Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Kim Kimdir?
Gavs Abdulbaki ( Seyyid Seceresi)
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="VOYAGER" data-source="post: 110894" data-attributes="member: 15285"><p>Faydalı cevabınız için teşekkürler.</p><p></p><p>Bu hikaye biraz farklı şekillerde de rivayet edilmiştir ve devamında genellikle kızların karakterleriyle ilgili birşeyler anlatılmıştır. Fakat hikayelerden anlaşılması istenilenlerin doğruluğu tartışılır.</p><p></p><p>Farkında değilsiniz belki ama, bu biraz okuyucuları zora sokan ve şüpheye düşüren bir ifade olabilir.</p><p></p><p>"Âlimden zâlim doğarmış." sözüne veya bunun tam tersine ne dersiniz o zaman? Baba ve evlat kelimeleri aslında biyolojik devamlılığı göstermektedir. Yoksa evlat, babanın karakterini alacak diye kesin bir sonuç olamaz, çünkü karakter, yâni kişilik, ego veya ruh denilen ferdî şahsiyet, <strong>maddî bir varlık olmadığı için</strong> biyolojinin konusu olamaz. Evladın biyolojik yapısının yarısı babadan diğer yarısı da anneden gelir doğal olarak, çünkü biyolojik yapı yâni vücut veya cisim maddî bir varlıktır. Sizin cümleniz sadece bu yönden yâni biyoloji yönünden doğrudur, evladın ruhu ile babanın ruhu arasında zerre kadar bile bir ilgi ve alâka olamaz. Özetlemek gerekirse aslında <em>babanın <strong>vücudu</strong></em>, evladın <strong>vücudunun</strong> <em>babasıdır</em> ama <em>babanın ruhu,</em> evladın ruhunun <em>babasıdır <strong>denilemez!</strong> </em>Çünkü ruhlar için babalık ve annelik kavramından söz edilmesi imkânsızdır, asla böyle birşey iddia bile edilemez! Sonuç olarak babanın ve evladın ruhları için, onların vücutları için geçerli olan biyolojik devamlılık benzeri bir <strong>ruhsal devamlılık kavramı</strong>ndan söz etmek kesinlikle <strong>imkânsızdır!</strong> </p><p></p><p>Allah (C.C.), insan ruhlarını bir araya getirebilmek için bu hayat düzenini, yâni baba ve anne kavramı temelinde bir biyolojiyi ve psikolojiyi kurgulayıp tasarladığından dolayı biz, mevcut insan medeniyetini ve sosyolojisini görmekteyiz ve yaşamaktayız. </p><p></p><p>Tasavvuf külliyatında geçen Gavsiyet terimi ile şecere olarak seyitlik kelimesi hakkında yazdıklarınız tartışma götürür konulardır. Sebebi de insan ruhlarının öz niteliklerinin, Yaratıcısı O olduğu için sadece Allah (C.C.) tarafından bilinmesidir ve bu konuda Kur'ân-ı Kerim kitabında bir bilginin olmamasıdır. Dolayısıyla "(...) ancak seyyidler bu makamın ağırlığını kaldırabilir.(...)/(...) bir gün içerisinde vefat ederler.(...)" şeklindeki ifadeler de aynı şekilde "umuma uzak ve tartışma götürür" konulardır.</p><p></p><p>Bu durumda<strong> sadece belirli soylardan yaratılan kişiler "manevi makamlara" ulaşmada diğerlerinden daha avantajlıdırlar</strong> sonucu çıkar, yâni <u>yanlış olduğumu düşündüğünüz nokta</u>. İnsan ruhlarının kökeni veya bizce asla bilinemez olan yapıları veyahutta öz nitelikleri hakkında kesin olan birinci gerçek, onların maddî varlık olmadıkları ve ikinci gerçek ise Allah (C.C.) tarafından bizlere hiç açıklanamayacak bir şekilde yaratıldıkları yâni var edildikleridir. Kutsal kitapta insan vücudunun nasıl, hangi safhalarla yaratıldığı hakkında bilgi verilse de insan ruhunun nasıl yaratıldığı hakkında bilgi verilmemiştir, verilmesi de zaten imkânsızdır, çünkü gözle görülmeyen ve maddî âleme ait olmayan insan ruhudur söz konusu olan. Belirli ruhların <em>diğer ruhlardan farklı</em> bir kökeni, yapısı veya öz niteliği <strong>olamayacağına göre</strong> <strong>ki, hepsi aynı şekilde yaratılmışlardır</strong>, onların <em>hep aynı soy ve silsiledeki insan vücutlarında dünyaya geldiği veya geleceği ve de diğerlerinden daha avantajlı konumda oldukları iddiası </em>çok tartışma götürür bir iddiadır. Bu konuda hiçbir delil gösterilemez düşüncesindeyim. (Sadece Allah'ın (C.C.) bileceği bir yaratma sırrını insanlar bilemezler.)</p><p></p><p>SONUÇ: Bu mesajların ait olduğu konu başlığına dönülüp bakılırsa, "Gavs'ımız" diye hitap ettikleri kişinin "çok büyük zât" olduğu iddiasının yapıldığı ve galiba bütün "Ümmet-i İslam'ın" da bunu kabul etmesinin niyet edildiği anlaşılıyor. O zaman, anılan kişiyi bilmediğim için tenzih ederim, çünkü onu sadece Allah(C.C.) bilir ama, "Şeyh uçmaz, mürit uçurur." cümlesi akıllara gelebilir. Hatta yine anılan kişiyi bilmediğim için tenzih ederim, çünkü tekraren onu sadece Allah (C.C.) ama, "Kendi himmete muhtaç dede, nerde kaldı gayrıya himmet ede." cümlesi de akıllara gelebilir. Dolayısıyla "Gavs'ımız iddiasının sahipleri" gerçekliği için bir delil ortaya koymanın neredeyse imkânsız olduğu böyle bir iddianın çok itiraz görebileceğini ve tartışılır olacağını düşünmelidirler. Eğer gerçekten seyyit ise sırf bunun için değil, sadece ve sadece varsa takvasından dolayı hürmete değerdir ama <em>sarıklı bir ticari holding</em>e dönüşmüş bir tür teo-politik topluluk oldukları intibâsı, üzerlerine yapışmış gibidir. Hürmetler.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="VOYAGER, post: 110894, member: 15285"] Faydalı cevabınız için teşekkürler. Bu hikaye biraz farklı şekillerde de rivayet edilmiştir ve devamında genellikle kızların karakterleriyle ilgili birşeyler anlatılmıştır. Fakat hikayelerden anlaşılması istenilenlerin doğruluğu tartışılır. Farkında değilsiniz belki ama, bu biraz okuyucuları zora sokan ve şüpheye düşüren bir ifade olabilir. "Âlimden zâlim doğarmış." sözüne veya bunun tam tersine ne dersiniz o zaman? Baba ve evlat kelimeleri aslında biyolojik devamlılığı göstermektedir. Yoksa evlat, babanın karakterini alacak diye kesin bir sonuç olamaz, çünkü karakter, yâni kişilik, ego veya ruh denilen ferdî şahsiyet, [B]maddî bir varlık olmadığı için[/B] biyolojinin konusu olamaz. Evladın biyolojik yapısının yarısı babadan diğer yarısı da anneden gelir doğal olarak, çünkü biyolojik yapı yâni vücut veya cisim maddî bir varlıktır. Sizin cümleniz sadece bu yönden yâni biyoloji yönünden doğrudur, evladın ruhu ile babanın ruhu arasında zerre kadar bile bir ilgi ve alâka olamaz. Özetlemek gerekirse aslında [I]babanın [B]vücudu[/B][/I], evladın [B]vücudunun[/B] [I]babasıdır[/I] ama [I]babanın ruhu,[/I] evladın ruhunun [I]babasıdır [B]denilemez![/B] [/I]Çünkü ruhlar için babalık ve annelik kavramından söz edilmesi imkânsızdır, asla böyle birşey iddia bile edilemez! Sonuç olarak babanın ve evladın ruhları için, onların vücutları için geçerli olan biyolojik devamlılık benzeri bir [B]ruhsal devamlılık kavramı[/B]ndan söz etmek kesinlikle [B]imkânsızdır![/B] Allah (C.C.), insan ruhlarını bir araya getirebilmek için bu hayat düzenini, yâni baba ve anne kavramı temelinde bir biyolojiyi ve psikolojiyi kurgulayıp tasarladığından dolayı biz, mevcut insan medeniyetini ve sosyolojisini görmekteyiz ve yaşamaktayız. Tasavvuf külliyatında geçen Gavsiyet terimi ile şecere olarak seyitlik kelimesi hakkında yazdıklarınız tartışma götürür konulardır. Sebebi de insan ruhlarının öz niteliklerinin, Yaratıcısı O olduğu için sadece Allah (C.C.) tarafından bilinmesidir ve bu konuda Kur'ân-ı Kerim kitabında bir bilginin olmamasıdır. Dolayısıyla "(...) ancak seyyidler bu makamın ağırlığını kaldırabilir.(...)/(...) bir gün içerisinde vefat ederler.(...)" şeklindeki ifadeler de aynı şekilde "umuma uzak ve tartışma götürür" konulardır. Bu durumda[B] sadece belirli soylardan yaratılan kişiler "manevi makamlara" ulaşmada diğerlerinden daha avantajlıdırlar[/B] sonucu çıkar, yâni [U]yanlış olduğumu düşündüğünüz nokta[/U]. İnsan ruhlarının kökeni veya bizce asla bilinemez olan yapıları veyahutta öz nitelikleri hakkında kesin olan birinci gerçek, onların maddî varlık olmadıkları ve ikinci gerçek ise Allah (C.C.) tarafından bizlere hiç açıklanamayacak bir şekilde yaratıldıkları yâni var edildikleridir. Kutsal kitapta insan vücudunun nasıl, hangi safhalarla yaratıldığı hakkında bilgi verilse de insan ruhunun nasıl yaratıldığı hakkında bilgi verilmemiştir, verilmesi de zaten imkânsızdır, çünkü gözle görülmeyen ve maddî âleme ait olmayan insan ruhudur söz konusu olan. Belirli ruhların [I]diğer ruhlardan farklı[/I] bir kökeni, yapısı veya öz niteliği [B]olamayacağına göre[/B] [B]ki, hepsi aynı şekilde yaratılmışlardır[/B], onların [I]hep aynı soy ve silsiledeki insan vücutlarında dünyaya geldiği veya geleceği ve de diğerlerinden daha avantajlı konumda oldukları iddiası [/I]çok tartışma götürür bir iddiadır. Bu konuda hiçbir delil gösterilemez düşüncesindeyim. (Sadece Allah'ın (C.C.) bileceği bir yaratma sırrını insanlar bilemezler.) SONUÇ: Bu mesajların ait olduğu konu başlığına dönülüp bakılırsa, "Gavs'ımız" diye hitap ettikleri kişinin "çok büyük zât" olduğu iddiasının yapıldığı ve galiba bütün "Ümmet-i İslam'ın" da bunu kabul etmesinin niyet edildiği anlaşılıyor. O zaman, anılan kişiyi bilmediğim için tenzih ederim, çünkü onu sadece Allah(C.C.) bilir ama, "Şeyh uçmaz, mürit uçurur." cümlesi akıllara gelebilir. Hatta yine anılan kişiyi bilmediğim için tenzih ederim, çünkü tekraren onu sadece Allah (C.C.) ama, "Kendi himmete muhtaç dede, nerde kaldı gayrıya himmet ede." cümlesi de akıllara gelebilir. Dolayısıyla "Gavs'ımız iddiasının sahipleri" gerçekliği için bir delil ortaya koymanın neredeyse imkânsız olduğu böyle bir iddianın çok itiraz görebileceğini ve tartışılır olacağını düşünmelidirler. Eğer gerçekten seyyit ise sırf bunun için değil, sadece ve sadece varsa takvasından dolayı hürmete değerdir ama [I]sarıklı bir ticari holding[/I]e dönüşmüş bir tür teo-politik topluluk oldukları intibâsı, üzerlerine yapışmış gibidir. Hürmetler. [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Kim Kimdir?
Gavs Abdulbaki ( Seyyid Seceresi)
Üst
Alt