Dolar'a Yatırım Yapmak Riskli mi?

NiDa

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Eylül 2011
Mesajlar
281
Tepkime puanı
7
Güçlenen dolar ve sert satış trendi

Sevgili okurlarım bu haftaki yazımı özellikle bugüne kadar beklettim. Nedeni ise FED'in 21.09.2011 Çarşamba günü yapacağı kritik toplantı sonuçlarına göre durum değerlendirmesi yapmaktı. Bunda belki de siz değerli okurlarım haklı çıkarak yazımı Pazartesi günü kaleme almam hususunda farklı okurlarımdan aldığım maillerde dile getirdiniz. Yapılan kritik toplantıda FED önceki yazılarımda yapmış olduğum tespitler konusunda şahsımı yanıltmayarak 400 milyar dolarlık uzun dönem borçlanmayı planladığını ve ekonominin önem teşkil eden aşağı yönlü risk içinde olduğunu açıklamıştır. Bu açıklamaların son 4 aydır sıkça dile getirdiğim " Doların yükselişine dayalı süreç" hızlanmış ve A.B.D. Doları ve hazine tahvilleri ise hızlı yükseliş göstermiştir.
FED borçlanma maliyetlerini daha da düşürmek ve ekonomisini resesyondan korumak için portföylerindeki bazı tahvilleri uzun dönem Hazine tahvilleri ile değiştirme kararını iki yönden değerlendirilmek gerekmektedir.
Bunlardan birincisi FED 2008 Büyük Global Kriz sürecinde piyasaların kırılganlığını gidermek ve toparlanma sürecini başlatabilmek için piyasalardaki öncülük görevini neredeyse tek başına üstlenmesidir. Bu sürece diğer gelişmiş ülkeler aynı ölçekte bu sürece destek vermemişlerdir. Doğal olarak FED'in parasal genişleme politikalarını devam ettireceği bu sürecin yani borçlanma politikalarında tavan noktasına gelineceği seviyeye kadar bir sınırı bulunmaktadır. Bu sınır seviyesine gelinene kadar bu süreçte diğer gelişmiş ülkeler – özellikle Çin Almanya ve Fransa – A.B.D.'nin parasal genişleme politikalarına destek olacak piyasaları yukarı yönlü hareketini devam ettirecek yeni para politikaları geliştirmemişlerdir. Piyasalarda öncü devletler olan diğer gelişmiş ülkelerin desteklemediği bu süreci A.B.D.'nin tek başına üstlenmesi ve yönetmesi elbette beklenilemez.
FED'in aldığı bu yeni para politikasında değerlendirilmesi gereken ikinci nokta küresel ekonomilerde yeni para politikası enstrümanlarının üretilemediği ve emtia fiyatlarının zirveyi gördüğü fiyatların doyuma ulaştığı bir seviyede piyasaları yukarı taşıyacak yeni taleplerin gelmemesi nedeniyle piyasalarda belirginleşmeye başlayan " çift dipli resesyon" endişesi ile FED'in piyasalardaki yeni gelişen belirsizlik ve kriz ortamlarında kendi iç ekonomik yapısını sağlamlaştırmak ve riski uzun vadeye yaymak için portföyündeki varlıkları en son kullanmayı düşündüğü 400 milyar dolarlık para politikası kozunu devreye alarak uzun dönem varlıklarla değiştirme amaçlı olarak kullanmak zorunda kalmıştır.
Tüm bu sürecin iyi analiz edilebilmesi için 24 Şubat 2011 tarihli "Yeni Küresel Krizin Başlangıcı" isimli makalemde belirttiğim piyasaların o tarihlerde güllük gülistanlık olduğu bir dönemde bu riskleri ve gelinecek olan bu kriz sürecini aylar öncesinden belirtmiş idim. Uluslar arası ekonomi alanında dünyaca ünlü ekonomistleri akademisyenleri bile geride bırakarak bu kriz sürecini ekonomi literatürüne ilk olarak şahsımın ele aldığı bu süreç son derece kritik noktalara sahiptir. Bu noktalardan en önemlisi yeni gelişen kriz sürecinde krizin etkileri bir önceki kriz sürecinde gördüğümüz lokal hareketlerden ( şirket iflasları gibi ) daha ziyade bu kriz sürecinde bunun artık devletler ( Yunanistan İrlanda Portekiz İspanya ve İtalya örneklerinde görüldüğü gibi ) nezdinde görülmesidir.
FED'in açıkladığı yeni para politikası öncesinde piyasalarda yeni parasal genişleme politikalarının açıklanacağı şeklindeki olumlu beklentiye dayalı alımlarla özellikle EUR/USD paritesi 13660 seviyesinden 13789 seviyesine kadar yükselmiştir. Ancak FED'in yazılarımda uzun bir süredir dile getirdiğim artık yeni parasal genişlemeye dayalı para politikalarının devreye alınmayacağı şeklindeki tespitlerim doğrultusunda yapılan açıklamalarla piyasalardaki olumlu hava bir anda tersine dönerek EUR/USD paritesinin kritik seviye olan 13550-13560 bandına kadar gevşemesine neden olmuştur. Bu gevşeme ve satış sürecinde Dow Jones vadelileri bir anda 11366 seviyesinden 11000 seviyesine kadar gerilemiştir.
Yurtdışında bu gelişmeler olurken Türkiye ekonomisinde S&P'un Türkiye'nin notunu TL cinsinden artırması sonucunda bir anda Türkiye borsasında Salı günü %5 lik alımlar gelmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta not artırım sürecinin ekonomimizin tamamı için değil sadece TL cinsinden varlıklarla dinamik bir yapıya sahip olduğumuz üretim ihracat ve bankacılık sistemindeki güçlü yapıyla verilmiş olmasıdır. Halbuki bu kararda döviz cinsinden not artırım kararı gelmemiştir. Nitekim bu durumun anlaşılması üzerine Türkiye borsasında kapanışa doğru yeniden satışlar görülmüştür. Zaten böyle bir karar sonrasında ekonomimizde kurlarda gelen bu kararın ardından döviz kurlarında 1780 seviyesinden 1765 seviyesine doğru bir gevşeme görülmüştür. Ancak alınan bu not artırım kararının sadece TL cinsinden olduğunun anlaşılması üzerine Dolarda yeniden bir toparlanma başlamış ve dün itibariyle 18277 seviyesinden kapatmıştır.
Türkiye ekonomisinde kısaca anlattığım bu süreçte ekonomizin elbette sağlam temellere dayandığı yadsınamaz bir gerçektir. Bunda en büyük etken ekonomik yapımızın içerde 2 büyük kriz atlatması ve ekonomimizdeki kötü varlıkların temizlenmesi etkili olmuştur. Üreten sürekli ihracatını artıran bir ekonomik yapıya bir de sağlam bir mali yapıya sahip bankacılık sektörünün de bulunması ekonomizi çok güçlü bir yapıda sahip olmasını sağlamaktadır.
Ekonomimizin böyle bir yapıda olmasına rağmen yazılarımda ısrarla belirttiğim iki kritik husus vardır. Bunlardan birincisi ihracatımızda bu kadar artışın olduğu bir konjöktürde yurtdışında gelişen risk ve satış dalgalarından aynı oranda olmasa bile mutlak surette etkileneceğimizdir. Dışarda çok güçlü bir fırtınanın geldiğinin açıkça görüldüğü ve haber alındığı bir ortamda içinde bulunduğumuz yapıya koruyucu önlem almak mutlaka gereklidir.
İkinci kritik husus ise artan cari açığa dayalı döviz kurlarındaki artıştır. Bu konuda yeni yapısal düzenlemeler getirilmediği müddetçe cari açık problemi ithalata dayalı bir büyüme modeli seçildiği için kronik bir yapıya bürünecektir. Bu ise döviz kurlarında yurtdışındaki gerilim ortamına paralel hareket ederek yukarı yönlü hareketine devam edecektir.
Dolayısıyla yatırımcıların borsa cephesindeki yatırımlarını buna göre değerlendirmeleri ve mümkün olduğu ölçüde pozisyon ellerinde bulundurmamaları gerekmektedir. Yatırımlarını kısa vadeli denklemde getiri sağlayacak şu sıralar bir yatırım aracı bulunmamaktadır. Uzun dönemli denklemde ise Dolara yatırım yapmalarında fayda bulunmaktadır. Uzun dönemli denklemde özellikle önümüzdeki 3 ay sonunda hedef seviyesi 1910 – 1930 bandıdır. Türkiye borsasında ise yurtdışı gelişmelere paralel bir satış trendi görülecektir. Bu kapsamda 60880 seviyesinde olan Türkiye borsasında yeni hedef seviye 52500 seviyesidir.
Tüm bu ekonomik datalar içerisinde değerlendirmediğim Altın cephesinde 1810 bandı yukarı yönlü kırılamamıştır. 1710-1920 bandında özellikle 1915 seviyelerinde 2 kez gelen satışlar sonrasında Altında yeni bant hareketi güçlenen Dolar karşısında satış eğiliminin devamı şeklinde olacaktır.
 
Üst Alt