- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 7,018
- Tepkime puanı
- 424
Allah Tealâ buyuruyor: “Ey iman edenler, Allah’tan sakının; herkes yarına ne hazırladığına baksın. Allah’tan sakının, çünkü Allah yaptıklarınızdan haberdardır. Allah’ı unutan, bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir. Cehennem ehliyle cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli, isteklerine erişenlerdir.” (Haşr, 18-20)
Ayetin tefsirinde, “Allah’tan sakının” ifadesiyle buyuruluyor ki: Her türlü kötü işten, cürümden, günahtan, Allah’tan korkarak uzak durun. İsyanı, O’na karşı gelmeyi bırakıp itaat edin. Şükrederek nankörlüğü terkedin. Zikrederek, O’nu hep hatırda tutarak da gafletten sakının buyuruluyor.
“Herkes yarına ne hazırladığına baksın.” ifadesi de şöyle açıklanıyor: Nefs yarın hangi amelleri işleyeceğine bir baksın. Çünkü bu dünyada yaptığı her işin karşılığı kıyamet gününde kesinlikle verilecektir. Öyle ise akıllı olan baksın da Efendimiz s.a.v.’in şu mübarek sözlerindeki iki sonuçtan hangisini seçeceğini iyi tayin etsin: “Akıllı olan nefsine hakim olur. Ahmak ise nefsinin kötü isteklerine uyandır.”
Kötü işler yapıp da ‘Allah beni affeder’ demek ahmaklıktır. Şu halde Hak yolcusunda bulunması gereken özellik, Allah’tan korkmak, haramlardan sakınmak, Allah’ın emirlerine sımsıkı sarılmak, hayırlarla dolu bir hayat yaşamak gerektiğini bilmektir.
“Muhakkak ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” ayet-i celilesi bize, görünür çirkin işleri terk etmenin yanı sıra kalbimizdeki, nefsimizdeki, kimsenin görmediği ve bilmediği iyi olmayan duyguları dahi terketmemiz gerektiğini bildiriyor. Allah Tealâ bunlardan da haberdardır. Şüphesiz insanın iç dünyasının, düşünce ve duygularının çirkinliklerden uzak olması, bunlardan tamamen temiz, arı olması zordur. Fakat mümkündür.
Tasavvuf, bunun gerçekleşmesini sağlayan bir yoldur. Bir sofi veya derviş, tasavvuf usulleriyle çalışıp bu kötü duygu ve düşüncelerden temizlenmeyi gaye edinir. Yani sofi olan yalnızca dışını değil içini de arındırma gayretindedir.
“Allah’ı unutan, bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın.” ilâhi kelamı açıklanırken de şunlar söyleniyor: Allah’ın hukukunu, O’nun kulları üzerindeki haklarını unutan, O’nun emir ve yasaklarına riayet etmeyen, bu yüzden de kendilerine faydalı olan sözleri işitmez, kendilerini kurtaracak işleri yapmaz bir topluluk haline gelen yahudi, hıristiyan ve münafıklar gibi olmayın. Neticede onlar yarın için kendilerine fayda sağlayacak herhangi bir iyilik işlemez hale geldiler
Ayetin tefsirinde, “Allah’tan sakının” ifadesiyle buyuruluyor ki: Her türlü kötü işten, cürümden, günahtan, Allah’tan korkarak uzak durun. İsyanı, O’na karşı gelmeyi bırakıp itaat edin. Şükrederek nankörlüğü terkedin. Zikrederek, O’nu hep hatırda tutarak da gafletten sakının buyuruluyor.
“Herkes yarına ne hazırladığına baksın.” ifadesi de şöyle açıklanıyor: Nefs yarın hangi amelleri işleyeceğine bir baksın. Çünkü bu dünyada yaptığı her işin karşılığı kıyamet gününde kesinlikle verilecektir. Öyle ise akıllı olan baksın da Efendimiz s.a.v.’in şu mübarek sözlerindeki iki sonuçtan hangisini seçeceğini iyi tayin etsin: “Akıllı olan nefsine hakim olur. Ahmak ise nefsinin kötü isteklerine uyandır.”
Kötü işler yapıp da ‘Allah beni affeder’ demek ahmaklıktır. Şu halde Hak yolcusunda bulunması gereken özellik, Allah’tan korkmak, haramlardan sakınmak, Allah’ın emirlerine sımsıkı sarılmak, hayırlarla dolu bir hayat yaşamak gerektiğini bilmektir.
“Muhakkak ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” ayet-i celilesi bize, görünür çirkin işleri terk etmenin yanı sıra kalbimizdeki, nefsimizdeki, kimsenin görmediği ve bilmediği iyi olmayan duyguları dahi terketmemiz gerektiğini bildiriyor. Allah Tealâ bunlardan da haberdardır. Şüphesiz insanın iç dünyasının, düşünce ve duygularının çirkinliklerden uzak olması, bunlardan tamamen temiz, arı olması zordur. Fakat mümkündür.
Tasavvuf, bunun gerçekleşmesini sağlayan bir yoldur. Bir sofi veya derviş, tasavvuf usulleriyle çalışıp bu kötü duygu ve düşüncelerden temizlenmeyi gaye edinir. Yani sofi olan yalnızca dışını değil içini de arındırma gayretindedir.
“Allah’ı unutan, bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın.” ilâhi kelamı açıklanırken de şunlar söyleniyor: Allah’ın hukukunu, O’nun kulları üzerindeki haklarını unutan, O’nun emir ve yasaklarına riayet etmeyen, bu yüzden de kendilerine faydalı olan sözleri işitmez, kendilerini kurtaracak işleri yapmaz bir topluluk haline gelen yahudi, hıristiyan ve münafıklar gibi olmayın. Neticede onlar yarın için kendilerine fayda sağlayacak herhangi bir iyilik işlemez hale geldiler