Ülama-i Sahih ya da Cemeat-i Cumhur

ihvan

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
14 Şubat 2015
Mesajlar
1,512
Tepkime puanı
10
Malumlarınız, gerek Kur'an'da ve gerekse de Hz Peygamber'in kelamında "alim" (bilen) övülmüş bilmediklerimizi onlardan öğrenmemiz de Allahü Teala'nın bir emri olarak bizlere arzedilmiştir.

"Mes'elelerinizi Allah arzedin, Peygamber'e arzedin ve bir de ilimde derinleşmişlere (rasihun) arzedin" buyurur Kur'an

"Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin ve bir de sizden olan emir sahiplerine (bilenlere/yöneticilere) itaat edin..." (Kur'an)

"Allah'tan en çok korkan alimlerdir.."

"Bilmediklerinizi bilenlere (alim) sorunuz.." Kur'an

"Alimler, Peygamnberlerin varisleridirler.." (Hz Peygamber)

Örnekleri çoğaltmak mümkündür ama gereği yoktur.

Diyeceğimiz odur ki bilmediklerimiz hususunda alimlere müracaat etmek Allah'ın ve Peygamber'in bir emri olarak ifade edilmiş ve Peygamberimiz'in vefatından bu güne alimler İslam'ın, Kur'an'ın ve Sünnet'in anlaşılması ve uygulanması yönünde hizmetlerini sürdürmüşler ve halan alimlerimiz bu güzelliklerini de ikame eden olmuşlardır.
İşte bu ifade ettiklerimiz alimlerimiz bir cephede birlik ve beraberliği tesis etmekle cumhur bir cemeati oluşturmaları ekseninde de güzel bir örnek sergilemişlerdir. İfade ettiğimiz cumhur ülamanın görüşleri, en mutedil bulunmuş ve bunlar da "ehl-i sünne" olarak kayıtlara geçmiştir.
Bu cumhur cemeat,
İmam Azam Ebu Hanife'den tevarüs eden ve O'nun öğrencileriyle devam eden engin müktesebat olmuş,
İmam Azam Ebu Hanife'yi,
İmam Malik, İmam Şafii ve Ahmed b Hanbel takip etmişler, kendi usulleri ekseninde bu alimler de öğrencilerinin kuşaktan kuşağa aktardıklarıyla geniş bir müktesabatı günümüze taşımışlardır.
İşte Cumhur Cemeat dediğimiz müslüman kardeşlerimizin bulunduğu cemeat de bu 4 müctehidin usul ve yöntemi ekseninde hayat ve yaşamını şekillendirmiş cemeat olarak "ehl-i sünne" işmiyle de takdir olunmuş bir cemeattir.
Günümüzde, nerede bir müslüman varsa, o kardeşimiz,
Ya İmam Azam'ın ya İmam Şafii'nin, ya da İmam Ahmed b Hanbel'in ya da İmam Malik'in usul ve yöntemini benimsemiştir. Aksisi sözkonusu değildir ki, bunların dışında var olan fıkhi akımlar "ehl-i bid'a" olarak da kayıtlara geçmiş ve onlar "ehl-i sünne"nin dışında tutulmuşlardır...

İran'ın Şia'sı ya da İşna Aşarası ya da Rafıziler vs. cem'an ehl-i bid'a olarak değerlendirilmiştir.

Şu incelik de unutulmamalıdır:

Ehl-i Sünne'nin alimleri muhatabı "küfür"le itham etmemiş, bunun yerine, "ehl-i sünne dışı", "ehl-i bid'a" gibi terimler kullanmışlardır.

Netice:

4 müctehidin yöntem, kriter ve değerleri ehl-i sünne olarak kabul görmüş bunu cumhur onaylamış, bunları takip edenler de "cemat-i cumhur"u oluşturan ehl-i sünne topluluğu olarak isimlendirilmiştir.

Bu cemeatin dışındakiler öyle ya da böyle, küfür ya da bid'at üzerinden öteye gidememişlerdir.

İran'ın Şia'sı da dahil olmak üzere...

Selamlar...
 
Üst Alt