyor.? Bunların madde ilminden öte, ilimin, bilimin, teknolojinin geride kaldığı kainat olaylarını tümü ile fizik, kimya, biyoloji falan filan ila anlatabileceğini, izah edebileceğini mi zannediyorsun.?

Tasavvuf manevi yaşamın diğer adıdır. Maneviyat nedir, Allah 'ın emrettiği, Resulullah 'ın tebliğ ettiğidir. Tasavvuf, sadece bir terimdir, isimdir, ifadedir. İnanç, din ismi değil..!

Tasavvuf farz değil, İslam Dini 'nin yaşanıla bilirliğidir. Günlük yapmakla zorunlu olduğu beş vakit namaz dışında, gece namazı, zikir, sayı ve adedi belirlenmiş bir virdi vardır. Bu virdini ölünceye kadar her yirmi dört saatte bir tekraren yerine getirmekle mükelleftir. Bu neyi ifade eder derseniz, ''İbadetin az, ancak devamlı olanı makbuldür'' hadisini, dervişin yerine getirme çabasıdır.

İslam 'ın temel ibadet ve taatının dışındaki yerine getirmeye çalıştığı dervişin günlük virdidir.

Bunun daha başka bir izahı ise, dervişin, bir gün yaptın, diğer gün pas geç şansı yoktur. Aksatmadan, eksiltme ve artırma yapmadan, adet, usül ve erkanına uygun, günlük yerine getirmekle mükellef olduğu, biat ederken üstadına, dolayısı ile Hz. Allah 'a verdiği sözdür.

Karşı isen Tasavvufa, işte bütün bunlara karşısın demektir. Yok Tasavvuf olmadan da ben gideceğim yere varırım dersen de, işin Allah 'a kalmış.

Metafizik: Fizik ötesi, maddi olmayan..

Ehl-i Hal diyor ki; Esrarı aşkı, ehli zahire söyleme, işin kışrında kalana bu zevkten bahsetme. Zahire, zahiri ver, o ona yeter. Hele ehli batılın yanında Hak 'tan hiç bahsetme. O lokma, onun lokması değildir.

İmanı zevkiye çıkmayan, ruhun sefasını tatmayan mahruma, derdi aşk 'tan bahsedilir mi.? Bu, aşkın namusuna tecavüz etmek olur..!

İlmi kelam yolu ile arayan, zındıklaşır. Kimya yolu ile arayan iflas eder.

Tasavvuf hal ilmidir, kaal değil. Tasavvuf özdür, söz değil. Tasvvuf siğrettir, suret değil.

Pastör diyor ki ; Sahih ilmin maddeci olması mümkün değildir. İlim, bilakis bunun hilafına Allah 'ı bulmaya yöneltir. Kainatın tahlilinde maksat ve basirete ulaştırır.

Bakon diyor ki; Bazı sathi felsefeler insanı, inkara yaklaştırır. Fakat felsefede insan derinleştikçe, dine yönelir.

Dr. Frank Willame diyor ki; Ben Allah 'ın varlığına inanıyorum. Çünkü, yalnız tesadüf ile elektron ve protonları, yahut ilk atomları, ilk asitleri, ilk protoplazmayı, ilk tohumu ve aklın ortaya çıkışını açıklayacak güçte değildir. Gördüğümüz kainat olaylarının en mantıklı açıklaması bu inançtır.

Paul Davis diyor ki; Allah 'a inanmanın yedi fenni sebebi adlı eserinde; Yerde ve gökte gördüğüm olağanüstü büyük düzeni tesadüflere bağlayamam. Çünkü ben budala değilim. Karşımda sırrına akıl ermez, büyüklüğünün enginleri kavranamaz bir kudret eseri var.

Dekart diyor ki; Allah beni yaratırken, sanatkarın eserine işlediği marka gibi, kendi varlığının ismini zihnime koymuştur.
Meçhulatı, meçhulat ile halletmek çok muhal hükmünü doğuruyor. Malumatın arttıkça, namelerin sırrı çözülmüyor. Esrar-ı kainat bir kat daha kesbi azamet ediyor. Bu hakikat önünde müspet nazariyecilik mesleki denilen kör ve tek gözlü bakış, insanı yalnız beş duygunun kuru bir makinası haline getiriyor.

Buyrun..
Yazdıklarımı çok farklı yerden anlıyorsunuz. Size muhalif olmak da istemiyorum.

Öncelikle:

ilim ile bilim aynı kelimedir. Ve ilim içeriği tamamen maddeseldir. Yani maddi ilim diye bir şey olamaz. Bu yüzden turuncu portakal diyemeyiz diyorum.

Sizin ilim dediğiniz şeyler ilim değildir. Bunlar insanların düşünceleridir. Ve özneldir. Bir düşünceye milyarlarca insan yada sadece siz! farketmez kaç kişi katılırsa katılsın yinede düşüncedir. İlim değildir.

Ayrıca felsefe dil ve düşünce dir. "İdea" fikir diyoruz değil mi. Ben hiç felsefe yapmıyorum. Ama sizin söylediklerinizin hemen hemen hepsi felsefedir. Felsefe yapan siz siniz. Belki sizin düşünceleriniz de değil ayetlerden hadislerden veya başka şeylerden besleniyorsunuz bilmem. Ayrıca yaptığınıza da karşı değilim. Bilakis fikirlerinizi destekliyorum.

Sizin düşünceleriniz Çoğunlukla budizm ile örtüşüyor. Halk insanı ve Dervişlik. Dervişin ahlakı ve budist ahlak. İman zevki, ruhun sefası VS. Dervişin ustası hiyerarşi VS. Bunlar tamamen budizm okullarının öğütleridir. Siz sadece ortadoğunun ve anadolunun süzgecinden geçirip onun dil üslübu ile ifade ediyorsunuz.
 

VOYAGER

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
8 Şubat 2024
Mesajlar
23
Tepkime puanı
3
Vahdeti Vücud inancı, Panteizme değil Pananteizme yakındır..

Cümlenizdeki ikinci terim hatalı yazılmış, doğrusu Panenteizm olmalıdır. Birinci terim "Her şey O'dur." sonucunu vermekteymiş, ikincisi ise "Her şey O'ndadır" sonucunu vermekteymiş. Her iki görüşün de İslam dini ile insanlara anlatılmak istenenler arasında bir bağı, yakın bir ilgisi olmamalıdır. İslam dini, Dünya'da insanların Allah rızasına göre nasıl yaşamaları gerektiğini haber verir, çünkü kişinin ölümünden sonra buna göre yaşamak durumunda kalacağı bir Âhiret hayatı olduğu görüşünü savunur.

İslam'ın mataryalist bir din olduğunu söylemek tam anlamı ile cahilliktir.

Bu cümlenizde de imla hatası vardır, materyalist doğru yazılışıdır. Maddeci görüş anlamındadır. Daha sonra okuyacakların yanılmasını ve zaman kaybını önlemek için imla hatalarından kaçınmak önemlidir düşüncesiyle bunu belirtmekteyim.
 

VOYAGER

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
8 Şubat 2024
Mesajlar
23
Tepkime puanı
3
Evliya kelimesinin mana karşılığı, yine Evliya 'dır

"Evliya" kelimesi Arapça olup çoğul bir kelimedir, tekili "Velî" kelimesidir. Türkçe karşılığı ise "Allah dostları" olarak belirtilmektedir. Benzer şekildeki çoğul-tekil olan birkaç Arapça kelime örneği: Ervah-Ruh, Eşya-Şey, Envar-Nur.

Allah dostları terimi ile anlatılan durum, elbette insanların birbirleri ile dost olması durumundaki anlamdan farklı bir durumu ifade ediyor. Bunun açıklaması kısa olmadığı için, ayrı bir konu açılıp orada anlatılabilir.

Hz. Allah Kuran 'da her şeyi açıkça bildirmiş olmasın rağmen, neden ibadet ve taatlarda bir rehbere, bir uyarıcıya, bir tatbik edene, bir elçiye ihtiyacımız vardır.?

Her şeyi açıkça bildirmemiştir, itikadî esasları bildirmiş ve amelî esasların bir kısmını bildirmiştir, onun için Peygamber, kendisine iletilen, mesela abdestin ve namazın şartlarını tatbik ederek göstermiştir. Bu gibi ayrıntılar Kurân-ı Kerim'de ele alınmamıştır.
 

VOYAGER

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
8 Şubat 2024
Mesajlar
23
Tepkime puanı
3
Maddeci ilminizle Allah 'ın varlığına nasıl inanıyorsunuz.?

Mesaj sahibi olan kişi, Allah'ın varlığına maddeci ilmi ile inanıyor denilemez, çünkü ilim ile bir şey sadece bilinir veya bilinebilir. İnanmak bir tercihtir. İlim, inanmak fiili için değil, bilmek fiili için kullanılır. Kişiler neden Allah'ın varlığına inanmayı tercih ediyorlar denilirse, sebebi dolaylı deliller yüzündendir. Mesela, Kur'anı-Kerim kitabının insanlar tarafından yazılmış olamayacağının içindeki edebî üslubun insanlarınkinden tamamen farklı olması ve o güne kadar hiç rastlanmamış olan hürufu mukatta denilen esrarengiz bir edebî özelliğin olması, doğruluğu çok sonradan anlaşılan bazı maddî gerçeklerden o zamanlarda bahsetmesi ki; o devirde bunların bilinmesi imkânsızdı, ve "vahiy" denilen doğaüstü bir iletişim ile Peygamberin ağzından insanlara nakledilmesinin tarihi kayıtlarla sabit olması ve Peygamberin sadece kendine mahsus olan meşakkatli gece ibadetini sürdürmesi sayılabilir. Öte yandan Evrenin büyüklüğü ve ondaki düzenin, basit tesadüflerle açıklanamayacak kadar karmaşık olması da yine dolaylı olarak Allah'ın varlığını işaret etmektedir.
 

Intruder

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Haziran 2023
Mesajlar
87
Tepkime puanı
16
Cümlenizdeki ikinci terim hatalı yazılmış, doğrusu Panenteizm olmalıdır
Panenteizm türkçe okunuşudur.. Pananteizm kelimesi onun orjinalidir. Eğer Panenteizm demiş olsaydım bu kez de kelimenin doğrusu Pananteizm'dir diyecektiniz. Sözlükte kelime Materyalist şeklinde geçebilir ama Mataryalist kelimesi de yanlış bir telafuz değildir. Eğer dil bilimci olsaydın ne demek istediğimi anlardın.. Ağabeyi ile abi kelimesi gibi.. Halk dilinde çoğu kişi o kelimeyi mataryalist şeklinde telafuz eder. Yani iki kullanım da doğrudur. Halk sözlüklere göre değil, sözlükler halka göre şekillenir. Bu yüzden hala abi kelimesinin ağabeyi şeklinde sözlükte yer alması halka karşı direniş göstermektir ve bu yüzden de kimse yazarken ağabeyi şeklinde yazmaz çünkü sözlükleri oluşturan halkın kendisidir.

Neyse konumuza geri dönelim.. Pananteizm (Panenteizm) kelimesini yanlış açıkladınız. Doğrusu; Her şey O'ndadır değil, Her şey O'ndandır şeklindedir. Biz buna Vahdeti Vücud diyoruz. Yeğane varlık sahibi kendisidir.. Bizler birer eğretiyiz.. Tevhid inancının özü de budur.. Tevhid kelimesi sadece tanrıları birlemek demek değildir. Her şeyin O bir olandan geldiğini ve O bir olana tekrar döneceğini, o varlıkların kendisine ait bir vücudu olmadığını, yeğane vücud sahibinin O olduğunu söylemek için de bu kelimeyi kullanırız.

Allah yerlerin ve göklerin nurudur ayetinden siz ne anlıyorsunuz.. Biz O'ndan geldik ve yine O'na döndürüleceğiz.. gibi ayetlerle ne söylenmek isteniyor.. Çoğu kişi bu ayetleri tevil yoluna gidiyor. Halbuki ayetler açık ve nettir.. Görmek istemeyenden daha kör kim olabilir..
 

Intruder

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Haziran 2023
Mesajlar
87
Tepkime puanı
16
İslamda bilinmeyen bir şey yoktur diyorsunuz. Sanırım bu Allah için geçerli. Zira ben Peygamber efendimizin bile bildiği şeylerin okyanusda bir damlasını bile bilmiyorumdur.
Hangi sözünü düzelteyim bilmiyorum ama en önemlilerini düzelteyim yeter..

Tüm insanları bildiğini, Peygamber Efendimizin bildiği karşısında okyanusta bir damladır.. Peygamber Efendimizin bildiği ise Allah'ın ilmine göre okyanusta bir damladır.. [Cümlenin doğrusu bu şekilde olmalıdır.]
İman gayba inanmak değildir.
Onlar o kimselerdir ki, gayba inanırlar Bakara 3

Demek ki imanın temeli, gayba inanmaktır.. Gözün gördüğü şeye iman denilmez.. Eğer öyle olsaydı, ölüm anında (gayb perdesi açıldığında) iman ediyorum diyenlerin imanları da geçerli olurdu.

Bir kimsenin aklı kadar imanı, imanı kadar da aklı bulunur. Cüz'i akıl herkeste olan (minimum) akıldır. Kişinin imanı arttıkça bu cüz'i akıl, külli akla yaklaşır. Kişi Külli akla ne kadar yaklaşırsa, o kadar her şeyi net görmeye başlar..

Hayvanları insanlardan ayıran özellik akıldır.
Akıl ikiye ayrılır. Biri aklı maaş diğeri ise aklı maad.. Aklı maaş günlük yeme içme, hayatta kalma, cinsi arzular gibi hayvanlarla müşterek olduğumuz akıldır. Aklı maad ise sadece iman ehlinde imanı ölçüsünde kendisinde bulunan akıldır. Ateist bir insana bir şey anlatılamaması o kişinin aklı maad'dan yana yoksun olmasından dolayıdır.. Yoksa o kişinin aklı maaş yönünden hiç bir eksikliği bulunmamaktadır..

İmanı bir ışık kaynağına benzetirsek, onun nurunu da aklı maada benzetebiliriz. Kişinin bu nur ile gördüğü alan da aklı maad (imanı) ölçüsündedir.. Kimisi bu nur ile bir metre ötesini görebilir, kimisi 10 metre ötesini, kimisi 100 metre ötesini, kimisi 1000 metre ötesini, kimisi dolunayın aydınlatması gibi, kimisi de güneşin aydınlatması gibi.. İşte iman artmaz ve eksilmez ama imanın nuru artar veya eksilir denilmesi bu yüzdendir.

Gerçek emek işte bunlardır Allahın da bizden istediği ilim budur: fendir.
Allah c.c bize yok olacak olana değil, baki olan şeye sarılmamız gerektiğini buyurmuştur. Allah'ın bizden istediği ilim, marifetullah'tır.. Allah'ı ne kadar tanıyor ve biliyorsan, Allah indinde o kadar değerlisindir.. Eğer fen bilimleri değerli olsaydı, o zaman fenciler Allah'ın en sevdiği (Evliya) kimseler olurdu..
 

omer_ömer

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Mart 2024
Mesajlar
19
Tepkime puanı
9
Felsefe yapmıyoruz. Mantık yapıyoruz:

Örnek felsefe yapayım,
Zaman birimlere bölümüş bir akıştır. İçimdeki evren zamanı an an yaşıyorken dışımda ki evren an an resmedilir. Demek ki an ile sonra ki an farklı bir resimdir. Madem farklıdır o zaman farklı yaratılmıştır. Yani benim içimdeki evrende her an yeni bir yaratılmadır.

Örnek mantık yapayım.,
Çıplak Kadın bedenine bakmak yanlıştır. Mini etek bacakları çıplak bırakır. O zaman mini eteğe bakmak da yanlıştır.

Aradaki farkı anlabildim mi?

İslamda bilinmeyen bir şey yoktur diyorsunuz. Sanırım bu Allah için geçerli. Zira ben Peygamber efendimizin bile bildiği şeylerin okyanusda bir damlasını bile bilmiyorumdur.

İman gayba inanmak değildir. İman Allahın varlığına ve birliğine akıl erdirmektir. Buradaki akıl, islamın akıl ve nakil ayrımı yapılması gibi değildir. İslamın nakil ile aktarıkdığını söyleyenler için dahi iman: Allaha akıl erdirmektir.

Bazen TV de kuşlar açıyorum. Kedim kuşları gerçek zannediyor ve TV ye saldırıyor. Kedim kuşların orada gerçekten var olduğuna inanıyor. Kedim için TV kapalıyken bile o siyah ekran gayb alemi.

Kurandan bildiğimiz üzere hayvanlar dile gelse Allahı biliyorlar ve ona iman etmiş olarak varlar. Hayvanları insanlardan ayıran özellik akıldır. Mesela çocuklar, akıl özürlülerde var. Bütün bunlar için iman bir akıl ölçüsü yine.

Allahın etrafınızda ki neyi yarattı? Sizi ve bu dünyayı. Hayatı yani.

Bir nehirden su aldığınızı düşünün... Nehire gelen su bulutlar mevsimler demektir. Nehir dağlar, kıvrılmış dağ etekleri coğrafyadır. O suyu içtiğinizde bağırsaklarınızdan geçer ve milyonlarca reaksiyon oluşur.

Siz hiç polinomlar sorusu çözdünüz mü? Bir kurbayı neşterle kestiniz mi? Hiç 1000 tane kanun maddesi ezberlemeye çalıştınız mı?

Gerçek emek işte bunlardır Allahın da bizden istediği ilim budur: fendir.
Mürşidi kamil olan zat: hayatın gerçeklerini öğreten bilim insanlarıdır.

İslam bize çalışkanlığı, topluma faydalı olmayı, topluma insanlara Allah için bir şey vermemizi öğütler. Bir marangoz bunu verebilir ama dervişler bunu vermezler.

Dinimizde azizler: teknisyenler, elektrik ustaları, fizikçiler, sanatçılar, öğretmenler, doktorlardır. Bizim dinimiz dışa dönük hayatın içinden gerçeğe ait bir islamdır.

Bilinmeyen delhizlede insandan ve yaşamdan kopuk Rüyalarda yaşayan gruplar... Rica ederim çıkın bu çukurlardan...
Bambaşka bir alemdesiniz. Akıl, mantık, bilim..!

Hayatta en hakiki ''MÜRŞİT'' ilimdir. İlim ise ''Allah 'ı bilmektir''..!

Sizin, çok çok övdüğünüz ilim, bilim ve mantık, Allah 'ın varlığını bilmeye muktedir değildir. Yalnızca ve sadece, varlığını kabullenebilir. Bu kabullenme ise, Allah 'ın, ''bilinmekliğimi murat ettim'' hitabının tamamen dışında kalır.

Daha evvel de ifade etim.! Hac, Namaz, Oruç, Zekat, Kelime-i şehadet 'i varlığına çok güvendiğiniz ilimle, akıl ve mantıkla açıklayın istifade edelim. Haccetmenin gayesi nedir.? Namazın amacı nedir.? Oruç, Kurban ibadeti ne maksatla yapılır.?

Hele ki imanın zirvesi olan ''Kelime-i şehadet''..! Bahsini ettiğiniz akılcılıkla Allah 'ın varlığına ve birliğine, Meleklerine ve Kitaplarına, Peygamberlerine, kader ve kazanın Allah 'tan olduğuna, ahiret hayatına, öldükten sonra dirilmeye nasıl bir imanınız var.?

Anladık, Tasavvuf karşıtısınız, yine anladık ki, ilim sizin tek tutunduğunuz dal. Öyle ise Hz. Allah 'ın insana bahşettiği subuti sıfatları ki;

Hayat (Allah 'ın belirlediği bir ömür)
İlim (Allah 'ın insana bahşettiği ilim) (çok övündüğünüz ilim)
Semi (Allah 'ın insana bahşettiği işitme)
Basar (Allah 'ın insana bahşettiği görme)
Tekvin (Allah 'ın insana bahşettiği ortaya çıkarma, oluşturma)
Kelam (Allah 'ın insana bahşettiği konuşma)
İrade (Allah 'ın insana bahşettiği dilemek, istemek) yani tercih
Kudret (Allah 'ın insana bahşettiği güç kuvvet)

Bu sıfatlar, insandan geri alındığında sende kalan, akıl, mantık, ilim..! Nerede.?

Hz. Allah Külli iradenin sahibi iken, insanı yarattı ve cüz-i irade bahşetti. İnsanoğluna verdiği subuti sıfatları, kulun günlük yaşantısını, yani kulluğunu idame ettirebileceği kadar, inanç ve imanına yetebilecek kadar bahşedilmiştir.

Şöyle bir kıssa vardır; Zamanın kadısı, kendinde olan ilimle öyle kibirli, öyle bir benlik içerisindeymiş ki, Hal ehlinden birisi sormuş;

Yere bir daire çizmiş ve, ''Haşa, olmaz ya, Allah 'ın ilmi şu çizdiğim daire kadar desek, peygamber efendimizin ilmini de Allah 'ın ilmi yanında olmaz ya, bir nokta ile belirlesek''..! Şimdi bana söyler misiniz.? Peygamberimizin ilmi, Allah 'ın ilmi karşısında bir nokta ediyorken, sizin ilminiz noktanın neresinde.?

Allah diyorsunuz, ayet yok..! Peygamber diyorsunuz, hadis yok, sünnet yok, bir çok şey yok.!

İlminizi söyleyin bre kardeşim.! Hangi ilimden bahsediyorsunuz ve ilminiz nereden.?
 

omer_ömer

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Mart 2024
Mesajlar
19
Tepkime puanı
9
Sizin düşünceleriniz Çoğunlukla budizm ile örtüşüyor. Halk insanı ve Dervişlik. Dervişin ahlakı ve budist ahlak. İman zevki, ruhun sefası VS. Dervişin ustası hiyerarşi VS. Bunlar tamamen budizm okullarının öğütleridir. Siz sadece ortadoğunun ve anadolunun süzgecinden geçirip onun dil üslübu ile ifade ediyorsunuz.

Kusura bakmayın da..! Bahsettiğimiz düşüncelerimizi budizm ile örtüştürmek, olsa, olsa sapla samanı birbirine karıştırmak olur.

Sizin ne Din, ne İman, ne de Peygamber ile alakanız olabilir. Çünkü yazdığınız satırlar içerisinde neredeyse yoklar.! Tuhafsınız yani..
 

VOYAGER

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
8 Şubat 2024
Mesajlar
23
Tepkime puanı
3
Eğer Panenteizm demiş olsaydım bu kez de kelimenin doğrusu Pananteizm'dir diyecektiniz.

(1) Yanlış zanda bulunmaktasınız, hiç öyle bir şey aklıma gelmiş bile değildir. Ayrıca zaten Türkçe kökenli olmayan o kelimenin aslının, sizin belirttiğiniz gibi olduğuna dair bir bilgiye henüz rastlamış değilim.

(2) Yanlış olduğunu söylediğiniz açıklama zaten bana ait değildi ki, onun için "... sonucunu vermekteymiş." ifadesini kullanmıştım. Sizin açıklamanız, o kelimenin sizce olması gerektiğini düşündüğünüz açıklamasıdır ama değişik yerli ve yabancı kaynaklarda naklettiğim şekilde belirtildiği için ben de oyle aktarmış bulundum. Fakat sizin açıklamanızı ben de daha doğru buldum, çünkü Allah, kesinlikle yarattıklarından ayrıdır, ayrıktır, dolayısıyla Allah ve yarattıkları arasında bir mekân alâkası ve irtibatı bulunamaz.


Allah yerlerin ve göklerin nurudur ayetinden siz ne anlıyorsunuz.. Biz O'ndan geldik ve yine O'na döndürüleceğiz.. gibi ayetlerle ne söylenmek isteniyor.. Çoğu kişi bu ayetleri tevil yoluna gidiyor. Halbuki ayetler açık ve nettir

(1) Zannettiğiniz gibi bu ayetler açık ve net değildir, o yüzden tevil edilmek zorunda kalınmıştır. İlk ayetteki nur kelimesi, aydınlatan ve görünür kılan anlamında düşünülürse yaratılmış mevcudatın varlığını ve görünür olmasını sağlayanın, o nuru bunun için yaratmış olan Allah olduğu anlaşılmaktadır. Fakat elbette Allah, o nurun kendisi olamaz, çünkü o nur, yaratılmış mevcudatı aydınlatan ve gösteren unsur olduğu için kendisi de zaten yaratılmış bir varlık olmalıdır. Allah, her durumda yaratılmış mevcudattan münezzehtir. Halbuki görünüşte ayette, sanki Allah ile yerlerin ve göklerin nurunun aynı varlık olduğu zannedilir ki, Allah, mevcudatın olduğu mekândan münezzeh olacağı için bu bir çelişkidir. O halde Allah'ın kendisi için kullandığı nur kelimesi ile Kâinattaki mevcut aydınlanma yâni ışık anlamında olan yaratılmış nur, aynı varlık olmamalıdır. Birinci nur kelimesi ile anlatılan varlık, Allah'ın Zâti sıfatlarından olmalıdır ve esma-i hüsnadandır. İkinci nur kelimesi ile anlatılan varlık ise yaratılmış olandır, çünkü onun sayesinde mevcudat, görünür olmaktadır. Kısacası, yerlerin ve göklerin varlığınının görülebilmesi Allah'ın bu âlemdeki ışığı yaratmasıyla gerçekleşmektedir şeklinde anlamak mümkündür.

(2) İkinci ayetin anlamını tam olarak yâni yakından bilerek; görüp yaşayarak anlamak imkânsızdır. Çünkü hiç bir insan kendi bireysel kimliği olan ruhunun yaratıldığı anı bilemez ve bilmesi de zaten imkânsızdır. Çünkü yaratma işi Allah'a ait olup O'nunla birlikte o yaratma anında -hâşâ- O'ndan başka bir şâhit olabilir mi? O halde siz, ayetteki ifadesiyle O'ndan geldiğinizi bilebilir misiniz ve bunu bize anlatabilir misiniz? Bu mümkün müdür? Elbette hayır! Ne kadar çabalarsanız çabalayın bunu asla başaramazsınız. O'na döndürüleceğiz ifadesi için kişilerin ölümü ve sonrasında hesaba çekileceğinin anlatıldığını kabul etmek mümkündür. Kısacası insanların ruhlarını yâni muhatap alınacak olan asıl bireysel kimliklerini, kişiliklerini, Allah'ın bizim asla bilemeyeceğimiz bir şekilde yarattığını ve bu âlemde yeni dünyaya gelen insan vücutları ile ki, insanların suretleri işte bu maddî veya cismanî varlıkları olan biyolojik vücutlarıdır, irtibatlandırdığını ve ölüm ile insan ruhları ve insan vücutları arasındaki irtibatı sonlandıracağını anlamak mümkündür. Siz belki tefsirleri okuma ile araştırma ile bu sonuçlara ulaştığınız için "Halbuki ayetler açık ve nettir." diyebilirsiniz ama herkes bunu ilk başta anlayamayabilir.
 

VOYAGER

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
8 Şubat 2024
Mesajlar
23
Tepkime puanı
3
Allah diyorsunuz, ayet yok..! Peygamber diyorsunuz, hadis yok, sünnet yok, bir çok şey yok.!

İlminizi söyleyin bre kardeşim.! Hangi ilimden bahsediyorsunuz ve ilminiz nereden.?

Henüz konudaki bütün yorumları okumuş değilim fakat öncelikle bu forumun akademik anlamda bir tartışma ortamı olmadığını, dolayısıyla öyle bir ortamda kullanılan dip not şeklindeki alıntıları fazla beklememek gerektiğini, mesaj sahibi kişilerin üslubu size daha önce alıştığınız şekilde gelmemiş olsa da, onlardan sizin alıştığınız tarzda hareket etmelerini beklemek durumunda olmadığımızı görelim lütfen. Önemli olan tarz değil, ileri sürülen fikirlerin içeriğidir. Ben bu mesaja çok eski eserlerde olduğu gibi "Ey kâri!" diye başlamış olsaydım veya "Ey oğul!" diye başlamış olsaydım, zamanlar çok değiştiği için galiba herkes bunu tuhaf karşılar ve bana gülerdi, ama vakt-i zamanında asırlar önce bunlar gayet olması gereken hitaplardı. Mesaj sahibi din kardeşimiz de artık bu internet çağında daha güncel olduğu için kendince belki zaman kazanmak için sadeleşmeye gitmiş olabilir ve bu yüzden bugüne kadar takip edilen ayet/hadis nakillerini illâki bir delil vasıtası olarak kullanma gereği duymamış olabilir.

Yeri gelmişken, mesajlara "Esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatuhu" yazarak ve "hamdele ve salvele" ile uzun bir girizgah ile başlamak elbette sevaptır ama zaman darlığı ile artık bunları kullanmayanları nahoş görmek ne kadar doğrudur sorusunu da nâçizane hatırlatmak isterim. Hürmetler.
 
Üst Alt