- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 7,021
- Tepkime puanı
- 425
Kızlar Mağarası
Van’ın 76 km. güneydoğusundaki Yedisalkım (Put) köyü sınırları içinde yer alan bir mağaradır. Mağara 7 km. uzunluğundaki bir kanyonun güney yamacında, vadi tabanından 78 m. yükseklikte, önünde doğal bir terası bulunan iki ayrı bölümden oluşur.
Terasın kuzeydoğusundaki 1 no’lu mağara’nın biri terasa açılan 6 m. yüksekliğinde iki ağzı vardır. İkinci ağzın sonunda, hayvan kanı kullanılarak yapılmış duvar resimleri bulunmaktadır. 5 m’lik bir alana yayılan açık kırmızı renkli bu resimlerde geyik, yaban keçisi, ana tanrıça ve geyik üstünde ayakta duran Tanrı betimlemeleri görülmektedir. Bunlardan başka avla ilgili kompozisyonlar da vardır.
Bu mağaranın 18 m. batısında yer alan 2 no’lu mağaranın kuzeybatıya açılan tek bir ağzı vardır. Bu ağzın iki yanına dağılmış duvar resimlerinde açık kırmızı ve koyu kahve renkte iki ayrı dönemde birbiri üstüne yapılmış figürler vardır. Güneybatı duvarı üstündeki kompozisyon Büyük Pano, kuzeydoğu duvarındaki ise Küçük Pano alarak tanımlanmaktadır.
Küçük Pano’da, üreme organları abartılarak betimlenmiş dört erkek figürü Büyük Pano’da ise dans eden tanrıçalar, hayvan üstünde tanrıça, av sahneleri, yaban keçileri ve tanımlanamayan bazı hayvanlar yer almaktadır. Mağaradaki resimler M.Ö. 5000-8000 arasına tarihlenmektedir.
Aşağı ve Yukarı Anzaf Kaleleri
Urartu Krallığı’nın kuruluş dönemine ait olan bu kalelerden Aşağı Anzaf Kalesi, Başkent Tuşpa’nın 11 km. kuzeydoğusunda, bu günkü Van-İran kara ve demiryolunun hemen yakınında bulunmaktadır. Döneminde savunma yönünden büyük öneme sahip olan kale, doğuda kuzeybatı İran ve kuzeyde Transkafkasya’dan gelerek Tuşpa’ya inen tarihi karayollarının son düğüm noktasındadır.
Burada yapılan kazılarda ele geçen inşa yazıtlarından Urartu Kral İşpuini (M.Ö. 830-810) tarafından kurulduğu anlaşılmıştır.62x98 m. büyüklüğünde dikdörtgen bir plana sahiptir.
Aşağı Anzaf Kalesi’nin aynı dönemde kurulan Van Ovası’nın kuzeyindeki Kalecik ile ovanın güneyindeki Zirvistan kalelerinden ayıran en önemli özelliği, kurtin ve bastiyonlara kale duvarlarında rastlanılmamasıdır.
Kral İşpuini döneminde kurulan kalelerin en eski örneği olan kalenin kurtinsiz ve bastionsuz benzerine ne Transkafkasya ve Kuzeybatı İran’da ne de Doğa Anadolu Bölgesi’nde rastlanılmıştır.
Yukarı Anzaf Kalesi: Aşağı Anzaf Kalesi’nin 900 m. güneyinde yer almaktadır. Urartu Kralı İşpuini’nin oğlu Menua (M.Ö. 810-786) tarafından kurulmuştur. Aşağı Anzaf Kalesi’den on kat daha büyüktür. Aşağı Anzaf Kalesi’nden farklı olarak, tarımdan elde edilen ürünlerin depolandığı çok önemli bir üretim merkezi olarak kurulmuştur. Kalenin duvarları kurtin ve bastionludur. Erken dönem Urartu kalelerinin kale duvarlarının en güzel örneklerinden birini yansıtmaktadır. Aynı zamanda Urartu Krallığı’nın en önemli kült merkezlerinden birini oluşturmaktadır. Tanrı Haldi adına yaptırılan en eski kare planlı tapınak buradadır. Kalenin doğusuna ve kuzeybatısındaki kayalıkların düzeltilen kısımlarına, çeşitli biçimlerde anıtsal kaya işaretleri yapılmıştır. Oyularak yapılan bu 22 işaret, kalenin kutsallığını simgelemektedir. Haldi Tapınağı’nın batısında, tanrıya adanan eşya ve silahların durduğu küçük bir odada bulunan adak kalkanı üzerinde betimlenen ve şimdiye dek benzerine rastlanmayan Urartu Tanrıları, Urartu panteonu hakkındaki bilgileri zenginleştirmiştir.
Burada Kral Menua tarafından yaptırılan baraj, geçirdiği küçük onarımlar ile günümüzde bile çalışmaktadır.
Kalenin hemen güneyinde bulunan ve çevresi kalın bir duvar ile çevrili Aşağı Kent ise erken dönem Urartu yerleşim merkezlerinin en önemli örneklerinden biridir.
Buradaki yapılar arasında; doğu kapısı, depo yapıları, büyük kule, kuzey ve güney kapıları, mutfak yapıları, pitoslu yapılar, Haldi Tapınağı ve kuzeybatı yapıları bulunmaktadır.
Yoncatepe Kalesi ve Nekropolü
Yoncatepe, M.Ö. 2. binin ortalarından beri kurak bir iklimin sürdüğü Van bölgesinde Varak ve Erek dağlarındaki zengin su kaynakları ve otlaklara giden yolları denetleyen stratejik bir noktada kurulmuştur. Kalenin yaklaşık 800 m. kuzeyinde yer alan ve Harabe Barajı olarak adlandırılan sulama tesisi Doğu Anadolu’daki barajların en eski örneklerinden biridir.
Yoncatepe’nin Erken Demir Çağı’ndaki önemini Urartu Krallığı döneminde de koruduğunu, 1 km. kuzeydoğudaki Bakraçlı köyü içinde bulunan Yedikilise’nin (Varak Kilisesi) duvarlarında devşirme malzeme olarak kullanılan Menua’ya ait çok sayıdaki çivi yazılı kitabesi doğrulamaktadır.
Yoncatepe’de akropol, sivil yerleşme ve nekropol alanlarında kazılar yapılmıştır.
Akropol: Alanın tümüne yayılan bir mimari yapı kompleksinin izleri görülmüştür. Oda duvarlarının iç kısmında kilden yapılmış 3 mm. kalınlığında sıva tabakalarına rastlanmıştır. Bu sıva tabakalarının bazı bölümlerinde beyaz badana kalıntıları saptanmıştır. Mekânların büyük bölümünde şiddetli bir yangının izleri görülmektedir.
Nekropolün yayılım alanını belirlemek amacıyla yapılan sondajlar sırasında, kalenin hemen kuzey eteklerinde ve nekropol alanının hemen doğusunda, sivil yerleşme olabilecek bir mimari kompleks ortaya çıkarılmıştır.
Yoncatepe nekropolündeki araştırmalarda çok sayıda mezar açığa çıkarılmıştır. Mezarlarda çok sayıda iskelet, mezar hediyesi, ölü yemeği olarak konulmuş küçükbaş ve büyükbaş hayvanlara ait kemikler, arpa, buğday, yulaf gibi tahıl taneleri ve üzüm çekirdekleri, çok sayıda köpek iskeleti bulunmuştur.
Yoncatepe mezarlarında çanak çömleklerle birlikte ölü hediyesi olarak mezara çok sayıda demirden süs eşyası ile törensel silahlar konulmuştur. Kama, hançer, küçük bıçaklar en çok rastlanılanlardır. Demirin aksine tunç mezar hediyeleri azdır. Nadir olarak da altın takılara rastlanmıştır. Ayrıca gümüş, kurşun,kalay, antimon,tunçtan yapılmış takı ve ziynet eşyalarının yanı sıra çok sayıda akik, kornalin, cam, firitten yapılmış boncuk da ortaya çıkarılmıştır.
Nekropolden çıkarılan çanak çömleklerin çoğu teknik, biçim ve bezeme bakımından Erken Demir Çağı için karakteristiktir.
Ernis-Evditepe Erken Demir Çağı Mezarlığı
Bugünkü Van şehrinin 80 km. kuzeyinde yer almaktadır. Ortasından karayolunun bir kısmı geçen mezarlık alanı ikiye bölünmüştür ve çok tahrip olmuştur. Mezarlık alanının 1,5 km. kuzeydoğusunda Keçikıra Kalesi bulunmaktadır. Aslında Van Gölü’nün kuzeyi sahip olduğu coğrafi konumu nedeniyle Erken Demir Çağı ve Urartu döneminde çok sık yerleşime sahne almıştır. Evditepe’nin 2 km. batısında Erken Demir Çağı’na ait Alacahan nekropolü, 10 km. batıda Deliçay Kalesi, 10 km. doğuda ise Karahan yerleşkesi bulunmaktadır.
Ernis-Evditepe’de yapılan kaçak kazılar sonucunda bazı buluntuların Van Müzesi’ne getirilmesi üzerine burada bilimsel kazılar yapılmıştır.
Buradaki mezarların bir kısmının çevresi, kare veya dairesel planlı taşlarla (kromlek) çevrilidir. Bir kısmı ise oda mezar veya taştan yapılmış sandık türü mezardır. Bu mezarlarda demirden çeşitli eşya, takı ve silahlar bulunmuştur. Demir takı ve silahlar M.Ö. 11. yüzyılın sonlarından M.Ö.10. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenmektedir.
Karagündüz Höyüğü
Van ilinin 35 km. kuzeydoğusunda, Van Merkez ilçeye bağlı eski Karagündüz köyündeki su yükselmeleri nedeniyle 1890 rakımlı Erçek Gölü’nün kuzeydoğu kıyılarında bir ada durumunu almıştır.
Karagündüz nekropol alanı kuzeyden güneye doğru hafifçe meyilli alüviyal bir düzlükte yer almaktadır. Burada yapılan kazı çalışmalarında ele geçen mezarlardan bir kısmı oda mezardır. Dikdörtgen planlı olan mezar odalarının tavanları çökmüştür. Odalara mezarın boyutlarına göre 20’den 80’e kadar değişen sayıda insan gömülmüştür. Yeni ceset konulacağı zaman eskiler geriye doğru toplanarak odada yer açılmıştır. Bu özelliği diğer Urartu mezarlarından da tanımaktayız.
Mezarlarda ele geçen çok sayıdaki çanak çömlek biçim ve bezeme anlayışı bakımından iki büyük gruba ayrılırlar. Mezar hediyeleri arasında demirden süs eşyaları ve silahlar, çok sayıda boncuk bulunmaktadır. Ayrıca oğlak-kuzu türü hayvanlara ait omurga parçalarına rastlanmıştır.
Karagündüz Höyüğü’nde yapılan kazılarda ise Ortaçağ’dan Erken Transkafkasya dönemine kadar uzanan 7 yapı katının varlığı görülmüştür. En üst iki tabaka Ortaçağ’a aittir ve 1. yapı katı sırasında tepenin üzeri mezarlık olarak kullanılmıştır. 2. yapı katının altında uzunca bir boşluğu izleyerek sırasıyla Geç Demir çağı (ki bu 3. yapı katı Karagündüz’ün en ilginç dönemlerinden biridir) gelir. 4.yapı katı ise birkaç evrelidir. Bunların en ilginci Urartu Krallığı dönemine ait olan 4. yapı katıdır. Urartu tabakasının altında Erken Demir Çağı yani 5. yapı katı (bu tabaka nekropolle çağdaştır), arkasından 6. yapı katı (Orta-Son Tunç Çağı), 7. yapı katı ise erken Transkafksasya dönemine aittir ve höyüğün en kalın tabakasıdır.
Tuşpa (Van)
Urartu başkenti Tuşpa’nın sitadelinde, günümüzde de Urartu mimarlığının özgün tasarımlarını görmek mümkündür. Ayrıca Tuşpa ve çevresindeki in-situ yazıtlara ilaveten, daha sonraki dönemlerde devşirme yapı malzemesi olarak kullanılan steller, stel ve sütun kaideleri ve diğer mimarı parçalar üzerinde yer alan 100’u aşkın yazıt, bize Tuşpa’nın önemi ve inşa faliyetlerini kanıtlamaktadır. Bilinen en eski in-situ yazıt Sardurburcu üzerindedir.
Tuşpa sitadelinde bulunan anıtsal yapılar şunlardır;
Sardurburcu/Madırburcu: Sitadelin batı ucunda, kuzeybatı eteklerindedir. Yerel adı “Madırburç”tur. Şehrin en eski krali yapısıdır ve I. Sarduri tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı olup, mevcut 5 taş dizisinin yüksekliği ortalama 4,00 m’dir. Anıt, her biri 8-10 ton ağırlığında, özenle yontulmuş devasa kalker bloklarla inşa edilmiştir. Bu blokların üzerinde, 3’ü doğuda, diğer 3’ü de batı cephede yer almak üzere 6 kez yenilenen inşa yazıtı yeni Assur çivi yazısı ile Assur dilindedir.
İç Kale: Yukarı sitadel, Van kayalığının en yüksek kısmıdır. Güneydeki tırmanılması çok güç sarp uçurum dahil, etrafı çepeçevre güçlü surlarla çevrilmiştir. Surun taş bedenleri, Urartu dönemine aittir. Bunun üzerindeki taş ve kerpiç eklentiler ise Urartu’nun yıkılmasından I. Dünya Savaşı’na dek çeşitli zamanlara aittir. İç kaleye giriş batıdandır. Tuşpa şehrinin ilk sarayları ve en eski tapınağı burada yer almaktaydı. Tapınaktaki çift celladan biri muhtemelen baş tanrı Haldi’ye diğeri ise “ata kültü”ne tahsis edilmişti.
Kral Mezar Yapıları: Sitadeldeki yüksek düzeyde bir işçiliği yansıtan görkemli mezar yapıları, Urartu anıtsal kaya mimarlığının en önemli eserlerindendir.
Bu yapılar plan olarak, büyük bir ana alan ve bu salona bağlantılı olan kral ve ailesinin mezar odalarından oluşmaktadır. En eski kral mezar yapıları Büyük Platform’da yer alır. Bu mekanların Osmanlı dönemi boyunca silah, cephanelik, erzak deposu ve atölye olarak kullanıldığını, 17. yüzyıla ait bir Osmanlı planından ve Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinden öğreniyoruz.
Büyük Platform’da yer alan mezarlar içinde I. Sarduri, İşpuini ve Menua Mezarı, II.Sarduri, Kremasyon geleneğindeki mezar, I. Argişti’nin Mezarı yer almaktadır.
Yeni Saray, Menua Sirşini (Tanrılara sunulacak kurbanlık hayvanların muhafaza edildiği ahır) Analı Kız Kutsal Alanı (Hazine Kapısı) Yukarı Sitadel’de yer alan diğer yapılardır.
Tuşpa Aşağı Şehir-Van Kalesi Höyüğü, sitadelin kuzuy eteklerinin 70 m. kadar kuzeyinde, sarp Van Kayalığına paralel olarak ovanın düzlüğünde uzanmaktadır.
Burada yapılan kazı çalışmaları, Van Bölgesinin yerleşim tarihinin aydınlanmasına büyük katkı sağlamıştır. Aşağı şehrin önce sitadelin güneyindeki kuytu alanda kurulduğu kesindir. Bu kısım kışın şiddetli kuzey rüzgârlarından Van kayalığı sayesinde korunmaktadır. Bu nedenle öncelikle tercih edilmiştir. Ortaçağ’dan günümüze ulaşan etrafı sur ve hendekle çevrili eski Van şehri de buradadır.
Van Kalesi Höyüğü M.Ö. 3. binyılda Eski Tunç Çağı’ndan itibaren iskan edilmiştir. M.Ö. 3. ve 2. binyıla tarihlenen seramik örnekleri, özellikle Urmia Ware denilen 2. binyıl polikrom (çok renkli) çanak çömlekleri önemlidir. Demir Çağı buluntuları ise daha yoğundur. Kuzeyde Kafkasya’da Ermenistan, batıda Malatya-Elazığ yöresi, doğuda Urmiye Gölü’nün batı kıyılarına kadar uzanan bir alanda da karşılaşılan ağız kenarı oluk bezemeli seramik türleri, bölgede Urartu Krallığı öncesine giden bir kültür birliğini kanıtlamaktadır.
Toprakkale
Urartu Krallığı’nın ikinci başkenti olan Toprakkale, Van Ovası’nın kuzeydoğusundaki Zımzım Dağı kayalıklarındadır. Urartu Kralı II. Rusa tarafından kurulduğundan kaleye Rusahinili (Rusa’nın kurduğu kent) adı verilmiştir. Toprakkale, Assur Kralı III. Tiglatpilaser’in M.Ö. 735 yılında Tuşpa’ya yaptığı seferden sonra, savunmaya daha elverişli olması nedeniyle kurulmuştur.
Kurulan yeni başkentin su gereksinimini sağlamak amacıyla Van Ovası’nın doğusunu yarım ay şeklinde çevreleyen Erek Dağı’nın doğusunda yen bir baraj yaptırılmıştır. Urartu sulama tesislerinin en gelişmiş örneğini oluşturan ve Rusa Barajı olarak anılan barajın iki ayrı gövde duvarı vardır ve deniz seviyesinden 2544 m. yüksekliğindedir. Rusa Barajı’nın yanına diktirilen ve 1899 yılında Berlin Pergamon Müzesi’ne kaçırılan çivi yazılı andezit stel üzerinde Kral II. Rusa’nın barajı ve Rusahinili şehrini nasıl yaptırdığı ve ekilmiş toprakları nasıl işlediği anlatılmaktadır.
Toprakkale’den yasa dışı yollarla yurt dışına kaçırılan eserlerin bir çoğu bugün Berlin’de Vorderasiatische Museum ile Londra’da British Museum’da sergilenmektedir.
Toprakkale, diğer Urartu Kaleleri gibi M.Ö. 7. yüzyılın sonunda başlayan İskit akınları sonucunda yıkılmıştır.
Van Müzesi
1930’lu yıllarda Van’da görev yapan Milli Eğitim Müdürü Mustafa Noyan tarafından taşınabilir kültür varlıkları Van merkezinde toplanmaya başlanmıştır. 1932 yılında yapılan bir depo binası Van müzesinin ilk temelini oluşturmuştur. Öncelikle bölgede çok sayıda bulunan Urartu çivi yazılı zafer stelleri ile Akkoyunlu ve Karakoyunlulara ait koç ve koyun şeklindeki mezar taşları bulundukları yerlerden toplanarak bu depo binasına nakledilmiştir. Satın alma ya da arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkarılan eserlerin daha iyi korunup teşhir edilmesi için 1972 yılında Van Müzesi kurulmuştur.
Müze bahçesinde yer alan taş eserler bölümü, müzenin zemin katında yer alan 18,30x7,20 m. ölçülerindeki arkeolojik eserler salonu ve içi avludan oluşmaktadır. Müze bahçesinde Urartu dönemine ait çivi yazılı zafer stelleri, kitabeler ve Tanrı Teişeba kabartması, Akkoyunlu ve Karakoyunlular dönemine ait koç ve koyun şeklindeki mezar taşları yanında Selçuklular dönemine ait mezar taşlarından oluşan zengin bir taş eserler koleksiyonu sergilenmektedir.
Arkeolojik eserler salonunda prehistorik dönemden Urartu dönemi sonuna kadar olan eserler kronolojik bir sırayla teşhir edilmektedir. Tilkitepe ve Kızdamı yerleşmelerinden elde edilen obsidyen ve kemik aletlerden oluşan prehistorik buluntular, M.Ö. 3. bine ait aletler ve seramikler ile M.Ö. 2. bine ait boya bezemeli seramik örneklerinin yer aldığı bu salonda asıl önemli grubu Urartu dönemi eserleri oluşturmaktadır. Karagündüz nekropol kazısına ait mezar buluntuları, Çavuştepe, Toprakkale, Van Kalesi, Anzaf Kaleleri ve Ayanis Kalesi kazılarında ortaya çıkarılmış olan pişmiş topraktan çanak ve çömlekler, bronzdan miğferler, kılıçlar, kemerler, mutfak kapları ile duvar mozaikleri gibi buluntular yanında satın alma yoluyla müzeye kazandırılmış olan diğer eserler Urartu döneminin ihtişamını gözler önüne sermektedir.
Taş eserler salonu olarak adlandırılan iç avluda ise Neolitik döneme ait Tirişin Yaylası kaya resimleri, Urartu dönemine ait çivi yazılı kitabeler ve Gevaş Selçuklu Türk Mezarlığı’ndan getirilen taş sandukalar sergilenmektedir.
Etnografik eserler salonunda Van-Hakkâri yöresine özgü kilimlerin oluşturduğu eşsiz bir dokuma eserler koleksiyonu, Van yapımı gümüş kemerler, bilezikler, tepelikler, küpeler, gerdanlıklar ile tütün tabakaları, değişik malzemelerden tespih ve ağızlıklar ile bronzdan mutfak kapları teşhir edilmektedir. Değişik tarihlere ait el yazması Kuran-ı Kerim’ler ve edebi eserlerin yer aldığı etnografik eserler salonunun bir bölümünde, Van’ın otantik yapısını gözler önüne seren Şark Köşesi de ziyaretçilerin beğenilerine sunulmuştur.
Ermeni Katliamı Seksiyonu’nda ise, 1915 yılında Ermeni çeteleri desteğinde Van’ı işgal eden Rus kuvvetlerinin gerçekleştirdikleri katliamlarda şehit edilen Türklere ait iskeletler ve katliamlar ile ilgili buluntular yer almaktadır.
Tuşpa şehri
Urartu Krallığı’nın başkenti 200 yıl boyunca Tuşpa şehri olmuştur. Saraylar, tapınaklar, resmi devlet depoları kale kısmında, halkın oturduğu yerler ise kalenin eteklerinde geniş bir alana yayılmış olan düzlükteydi. Krallar ve yakınları Van Kalesi üzerindeki görkemli mezar odalarında gömülmüşlerdi. Fakat kalabalık halk kesiminin gömü alanı bulunamamıştı. Altıntepe’de yapılan çalışmalar bu sorunu çözmüş ve Urartu dönemi nekropolü, sitadelin 2. km. kadar kuzeyinde bulunmuştur. Bu alan modern kentin kuzeybatısındadır. Bugün kısmen buğday tarlaları ve gittikçe büyüyen Altıntepe Mahallesi’nin altında kalmıştır. Karayolunun yapımı sırasında ve büyük ölçüde kaçak kazılarla tahrip edilen nekropol, burada zaman zaman bulunan Urartu altınları yüzünden Altıntepe adım taşımaktadır.
Altıntepe nekropolünde incelenen mezarlar, kaya mezar, urne mezar, basit toprak mezar olmak üzere üç tür gömünün varlığını ortaya çıkartmıştır. İncelenen mezarlar daha çok M.Ö. 8. ve 7. yüzyıllara aittir.
Van’ın 76 km. güneydoğusundaki Yedisalkım (Put) köyü sınırları içinde yer alan bir mağaradır. Mağara 7 km. uzunluğundaki bir kanyonun güney yamacında, vadi tabanından 78 m. yükseklikte, önünde doğal bir terası bulunan iki ayrı bölümden oluşur.
Terasın kuzeydoğusundaki 1 no’lu mağara’nın biri terasa açılan 6 m. yüksekliğinde iki ağzı vardır. İkinci ağzın sonunda, hayvan kanı kullanılarak yapılmış duvar resimleri bulunmaktadır. 5 m’lik bir alana yayılan açık kırmızı renkli bu resimlerde geyik, yaban keçisi, ana tanrıça ve geyik üstünde ayakta duran Tanrı betimlemeleri görülmektedir. Bunlardan başka avla ilgili kompozisyonlar da vardır.
Bu mağaranın 18 m. batısında yer alan 2 no’lu mağaranın kuzeybatıya açılan tek bir ağzı vardır. Bu ağzın iki yanına dağılmış duvar resimlerinde açık kırmızı ve koyu kahve renkte iki ayrı dönemde birbiri üstüne yapılmış figürler vardır. Güneybatı duvarı üstündeki kompozisyon Büyük Pano, kuzeydoğu duvarındaki ise Küçük Pano alarak tanımlanmaktadır.
Küçük Pano’da, üreme organları abartılarak betimlenmiş dört erkek figürü Büyük Pano’da ise dans eden tanrıçalar, hayvan üstünde tanrıça, av sahneleri, yaban keçileri ve tanımlanamayan bazı hayvanlar yer almaktadır. Mağaradaki resimler M.Ö. 5000-8000 arasına tarihlenmektedir.
Aşağı ve Yukarı Anzaf Kaleleri
Urartu Krallığı’nın kuruluş dönemine ait olan bu kalelerden Aşağı Anzaf Kalesi, Başkent Tuşpa’nın 11 km. kuzeydoğusunda, bu günkü Van-İran kara ve demiryolunun hemen yakınında bulunmaktadır. Döneminde savunma yönünden büyük öneme sahip olan kale, doğuda kuzeybatı İran ve kuzeyde Transkafkasya’dan gelerek Tuşpa’ya inen tarihi karayollarının son düğüm noktasındadır.
Burada yapılan kazılarda ele geçen inşa yazıtlarından Urartu Kral İşpuini (M.Ö. 830-810) tarafından kurulduğu anlaşılmıştır.62x98 m. büyüklüğünde dikdörtgen bir plana sahiptir.
Aşağı Anzaf Kalesi’nin aynı dönemde kurulan Van Ovası’nın kuzeyindeki Kalecik ile ovanın güneyindeki Zirvistan kalelerinden ayıran en önemli özelliği, kurtin ve bastiyonlara kale duvarlarında rastlanılmamasıdır.
Kral İşpuini döneminde kurulan kalelerin en eski örneği olan kalenin kurtinsiz ve bastionsuz benzerine ne Transkafkasya ve Kuzeybatı İran’da ne de Doğa Anadolu Bölgesi’nde rastlanılmıştır.
Yukarı Anzaf Kalesi: Aşağı Anzaf Kalesi’nin 900 m. güneyinde yer almaktadır. Urartu Kralı İşpuini’nin oğlu Menua (M.Ö. 810-786) tarafından kurulmuştur. Aşağı Anzaf Kalesi’den on kat daha büyüktür. Aşağı Anzaf Kalesi’nden farklı olarak, tarımdan elde edilen ürünlerin depolandığı çok önemli bir üretim merkezi olarak kurulmuştur. Kalenin duvarları kurtin ve bastionludur. Erken dönem Urartu kalelerinin kale duvarlarının en güzel örneklerinden birini yansıtmaktadır. Aynı zamanda Urartu Krallığı’nın en önemli kült merkezlerinden birini oluşturmaktadır. Tanrı Haldi adına yaptırılan en eski kare planlı tapınak buradadır. Kalenin doğusuna ve kuzeybatısındaki kayalıkların düzeltilen kısımlarına, çeşitli biçimlerde anıtsal kaya işaretleri yapılmıştır. Oyularak yapılan bu 22 işaret, kalenin kutsallığını simgelemektedir. Haldi Tapınağı’nın batısında, tanrıya adanan eşya ve silahların durduğu küçük bir odada bulunan adak kalkanı üzerinde betimlenen ve şimdiye dek benzerine rastlanmayan Urartu Tanrıları, Urartu panteonu hakkındaki bilgileri zenginleştirmiştir.
Burada Kral Menua tarafından yaptırılan baraj, geçirdiği küçük onarımlar ile günümüzde bile çalışmaktadır.
Kalenin hemen güneyinde bulunan ve çevresi kalın bir duvar ile çevrili Aşağı Kent ise erken dönem Urartu yerleşim merkezlerinin en önemli örneklerinden biridir.
Buradaki yapılar arasında; doğu kapısı, depo yapıları, büyük kule, kuzey ve güney kapıları, mutfak yapıları, pitoslu yapılar, Haldi Tapınağı ve kuzeybatı yapıları bulunmaktadır.
Yoncatepe Kalesi ve Nekropolü
Yoncatepe, M.Ö. 2. binin ortalarından beri kurak bir iklimin sürdüğü Van bölgesinde Varak ve Erek dağlarındaki zengin su kaynakları ve otlaklara giden yolları denetleyen stratejik bir noktada kurulmuştur. Kalenin yaklaşık 800 m. kuzeyinde yer alan ve Harabe Barajı olarak adlandırılan sulama tesisi Doğu Anadolu’daki barajların en eski örneklerinden biridir.
Yoncatepe’nin Erken Demir Çağı’ndaki önemini Urartu Krallığı döneminde de koruduğunu, 1 km. kuzeydoğudaki Bakraçlı köyü içinde bulunan Yedikilise’nin (Varak Kilisesi) duvarlarında devşirme malzeme olarak kullanılan Menua’ya ait çok sayıdaki çivi yazılı kitabesi doğrulamaktadır.
Yoncatepe’de akropol, sivil yerleşme ve nekropol alanlarında kazılar yapılmıştır.
Akropol: Alanın tümüne yayılan bir mimari yapı kompleksinin izleri görülmüştür. Oda duvarlarının iç kısmında kilden yapılmış 3 mm. kalınlığında sıva tabakalarına rastlanmıştır. Bu sıva tabakalarının bazı bölümlerinde beyaz badana kalıntıları saptanmıştır. Mekânların büyük bölümünde şiddetli bir yangının izleri görülmektedir.
Nekropolün yayılım alanını belirlemek amacıyla yapılan sondajlar sırasında, kalenin hemen kuzey eteklerinde ve nekropol alanının hemen doğusunda, sivil yerleşme olabilecek bir mimari kompleks ortaya çıkarılmıştır.
Yoncatepe nekropolündeki araştırmalarda çok sayıda mezar açığa çıkarılmıştır. Mezarlarda çok sayıda iskelet, mezar hediyesi, ölü yemeği olarak konulmuş küçükbaş ve büyükbaş hayvanlara ait kemikler, arpa, buğday, yulaf gibi tahıl taneleri ve üzüm çekirdekleri, çok sayıda köpek iskeleti bulunmuştur.
Yoncatepe mezarlarında çanak çömleklerle birlikte ölü hediyesi olarak mezara çok sayıda demirden süs eşyası ile törensel silahlar konulmuştur. Kama, hançer, küçük bıçaklar en çok rastlanılanlardır. Demirin aksine tunç mezar hediyeleri azdır. Nadir olarak da altın takılara rastlanmıştır. Ayrıca gümüş, kurşun,kalay, antimon,tunçtan yapılmış takı ve ziynet eşyalarının yanı sıra çok sayıda akik, kornalin, cam, firitten yapılmış boncuk da ortaya çıkarılmıştır.
Nekropolden çıkarılan çanak çömleklerin çoğu teknik, biçim ve bezeme bakımından Erken Demir Çağı için karakteristiktir.
Ernis-Evditepe Erken Demir Çağı Mezarlığı
Bugünkü Van şehrinin 80 km. kuzeyinde yer almaktadır. Ortasından karayolunun bir kısmı geçen mezarlık alanı ikiye bölünmüştür ve çok tahrip olmuştur. Mezarlık alanının 1,5 km. kuzeydoğusunda Keçikıra Kalesi bulunmaktadır. Aslında Van Gölü’nün kuzeyi sahip olduğu coğrafi konumu nedeniyle Erken Demir Çağı ve Urartu döneminde çok sık yerleşime sahne almıştır. Evditepe’nin 2 km. batısında Erken Demir Çağı’na ait Alacahan nekropolü, 10 km. batıda Deliçay Kalesi, 10 km. doğuda ise Karahan yerleşkesi bulunmaktadır.
Ernis-Evditepe’de yapılan kaçak kazılar sonucunda bazı buluntuların Van Müzesi’ne getirilmesi üzerine burada bilimsel kazılar yapılmıştır.
Buradaki mezarların bir kısmının çevresi, kare veya dairesel planlı taşlarla (kromlek) çevrilidir. Bir kısmı ise oda mezar veya taştan yapılmış sandık türü mezardır. Bu mezarlarda demirden çeşitli eşya, takı ve silahlar bulunmuştur. Demir takı ve silahlar M.Ö. 11. yüzyılın sonlarından M.Ö.10. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenmektedir.
Karagündüz Höyüğü
Van ilinin 35 km. kuzeydoğusunda, Van Merkez ilçeye bağlı eski Karagündüz köyündeki su yükselmeleri nedeniyle 1890 rakımlı Erçek Gölü’nün kuzeydoğu kıyılarında bir ada durumunu almıştır.
Karagündüz nekropol alanı kuzeyden güneye doğru hafifçe meyilli alüviyal bir düzlükte yer almaktadır. Burada yapılan kazı çalışmalarında ele geçen mezarlardan bir kısmı oda mezardır. Dikdörtgen planlı olan mezar odalarının tavanları çökmüştür. Odalara mezarın boyutlarına göre 20’den 80’e kadar değişen sayıda insan gömülmüştür. Yeni ceset konulacağı zaman eskiler geriye doğru toplanarak odada yer açılmıştır. Bu özelliği diğer Urartu mezarlarından da tanımaktayız.
Mezarlarda ele geçen çok sayıdaki çanak çömlek biçim ve bezeme anlayışı bakımından iki büyük gruba ayrılırlar. Mezar hediyeleri arasında demirden süs eşyaları ve silahlar, çok sayıda boncuk bulunmaktadır. Ayrıca oğlak-kuzu türü hayvanlara ait omurga parçalarına rastlanmıştır.
Karagündüz Höyüğü’nde yapılan kazılarda ise Ortaçağ’dan Erken Transkafkasya dönemine kadar uzanan 7 yapı katının varlığı görülmüştür. En üst iki tabaka Ortaçağ’a aittir ve 1. yapı katı sırasında tepenin üzeri mezarlık olarak kullanılmıştır. 2. yapı katının altında uzunca bir boşluğu izleyerek sırasıyla Geç Demir çağı (ki bu 3. yapı katı Karagündüz’ün en ilginç dönemlerinden biridir) gelir. 4.yapı katı ise birkaç evrelidir. Bunların en ilginci Urartu Krallığı dönemine ait olan 4. yapı katıdır. Urartu tabakasının altında Erken Demir Çağı yani 5. yapı katı (bu tabaka nekropolle çağdaştır), arkasından 6. yapı katı (Orta-Son Tunç Çağı), 7. yapı katı ise erken Transkafksasya dönemine aittir ve höyüğün en kalın tabakasıdır.
Tuşpa (Van)
Urartu başkenti Tuşpa’nın sitadelinde, günümüzde de Urartu mimarlığının özgün tasarımlarını görmek mümkündür. Ayrıca Tuşpa ve çevresindeki in-situ yazıtlara ilaveten, daha sonraki dönemlerde devşirme yapı malzemesi olarak kullanılan steller, stel ve sütun kaideleri ve diğer mimarı parçalar üzerinde yer alan 100’u aşkın yazıt, bize Tuşpa’nın önemi ve inşa faliyetlerini kanıtlamaktadır. Bilinen en eski in-situ yazıt Sardurburcu üzerindedir.
Tuşpa sitadelinde bulunan anıtsal yapılar şunlardır;
Sardurburcu/Madırburcu: Sitadelin batı ucunda, kuzeybatı eteklerindedir. Yerel adı “Madırburç”tur. Şehrin en eski krali yapısıdır ve I. Sarduri tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı olup, mevcut 5 taş dizisinin yüksekliği ortalama 4,00 m’dir. Anıt, her biri 8-10 ton ağırlığında, özenle yontulmuş devasa kalker bloklarla inşa edilmiştir. Bu blokların üzerinde, 3’ü doğuda, diğer 3’ü de batı cephede yer almak üzere 6 kez yenilenen inşa yazıtı yeni Assur çivi yazısı ile Assur dilindedir.
İç Kale: Yukarı sitadel, Van kayalığının en yüksek kısmıdır. Güneydeki tırmanılması çok güç sarp uçurum dahil, etrafı çepeçevre güçlü surlarla çevrilmiştir. Surun taş bedenleri, Urartu dönemine aittir. Bunun üzerindeki taş ve kerpiç eklentiler ise Urartu’nun yıkılmasından I. Dünya Savaşı’na dek çeşitli zamanlara aittir. İç kaleye giriş batıdandır. Tuşpa şehrinin ilk sarayları ve en eski tapınağı burada yer almaktaydı. Tapınaktaki çift celladan biri muhtemelen baş tanrı Haldi’ye diğeri ise “ata kültü”ne tahsis edilmişti.
Kral Mezar Yapıları: Sitadeldeki yüksek düzeyde bir işçiliği yansıtan görkemli mezar yapıları, Urartu anıtsal kaya mimarlığının en önemli eserlerindendir.
Bu yapılar plan olarak, büyük bir ana alan ve bu salona bağlantılı olan kral ve ailesinin mezar odalarından oluşmaktadır. En eski kral mezar yapıları Büyük Platform’da yer alır. Bu mekanların Osmanlı dönemi boyunca silah, cephanelik, erzak deposu ve atölye olarak kullanıldığını, 17. yüzyıla ait bir Osmanlı planından ve Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinden öğreniyoruz.
Büyük Platform’da yer alan mezarlar içinde I. Sarduri, İşpuini ve Menua Mezarı, II.Sarduri, Kremasyon geleneğindeki mezar, I. Argişti’nin Mezarı yer almaktadır.
Yeni Saray, Menua Sirşini (Tanrılara sunulacak kurbanlık hayvanların muhafaza edildiği ahır) Analı Kız Kutsal Alanı (Hazine Kapısı) Yukarı Sitadel’de yer alan diğer yapılardır.
Tuşpa Aşağı Şehir-Van Kalesi Höyüğü, sitadelin kuzuy eteklerinin 70 m. kadar kuzeyinde, sarp Van Kayalığına paralel olarak ovanın düzlüğünde uzanmaktadır.
Burada yapılan kazı çalışmaları, Van Bölgesinin yerleşim tarihinin aydınlanmasına büyük katkı sağlamıştır. Aşağı şehrin önce sitadelin güneyindeki kuytu alanda kurulduğu kesindir. Bu kısım kışın şiddetli kuzey rüzgârlarından Van kayalığı sayesinde korunmaktadır. Bu nedenle öncelikle tercih edilmiştir. Ortaçağ’dan günümüze ulaşan etrafı sur ve hendekle çevrili eski Van şehri de buradadır.
Van Kalesi Höyüğü M.Ö. 3. binyılda Eski Tunç Çağı’ndan itibaren iskan edilmiştir. M.Ö. 3. ve 2. binyıla tarihlenen seramik örnekleri, özellikle Urmia Ware denilen 2. binyıl polikrom (çok renkli) çanak çömlekleri önemlidir. Demir Çağı buluntuları ise daha yoğundur. Kuzeyde Kafkasya’da Ermenistan, batıda Malatya-Elazığ yöresi, doğuda Urmiye Gölü’nün batı kıyılarına kadar uzanan bir alanda da karşılaşılan ağız kenarı oluk bezemeli seramik türleri, bölgede Urartu Krallığı öncesine giden bir kültür birliğini kanıtlamaktadır.
Toprakkale
Urartu Krallığı’nın ikinci başkenti olan Toprakkale, Van Ovası’nın kuzeydoğusundaki Zımzım Dağı kayalıklarındadır. Urartu Kralı II. Rusa tarafından kurulduğundan kaleye Rusahinili (Rusa’nın kurduğu kent) adı verilmiştir. Toprakkale, Assur Kralı III. Tiglatpilaser’in M.Ö. 735 yılında Tuşpa’ya yaptığı seferden sonra, savunmaya daha elverişli olması nedeniyle kurulmuştur.
Kurulan yeni başkentin su gereksinimini sağlamak amacıyla Van Ovası’nın doğusunu yarım ay şeklinde çevreleyen Erek Dağı’nın doğusunda yen bir baraj yaptırılmıştır. Urartu sulama tesislerinin en gelişmiş örneğini oluşturan ve Rusa Barajı olarak anılan barajın iki ayrı gövde duvarı vardır ve deniz seviyesinden 2544 m. yüksekliğindedir. Rusa Barajı’nın yanına diktirilen ve 1899 yılında Berlin Pergamon Müzesi’ne kaçırılan çivi yazılı andezit stel üzerinde Kral II. Rusa’nın barajı ve Rusahinili şehrini nasıl yaptırdığı ve ekilmiş toprakları nasıl işlediği anlatılmaktadır.
Toprakkale’den yasa dışı yollarla yurt dışına kaçırılan eserlerin bir çoğu bugün Berlin’de Vorderasiatische Museum ile Londra’da British Museum’da sergilenmektedir.
Toprakkale, diğer Urartu Kaleleri gibi M.Ö. 7. yüzyılın sonunda başlayan İskit akınları sonucunda yıkılmıştır.
Van Müzesi
1930’lu yıllarda Van’da görev yapan Milli Eğitim Müdürü Mustafa Noyan tarafından taşınabilir kültür varlıkları Van merkezinde toplanmaya başlanmıştır. 1932 yılında yapılan bir depo binası Van müzesinin ilk temelini oluşturmuştur. Öncelikle bölgede çok sayıda bulunan Urartu çivi yazılı zafer stelleri ile Akkoyunlu ve Karakoyunlulara ait koç ve koyun şeklindeki mezar taşları bulundukları yerlerden toplanarak bu depo binasına nakledilmiştir. Satın alma ya da arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkarılan eserlerin daha iyi korunup teşhir edilmesi için 1972 yılında Van Müzesi kurulmuştur.
Müze bahçesinde yer alan taş eserler bölümü, müzenin zemin katında yer alan 18,30x7,20 m. ölçülerindeki arkeolojik eserler salonu ve içi avludan oluşmaktadır. Müze bahçesinde Urartu dönemine ait çivi yazılı zafer stelleri, kitabeler ve Tanrı Teişeba kabartması, Akkoyunlu ve Karakoyunlular dönemine ait koç ve koyun şeklindeki mezar taşları yanında Selçuklular dönemine ait mezar taşlarından oluşan zengin bir taş eserler koleksiyonu sergilenmektedir.
Arkeolojik eserler salonunda prehistorik dönemden Urartu dönemi sonuna kadar olan eserler kronolojik bir sırayla teşhir edilmektedir. Tilkitepe ve Kızdamı yerleşmelerinden elde edilen obsidyen ve kemik aletlerden oluşan prehistorik buluntular, M.Ö. 3. bine ait aletler ve seramikler ile M.Ö. 2. bine ait boya bezemeli seramik örneklerinin yer aldığı bu salonda asıl önemli grubu Urartu dönemi eserleri oluşturmaktadır. Karagündüz nekropol kazısına ait mezar buluntuları, Çavuştepe, Toprakkale, Van Kalesi, Anzaf Kaleleri ve Ayanis Kalesi kazılarında ortaya çıkarılmış olan pişmiş topraktan çanak ve çömlekler, bronzdan miğferler, kılıçlar, kemerler, mutfak kapları ile duvar mozaikleri gibi buluntular yanında satın alma yoluyla müzeye kazandırılmış olan diğer eserler Urartu döneminin ihtişamını gözler önüne sermektedir.
Taş eserler salonu olarak adlandırılan iç avluda ise Neolitik döneme ait Tirişin Yaylası kaya resimleri, Urartu dönemine ait çivi yazılı kitabeler ve Gevaş Selçuklu Türk Mezarlığı’ndan getirilen taş sandukalar sergilenmektedir.
Etnografik eserler salonunda Van-Hakkâri yöresine özgü kilimlerin oluşturduğu eşsiz bir dokuma eserler koleksiyonu, Van yapımı gümüş kemerler, bilezikler, tepelikler, küpeler, gerdanlıklar ile tütün tabakaları, değişik malzemelerden tespih ve ağızlıklar ile bronzdan mutfak kapları teşhir edilmektedir. Değişik tarihlere ait el yazması Kuran-ı Kerim’ler ve edebi eserlerin yer aldığı etnografik eserler salonunun bir bölümünde, Van’ın otantik yapısını gözler önüne seren Şark Köşesi de ziyaretçilerin beğenilerine sunulmuştur.
Ermeni Katliamı Seksiyonu’nda ise, 1915 yılında Ermeni çeteleri desteğinde Van’ı işgal eden Rus kuvvetlerinin gerçekleştirdikleri katliamlarda şehit edilen Türklere ait iskeletler ve katliamlar ile ilgili buluntular yer almaktadır.
Tuşpa şehri

Urartu Krallığı’nın başkenti 200 yıl boyunca Tuşpa şehri olmuştur. Saraylar, tapınaklar, resmi devlet depoları kale kısmında, halkın oturduğu yerler ise kalenin eteklerinde geniş bir alana yayılmış olan düzlükteydi. Krallar ve yakınları Van Kalesi üzerindeki görkemli mezar odalarında gömülmüşlerdi. Fakat kalabalık halk kesiminin gömü alanı bulunamamıştı. Altıntepe’de yapılan çalışmalar bu sorunu çözmüş ve Urartu dönemi nekropolü, sitadelin 2. km. kadar kuzeyinde bulunmuştur. Bu alan modern kentin kuzeybatısındadır. Bugün kısmen buğday tarlaları ve gittikçe büyüyen Altıntepe Mahallesi’nin altında kalmıştır. Karayolunun yapımı sırasında ve büyük ölçüde kaçak kazılarla tahrip edilen nekropol, burada zaman zaman bulunan Urartu altınları yüzünden Altıntepe adım taşımaktadır.
Altıntepe nekropolünde incelenen mezarlar, kaya mezar, urne mezar, basit toprak mezar olmak üzere üç tür gömünün varlığını ortaya çıkartmıştır. İncelenen mezarlar daha çok M.Ö. 8. ve 7. yüzyıllara aittir.