- Katılım
- 26 Temmuz 2011
- Mesajlar
- 102
- Tepkime puanı
- 0
Yakınlarımın yerini tutmuyor İki yıldan beri bir sığınma evinde yaşıyorum. Buralara düşmemin sebebi, kocamdan yediğim dayaklardır. On beş yaşındayken, babam, aldığı üç milyar paraya karşılık beni eşime verdi. Beş yıl boyunca akıl almaz dayaklar yedim. Bir insanın katlanamayacağı kadar işkencelere maruz kaldım. Kocam, iki kere üstüme sıcak su döktü, bir kere başıma demir parçasıyla vurdu ve aldığım bu darbelerden sonra ameliyat oldum. Birkaç kere evden kaçıp aileme geldim ve yaşadığım işkenceleri anlattım ama sahip çıkmadılar. Çaresiz bir şekilde geri evime döndüm.
Bir geceyarısı eşim beni o kadar dövdü ki, burnumdan kanlar akıyordu. Kendimi dışarı attım ve o gece kaçtım. Allah razı olsun bir arkadaşımın aracılığıyla sığınma evinde kalmaya başladım. Ailem burada kaldığımı bilmiyor ama arasıra gizlice ablamı arıyorum bana seni hiç aramıyorlar, tamamen sildiler diyor. Kocam zaten hiç aramadı. Ablacığım, aslında ben yediğim dayaklardan çok buralarda yalnız kaldığıma üzülüyorum. Beni hiç mi sevmiyorlar, hiç mi kimsem yok benim. Ne olursa olsun, kocamla aynı evi paylaştık, iki yıl birlikte kaldık hiç mi aramak aklına gelmez? Benim kimsem yok mu? İnan ki, dört bayramdır burada yalnızlık çekiyorum. Ben çok şey istemiyorum ki, beni aramalarını sadece hal hatır sormasını istiyorum. Ama biliyorum beni aramayacaklar...
Burada kaderleri bana benzeyen arkadaşlar var, onlarla vakit geçiriyorum ama hiç kimse bir akrabanın yerini tutmuyor... Ne bileyim bana öyle geliyor. Ablacığım, kendimi çok yalnız hissediyorum, sanki koca dünya boşaltılmış da ben içinde yapayalnız kalmışım. Geceleri bu yalnızlığım iyice katlanıyor. Bana içimi rahatlatacak birkaç şey yazarsan çok memnun kalacağım. G.S
Umarım her şey geride kalır
Küçük yaşta evlenmiş ve büyük sıkıntılar yaşamışsınız. Bu sanıldığı kadar kolay bir şey değil. Evliliğin gerektirdiği sorumlulukları yerine getirecek yaşta ve olgunlukta olmayan kimseler bu süreçte daha da çok yoruluyorlar. Fakat sen bunun da ötesinde, sürekli baskı ve şiddet görmüşsün. Şiddet gördüğün günlerde, ailenden yardım istemişsin ama ilgilenmemişler. Dolayısıyla, kendini, yaşadığın o zor günlerde de yalnız hissetmişsin.
İbn Haldun meşhur Mukaddimesinde, "Akrabalık, bu dünyada insanlar birbirleriyle yardımlaşsınlar diye Allah'ın verdiği bir nimettir" der. Gerçekten, başımız dara düştüğünde, bir çıkmaza sürüklendiğimizde, bir musibete düçar olduğumuzda, önce yakınlarımızdan destek bekleriz. Onlardan destek gördüğümüzde, sanki yaşadığımız sıkıntılar azalır ve bu destekle çoğu zaman güç buluruz. Ama bütün bunlar bir noktaya kadar tesir edebilir. O noktadan sonra aslında hepimiz yalnızızdır. Kabre konulduğumuzda, hastalık anlarında, herhangi bir doğal afetle yüzyüze geldiğimizde, çaresiz kaldığımız zamanlarda bu yalnızlık daha da bariz hale gelir. Bu durum da şunu anlarız ki, her şartta ve her durumda bizi terk etmeyen, bizi kollayan ve gözetleyen tek varlık Allah'tır.
Elbette akrabaların ve dostların yardımına ve ilgisine belli bir noktaya kadar ihtiyaç duyarız bu doğal bir durumdur. Fakat ne yazık ki, hayatta her zaman her istediğimiz olmuyor. Çevremize baktığımızda görürüz ki, her insanın, yoksun olduğu şeyler var. Senin imtihanın da, yaşadığın sıkıntılar ve yalnızlık olmuş... İnşallah bu günleri atlatır ve ileride geride kalmış birer hatıra olarak anlatırsın.
Asıl üzerinde duracağımız husus, yaşadığın sorunları nasıl aşabilir ve zarar görmeden nasıl atlatabilirsin konusu olmalı. Bunun için birkaç tavsiyede bulunabilirim
Sığınma evinin müdürüyle görüşebilir ve severek çalışabileceğin bir iş arayabilirsin.
- Meslek edindirme kurslarına giderek bir meslek edinebilirsin
- Yaşadığın yerde, bir arkadaş grubu oluşturup onlarla konuşabilirsin.
- Boş zamanlarında kitap okuyarak kendini geliştirebilirsin
- Yalnızlığı yoğun yaşadığın dönemlerde, Allah'ın seni gördüğünü ve kuşattığını düşünerek bu konuda farkındalık kazanabilirsin.
- Dua edip, halini Allah'a arz edebilirsin. Nihayetinde Allah var yalnızlık yok!
- Yaşadığın yalnızlık duygusunun geçici olduğunu, bu kadar sorun yaşayan bir insanın, bu duyguyu yoğun yaşabileceğini kabul edebilirsin.
Fatma TUNCER
NOT:Bir baba cocugunu ne mesakkatlerle büyütüyor ve yarinlar adina onu hazirliyor. Kolay bir is degil ama neticesi mutluluk olan bir duygu bu cocuk konusu.
O baba bir zaman geliyor ki, kendisinin bir parcasini, yavrusunu, kalbinin bir yanini olusturan kizini belli bir ücret karsiliginda daha gelisimini taamlayamamis bir vaziyet icersinde birine, bu biri onun icin önemli degil, isterse afedersiniz, iki ayakli bir hayvan da olsa önemli degil, verdigi para önemli anlayisiyla birine bir meta olarak, mal olarak satiyor satabiliyor... Insanin ici titriyor cok uzaklarda birisi olarak ama o yavrunun annesinin ve babasinin kalbi titremiyor, yüregi acimiyor, gönlü daralmiyor...
Kiymetli bir kiz... Kiymetli bir cocuk... Annenin ve babanin bir parcasi olan bir cocuk yarinlar da bir mal mesabesinde, bir meta mesabesinde satiliyor, bunu vijdan nasil kaldirabiliyor, anlayamiyorum dogrusu...
Nikahta erkek ve kadinin hürr iradeleri ve hürr rizalari son derece önemlidir...
Rizasi olmayan bir kalp... Rizasi olmayan bir gönül...
Rizasi olmayan bir yürek...
Rizasi olan bir kalbe, yürege ve gönüle nasil sarilacak ya da sarilabilecek bunu babalar ve anneler neden hic düsünmezler, düsünemezler bilemiuyorum..
Bir de bilemedigim bir sey var...
Bu halde birini kendisine hanim alan birinin beyni, kalbi, dönlü ve yüregi nasildir onu da cözemiyorum...
Evlilik tamamen duygu yogunlugunun yasandigi bir eylemdir...
Peygamberimiz onca hanimi bir nikahi altinda tutabilmisse bu duygu yogunlugunun sahsinda hanimlarina karsi en ali ve üst makamdan yasandiginin bir göstergesidir... Bu incelik asla unutulmamalidir...
Babalr ve anneler olarak cocuklariniza örnek olun, kizlarinida erkek cocuklariniz da sizlere itaat etsinler ama unutmayiniz, babalr ve anneler cocuklariyla cocuklari da enne ve babalriyla örtüstükleri bir ameliyenin icersinde olsunlar her daim...
Isin garipm tarafi söyle bir söz vardir: Gelinlikle yolladim. O sekilde orada kaliersin,, gelisin ölümün olur..
Bu söz kalbi olandan cikan olamaz bu söz ciksa ciksa seytandan ve seytanin arkadaslarindan cikar...
Insan bu kadar zalim ve diktatör olamamaz olamalidir...
Bana biri müpsade etse ne yaparsin diye,
Kur'an ve Sünnet'e muhalif adetleri bir daha ayaga kalkamayacaklari sekilde imha eder ve onlari yeniden sahiplenenlere de cok agir cezalar verirdim...
Ben Vahy'e muhalif adetlerin gölgesinde asla yasamak istemiyorum... Ama yasiyoruzzzzzzzzzzzzzz....
Yukaridaki kardesimizin basina gelen olay o lanetli adetlerin, geleneklerin bir neticesidir...
Yarin herke yaptiginin karsiligini cekecektir...
Bir geceyarısı eşim beni o kadar dövdü ki, burnumdan kanlar akıyordu. Kendimi dışarı attım ve o gece kaçtım. Allah razı olsun bir arkadaşımın aracılığıyla sığınma evinde kalmaya başladım. Ailem burada kaldığımı bilmiyor ama arasıra gizlice ablamı arıyorum bana seni hiç aramıyorlar, tamamen sildiler diyor. Kocam zaten hiç aramadı. Ablacığım, aslında ben yediğim dayaklardan çok buralarda yalnız kaldığıma üzülüyorum. Beni hiç mi sevmiyorlar, hiç mi kimsem yok benim. Ne olursa olsun, kocamla aynı evi paylaştık, iki yıl birlikte kaldık hiç mi aramak aklına gelmez? Benim kimsem yok mu? İnan ki, dört bayramdır burada yalnızlık çekiyorum. Ben çok şey istemiyorum ki, beni aramalarını sadece hal hatır sormasını istiyorum. Ama biliyorum beni aramayacaklar...
Burada kaderleri bana benzeyen arkadaşlar var, onlarla vakit geçiriyorum ama hiç kimse bir akrabanın yerini tutmuyor... Ne bileyim bana öyle geliyor. Ablacığım, kendimi çok yalnız hissediyorum, sanki koca dünya boşaltılmış da ben içinde yapayalnız kalmışım. Geceleri bu yalnızlığım iyice katlanıyor. Bana içimi rahatlatacak birkaç şey yazarsan çok memnun kalacağım. G.S
Umarım her şey geride kalır
Küçük yaşta evlenmiş ve büyük sıkıntılar yaşamışsınız. Bu sanıldığı kadar kolay bir şey değil. Evliliğin gerektirdiği sorumlulukları yerine getirecek yaşta ve olgunlukta olmayan kimseler bu süreçte daha da çok yoruluyorlar. Fakat sen bunun da ötesinde, sürekli baskı ve şiddet görmüşsün. Şiddet gördüğün günlerde, ailenden yardım istemişsin ama ilgilenmemişler. Dolayısıyla, kendini, yaşadığın o zor günlerde de yalnız hissetmişsin.
İbn Haldun meşhur Mukaddimesinde, "Akrabalık, bu dünyada insanlar birbirleriyle yardımlaşsınlar diye Allah'ın verdiği bir nimettir" der. Gerçekten, başımız dara düştüğünde, bir çıkmaza sürüklendiğimizde, bir musibete düçar olduğumuzda, önce yakınlarımızdan destek bekleriz. Onlardan destek gördüğümüzde, sanki yaşadığımız sıkıntılar azalır ve bu destekle çoğu zaman güç buluruz. Ama bütün bunlar bir noktaya kadar tesir edebilir. O noktadan sonra aslında hepimiz yalnızızdır. Kabre konulduğumuzda, hastalık anlarında, herhangi bir doğal afetle yüzyüze geldiğimizde, çaresiz kaldığımız zamanlarda bu yalnızlık daha da bariz hale gelir. Bu durum da şunu anlarız ki, her şartta ve her durumda bizi terk etmeyen, bizi kollayan ve gözetleyen tek varlık Allah'tır.
Elbette akrabaların ve dostların yardımına ve ilgisine belli bir noktaya kadar ihtiyaç duyarız bu doğal bir durumdur. Fakat ne yazık ki, hayatta her zaman her istediğimiz olmuyor. Çevremize baktığımızda görürüz ki, her insanın, yoksun olduğu şeyler var. Senin imtihanın da, yaşadığın sıkıntılar ve yalnızlık olmuş... İnşallah bu günleri atlatır ve ileride geride kalmış birer hatıra olarak anlatırsın.
Asıl üzerinde duracağımız husus, yaşadığın sorunları nasıl aşabilir ve zarar görmeden nasıl atlatabilirsin konusu olmalı. Bunun için birkaç tavsiyede bulunabilirim
Sığınma evinin müdürüyle görüşebilir ve severek çalışabileceğin bir iş arayabilirsin.
- Meslek edindirme kurslarına giderek bir meslek edinebilirsin
- Yaşadığın yerde, bir arkadaş grubu oluşturup onlarla konuşabilirsin.
- Boş zamanlarında kitap okuyarak kendini geliştirebilirsin
- Yalnızlığı yoğun yaşadığın dönemlerde, Allah'ın seni gördüğünü ve kuşattığını düşünerek bu konuda farkındalık kazanabilirsin.
- Dua edip, halini Allah'a arz edebilirsin. Nihayetinde Allah var yalnızlık yok!
- Yaşadığın yalnızlık duygusunun geçici olduğunu, bu kadar sorun yaşayan bir insanın, bu duyguyu yoğun yaşabileceğini kabul edebilirsin.
Fatma TUNCER
NOT:Bir baba cocugunu ne mesakkatlerle büyütüyor ve yarinlar adina onu hazirliyor. Kolay bir is degil ama neticesi mutluluk olan bir duygu bu cocuk konusu.
O baba bir zaman geliyor ki, kendisinin bir parcasini, yavrusunu, kalbinin bir yanini olusturan kizini belli bir ücret karsiliginda daha gelisimini taamlayamamis bir vaziyet icersinde birine, bu biri onun icin önemli degil, isterse afedersiniz, iki ayakli bir hayvan da olsa önemli degil, verdigi para önemli anlayisiyla birine bir meta olarak, mal olarak satiyor satabiliyor... Insanin ici titriyor cok uzaklarda birisi olarak ama o yavrunun annesinin ve babasinin kalbi titremiyor, yüregi acimiyor, gönlü daralmiyor...
Kiymetli bir kiz... Kiymetli bir cocuk... Annenin ve babanin bir parcasi olan bir cocuk yarinlar da bir mal mesabesinde, bir meta mesabesinde satiliyor, bunu vijdan nasil kaldirabiliyor, anlayamiyorum dogrusu...
Nikahta erkek ve kadinin hürr iradeleri ve hürr rizalari son derece önemlidir...
Rizasi olmayan bir kalp... Rizasi olmayan bir gönül...
Rizasi olmayan bir yürek...
Rizasi olan bir kalbe, yürege ve gönüle nasil sarilacak ya da sarilabilecek bunu babalar ve anneler neden hic düsünmezler, düsünemezler bilemiuyorum..
Bir de bilemedigim bir sey var...
Bu halde birini kendisine hanim alan birinin beyni, kalbi, dönlü ve yüregi nasildir onu da cözemiyorum...
Evlilik tamamen duygu yogunlugunun yasandigi bir eylemdir...
Peygamberimiz onca hanimi bir nikahi altinda tutabilmisse bu duygu yogunlugunun sahsinda hanimlarina karsi en ali ve üst makamdan yasandiginin bir göstergesidir... Bu incelik asla unutulmamalidir...
Babalr ve anneler olarak cocuklariniza örnek olun, kizlarinida erkek cocuklariniz da sizlere itaat etsinler ama unutmayiniz, babalr ve anneler cocuklariyla cocuklari da enne ve babalriyla örtüstükleri bir ameliyenin icersinde olsunlar her daim...
Isin garipm tarafi söyle bir söz vardir: Gelinlikle yolladim. O sekilde orada kaliersin,, gelisin ölümün olur..
Bu söz kalbi olandan cikan olamaz bu söz ciksa ciksa seytandan ve seytanin arkadaslarindan cikar...
Insan bu kadar zalim ve diktatör olamamaz olamalidir...
Bana biri müpsade etse ne yaparsin diye,
Kur'an ve Sünnet'e muhalif adetleri bir daha ayaga kalkamayacaklari sekilde imha eder ve onlari yeniden sahiplenenlere de cok agir cezalar verirdim...
Ben Vahy'e muhalif adetlerin gölgesinde asla yasamak istemiyorum... Ama yasiyoruzzzzzzzzzzzzzz....
Yukaridaki kardesimizin basina gelen olay o lanetli adetlerin, geleneklerin bir neticesidir...
Yarin herke yaptiginin karsiligini cekecektir...