Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Genel islami paylaşımlar
İslamda spor
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="sofiabi" data-source="post: 67217" data-attributes="member: 913"><p><strong>islamda spor ve amacı</strong></p><p></p><p>"İSLAMDA SPOR ve AMACI"</p><p></p><p>İslam Dini insan sağlığına gereken önemi en üst seviyede gösteren bir din olarak spor yapmayı teşvik etmiştir. “İnsanların iki büyük nimetin, sağlık ve boş vaktin kıymetini bilmediklerini” (Buhari) belirten Son Peygamber A.S., “kuvvetli mü’minin zayıf mü’minden hayırlı olduğunu” (Müslim, İbn Mace) söylemiş ve bunun yollarından biri olarak da sporla uğraşmayı tavsiye etmiştir.</p><p></p><p>Resulullah (as), öncelikle çağının gereği olarak “atıcılık” ve “binicilik” üzerinde durmuş, “Atıcılık ve binicilik öğreniniz” (Tirmizi, Ebu Davud) emri ile her çağda Müslümanları bu iki spora teşvik etmiştir. Bunun yanında “Dikkat ediniz, kuvvet atmaktır” (Ebu Davud)</p><p></p><p>Dinimiz spora yer verir. Ancak İslam'ın spor anlayışı bugünün anlayışından farklıdır. Zamanımızda, insanların yayın organları vasıtasıyla veya stadyumun seyirci tribününde oturarak spor oyunlarını takip etmeleri "sporla meşguliyet" kabul edilir. İslam, belli ölçülerle "bizzat yapma"ya spor der. İslam açısından ne milyonları oyalama mesleğini icra maksadıyla sahaya çıkan profesyonellerin yaptığına, ne de bunu gözleriyle takip edenlerin yaptığına "spor" denmeyeceği kanaatindeyiz.</p><p></p><p>İslam koşmak, yüzmek, ata binmek, ok talimi yapmak, güreşmek gibi faydalı meşguliyetleri teşvik eder. Bir hadisde:İki hedef arasında koşan kimsenin her adımı için bir sevap vardır" buyurulur.</p><p>Bir başka hadiste: "Ok yarışı yapın, (vücutça) sertleşin, yalın ayak yürüyün" tavsiye edilir. </p><p>Atıcılığa o kadar ehemmiyet verilmiştir ki, atıcılığı öğrendikten sonra unutanları Resulullah -as: "Bizden değildir bana isyan etmiştir"; "Allah'ın nimetine küfranda bulunmuştur (nankörlük etmiştir)" gibi ağır ifadelerle tehdit etmiştir.</p><p>Bahis ve kumar karışmamak kaydıyla sportif yarışmalara müsaade eder, derece alanları mükâfatlandırmayı hoş karşılar.</p><p></p><p>Atıcılık</p><p></p><p>Müslümanların tarih boyunca en çok ilgi duyduğu spor dallarından biridir. Bunun sebebini şu âyet-i kerimede bulmak mümkündür:</p><p></p><p>ENFAL 60. Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.</p><p></p><p>Bu âyette geçen "kuvvet" kelimesini Hz. Peygamber (s.a.s) atıcı olarak tefsir etmiştir (Riyâzü's-Sâlihin Tercümesi, II</p><p></p><p></p><p>Rasûlüllah, atıcılığı, daha çocuk iken öğrenilip ölünceye kadar bırakılmaması gereken bir maharet olarak nitelendirmiş; insanın boş kaldıkça, canı sıkıldıkça, dinlenme ihtiyacı duydukça, vaktini değerlendirmek için sportif faaliyetlerle uğraşmasını uygun görmüştür.</p><p></p><p>Rasulullah (as) şöyle buyurmuştur:</p><p></p><p>"Allah'ı zikretme türünden olmayan her şey bir boş iştir, bir oyundur." veya:</p><p>"O bir yanılmadır ve bir boş iştir. Bundan dört şey müstesnadır:</p><p></p><p>Erkeğin hanımıyla oynaşması, erkeğin atını eğitmesi, kişinin iki hedef arasında gidip gelmesi (yani atıcılık öğrenmesi) ve kişinin yüzme öğrenmesi."</p><p></p><p>(Hadisi Neseî, Câbir b. Abdullah'tan rivayet etmiştir. Bu konuda Ukbe b. Amir'den, Ebu Hurayra'den ve Ömer b. el-Hattâb'dan gelmiş başka hadisler de vardır. İki hedef arasında gidip gelmekten kasıt ise, atıcılığı öğrenmek demektir. Nasbu'r-Râye, IV, 273 vd.)</p><p></p><p>Peygamberimiz bir gün atış yapmakta olan gruba rastlayınca, ayakkabılarını çıkarıp atış sahası içerisinde yalınayak yürüdüğü ve onlara katıldığı bildirilmektedir (İbrahim Canan, Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, Ankara 1980, s. 255).</p><p></p><p>Fukaym el-Lahmî anlatıyor: "Ukbe İbnu Âmir (radıyallâhu anh)'e dedim ki: "Sen yaşlanmış bir ihtiyar olduğun halde bu iki hedef arasında gidip geliyorsun, artık bu sana meşakkat veriyor olmalı."</p><p>Bana şu cevabı verdi:</p><p>"Eğer Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan işittiğim bir söz olmasaydı kendimi bu sıkıntıya atmazdım. Efendimizin şöyle söylediğini işittim:</p><p>"Kim atıcılık öğrenir ve sonra brakırsa o bizden değildir - veya: asi olmuştur.-" [Müslim, İmâret 169, (1919).]</p><p></p><p>Ukbe İbnu Âmir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:</p><p>"Allah tek bir ok sebebiyle üç kişiyi cennete koyar:</p><p>1-Onu yapan; yeter ki bunu hayır maksadıyla yapsın.</p><p>2-Atan.</p><p>3-Atana ulaştıran." [Ebû Dâvud, Cihâd 24, (2513); Tirmizî, Fedâilu'l-Cihâd 11, (1637); Nesâî, Cihâd 26, (6, 28), Hayl 8, (6, 222, 223).]</p><p>àSeleme İbnu'l-Ekva' (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) çarşıda ok yarışı yapan Benî Eslem'den bir grupla karşılaşmıştı. Onlara: "Ey İsmailoğulları atın, zîra atalarınız atıcı idiler. Atın, ben falan kabileyi tutuyorum" dedi.</p><p>Bu söz üzerine bir grup atıştan vazgeçti. Efendimiz:</p><p>"Ne oldu, niye atmıyorsunuz?" diye sordu. Şöyle cevap verdiler:</p><p>"Nasıl atalım, siz öbür tarafı tutuyorsunuz!" Bunun üzerine:</p><p>"Atın! dedi, ben hepinizi, her iki tarafı da tutuyorum." [Buhârî, Cihâd 78, Enbiyâ 12, Menâkıb 4.] </p><p>Hadîste iki defa "Atınız" emri bulunması, atma ta'Iîmini en güzel teşviktir. Pey-gamber'e göre Arablar'm hepsi Ismâîl Peygamber'in çocuklarından oldukları*nı İbn Sa'd, Alî ibn Rebâh'tan rivayet etmiştir. Bu cihetle Peygamber, Eşlem oğulları'na "îsmâîloğuHan" diye hitâb etmiştir.</p><p></p><p>Abdullah ibnu Şeddâd tahdîs edip şöyle dedi:</p><p>Ben Alî(R)'den işittim, şöyle diyordu: Ben Peygamber (S)'in baba*sını, anasını, Sa'd ibn Ebî Vakkaas'tan başka bir kişiye feda ederek hitâb ettiğini görmedim. (Fakat Uhud günü Sa'd'e</p><p>— "Ey Sa'd, babam anam sana feda olsun! Düşmana ok at! derken işittim</p><p>Buhari Cihad 117</p><p></p><p>Ashab-ı Kiramda atıcılığa önem vermiş ve her fırsatta ok atışları yapmışlardır. Öyleki, çocuklara bile belli hedefler dikerek atış yaptırdıkları görülmektedir. Bir defasında . Enes –ra-, atış yapan çocukların yanlarına gelmiş, atışlarını isabetsiz bularak beğenmemiş, bir çocuğun yayını elinden alarak birkaç ok atmış, hiç biri de hedefinden şaşmamış Enes İbnu Mâlik iyi ok atar, hedefe isabet ettirirdi. Ömrünün sonuna kadar atıcılığı bırakmadı. Çocuklarına da gözünün önünde atış yarışı yaptırırdı.</p><p>Atıcılığı günümüzde Nişancılık diye tanımlayabiliriz...</p><p></p><p>KOŞU</p><p></p><p>Peygamberimiz, "İki hedef arasında koşan kimsenin her adımı için bir hasene (iyilik) mevcuttur", "Ok yarışı yapın, vücutça sertleşin, yalın ayak yürüyün" (Mecmeu'z-Zevâid, 5/136)</p><p></p><p>Hz. Âişe. (r. A) dan yapılan rivayette, adı geçen diyor ki: "Rasülüllah (a.s) Efendimiz benimle ayak koşusu yarışı yaptı ve ben O'nu geçtim. Bir süre geçince ben kilo alıp ağırlaştım ve yine Resûlüllah (a.s) benimle ayak koşu yarışı yaptı ve benim önüme geçti ve sonra şöyle buyurdu: "Bu, öncekine karşılıktır." Ebu Davud,Cihad 68)</p><p>Ayrıca,Bu hadis-i Şerif Hz. Peygamber'in aile fertlerinin gönüllerini almak ve onların morallerini yükseltmek için</p><p>ne kadar hassas olduğunu ve aile fertleri içerisindeki alçak gönüllülüğünü ifâde etmektedir. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/78.</p><p></p><p>Seleme b. Ekva' (r.a) den yapılan rivayette adı geçen.şöyle demiştir: "Bir ara biz (bir tarafa yönelik olarak) yürürken, Ensardan (kuvvetli olması cihetiyle) müsabakada cidden önüne geçilmeyen bir adam vardı ve işte bu adam şöyle dedi: 'Medine'ye kadar (koşu yapmak üzere) bir yarışmacı yok mudur?" Bunun üzerine ben ona: "Sen kerim bir zata bu hususta ikramda bulunmaz mısın ve şerif bir adamın heybetinden korkmaz mısın?" dedim. O da bana şu cevabı verdi: "Resûlüllah (a.s) Efendimiz'in dışında (bu hususta) kimseye müsamaha etmem, ikramda bulunmam ve heybetinden endişe etmem." Bunun üzerine Resûlüllah'a (a.s) şöyle dedim: "Babam ve anam sana feda olsun, bırakın da şu adamla yarışayım" diyerek izin istedim. Efendimiz de: "Arzu ediyorsan yarış" buyurdu. Ben de o adamla koşu yarışma girdim ve Önüne geçip Medine'ye ondan önce girmiş oldum."</p><p>“Sizden birinizin, kendisine gam ve keder bastığı zaman yayını kuşanıp kederini onunla dağıtmasından başka yapacağı bir şeyi yoktur” (Taberani) buyurmuştur. Yine, “Sizden biriniz oklarıyla oynamaktan (egzersiz yapmaktan) usanmasın” (Müslim)</p><p></p><p>100-Adiyat Suresi</p><p>1- Andolsun Allah yolunda koştukça koşanlara,</p><p>2- Andolsun kıvılcımlar saçanlara,</p><p>3- Sabah akşam akına çıkanlara,</p><p>4- Ve tozu dumana katanlara,</p><p>5- Düşman topluluğu içine dalanlara…</p><p></p><p>Güreş</p><p></p><p>Resulullah’ın (as) teşvik ve tavsiye ettiği bir diğer spor çeşidi “güreş”tir. Sevgili Peygamberimizin bizzat kendisinin de devrinin yenilmez pehlivanı Rükâne b.Abdi Yezîd ile güreştiği ve üç defa üst üste onu yendiği bilinmektedir. Bu güreş sonucunda Rükâne, Hz.Peygamberin gücünün normal bir insan gücünün çok ötesinde olduğunu görerek böylelikle onun peygamber olduğunu anlamış ve Müslüman olmuştur. (Tirmizi). Bundan sonra da bazı genç sahabilerin, savaşa katılabilecek güçte olduklarını Rasulullah’a ispat edebilmek için Rükâne’nin önünde güreş müsabakası yaptıklarını görmekteyiz. (Beyhaki).</p><p></p><p>Delikanlılık yaşındaki bazı sahabiler askeri seferlere katılabilmeye güçleri yettiğini Hz. Peygamber'e ispatlamak amacıyla onun huzurunda güreşe tutuşurlardı. Çünkü yaşı küçük olanlar şayet kendilerinden büyük olan diğer gençlere üstünlük sağlayabilirlerse, gönüllü sıfatıyla bu savaşlara katılabilme hakkını elde ediyorlardı (Hamidullah, a.g.e., II, 1142).</p><p></p><p>Rasulullah –as- bütün bu sporların yanında “yüzme”yi de öğütlemiştir. “Çocuklarınıza atıcılığı ve yüzmeyi öğretiniz” (Beyhaki) ve “Çocuğun babası üzerindeki hakkı, ona yazı yazmayı, yüzmeyi ve atıcılığı öğretmesidir(beyhaki)</p><p></p><p>Yüzücülük </p><p></p><p>Hz. Peygamber (s.a.v.), şöyle buyurmuştur: “Çocuklarınıza ok atmayı, ata binmeyi ve yüzmeyi öğretiniz” (Tayalisi, Sünen, 2096). Bu hadis, yüzücülüğün mubah olduğuna ve çocuklara öğretilmesinin de tavsiye edildiğine delalet eder. Hz. Peygamber bizzat kendisi de yüzme öğrenmişti. Bir defasında annesi ve Ümmü Eymen adındaki kadın kölesiyle birlikte, henüz çocukken Medine’ye gitmiş, Neccaroğulları kabilesinden en-Nabiğa adında birinin evinde kalmışlardı. Babası Abdullah’ın mezarı da buradaydı. Resulullah (s.a.v.), işte bu kabileye ait bir su birikintisinde bu gezi sırasında yüzmeyi öğrenmiştir. (Hamidullah, İslam peygamberi, I/42; İbn Sa’d, Tabakat, I/73).</p><p></p><p>Tüm bu hadisleri ve aşağıdaki ayetleri gözden geçirdiğimizde Allah’ –swta- bizlere;</p><p>arzına fitne fesad yayan,insanlara zulmeden kafir ve fasıkların zararlarını engellemek, Müslüman kardeşlerimizin ve zulüm altında olan herhangi bir kimsesin savunmasını yapabilmek,yeryüzünde ADALETLE,Allah’ın nizamıyla hükmedilmesine vesile olabilmek için güçlü olmayı ve oturanlardan olmamayı emrediyor… Bizler ilay-ı kelimetullah için mücadele veren mü’minlerden olalım bunun için akhiler kendinizi her yönden geliştirin …</p><p></p><p>Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin, mü'min topluluğun gönüllerini ferahlatsın ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.Tevbe 14,15</p><p></p><p>Onlar eğer savaşa çıkmak isteselerdi, elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. Tevbe/46</p><p></p><p>Eğer siz ona (Peygamber'e) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkar edenler onu iki kişiden biri olarak (Mekke'den) çıkardıkları zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti. Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, "Üzülme, çünkü Allah bizimle berâber" diyordu. Allah da onun üzerine güven duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz bir takım ordularla onu desteklemiş, böylece inkar edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah'ın sözü ise en yücedir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.Tevbe/40</p><p></p><p>Yukarıdaki ayetten de anlayacağımız üzere Allah’ın ve Peygamberinin bizlerin yardıma ihtiyacı elbette yoktur! </p><p>“Cihad eden, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, âlemlerden müstağnîdir. (O'nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur). Ankebut/6”</p><p></p><p>Kardeşlerim, ümmetin halini kalbi körleşmemiş her kişi görmekte bizler kardeşlerimizin çektikleri acıları paylaşabiliyor muyuz? Kendimize soralım! Onların zulm altında olduğu her dakika vallahi vebaldeyiz… Allah bizden soracak eğer sigara içen, mallarını boş yere harcayan kardeşlerimiz varsa Allah’ın şu buyruğunu düşünsünler ve yetimlere, mustazaflara,mücahidlere infak etsinler</p><p></p><p>“.Tevbe 34-35- Ey iman edenler! Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla yiyorlar ve Allah'ın yolundan alıkoyuyorlar. Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele.”</p><p>O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak ve, "İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi tadın bakalım biriktirip sakladıklarınızı"! denilecek. </p><p></p><p>İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden kimselerin mertebeleri, Allah katında daha üstündür. İşte onlar, başarıya erenlerin ta kendileridir./Tevbe 20-</p><p></p><p>Gerek yaya olarak, gerek binek üzerinde Allah yolunda sefere çıkın. Mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Tevbe/41</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="sofiabi, post: 67217, member: 913"] [b]islamda spor ve amacı[/b] "İSLAMDA SPOR ve AMACI" İslam Dini insan sağlığına gereken önemi en üst seviyede gösteren bir din olarak spor yapmayı teşvik etmiştir. “İnsanların iki büyük nimetin, sağlık ve boş vaktin kıymetini bilmediklerini” (Buhari) belirten Son Peygamber A.S., “kuvvetli mü’minin zayıf mü’minden hayırlı olduğunu” (Müslim, İbn Mace) söylemiş ve bunun yollarından biri olarak da sporla uğraşmayı tavsiye etmiştir. Resulullah (as), öncelikle çağının gereği olarak “atıcılık” ve “binicilik” üzerinde durmuş, “Atıcılık ve binicilik öğreniniz” (Tirmizi, Ebu Davud) emri ile her çağda Müslümanları bu iki spora teşvik etmiştir. Bunun yanında “Dikkat ediniz, kuvvet atmaktır” (Ebu Davud) Dinimiz spora yer verir. Ancak İslam'ın spor anlayışı bugünün anlayışından farklıdır. Zamanımızda, insanların yayın organları vasıtasıyla veya stadyumun seyirci tribününde oturarak spor oyunlarını takip etmeleri "sporla meşguliyet" kabul edilir. İslam, belli ölçülerle "bizzat yapma"ya spor der. İslam açısından ne milyonları oyalama mesleğini icra maksadıyla sahaya çıkan profesyonellerin yaptığına, ne de bunu gözleriyle takip edenlerin yaptığına "spor" denmeyeceği kanaatindeyiz. İslam koşmak, yüzmek, ata binmek, ok talimi yapmak, güreşmek gibi faydalı meşguliyetleri teşvik eder. Bir hadisde:İki hedef arasında koşan kimsenin her adımı için bir sevap vardır" buyurulur. Bir başka hadiste: "Ok yarışı yapın, (vücutça) sertleşin, yalın ayak yürüyün" tavsiye edilir. Atıcılığa o kadar ehemmiyet verilmiştir ki, atıcılığı öğrendikten sonra unutanları Resulullah -as: "Bizden değildir bana isyan etmiştir"; "Allah'ın nimetine küfranda bulunmuştur (nankörlük etmiştir)" gibi ağır ifadelerle tehdit etmiştir. Bahis ve kumar karışmamak kaydıyla sportif yarışmalara müsaade eder, derece alanları mükâfatlandırmayı hoş karşılar. Atıcılık Müslümanların tarih boyunca en çok ilgi duyduğu spor dallarından biridir. Bunun sebebini şu âyet-i kerimede bulmak mümkündür: ENFAL 60. Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız. Bu âyette geçen "kuvvet" kelimesini Hz. Peygamber (s.a.s) atıcı olarak tefsir etmiştir (Riyâzü's-Sâlihin Tercümesi, II Rasûlüllah, atıcılığı, daha çocuk iken öğrenilip ölünceye kadar bırakılmaması gereken bir maharet olarak nitelendirmiş; insanın boş kaldıkça, canı sıkıldıkça, dinlenme ihtiyacı duydukça, vaktini değerlendirmek için sportif faaliyetlerle uğraşmasını uygun görmüştür. Rasulullah (as) şöyle buyurmuştur: "Allah'ı zikretme türünden olmayan her şey bir boş iştir, bir oyundur." veya: "O bir yanılmadır ve bir boş iştir. Bundan dört şey müstesnadır: Erkeğin hanımıyla oynaşması, erkeğin atını eğitmesi, kişinin iki hedef arasında gidip gelmesi (yani atıcılık öğrenmesi) ve kişinin yüzme öğrenmesi." (Hadisi Neseî, Câbir b. Abdullah'tan rivayet etmiştir. Bu konuda Ukbe b. Amir'den, Ebu Hurayra'den ve Ömer b. el-Hattâb'dan gelmiş başka hadisler de vardır. İki hedef arasında gidip gelmekten kasıt ise, atıcılığı öğrenmek demektir. Nasbu'r-Râye, IV, 273 vd.) Peygamberimiz bir gün atış yapmakta olan gruba rastlayınca, ayakkabılarını çıkarıp atış sahası içerisinde yalınayak yürüdüğü ve onlara katıldığı bildirilmektedir (İbrahim Canan, Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, Ankara 1980, s. 255). Fukaym el-Lahmî anlatıyor: "Ukbe İbnu Âmir (radıyallâhu anh)'e dedim ki: "Sen yaşlanmış bir ihtiyar olduğun halde bu iki hedef arasında gidip geliyorsun, artık bu sana meşakkat veriyor olmalı." Bana şu cevabı verdi: "Eğer Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan işittiğim bir söz olmasaydı kendimi bu sıkıntıya atmazdım. Efendimizin şöyle söylediğini işittim: "Kim atıcılık öğrenir ve sonra brakırsa o bizden değildir - veya: asi olmuştur.-" [Müslim, İmâret 169, (1919).] Ukbe İbnu Âmir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah tek bir ok sebebiyle üç kişiyi cennete koyar: 1-Onu yapan; yeter ki bunu hayır maksadıyla yapsın. 2-Atan. 3-Atana ulaştıran." [Ebû Dâvud, Cihâd 24, (2513); Tirmizî, Fedâilu'l-Cihâd 11, (1637); Nesâî, Cihâd 26, (6, 28), Hayl 8, (6, 222, 223).] àSeleme İbnu'l-Ekva' (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) çarşıda ok yarışı yapan Benî Eslem'den bir grupla karşılaşmıştı. Onlara: "Ey İsmailoğulları atın, zîra atalarınız atıcı idiler. Atın, ben falan kabileyi tutuyorum" dedi. Bu söz üzerine bir grup atıştan vazgeçti. Efendimiz: "Ne oldu, niye atmıyorsunuz?" diye sordu. Şöyle cevap verdiler: "Nasıl atalım, siz öbür tarafı tutuyorsunuz!" Bunun üzerine: "Atın! dedi, ben hepinizi, her iki tarafı da tutuyorum." [Buhârî, Cihâd 78, Enbiyâ 12, Menâkıb 4.] Hadîste iki defa "Atınız" emri bulunması, atma ta'Iîmini en güzel teşviktir. Pey-gamber'e göre Arablar'm hepsi Ismâîl Peygamber'in çocuklarından oldukları*nı İbn Sa'd, Alî ibn Rebâh'tan rivayet etmiştir. Bu cihetle Peygamber, Eşlem oğulları'na "îsmâîloğuHan" diye hitâb etmiştir. Abdullah ibnu Şeddâd tahdîs edip şöyle dedi: Ben Alî(R)'den işittim, şöyle diyordu: Ben Peygamber (S)'in baba*sını, anasını, Sa'd ibn Ebî Vakkaas'tan başka bir kişiye feda ederek hitâb ettiğini görmedim. (Fakat Uhud günü Sa'd'e — "Ey Sa'd, babam anam sana feda olsun! Düşmana ok at! derken işittim Buhari Cihad 117 Ashab-ı Kiramda atıcılığa önem vermiş ve her fırsatta ok atışları yapmışlardır. Öyleki, çocuklara bile belli hedefler dikerek atış yaptırdıkları görülmektedir. Bir defasında . Enes –ra-, atış yapan çocukların yanlarına gelmiş, atışlarını isabetsiz bularak beğenmemiş, bir çocuğun yayını elinden alarak birkaç ok atmış, hiç biri de hedefinden şaşmamış Enes İbnu Mâlik iyi ok atar, hedefe isabet ettirirdi. Ömrünün sonuna kadar atıcılığı bırakmadı. Çocuklarına da gözünün önünde atış yarışı yaptırırdı. Atıcılığı günümüzde Nişancılık diye tanımlayabiliriz... KOŞU Peygamberimiz, "İki hedef arasında koşan kimsenin her adımı için bir hasene (iyilik) mevcuttur", "Ok yarışı yapın, vücutça sertleşin, yalın ayak yürüyün" (Mecmeu'z-Zevâid, 5/136) Hz. Âişe. (r. A) dan yapılan rivayette, adı geçen diyor ki: "Rasülüllah (a.s) Efendimiz benimle ayak koşusu yarışı yaptı ve ben O'nu geçtim. Bir süre geçince ben kilo alıp ağırlaştım ve yine Resûlüllah (a.s) benimle ayak koşu yarışı yaptı ve benim önüme geçti ve sonra şöyle buyurdu: "Bu, öncekine karşılıktır." Ebu Davud,Cihad 68) Ayrıca,Bu hadis-i Şerif Hz. Peygamber'in aile fertlerinin gönüllerini almak ve onların morallerini yükseltmek için ne kadar hassas olduğunu ve aile fertleri içerisindeki alçak gönüllülüğünü ifâde etmektedir. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/78. Seleme b. Ekva' (r.a) den yapılan rivayette adı geçen.şöyle demiştir: "Bir ara biz (bir tarafa yönelik olarak) yürürken, Ensardan (kuvvetli olması cihetiyle) müsabakada cidden önüne geçilmeyen bir adam vardı ve işte bu adam şöyle dedi: 'Medine'ye kadar (koşu yapmak üzere) bir yarışmacı yok mudur?" Bunun üzerine ben ona: "Sen kerim bir zata bu hususta ikramda bulunmaz mısın ve şerif bir adamın heybetinden korkmaz mısın?" dedim. O da bana şu cevabı verdi: "Resûlüllah (a.s) Efendimiz'in dışında (bu hususta) kimseye müsamaha etmem, ikramda bulunmam ve heybetinden endişe etmem." Bunun üzerine Resûlüllah'a (a.s) şöyle dedim: "Babam ve anam sana feda olsun, bırakın da şu adamla yarışayım" diyerek izin istedim. Efendimiz de: "Arzu ediyorsan yarış" buyurdu. Ben de o adamla koşu yarışma girdim ve Önüne geçip Medine'ye ondan önce girmiş oldum." “Sizden birinizin, kendisine gam ve keder bastığı zaman yayını kuşanıp kederini onunla dağıtmasından başka yapacağı bir şeyi yoktur” (Taberani) buyurmuştur. Yine, “Sizden biriniz oklarıyla oynamaktan (egzersiz yapmaktan) usanmasın” (Müslim) 100-Adiyat Suresi 1- Andolsun Allah yolunda koştukça koşanlara, 2- Andolsun kıvılcımlar saçanlara, 3- Sabah akşam akına çıkanlara, 4- Ve tozu dumana katanlara, 5- Düşman topluluğu içine dalanlara… Güreş Resulullah’ın (as) teşvik ve tavsiye ettiği bir diğer spor çeşidi “güreş”tir. Sevgili Peygamberimizin bizzat kendisinin de devrinin yenilmez pehlivanı Rükâne b.Abdi Yezîd ile güreştiği ve üç defa üst üste onu yendiği bilinmektedir. Bu güreş sonucunda Rükâne, Hz.Peygamberin gücünün normal bir insan gücünün çok ötesinde olduğunu görerek böylelikle onun peygamber olduğunu anlamış ve Müslüman olmuştur. (Tirmizi). Bundan sonra da bazı genç sahabilerin, savaşa katılabilecek güçte olduklarını Rasulullah’a ispat edebilmek için Rükâne’nin önünde güreş müsabakası yaptıklarını görmekteyiz. (Beyhaki). Delikanlılık yaşındaki bazı sahabiler askeri seferlere katılabilmeye güçleri yettiğini Hz. Peygamber'e ispatlamak amacıyla onun huzurunda güreşe tutuşurlardı. Çünkü yaşı küçük olanlar şayet kendilerinden büyük olan diğer gençlere üstünlük sağlayabilirlerse, gönüllü sıfatıyla bu savaşlara katılabilme hakkını elde ediyorlardı (Hamidullah, a.g.e., II, 1142). Rasulullah –as- bütün bu sporların yanında “yüzme”yi de öğütlemiştir. “Çocuklarınıza atıcılığı ve yüzmeyi öğretiniz” (Beyhaki) ve “Çocuğun babası üzerindeki hakkı, ona yazı yazmayı, yüzmeyi ve atıcılığı öğretmesidir(beyhaki) Yüzücülük Hz. Peygamber (s.a.v.), şöyle buyurmuştur: “Çocuklarınıza ok atmayı, ata binmeyi ve yüzmeyi öğretiniz” (Tayalisi, Sünen, 2096). Bu hadis, yüzücülüğün mubah olduğuna ve çocuklara öğretilmesinin de tavsiye edildiğine delalet eder. Hz. Peygamber bizzat kendisi de yüzme öğrenmişti. Bir defasında annesi ve Ümmü Eymen adındaki kadın kölesiyle birlikte, henüz çocukken Medine’ye gitmiş, Neccaroğulları kabilesinden en-Nabiğa adında birinin evinde kalmışlardı. Babası Abdullah’ın mezarı da buradaydı. Resulullah (s.a.v.), işte bu kabileye ait bir su birikintisinde bu gezi sırasında yüzmeyi öğrenmiştir. (Hamidullah, İslam peygamberi, I/42; İbn Sa’d, Tabakat, I/73). Tüm bu hadisleri ve aşağıdaki ayetleri gözden geçirdiğimizde Allah’ –swta- bizlere; arzına fitne fesad yayan,insanlara zulmeden kafir ve fasıkların zararlarını engellemek, Müslüman kardeşlerimizin ve zulüm altında olan herhangi bir kimsesin savunmasını yapabilmek,yeryüzünde ADALETLE,Allah’ın nizamıyla hükmedilmesine vesile olabilmek için güçlü olmayı ve oturanlardan olmamayı emrediyor… Bizler ilay-ı kelimetullah için mücadele veren mü’minlerden olalım bunun için akhiler kendinizi her yönden geliştirin … Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin, mü'min topluluğun gönüllerini ferahlatsın ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.Tevbe 14,15 Onlar eğer savaşa çıkmak isteselerdi, elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. Tevbe/46 Eğer siz ona (Peygamber'e) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkar edenler onu iki kişiden biri olarak (Mekke'den) çıkardıkları zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti. Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, "Üzülme, çünkü Allah bizimle berâber" diyordu. Allah da onun üzerine güven duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz bir takım ordularla onu desteklemiş, böylece inkar edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah'ın sözü ise en yücedir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.Tevbe/40 Yukarıdaki ayetten de anlayacağımız üzere Allah’ın ve Peygamberinin bizlerin yardıma ihtiyacı elbette yoktur! “Cihad eden, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, âlemlerden müstağnîdir. (O'nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur). Ankebut/6” Kardeşlerim, ümmetin halini kalbi körleşmemiş her kişi görmekte bizler kardeşlerimizin çektikleri acıları paylaşabiliyor muyuz? Kendimize soralım! Onların zulm altında olduğu her dakika vallahi vebaldeyiz… Allah bizden soracak eğer sigara içen, mallarını boş yere harcayan kardeşlerimiz varsa Allah’ın şu buyruğunu düşünsünler ve yetimlere, mustazaflara,mücahidlere infak etsinler “.Tevbe 34-35- Ey iman edenler! Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla yiyorlar ve Allah'ın yolundan alıkoyuyorlar. Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele.” O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak ve, "İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi tadın bakalım biriktirip sakladıklarınızı"! denilecek. İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden kimselerin mertebeleri, Allah katında daha üstündür. İşte onlar, başarıya erenlerin ta kendileridir./Tevbe 20- Gerek yaya olarak, gerek binek üzerinde Allah yolunda sefere çıkın. Mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Tevbe/41 [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Genel islami paylaşımlar
İslamda spor
Üst
Alt