zemzem in sırları

Muvatta

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
28 Şubat 2011
Mesajlar
318
Tepkime puanı
13
Zemzemdeki sır ?


Açlığı gidermek için içenin açlığını, susuzluğunu gidermek için içenin de susuzluğunu gideren suyun esrarı bilim adamları tarafından inceleniyor.

Kaynağı bulunamayan suyun denizden 80 kilometre uzakta olmasına ve çevresinde başka hiçbir kuyu olmamasına rağmen yıllardır kurumaması, araştırmacıları şaşkına çeviriyor.


Sadece 1.5 metre derinliğindeki kuyudan hac mevsiminde milyonlarca hacı tüm su ihtiyacını karşılarken, su seviyesinde de hiçbir azalma olmuyor.

Avrupa’da laboratuarlarda yapılan araştırmalarda, zemzem suyunun çok az kükürt içerdiği tespit edildi.

Amerika’da yapılan test sonuçlarına göre ise zemzem, içinde mikroorganizma ve bakteri bulunmayan tek su olma özelliği taşıyor.

WHO tarafından da zemzem, dünyanın en içilebilir ve sağlıklı sularından biri olarak açıkladı.

Fakat diğer sulara göre çok daha besleyici ve mineral barındıran suyun kaynağı ise halen araştırma konusu.


Zemzem Cennet pınarlarındandır.
Cenab-ı Hakkın İbrahim (a.s.)´a ikram ettiği bir nimettir.
Harem-i Şerif´deki Ayat-ı Beyyinat´dandır.
Hacıların muşahede ettikleri en büyük nimet ve menfaatlerdendir
Yeryüzündeki en hayırlı sudur
Cibril-i Emin vasıtasıyla zuhur etmiştir
Yeryüzünde en mukaddes topraktan kaynayan sudur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´in kalb-i şerifinin defalarca yıkandığı sudur
Resulullah Efendimizin mübarek tükürüğü ile bereketlenen sudur
Açları doyuran sudur.
Dünya devam ettiği müddetçe bu vasfı devam edecektir
Her derde devadır
Hususiyle humma (sıtma)’ya şifadır
Baş ağrısını giderir
Gözün görmesini ziyadeleştirir
Ne niyetle içilirse ona devadır.
Ona bakmak ibadettir.
Ondan içmek günahlara keffarettir.
Kaburgalarını gerdirinceye kadar içmek iman alameti ve nifaktan kurtulmaktır
Misafirlere ikram edilecek en güzel hediyedir.
Mekke’yi Mükerreme´den diğer beldelere taşınması sünnettir.
Ebrar´ın içeceğidir.
İçilmesi sünnettir.
Misafire önce ikram edilir.
Onunla abdest almak sünnettir.
Kücük çocuklara ikram etmek sünnettir.
İçmekte büyük sevap vardır.
Ne kadar içilir ve ne kadar taşınırsa taşınsın bitmez.
Bedene kuvvet verir.

ZEMZEM SUYU HAKKINDA BİLGİ

Kabe’nin 20 m. kadar kuzeydoğusunda, Hacerü’l-esved’in tam karşısında bulunan bu kuyuya İsmail kuyusu da denir. 42 m. derinliğindeki Zemzem kuyusu, biri Hacerü’l-esved, diğeri Ebû Kubeys ve Safa tepesi, üçüncüsü ise Merve tepesi cihetlerinden olmak üzere üç kaynaktan beslenmektedir.

Zemzem, arapça “çok bol su” anlamın*dadır. Gür kaynaklara sahip olduğundan bu adı almıştır. Zayıf bir rivayete göre yunanca veya kıptice bir kelime olup, “yavaş yavaş ak ve dur” anlamına da gelmektedir. Nakledildiğine göre Hz. İsmail’in annesi Hacer, suyun kaynaktan fışkırarak bol bol aktığını görünce, “yavaş yavaş ak, dur” manasında “zemzem” demiş ve o günden bugüne kadar bu İsimle zikredilmiştir.

Nakledildiğine göre Hz. İbrahim ve karısı Sâre uzun müddet evli kalmalarına rağmen çocukları olmamıştı. Sâre kocasının çocuk sahibi olması için, Hacer adındaki Mısırlı cariyesini ona hediye etti. Bu evlilikten ismail (a.s.) dünyaya geldi. Ancak Sâre, Hacer’i ve oğlu İsmail’i kıskandı. Bunun üzerine Hz. İbrahim, Hacer’i oğlu İsmail ile birlikte Mekke’ye götürüp bıraktı. Yanla*rından ayrılmadan önce de onlara içi hurma dolu meşin bir dağarcık İle içi su dolu bir kırba verdi.

Hz. İbrahim’in kendilerine bıraktığı su bi*tince Hacer, susuzluktan kıvranan çocuğuna su bulabilmek için Safa ile Merve tepe*leri arasında koşup durdu (Hac ibadeti esnasında Safa ile Merve tepelen arasında yapılan “sa’y” bu hatıranın İhyasını ve muhtemelen analık duygularını yüce sayma anlayışını vurgulamaya yöneliktir). Mer-ve’de iken duyduğu bir ses üzerine Hacer çocuğu bıraktığı yöne baktı ve orada bir meleğin (Cebrail a.s.) kanadı ve ayağı ile yeri kazıp su çıkardığını gördü. Hacer oraya koştu bir yandan kırbasını doldururken diğer yandan suyun tükenmesi korkusuyla onu bir çukurda biriktirmeye çalıştı. Zem-zem’in mucizevi bir şekilde bulunuşundan sonra ana-oğul orada yaşarken Cürhümlerden bir topluluk gelerek Zem-zem’in yanında konaklamak için onlardan müsaade istediler. Kendilerine izin verilince de oraya yerleştiler. İsmail’i kendi kabilelerinden bir kızla evlendirdiler.

Cürhüm kabilesi kuvvetlenip halka zulmetmeye başlayınca, diğer kabileler tarafından Mekke’den çıkarıldılar. Ancak onlar Mekke’yi terkederken Zemzem kuyusunu da doldurdular. Kuyu yaklaşık olarak üç asır bu durumda kaldı.

Hz. Peygamber’in dedesi Abdülmuttalip bir gün Kabe’de gördüğü bir rüya üzerine Cürhümler tarafından doldurulmuş bulu*nan Zemzem kuyusunu kazarken taşlara rastlayınca tekbir getirdi. Bu tekbirle kuyunun bulunduğunu anlayan Kureyşliler, kendilerinin de Hz. İsmail’in torunları olduğunu söyleyerek pay talep ettiler. Abdülmuttalip, bu meselede hakem olma*sını istedikleri kâhineyi onlarla birlikte görmeye giderken devesinin bastığı yerden su fışkırdı ve bunun üzerine, kafiledekiler daha önce olduğu gibi “sikâye” (hacılara su verme) görevinin onda kalmasına razı oldular.

Abdülmuttalip kuyuyu kazarken altından yapılmış iki ceylan heykeli ile yedi kılıç bir kaç da zırh bulmuştur ki heykellerin İranlı-lar’ın kurbanlarından olduğu nakledilmektedir. Bunların Cürhümler tarafından kuyuya atılan mahfuz ve korumaya alınan mallardan olduğunu nakledenler de vardır. Çekilen kur’a sonucunda kuyuda bulunan altın ceylan heykelleri Kabe’ye, kılıç ve zırhlar ise Abdülmuttalib’in payına çıktı. Onun döktürdüğü kılıçların madeni, Kabe’ye kapı olurken altından yapılmış ceylan heykelleri de eritilerek aynı kapıya süs olarak kullanıldı. Kabe’nin altınla süslenmesi işi ilk defa bu şekilde başlamış oldu.

Abdülmuttalib’den sonra sikâye görevi Ebû Talib’e intikal etti. Ancak o bu görevi bir borç meselesi yüzünden kendi isteğiyle küçük kardeşi Abbas’a bıraktı. Abbas, kuru üzümleri Zemzem’e bastırarak şerbet yapıyor ve hacılara dağıtıyordu. Mekke’nin fethinden sonra bu vazife, Hz. Peygamber’in tasvibiyle yine onun tarafından sürdürüldü.

Abbasi halifesi Ebü Cafer el-Mansur (ö. 158/775) zamanında Zemzem kuyusunun çevresi mermerle döşendi, ağzına da bilezik geçirildi. Ondan sonra gelen Me’mun kuyuyu genişletmeye ve derinleştirmeye çalıştı. Kanuni Sultan Süleyman ise buraya yerden 1, 5 m. yükseklikte mermerden bir kuyu taşı yaptırdığı gibi, suyun rahatça alınabilmesi için kuyunun yanma bir de havuz inşa ettirdi. 1071 (1661) yılında Zem-zem’in üstüne küçük kubbeli bir bina yapıldı. İki odadan ibaret olan binanın birinci odası daha geniş olup duvarları mermerle kaplıydı. İkinci odada ise, alt katın avlusunda içi taşlarla örülmüş kuyudan çıkrıkla çıkarılan Zemzem suyunun doldurulduğu havuz bulunmaktaydı. Ayrıca Zemzem binasının düz damı üzerine üstü kısmen küçük kubbesi olan bir mescid bina edilmişti. Daha sonraları mezheplere ait ma*kamlarla birlikte bu bina da tavafa engel olduğu için kaldırıldı.

Günümüzde kuyusu ve muslukları ile Zemzem tamamen tavaf mahallinin altına alınmıştır. Zemzem mahalline giriş, Safa tepesi yönünden Kabe’ye doğru giderken Metâf’a inilen merdivenlerin bittiği yerden verilmiştir. Yerin altında hem hava, hem de Zemzem modern aletlerle soğuk tutulmakta ve ayrıca Harem’in dört bir yanına pompalanmaktadır.

Mekke’nin bugün bile önemli su kaynaklarından biri olan Zemzem hafif tuzludur. Müslümanlar onun bütün hastalıklar için şifa kaynağı olduğuna inanırlar. Kaynaklarda: “Zemzem ne niyetle içilirse onun yerine kaim olur”, “Zemzem açlara gıda, hastalara şifadır” (Abdurrezzak b. Hemmarn, Musannef, V,118) şeklinde rivayetler vardır. Bu yüzden hacılar, ülkelerine armağan olarak zemzem götürürler.



 
Üst Alt