Namazın Manası

ÖmerZ

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
18 Aralık 2023
Mesajlar
20
Tepkime puanı
9
Namaz, rükû ve secdeyle iki büklüm olarak, halka gibi Hak kapısını çalmaktır:

“Hz Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem), Rükû ve secde varlık halkasını Hak kapısına vurmaktır’ dedi. Kim o kapının halkasını döverse, elbette ona devlet baş gösterir.”

Namaz Allah Teala ile özel konuşmaktır:

“Namaz kılan, gizlice Rabb’iyle konuşur ve görüşür.”

Namaz için “Allahüekber” diyerek tekbir getirmek, nefsi Hakk’a kurban etmektir:
“Ey imam, namaza başlarken ‘Allahüekber’ demenin manası şudur:’Allahım, biz senin huzurunda kurban olduk.’ Kurban keserken ‘Allahüekber’ dersin ya, işte, öldürülmeye layık olan nefsi kurban ederken de bu söz söylenir. O esnada beden İsmail (aleyhisselam), can da Halil İbrahim (aleyhisselam) gibidir. Can, bu semiz bedenin heva ve hevesini kesmek için tekbir getirince beden şehvetlerden, hırslardan kurtulur, namazda ‘bismillahirrahmanirrahim’ demekle kurban olur gider.”

Namazın deruni manalarının bilincinde olan Mevlana’nın (kuddise sırruhü), namaz vakti gelip kıbleye döndüğü zaman mübarek çehresi renkten renge girermiş. Çünkü ona göre namaz, kıyamette, Hak divanında durup, iğneden ipliğe, inceden inceye hesap vermeyi sembolize eder:

“Namaz kılanlar, kıyamette olduğu gibi, Allah’ın huzurunda saflar halinde dururlar, sorguya, hesap vermeye, yalvarmaya koyulurlar.

Namazda göz yaşı dökerken ayakta durmak, kıyamet günü dirilerek, kabirlerden kalkıp mahşer yerinde Allah’ın huzurunda ayakta durmaya benzer. Cenab-ı Hak,

‘Sana verdiğim bu kadar mühlet içinde ne yaptın? Ne kazandın ve bana ne getirdin?’ diyecek. Ömrünü ne ile, ne işlerle, ne gibi ibadetlerle, ne iyilik yaparak harcadın, bitirdin? Sana verdiğim rızkı, kuvveti, gücü ne ile yok ettin? Gözünün nurunu nerede tükettin? Beş duyunu nerede kullandın?

Gözünü, kulağını, aklını, iradeni, bileğini, arşa ait olan bu kuvvetlerini neye, nerelere harcadın da onlara karşılık, bu dünyada neyi satın aldın? Sana kazma gibi, bel gibi el, ayak verdim. Onları sana ben bağışladım; onlar ne oldular?’ Allah’ın huzurunda bunun gibi derde dert katan yüz binlerce haber, sual gelir.

Namazda kıyamda iken, kula gelen bu sözlerden kul utanır, utancından iki büklüm olur, rükûa varır. Utancından ayakta durmaya gücü kalmaz, rükûda, ‘Sübhane rabbiye’l-azim’ diyerek Allah’ın noksan sıfatlardan beri olduğunu söyler.

Sonra o kula Hak’tan ferman gelir,

‘Başını kaldır da sorulan sorulara cevap ver!’ denir. Kul utana utana başını rükûdan kaldırır, fakat dayanamaz; o günahkar, utancından yine yüzüstü yere kapanır.

Ona tekrar,

‘Secdeden başını kaldır da, yaptıklarından haber ver’ diye ferman gelir. O bir kere daha utanarak başını kaldırır ama, dayanamaz yine yılan gibi yüzüstü düşer.

Cenab-ı Hak,

‘’Tekrar başını kaldır da söyle, yaptıklarını kıldan kıla, birer birer senden soracağım’ diye buyurur.

Allah’ın heybetli hitabı, onun ruhuna tesir ettiği için, ayakta duracak gücü kalmamıştır. Bu ağır yük yüzünden kadeye varır, dizleri üzerine çöker. Cenab-ı Hak ise,

‘Hadi söyle, anlat!’ diye buyurur.

‘Sana nimet vermiştim, nasıl şükrettiğini söyle; sana sermaye vermiştim, onunla ne kâr elde ettiğini göster.’ Kul yüzünü sağ tarafına döndürür, peygamberlerin ruhlarına ve meleklere selam verir. Onlara niyazda bulunur da der ki:

‘Ey mana padişahları, bu kötü kişiye şefaat edin, bu günahkarın ayağı da, örtüsü de çamura battı.’ Peygamberler selam veren derler ki:

‘Çare ve yardım günü geçti, gitti. Çare dünyada olabilirdi, orada hayırlı işler yapmadın, ibadet etmedin, o günler geçti.

Ey bahtsız kişi, sen vakitsiz öten bir horoz gibisin; git, bizi üzme, bizim kalbimizi kırma.’

Kul yüzünü sola çevirir, bu defa akrabalarından yardım ister, onlar da ona,

‘Sus’ derler. ‘Ey efendi, biz kimiz ki sana yardım edelim, elini bizden çek de kendi cevabını Allah’a kendin ver’ derler.

Ne bu taraftan, ne o taraftan bir çare bulamayınca, o çaresiz kulun gönlü, yüz parça olur.

O herkesten ümidini kesince, iki elini açar, duaya başlar:

‘Allahım, herkesten ümidimi kestim. Evvel ve ahir kulunun başvuracağı, sığınacağı sensin; senin rahmet ve mağfiretine son yoktur.’ Namazdaki bu hoş işaretleri gör de sonunda, kesin olarak işin böyle olacağını anla. Aklını başına al da namaz yumurtasından civciv çıkar, yani namazdan manen yararlan, yoksa dane toplayan bir şey öğrenememiş kuş gibi, Allah’ın büyüklüğünü düşünmeden yere başını koyup kaldırma.”

Namaz Hakk’a Yolculuktur

Sular temizlenmek için buhar halinde göklere yükseldikleri gibi, bir mümin de manen temizlenmek için namaza durur. O da su gibi göklere yükselmek ister. Müminin namaza durması da onun ötelere, mana alemine, sefere çıkması ve Hakk’ın huzuruna varması sayılır. Namazı bitirmesi göklere doğru yaptığı seferden dönmesi sayılır. Seferden dönen bir kimse, ailesine dostlarına selam verdiği gibi, namazı kılan mümin de namazı bitirince iki tarafına selam verir. Mevlana (kuddise sırruhü) bu gerçeği, şu özlü ifadeleriyle dile getirir:

“Hz Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem), ‘Ey sesi hoş, nağmesi hoş Bilal, ezan okunacak yere çık da bir ezan oku!’ diye buyurur. ‘Ruh sefere çıktı, beden ise ayaktadır. Namaz bitince, ruh seferden dönmüş olur. Onun için sağına soluna selam verir.’”

Mevlananın Gözüyle Aşıkların Namazı -
Prof. Dr. Abdülaziz Hatip
 
Son düzenleme:
Üst Alt