uyanık ve çıkarcı olmak

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,021
Tepkime puanı
425
‘Uyanık’ ve Çıkarcı Karakter

t0hqc1.jpg

İnsanın, kişisel çıkarlarının bir diğer insanın ya da toplumun çıkarlarıyla çatışması durumunda, kendi çıkarlarından özveride bulunması Allah’ın rızasına en uygun olan davranış. Yaşadığımız ortamda ise kişisel çıkarlara dayalı bir toplum modeli görürüz. Çarpık görüşlerle örülü toplumda yetişen kişi de, çocukluğundan başlayarak çıkarcı ve bencil bir karakter edinir; aldığı telkinler bu yöndedir. Gördüğü örnek insan modeli fırsatçı, her koşulda kendi çıkarlarını gözeten bir modeldir. Böylece kişi zamanla bu en önemli özelliği kazanır ve ‘gemisini kurtaran kaptan’ haline gelir. ‘Babasına bile güvenmez’, ‘önce can, sonra canan’ sözüne uygun olarak sevdiklerinin beklentileri yerine kendi isteklerine öncelik tanır.Cahiliye toplumunda, Kur’an ahlakı yerine fırsatları kendi lehine değerlendirmeye dayalı genel bir ahlak oluşmuştur. Herkes hazır bulduğu hiyerarşi içinde kendisinden bir kademe altta olanın omuzlarına basarak -ve dahası o kişiyi ezerek- yükselmeye çalışır. Allah korkusunu içinde taşımayan bu kişilere göre her fırsat değerlendirilmelidir, ne pahasına olursa olsun… Uyanıklık olarak görülen bu çıkarcı zihniyet, Allah’ın beğendiği güzel ahlak yerine insanlara basit ve güvenilmez bir karakter kazandırır. Bu kişilerin de zaman zaman özveride bulunduklarını, yoksullara ve ihtiyaç sahiplerine yardım ettiklerini görebiliriz. Ancak yaptıkları yardımı müminler gibi Allah’ın hoşnutluğu için değil, insanlara gösteriş amacıyla ya da toplumda iyi bir yer edinebilmeyi hedefleyerek yaparlar.

Kur’an bu konuda, oldukça hikmetli olan şu örneği verir:

“Ey iman edenler, Allah’a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremezler. Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez. ” (Bakara Suresi, 264) Bu kişiler yaptıkları bağışların bilinmesini, hatta medyada yer almasını arzu ederler çünkü çok fazla insan bu ‘hayırseverlik’ gösterisine tanık olacaktır. Bu durum hem enaniyetlerine hoş gelir hem de toplumda iyi bir imaj oluşturduklarını ve böylece karlı bir ticaret yaptıklarını düşünürler. Rabb’imiz, gerçekte cimri olan söz konusu kişileri Kur’an’da bahçe sahipleri örneğiyle tarif eder: “Gerçek şu ki, Biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi. (Bu konuda) hiçbir istisna yapmıyorlardı.” (Kalem Suresi, 17-18)

“Nihayet sabah vakti birbirlerine seslendiler: “Eğer ürününüzü devşirecekseniz erkence kalkıp-çıkın.” Derken, aralarında fısıldaşarak çıkıp-gittiler: “Bugün sakın oraya hiçbir yoksul girip de karşınıza çıkmasın” (Kalem Suresi, 21-24) Ayetlerde söz edilen bahçe sahipleri, yoksullarla karşılaşmadan bahçelerine gitmeye çalışmaktadırlar. Çünkü bir fakirle karşılaşmaları durumunda, ona yardım etmek zorunda kalacaklardır. İnsanların yardım etmediklerini görmemeleri için böyle davranmaktadırlar. Ancak bu samimiyetsiz ve ikiyüzlü kişiler sonunda Allah’ın azabıyla karşılaşırlar.Gerçek anlamda ‘uyanıklık’, yalnızca Allah’ın hoşnutluğunu gözetmek, şeytanın telkinlerine ve nefsinin bencil tutkularına aldanmamak, imanını ve güzel ahlak özelliklerini artırmak, dinin ve müminlerin çıkarları için çaba göstermektir. Tüm bunları rahmani bir yarış olan ‘hayırlarda yarış’ içinde yerine getiren samimi mümin de gerçek anlamda ‘uyanık’ olan insandır. Çünkü müminin aklı ve şuuru son derece açıktır, gaflet uykusunda değildir. Kendi ihtiyacı olduğu halde yalnızca Rabb’ini hoşnut etmek amacıyla yoksullara veren özverili müminlerin alacakları karşılık ise, parıltılı bir aydınlık ve sevinç olacaktı.
Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. “Biz size, ancak Allah’ın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür.”"Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimiz’den korkuyoruz.” Artık Allah, onları böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara parıltılı bir aydınlık ve bir sevinç vermiştir. (İnsan Suresi, 8-9-10-11)
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Bir insanı gerçekten tanımak istiyorsanız, çıkarının olmadığı insanlara nasıl davrandığına bakınız...

Çıkarcı insanlardan şikayetçiyim!!!!
insanların zayıf yönlerini öğrenir, bunu koz olarak kullanırlar ve manipüle ederler. kendi zayıflıklarını ise asla belli etmezler. Sizi konuştururlar, özel hayatınızı didikleyebilirler. ama kendileri bu konuda ser verir, sır vermezler. Ona güvenmenizi sağlarlar, ama size asla güvenmezler ....

insanların iyi niyetinden, tecrübesizliklerinden ve saflıklarından beslenirler. Size çeşitli iyilikler yaparak, kendinizi ona borçlu hissetmenizi sağlarlar. Bunun amacı (kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez) Basitmiş gibi görünse de derin bir psikolojik etki yapar...

Samimiyetsizdirler. Aslında sizi sevmiyorlardır, ama seviyormuş gibi görünürler; eğer bu konuda biraz tecrübeliyseniz bu davranışları ve yapmacık güleryüzleri kendini belli eder ve tek kelimeyle iğrençtir.

Eğer onun istediği bir şeyi yapmazsanız, sizi iyilikbilmezlikle, kötü olmakla suçlar ve kendinizi suçlu hissetmenizi sağlarlar. Ona ne kadar iyilik yaparsanız yapın (diğer bir deyişle, menfaatlerine ne kadar hizmet ederseniz edin) yetmeyecektir.
Çünkü kendisi temelde iyilikbilmez bir insan olduğundan etrafındaki herkesi zaten öyle algılamaktadır.

Evet her insan çıkarcıdır ancak bazıları vardır ki ilişkilerini sadece çıkar üzerine kurar...
 
Üst Alt