Osmanlıda maneviyat

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
Osmanlıda maneviyat-Manevi Dinamikler
Türk Milleti İslamiyet öncesi dönemlerde beylik ve devleti oluştururken, genç ve dinamik iyi savaşçı, donanımlı, cenk taktiklerini iyi bilen ve alabildiğine cengaver bir gencin etrafında toplanırlardı.

Bu genç ya da genç ekip, danışman olarak yanlarında gün görmüş, savaşlar yaşamış ve devlet geleneğini iyi bilen yaşlıların da görüş ve önerilerine çok önem verirlerdi.
Gün görmüş ak saçlılar “Devletin ihtiyarları” gençler için vazgeçilmez danışman konumundaydılar.

İslamiyet sonrası Türklerde ise bu “ak saçlılara” manevi dinamikler olarak tekke-zaviye ve medrese eklendi.

Osmanlıda maneviyat
“Alperenler” olarak tarihe geçen bu güzel insanlar, fonksiyonel olarak devredeydiler. Halkı bilgilendirmek, çocukları okutmak ve eğitmek, her türlü dini ve milli hizmetlerde devletin yükünü hafifletiyorlardı. Halkın kuran öğrenmesinde büyük hizmetleri olmuştur. İslamiyetin, ehli sünnet çizgisinde yayılmasında ve yaşanmasında büyük önem arzetmektedir.

Hoca Ahmed Yesevi bu konuda Pir’ dir. Mevlana, Şeyh Edibali, Yunus Emre, Somuncu Baba, Haci Bektaşi Veli, Haci Bayramı Veli, Akşemseddin, Ebu Suud Efendi, Yahya efendi. Ve daha nice adını yazamadığımız manevi dinamiklerimiz devletlerimizin görünmeyen güçleriydi.

Türklerin bir devleti dağılma sürecine girdiğinde, bu manevi dinamikler devreye girer ve daha medeni daha katılımcı bir devlet kurulmasında çok önemli adımlar atarlardı. Devlet rayına oturduğu zaman tekrar zaviyelerine çekilirlerdi.

Çanakkale’yi geçemeyen İngilizler bu muhteşem örgüyü ve ak saçlıları farkedince saldırı taktiğini değiştiriyor. Manevi yıkım projelerini Aziz milletimize empoze yollarını arıyor ve medyatik alanların etki gücünü kullanarak, karalama faliyetlerine başlıyor. Daha sonra yalan haberler kendisini göstermeye başlıyor.

İslamiyetten soğutmak İçin Arapları aşağılayan fıkralar uyduruluyor, bazı kalemler satın alınıyor. İslamiyeti ve Hz. Muhammed’i küçük düşürücü şiirler yazılıyor.
Bunlardan bir tanesi Kemalettin Kamu, bir şiirinde bakın nasıl alçalıyor!

ne mucize ne efsun
ne örümcek ne yosun
çankaya yeter bize
kabe arab’ın olsun…

Bunun gibi bir sürü zavallı kalemler görürsünüz.

İslamiyetten bahsetmek “gericilik” olarak algılanıyor zavallı sözde münevverlerce!

Türk aydını artık aydınlanmayı batının kullanıp attığı karanlık çağda araması nasıl bir zavallık! Bu zavallılık 60-70 yıl sürüyor.

Sonrası ise daha da kötü bir zemine kayıyor. Duruşu olmayan ve rüzgara göre yön değiştiren sözde Münevver ordusu.

İngilizler, dünya hakimiyetini almakla kalmıyor, Osmanlı toprakları olan Arapların yaşadığı coğrafyadaki petrole konuyor.

Türkler bir daha Araplarla işbirliği yapmasın diye de ayrılık tohumları ekiyorlar. Ortadoğu’ya bir daha dönüp bakmayacağımıza “yemin” etmişçesine Ortadoğu’dan uzaklaşıyor.

Yaklaşan liderlerimiz saf dışı bırakılmış. Ortadoğu yani petrol bölgesi ile hep kavgalıyız. İşte oyun bu çapta büyük.

İngilizler devletimizin ihtiyarlarını saf dışı etmeyi de başardılar ve o mübarek müesseseyi bitirmeyi de başardılar.

Manevi dinamiklerimiz çöktüğü günden bu yana, çocuklar üzerinde hak sahibi olan ebeveynler devre dışı bırakıldı. Bizim kültür ve ahlak anlayışımızla asla alakası olmayan tv dizileri ve eğlence programları çocuklarımızı bizden uzak duruşu olmayan bir hoyrat nesil olarak yetiştirdi.
Manevi dinamiklerimiz batıcılık uğruna kurban gitti. Sonuç olarak amaçsız bilgisiz bir nesil türedi.

Yeniden “kendimiz” olup, yüce milletimiz olan Türk evlatlarını manevi olarak kaliteli yetiştirmek en büyük başarı olacaktır.

“Biz” olacağımız bizim olacak bir nesil yetiştirmek zorundayız. Yoksa dünyada savaşlar bitmeyecek.
Barışçı ve ahlaklı nesillere ihtiyaç var. Yoksa 3. Dünya savaşı yakın demektir.

Yeniden nur yüzlü ihtiyarlarımıza ve barışçı bilgili gençliğe çok ihtiyaç var.
 
Üst Alt