Davetsiz misafir olmayalım

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
By6JW.jpg


Ceyda ARIN kaleminden,
--------------------------------------------------------------------------------

Evlerimiz sığınaklarımız gibidir. Kapımızı sıkıca kapattıktan sonra her türlü sıkıntı ve tehlikeden uzak hissederiz kendimizi. Her ne kadar evimizde gün boyu uzanıp başımızı dinlemek huzur verse de bize, insanlarla iletişim kurmadan da yaşayamayız. İki gün yalnız dursak, üçüncü gün dayanamayıp bir kapıyı tıklatma, iki çift kelam etme ihtiyacı duyarız birileriyle.

Yakın ya da uzak çevremizde ikamet eden kimseler olabilir bu birileri. Kimler olursa olsun, kendilerini ziyaret etmemiz onları ziyadesiyle hoşnut etmeli.

Merkezi bir muhitte ikamet ediyor olabiliriz ya da dostlarımızın sık sık uğradığı bir mekana yakın olabilir evimiz. Bu da kapıyı çalıp selamı veren eş-dostun kendisini evimizin orta yerinde buluyor olması ile sonuçlanabilir; ne güzel! Fakat işin kötüsü, habersiz yapılan bu ziyaretlerin uzun tutulmasıyla o güne dair tüm planlarımızın suya düşmesidir. Tabii ki samimiyetimize güvenilerek ve sevildiğimiz için çalınır kapımız, buna şüphe yok; fakat bizim de özel hayatımız, gidecek bir yerimiz, yapılacak işlerimiz vardır.

*

EV SAHİBİNİN MÜSAİT OLMADIĞINI VÜCUT DİLİNDEN ANLARIZ

Gönül muhabbet ister, kahve bahane demiş eskiler. Bir tanıdık ya da dostla herkes özler bir kahve içip, muhabbet etmeyi. Evinde misafir ağırlamak da ayrı bir memnuniyet kaynağıdır. Efendimiz (s.a.v) ve sahabilerin hayatlarında da misafir ağırlamaya olan düşkünlüklerine ilişkin pek çok örnek bulabiliriz.

Büyüklerimizin, “Bugün ne iyilik yaptım ki Rabbim bana misafir gönderdi?” diyerek hamd etmeleri ise oldukça manidardır.

Evimize gelen kişiyi nimet biliriz; başımızın üzerinde yeri vardır, evde neyimiz varsa ikram etmeye uğraşırız. Fakat işin arka planında, evsahibi o an gerçekten misafir ağırlamaya müsait değilse, üzerindeki tedirginliği sezmek için feraset sahibi olmaya gerek yoktur. Belli etmemeye çabalasa da; “Daha oturur mu ki?” dercesine bakan gözleri, gelen kişiyi her an uğurlamaya kalkacak umuduyla kanepenin uç bölümüne oturması, konuğun muhabbet açma teşebbüslerine kısa cümlelerle karşılık vermesi, evsahibinin hiç de uygun bir pozisyonda olmadığını ele verir kolayca.

Yine de gelen kişi, “Rahatsızlık veriyor muyum acaba?” diyerek hassas düşündüğü takdirde farkına varabilir bu durumun.

*

BİR HABER VERMEK ZOR MU?

Telefonun icadı epey eskiye dayansa da, bazı kimseler ziyaret edecekleri kimseleri aramakta ihmalkarlık yaparlar nedense. Vakitli vakitsiz kapıyı çalıp içeri buyur edilmeyi beklemek pek bir gizemli gelir belki de. Gidilecek kişiyi arayarak müsait olup olmadığını öğrenmek, on saniye dahi almaz halbuki.

Evsahibinin, gelen kişiyi kapıdan içeri kabul edemeden geri döndürmesindense, müsait olmadığını telefonda söylemesi çok daha kolaydır aslında. Her iki taraf için de daha az mahcup edici olur bu. Kapıya kadar gelme zahmetinde bulunmamıştır bu kişi ne de olsa.

Misafirlik söz konusu olduğunda önde gelen ve belki de en önemli incelik, planlanan ziyaretten evsahibinin haberdar edilmesidir. Zira misafir beklenmeyen ve uygunsuz bir vakitte geldiğinde evsahibi memnun olacak bir vaziyette değilse, işler değişebilir. “Her şey gönül hoşluğu ile olur” demiş büyükler. Canı sıkkın, kendi derdinden başka şeyle ilgilenecek durumda olmayabilir evsahibi. Ya da o gün müsait olmayabilir; örneğin kendisinin veya aile fertlerinin dinlenme günüdür. Dışarıya çıkmak üzere ya da başka bir misafir bekliyor da olabilir.

Ayrıca kendi yaşantımızdan biliriz; “ev hali” diye bir ifade vardır, evimiz her an konuk ağırlamaya hazır vaziyette bulunmayabilir. Bırakalım evde ikramlık bir şeyler olup olmamasını, evimiz iğne atılsa yere düşmeyecek derecede dağınık ve bakımsız halde olabilir.

Böyle bir durumda, gelen kişi kim olursa olsun sıkıntıya girmemiz kaçınılmaz olacaktır. Ya da konuğumuz mahcup olacaktır, geleceğini haber vermediği için.

Misafire halini belli etmeden, duruma ayak uydurmayı başarabildiği de olabilir evsahibinin; geleceğinden haberdarmışçasına en iyi şekliyle ağırlamaya çalışır konuğunu, fakat bu kez de ev içerisinde işler karışabilir.

Temizlik, çocukların banyosu, akşam yemeği yahut dışarı işleri gibi yapılması gereken pek çok şey yapılamadığından ev içinde küçük çaplı bir kaos yaşanabilir. Çat kapı misafirliğin ev sahibini böyle zora soktuğu pek çok durumu göz ardı edemeyiz.
 

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
HABERLEŞMEK MÜMKÜN OLMADIYSA…

Eğer ziyaret etmeyi planladığımız kişiyi herhangi bir sebepten dolayı geleceğimize dair bilgilendiremediysek; hiç olmazsa “misafir” olmanın inceliklerine hassasiyet göstermemiz gerekir.

Efendimiz (s.a.v), birisinin evine vardığı zaman, kapıya doğru bakmadan, sağ veya sol tarafta beklerdi. Nitekim, kapıyı açan kişi aceleyle açmış ve uygunsuz bir halde bulunuyor olabileceğinden, kapıyı çaldıktan sonra yan tarafa çekilmeli, kapı açıldığında evin içini görmeyeceğimiz bir pozisyonda beklemeliyiz. “Kim o?” diye seslenildiğinde ise sadece “ben!” değil, “ben, filanca!” şeklinde kendimizi tanıtarak cevap vermeliyiz.

Eve buyur edilmeden girmemeli, hatta böyle ziyaretlerde kapıyı, içeri kabul edilmeme ihtimalini göze alarak çalmalıyız. Bu gibi bir durumda ise gücenmek yerine; evsahibinden daha uygun bir zamanda gelebilmek için randevu alıp, ziyaretimizi erteleyebiliriz.

Eğer evsahibinin samimi ısrarı ile kapıdan içeri girersek, mahremiyet sınırlarına fazlasıyla dikkat etmemiz gerekir. Evsahibinin gösterdiği yere oturmalı ve “Şurayı da göreyim”, “İçeride kim var ki?” türünden düşüncelerle etrafı meraklı gözlerle araştırmamalıyız.

Evsahibinin gönlü misafirini ikramsız göndermeye el vermeyebilir ve mutfağa yönelebilir. Çat kapı gelen misafire kurulan sofra ile davetli misafire kurulan sofra aynı olmaz elbette. “Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer” atasözü en çok habersiz ziyaretlerde devreye girer. Bu sebeple ikramda kusur aramamalı, sunulan yiyeceğin fazlasını ya da farklısını talep etmekten kaçınmalıyız.

“Çat kapı ziyaretin kısası makbuldür” prensibiyle hareket ederek evsahibinin günlük programını altüst etmemeye özen göstermeliyiz. Hal-hatır sormak için uğradıysak ya da görüşeceğimiz bir konu varsa ona odaklanıp, en kısa zamanda ziyaretimizi sonlandırmayı hedeflemeliyiz.

*

ŞU GİBİ DURUMLARDA LÜTFEN RAHATSIZ ETMEYİNİZ!

Hafta sonu ve diğer tatil zamanları yapılacak çat kapı ziyaretler için biraz daha hassas düşünmek gerekir. Evsahibinin tatil gününü iple çekip planlamış olabileceği programını bozmaya hakkımız yoktur.

Ayrıca sabah erken, gece geç saatte ve yemek saatlerinde asla haber vermeden ziyarete gitmemeliyiz. Habersiz ziyaretler ancak bayram, hac-umre ve bebek ziyaretleri gibi, misafir geleceği tahmin edilebilen özel durumlarda mazur görülebilir. Böyle durumlarda da evsahibinin yorgun veya meşgul olabileceği düşünülerek, fazla zamanını almamaya özen gösterilmelidir.

Bunların yanı sıra, ziyaretimiz haberli ise, evsahibinin bizi beklediği vakitte gitmeliyiz. Davet edilen yere zamanından önce gitmek de “çat kapı ziyaretler” kategorisine girebilir. Öyle ki evsahibi yapacağı ikram ve temizliği misafirin geleceği güne bırakmış olabilir. Böyle bir durumda evsahibini hazırlık yaparken yakalama ihtimali onu sıkıntıya düşürüp, her iki tarafı da mahcup edecektir.
 
Üst Alt