Yılan Sokmasında İlk Müdahale

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
Engerek yılanları ile birçok yerde karşılaşabilirsiniz ve bu karşılaşma ölümcül
2004 yılı haziran ayında çok sıcak bir günde Manisa’da bir veteriner hekim meslektaşım tedavi için gittiği bir evdeki kedinin durumu hakkında bana danışmak için telefon açtığında başıma gelecekleri bilemezdim.

Meslektaşımın telefonda anlattıklarından kedinin başına geleni anlayamasam da gösterdiği belirtilere göre hayat kurtarıcı bir tedavi için tavsiyelerde bulundum. İlk telefondan 2 saat kadar sonra aynı meslektaşım tekrar arayarak kedinin bulunduğu evdeki bahçedeki tuvalette bir yılan gördüklerini ve itfaiye, çevre müdürlüğü vb her yeri aramalarına rağmen kimsenin ilgilenmediğini söyledi. Ben de çocukluğumdan beri tüm yabani veya evcil hayvanlara olan merakım ve sevgimle bu yılanı öldürmemeleri için hemen ilgileneceğimi söyledim. Veteriner hekim arkadaşımla birlikte bahsi geçen eve gittiğimizde kedinin yavruları olduğunu ve yavrularını korumak için yılana saldırdığını ve o sırada ısırıldığını tahmin ettik. Bu arada nedenini bilmemize rağmen belirtilere yönelik yaptığımız tedavi sonrası anne kedinin hayatının kurtulduğunu yavaş yavaş iyileşmeye başladığını da gördük. Evin bahçesindeki tuvaletin kapısının arkasında olduğunu söyledikleri yılana bakmak için daracık tuvalete girdim. Bu arada klinikten giderken yanıma aldığım yılan yakalama malzemelerini de hızla kendim imal etmiştim. Bir süpürge sapının ucuna takılmış yılanın zarar görmesine engel olacak spanç-sargı bezi ile akvaryumlardaki kaya vb tutmak için kullanılan uzun maşa! Şaka gibi ama o hızla ayarlayabildiğim tek malzemeler bunlardı ve tek endişem yılana zarar vermemekti. Tüm hazırlıklarımda kendimi hiç düşünmemiştim. Ama bu hatamı sonradan fark ettim tabi ki!

Neyse o daracık tuvaletin içine girip kapıyı üzerime hangi cesaretle anlamadığım bir şekilde kapattığımda yılanın bir engerek olduğunu gördüm. Çocukluğumdan beri o kadar çok yılanı öldürmeden ve zehirliymiş gibi ısırılmadan tutmuştum ki bu yılandan da korkmama gerek olmadığını düşünüyordum. Yılan ve diğer hayvanları yakalama merakı kahramanlık, gösteri veya onlara zarar vermek amacı ile yapılan bir hareket değildi. Sadece çocukluğumdan beri meraklı olduğum belgesellerdeki hayvanları zarar vermeden inceleme merakından kaynaklanıyordu. Zaten yakaladığım yılan ve kertenkeleyi uygun terraryumlarda(Kara ortamındaki yaşam ortamı) bir süre besledikten sonra hayvanın kötü duruma gelmesine izin vermeden aynı yere salıyordum. İşte bu bakış açısı ve alışkanlıkla korkusuzca yılanı yakalamaya girişmiştim. Ama unuttuğum bir şey vardı. İş hayatımın koşuşturmasından belki 10 yıldır çocukluğumda olduğu gibi özgürce doğaya çıkmamış ve 10 yıldır bir yılan yakalamamıştım. Ucunda yumuşak spanç takılı sopayı yılanın başının arkasına bastırıp diğer elimle yılanı başının arkasından yakaladım ve tuvaletten dışarıya çıkardım. Yetişkin ve büyük kalın bir yılandı ve elimde sallanarak dururken ev halkından bir kavanoz, çuval gibi bir şey istedim. Hepsi de korkuyla şok olmuş bakıyorlardı. Yılandan korkularından herkes en uzak köşelere sıkışmış öylece duruyordu. İşte tam o sırada yılan elimde sallandı ve bir anda ağzını açtı. Hemen arkasından alt çenesini kıvırıp tek dişini onu tuttuğum elime batırmaya çalıştı. Ben çaresiz kocaman açılmış kırmızı ağza ve sivri zehirli dişlere bakarken tek dişi elime battı ama zehrin çoğu yüzüme ve elime fışkırdı. Hemen yılanı diğer elime aldım ve daha dikkatli tuttum. Dişinin battığı yer yanmaya başladı. Yüzüme fışkıran zehir gözüme gelmediği için çok şanslıydım. Aklıma ilk gelen ağzımda yara var mı diye düşündüm ve ısırılan yeri emip tükürmeye başladım. Bu işi birkaç defa yaptım.

Daha sonra veteriner hekim arkadaşım zehri sıkıp çıkaralım diye ısırılan yeri sıktı . Bu iyi niyetle yapılan yardım zehrin elime yayılmasını hızlandırdı. 5-6 dakika içinde elim şişmeye başlamıştı. Hekim arkadaşım hemen hastaneye gitmeliyiz diye panikledikçe ben hala umursamaz durumdaydım. Yılanı nihayet gelen bir çuvala koyduktan sonra hızla devlet hastanesine gittik. Bu arada buradan herkesi uyarayım eğer değişmediyse o yıllarda sadece devlet hastanelerinde akrep ve yılan serumu olduğunu bildiğim için direk devlet hastanesine yönlenmemizi istedim. Daha önce Spil dağında annemi akrep soktuğunda SSK hastanesinde akrep serumunu bulamayıp devlet hastanesine alerjik olan annemi zor yetiştirmiştik. Hastaneye vardığımızda şişlik elimden koluma ve omzuma kadar ilerlemişti. Herhangi bir ağrı yoktu sadece dişin battığı yer yanıyordu ve kolum zonkluyordu. Hastanede acile girdiğimizde İntaniye bölümünden babacan bir uzman doktor hemen gerekli müdahaleleri yapmaya başladı. Kendisine yılanın tahmin ettiğim türünü söyledim. Bu bilginin veteriner hekimlikle ilgisi yoktu. Sadece doğa severlikle ilgili ve araştırma öğrenmeyle ilgiliydi. Engerek yılanın türüne uygun serumu kas içi kalçadan ve şişmiş parmağıma yarı yarıya bölerek uyguladılar. Alerjik reaksiyonların önlenmesi için kortizon antihistaminik vb uygulamasından sonra ben hastaneden ayrılmak için davrandığımda doktor hiçbir yere gidemeyeceğimi söyleyerek beni şaşırttı. Ben hala daha olayın ciddiyetinin farkında değildim. Hastanede İntaniye bölümünde yatacağımı ve bu dönem boyunca da karaciğer, böbrek kontrolü için sürekli tahliller yapılması gerektiği söyledi. Tabi ben de paşa paşa hastane yatağına yattım ve ondan sonra 4 gün hiç aralıksız kolumda takılı kalacak serum damardan bağlandı.

Bu 4 gün boyunca sürekli serumla antibiyotik vb ilaçlar verildi. Kolumun şişmesi ertesi güne kadar devam etti. Elim o kadar çok şişti ki bir gün önce klinikte elimi bir kedi tırmalamıştı ve o yaranın bu şişlik nedeniyle yırtılacağını düşünmeye başladım. Genelde vücuttaki şişmelerde hamur gibi yumuşak bir kıvam oluşur ama benim özellikle elimde daha fazla olmak üzere tüm kolumdaki şişmede inanılmaz sertleşme oluştu. Tüm kolum ve elim tahta gibi sertleşti. Artık geriye dönmeyeceğini ve kolumu kaybedeceğimi düşünmeye başladım. Hastaneye ziyaretime gelen akraba ve dostlarım geçmişimdeki hayvan merakımı bildikleri için bana ‘Artık yılan tutmazsın ‘ diye kızdıklarında, onlara ‘’Hayır bundan sonra daha dikkatli tutacağım ‘ diyerek şakalaşmaktan da kalmıyordum. İlk 2 gün şişmeye devam eden kolum ve elim deki şişlik sonraki 6 -7 gün kadar aynı kaldı. Sonrasında şişlik inmeye başladı ve o güne kadar olmadığı kadar şiddetli kas ve kemik ağrısı ile uykusuz gecelerim başladı. Bu ağrılı geçen geceler 1 hafta kadar sürdü ve elimi tam olarak normal kullanabilmem için yaklaşık 1 ay geçti. Elime zehrin girdiği yerde leblebi tanesi kadar bir bölge nekroz oldu ve kararıp dokular öldü. Tam ısırmada tüm elin veya elin büyük kısmı aynı şekilde nekroz olabiliyormuş. Benim elime 2-3 damla zehir girmişti ve bana yaşattığı bu kadar sıkıntıydı. Tam ısırılmadığım için çok şanslıydım.

Doktorların hastanede bana anlattıklarından ciddi anlamda ucuz atlattığımı iyice anladım. Bu engerek yılanlarını tam ısırdığında insanın direncine ve diğer faktörlere bağlı olmak üzere 5-10 dk içinde kalp blokajı, solunum felci sonucu ölüm görülebiliyormuş. Halk arasında engerek yılanı ısırdığında ‘güneşten gölgeye kaçamazsın, orada kalırsın’’ derlermiş. Bir çok yılan sıkması olayında ısırılan kişi hastane kapısına geldiğinde ölmüş olabiliyormuş. Ya da tüm bu ölümcül durumları atlatsan bile karaciğer ve böbrek tahribatına bağlı ölüm veya uzun süreli ya da hayat boyu diyaliz hastası olabilme ihtimali varmış.
Tüm bunları öğrendiğimde Manisa şehir merkezine uzak bir çok yerde benim gibi veteriner hekim olan kardeşimle yakaladığımız yılanlardan birisinin bizi tam sırması durumunda başımıza gelebilecekleri düşündüm. Zehirli ve zehirsiz yılanları çok iyi ayırt etmemize rağmen hızlı hareket eden yılanları yakalarken bu özellikleri görene kadar yılana zarar vermeden ve kendimizi de ısırttırmadan yakalardık. Başıma bu olay gelince düşündüm ki: İnsan ne kadar çok şey öğrense, bilgi ve tecrübe sahibide olsa yine de cahil kalan bir tarafı oluyor. Örneğin ben bu yılanların bu kadar zehirli olduklarını bu olay başıma gelene kadar hiç düşünmemiştim. Doğadaki bir çok hayvanın özellikle yılanların halkımız tarafından görüldükleri her yerde zehirli zehirsiz demeden hemen öldürülmelerine çok üzüldüğüm için sürekli her yerde her fırsatta Türkiye’deki zehirli yılan ve zehirsiz yılan farklarını anlatmaya çalışırdım. Biliyorsunuz Türkiye de en başta yılan ama aklınıza gelen her hayvanı görünce önce küreklerle falan tepeleyip öldürürler sonra yine kürekle dürtüp ‘’Bu ne lan böyle, zehirli mi acaba? Ne hayvanı bu’’ diye bakarlar. Türkiye’ye uzaylı gelse biraz hayvana benzese önce kürekle sopayla tepeleyerek öldürürler.sonra da dürtup’’ bu ne ya’? uzaylı galiba ha ‘’ falan derler. Önce öldür sonra ne olduğuna bak’’ Ne çok hayvan zararsız olmasına rağmen böyle sadece insanların karşısına çıktı diye öldürülüyor. Bu durum çok üzüntü verici!
Zehirli bir yılanla hepiniz hiç ummadığınız bir yerde karşılaşabilirsiniz.

Özelikle çok sıcak havalarda ve kırsal bölgelerde bu ihtimal artar.

Bu konuda başınıza benimkine benzer bir olay gelmemesi için dikkat etmeniz gereken birkaç uyarım var:
*Yılan sokmasından korunmak için çalı otlar vb. içini göremediğiniz yerlere elinizi veya ayağınızı sokmayın.
* Özellikle bağ bahçe gibi yerlerde yatak veya oturulan yerleri yerdeki örtü vb. dikkatlice kontrol etmeden kullanmayın.

Yılan sokmasında yapmanız gerekenler ise:

1- Yılanın ısırdığı bölgeye buz tutarak damarları büzüştürüp zehrin ilerlemesini yavaşlatmaya çalışmak.
2- Isırılan yerin üstünden bir bez yardımı ile sıkıca bağlamak. Vücudun diğer hayati organları olan kalp vb. organlara zehrin ilerlemesini engellemeye çalışmak.
3- Isırılan yer parmak ise parmağın vücuda doğru olan kısmından boğmak, el ise uzun ve tek kemiğimizin olduğu kolun üstteki kısmından boğmak.
4- Yılan sokmasının saptanmasından sonra ısırılan kişiyi en kısa sürede en yakın hastaneye götürmek.

Türkiye’deki zehirli yılan zehirsiz yılan farkları içinde basit birkaç karşılaştırma yapayım:

1. Aynı kalınlıktaki iki yılandan zehirli olanlar kısa olurken zehirsiz yılanlar uzayıp gider.
2. Zehirli yılanların kuyrukları üçgen gibi kısa ve aniden biter Zehirsiz yılanın ise kuyruğu yavaş yavaş incelerek uzun biter.
3. Zehirli yılanların baş kısmı üçgen gibi ve daha basıktır. Zehirsiz yılanların başı oval ve biraz daha yuvarlak kesitlidir.

4. Zehirli yılanlar baklava desenli ve soluk renklidir Zehirsiz yılanlar çok değişik renklerde, canlı ve süslü desenli olabilirler.

Tüm bu açıklamalara rağmen siz yine emin olmadığınız bir yılanı zehirli veya zehirsiz diye ayırt etsenizde etmeseniz de tutmaya çalışmayınız.
Gördüğünüz hiçbir yılanı da zehirli diye boşu boşuna öldürmeyin. Doğadaki her canlının kendine özel bir yeri vardır ve her canlı ekolojik sistem için çok değerlidir.
 
Üst Alt