Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Hz. Muhammed (s.a.v)
Efendimiz (s.a.v)'i Tanıyalım
Üç Meşhur Şahsiyetin Müslüman Olmaları
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 13602" data-attributes="member: 3"><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>(Hicret 'in 8. senesi Sefer ayı)</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Peygamber Efendimizle Müslümanların, Hz. Zeyneb'in vefatıyla, Hicret'in 8. senesine üzüntüyle girdiklerini söylemiştik. Ancak, bu acı olayı tatlı hâdiseler takib edince, üzüntü ve keder de ortadan kalkıyordu. Bu üzücü hâdiseden hemen sonra, Arab'ın üç meşhur şahsîyeti olan siyaset dahîsi Amr b. As, harb dahîsi684 Hâlid b. Velid ve Osman b. Talha, Medine'ye geldiler ve Hz. Resûlullah'ın peygamberliğini tasdik ederek İslâm dairesine girdiler.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Daha önce de bahsettiğimiz gibi, Amr b. Âs, Hicret'in 7. yılında Habeşistan'da, Habeş Necâşîsinin telkin ve tavsiyesiyle Müslüman olmuş ve orada Peygamberimiz adına Necâşîye bîat etmişti.685 Bu gelişi ise, Hz. Resûlullah'a bizzat bîat etmek ve Müslüman olduğunu bildirmek içindi.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Üçünün Bir Araya Gelişi</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Necâşînin telkiniyle Müslüman olan, Arab'ın siyaset dahîsi Amr b. Âs, Habeşistan'da bundan sonra fazla durmak istemiyor ve Resûl-i Ekrem'e bizzat bîat etmek üzere Medine yolunu tutuyordu.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Arapların kabul ettiği diğer dahîler şunlardı: Acele davranmayıp, işlerin neticesini beklemekte ve uslulukta Muaviye b. Ebî Süfyan, ânında karar vermekte Muğire b. Şu'be, büyük küçük her işte üstün görüşlü olmada Ziyad b. Ebih. 685 ibn-i Hişam, Sîre, c. 3, s. 290; Taberî, Tarih, c. 3, s. 103.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Bu sırada Mekke'den, yine aynı gayeyle iki kişi daha çıkmıştı: Hâlid b. Velid ve Osman b. Talha... Kader, bu üçünü, Hadde denilen mevkide bir araya getiriyordu.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Amr b. Âs, Hz. Hâlid b. Velid'e, "Ey Ebû Süleyman!.. Nereye ve ne için gidiyorsun?" diye sorarak maksadını öğrenmek istedi.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hz. Hâlid anlattı: "Doğru yol artık apaçık belli oldu, mesele aydınlığa kavuştu: Bu zât, şüphesiz peygamberdir! Vallahi, ben hemen gidip Müslüman olacağım! Bundan sonra bekleyip durmam mânâsız! Zaten, aklı başında olanlardan İslâmiyete girmeyen pek kimse de kalmadı."686</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Amr b. Âs, rahat bir nefes aldı. "Vallahi, ben de Muham-med'in yanına gitmek ve Müslüman olmak istiyorum!" diyerek, aynı maksadı paylaştıklarını söyledi. Sonra da hep beraber Hz. Resûlullah'ın huzuruna çıkıp Müslüman olmak istediklerini bildirmek üzere Medine'ye vardılar.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Üçü de Peygamberimizin Huzurunda</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Bir zamanlar, "Bütün Kureyş Müslüman olsa, ben yine Müslüman olacağımı sanmam!" diyen, Peygamberimizin en şiddetli düşmanlarından, hattâ bir ara vücudunu ortadan kaldırma fırsatını bile arayan Amr b. As... Yine, bir zamanlar, müşrik ordularının başında, Müslümanlara karşı olanca cesaret ve maharetiyle çarpışan, İslâm Ordusunun Uhud'da mağlûbiyeti tatmasına sebep olan Hâlid b. Velid ve bir başka şahsiyet Osman b. Talha... Şimdi, bütün kötü niyetlerini bir tarafa bırakarak, hattâ unutarak, geçmişte yaptıklarının mahcubiyeti içinde Resûl-i Kibriya Efendimizin huzurunda bulunuyorlardı.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Müslümanlarda sevinç dalga dalga idi. Resûl-i Ekrem'in Müslümanlara söylediği ise şu idi:</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Mekke, ciğerparelerini kucağınıza attı!"687</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Manzara ulvî olduğu kadar, ibretli ve ders de verici idi. İslâm'ın kılıçla, tahakküm ve zorla, tehdit ve korku ile yayılma-dığının, bilâkis ruh ve gönüllere tesir ederek, onları manen fethederek, kendini onlara beğendirerek intişar etmiş olduğunun açık seçik bir ifadesiydi bu kutsî manzara... Savaştan, kılıçtan, kavgadan korkmayan bu bahadırlar, hiçbir zorlama, hiçbir korku, hiçbir tehdit ve hiçbir aldatma olmadan, gönüllerinden gelen samimî bir arzuyla Hz. Resûlullah'ın huzurunda diz çökmüş duruyorlardı.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Gerçi, zor ve zulüm ile zahirî bir hâkimiyet, bir tahakküm kısa bir zamanda elde edilebilir; ama bu hâkimiyet geçici olur, devam etmez, ruh ve vicdanlara da tesir etmez. En büyük ve devamlı hâkimiyet ise, bütün fikirleri, kalb ve ruhları tesiri altına alarak ve kendini onlara zahiren ve bâtınen beğendirmek suretiyle elde edilen hâkimiyettir. İşte, bunu, İslâmiyet nâmına Peygamber Efendimiz gerçekleştiriyordu.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>TEKER TEKER BÎAT...</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Önce Hâlid b. Velid, Peygamber Efendimize sadâkat elini uzattı ve Müslüman olarak saadet dairesine girme eşsiz şerefine erişti.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Resûl-i Ekrem Efendimiz, böyle bir bahadırın İslâm'la müşerref olup kendi safında yer almasından dolayı </strong><strong>Allah'a hamd ve senadan sonra Hz. Hâlid'e, "Ben, zâten senin akıllı biri olduğunu biliyordum; bu akıllığının seni er geç hayra kavuşturacağını da ümit ediyordum!"688 dedi.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Ancak, Hz. Hâlid, o anda huzurunda bulunduğu Hz. Resû-lullah'a karşı geçmişte yapmış olduklarından dolayı mahçub ve mahzun idi. Utancından başını kaldırıp Efendimize bakamıyordu. Yaptıklarının kalbine ve ruhuna yüklediği ağır vebal yükünü üzerinden atıp, manen hafiflik ve huzura kavuşturacak bir yol arıyordu. Server-i Kâinat Efendimize bu hâlini arzetti: "Yâ Resûlallah!.. Sana karşı yapılmış olan harblerin hepsinde bulunduğumu biliyorsun. Benim bu husustaki vebal ve günahımın affı için </strong><strong>Allah'a dua etsen..."</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Resul-i Ekrem, "Ey Hâlid!.. İslâmiyet, kendisinden evvel işlenmiş olan bütün günahları siler, temizle." deyip, Hz. Hâlid'i manen rahatlattı. Arkasından da, "</strong> <strong>Allah'ım!.. Hâlid'in, kullarını Senin yolundan çevirmek için gösterdiği bütün gayretlerinden dolayı, yüklenmiş olduğu günahlarını affeyle!"689 buyurdu.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>O andan itibaren Hz. Hâlid, güç ve kuvvetini ve harb dehasını İslâm Dininin yücelip yayılması, Hz. Resûlullah'ın muhafazası ve Müslümanların huzur içinde yaşayıp çoğalmaları için kullanacak ve bu uğurda gösterdiği kahramanlıklardan dolayı da Peygamber Efendimizden "Seyfullah [</strong> <strong>Allah'ın Kılıcı]" unvanını almaya hak kazanacaktır.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Sıra Osman b. Talha 'da</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hz. Hâlid b. Velid'den sonra, Peygamber Efendimizle soyu dördüncü dedesi Kusay'da birleşen Osman b. Talha, Müslüman olduğunu söyleyerek Resûl-i Ekrem'e bîat etti.690</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Amr b. Âs 'in Bîatı</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Müşriklere birçok siyasî taktik verip öğreten ve Müslümanlara en çok eziyet eden, Benî Sehm Kabilesine mensup Amr b. Âs da, mahçub ve o âna kadar yaptıklarının pişmanlığı içinde Peygamber Efendimizin huzurunda bulunuyordu. Utancından başını kaldırıp Efendimize bakamıyordu.691</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Kendi tabiriyle, Resûl-i Ekrem Efendimize "şartlı bîat" etmek istiyordu; geçmiş günahlarının ve İslâm'a karşı yaptıklarının affı şartıyla...</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Peygamber Efendimiz de, "Bîat et ey Arar!.." dedi ve ilâve etti: "Şüphesiz, İslâm, daha önce olmuş olanları siler, yok eder. Hicret de daha önce olanları siler, yok eder."692</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Bu sözler, mahçub mahçub duran Amr'ın gönlünü rahatlattı. Daha dün, Hz. Resûlullah'a düşmanlıkta en şiddetliler arasında yer alan, hattâ "Bütün Kureyş Müslüman olsa ben yine olmam!" diyecek kadar ileri giden Amr, ruh, kalb, akıl ve bütün latifeleri îman nuruyla nurlandıktan sonra ise, "İnsanlardan hiçbiri, bana Resûlullah'tan (a.s.m.) daha sevgili ve daha yüce olmamıştır!"693 diyecektir.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hz. Resûlullah'a bîat ettikten sonra, Amr b. As, Mekke'ye geri döndü.694</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Resûl-i Ekrem, ileride göreceğimiz gibi, Hz. Amr b. Âs'ı birçok askerî birliğin başında vazifelendirecek ve Cenâb-ı Hakk onun eliyle İslâm'a birçok zafer kazandıracaktır. En meşhur fethi de Mısır fethi olacak; bu sebeple de "Mısır Fâtihi" diye anılacaktır. Şöyle demiştir:</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Vallahi, Müslüman oluşumuzdan beri mühim işlerde Resûlullah (a.s.m.), beni ve Hâlid b. Velid'i, ashabının hiçbirinden ayırmadı."655</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>686 ibn-i Hişam, A.g.e., c. 3, s. 290; Halebî, İnsanû'l-Uyûn, c. 2, s. 778.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>687 Halebî, A.g.e., c. 2, s. 778.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>688 ibn-i Sa'd, Tabakat, c. 7, s. 395; Ibn-i Kesir, Sîre, c. 3, s. 453.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>689 ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 3, s. 395. ba İbn-i Sa'd, A.g.e., c. 5, s. 448. 691 İbn-i Kesir, A.g.e., c. 3, s. 449.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>692 ibn-i Hişam, A.g.e., c. 3, s. 291; ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 4, s. 259.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>693 Müslim, Sahih, c. 1, s. 112.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>694 İbn-i Hişam, A.g.e., c. 3, s. 291.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>695 İbn-i Kesir, A.g.e., c. 3, s. 449.</strong></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 13602, member: 3"] [FONT=Arial][SIZE=3][B](Hicret 'in 8. senesi Sefer ayı) Peygamber Efendimizle Müslümanların, Hz. Zeyneb'in vefatıyla, Hicret'in 8. senesine üzüntüyle girdiklerini söylemiştik. Ancak, bu acı olayı tatlı hâdiseler takib edince, üzüntü ve keder de ortadan kalkıyordu. Bu üzücü hâdiseden hemen sonra, Arab'ın üç meşhur şahsîyeti olan siyaset dahîsi Amr b. As, harb dahîsi684 Hâlid b. Velid ve Osman b. Talha, Medine'ye geldiler ve Hz. Resûlullah'ın peygamberliğini tasdik ederek İslâm dairesine girdiler.[/B] [B] Daha önce de bahsettiğimiz gibi, Amr b. Âs, Hicret'in 7. yılında Habeşistan'da, Habeş Necâşîsinin telkin ve tavsiyesiyle Müslüman olmuş ve orada Peygamberimiz adına Necâşîye bîat etmişti.685 Bu gelişi ise, Hz. Resûlullah'a bizzat bîat etmek ve Müslüman olduğunu bildirmek içindi.[/B] [B] Üçünün Bir Araya Gelişi[/B] [B] Necâşînin telkiniyle Müslüman olan, Arab'ın siyaset dahîsi Amr b. Âs, Habeşistan'da bundan sonra fazla durmak istemiyor ve Resûl-i Ekrem'e bizzat bîat etmek üzere Medine yolunu tutuyordu.[/B] [B] Arapların kabul ettiği diğer dahîler şunlardı: Acele davranmayıp, işlerin neticesini beklemekte ve uslulukta Muaviye b. Ebî Süfyan, ânında karar vermekte Muğire b. Şu'be, büyük küçük her işte üstün görüşlü olmada Ziyad b. Ebih. 685 ibn-i Hişam, Sîre, c. 3, s. 290; Taberî, Tarih, c. 3, s. 103.[/B] [B] Bu sırada Mekke'den, yine aynı gayeyle iki kişi daha çıkmıştı: Hâlid b. Velid ve Osman b. Talha... Kader, bu üçünü, Hadde denilen mevkide bir araya getiriyordu.[/B] [B] Amr b. Âs, Hz. Hâlid b. Velid'e, "Ey Ebû Süleyman!.. Nereye ve ne için gidiyorsun?" diye sorarak maksadını öğrenmek istedi.[/B] [B] Hz. Hâlid anlattı: "Doğru yol artık apaçık belli oldu, mesele aydınlığa kavuştu: Bu zât, şüphesiz peygamberdir! Vallahi, ben hemen gidip Müslüman olacağım! Bundan sonra bekleyip durmam mânâsız! Zaten, aklı başında olanlardan İslâmiyete girmeyen pek kimse de kalmadı."686[/B] [B] Amr b. Âs, rahat bir nefes aldı. "Vallahi, ben de Muham-med'in yanına gitmek ve Müslüman olmak istiyorum!" diyerek, aynı maksadı paylaştıklarını söyledi. Sonra da hep beraber Hz. Resûlullah'ın huzuruna çıkıp Müslüman olmak istediklerini bildirmek üzere Medine'ye vardılar.[/B] [B] Üçü de Peygamberimizin Huzurunda[/B] [B] Bir zamanlar, "Bütün Kureyş Müslüman olsa, ben yine Müslüman olacağımı sanmam!" diyen, Peygamberimizin en şiddetli düşmanlarından, hattâ bir ara vücudunu ortadan kaldırma fırsatını bile arayan Amr b. As... Yine, bir zamanlar, müşrik ordularının başında, Müslümanlara karşı olanca cesaret ve maharetiyle çarpışan, İslâm Ordusunun Uhud'da mağlûbiyeti tatmasına sebep olan Hâlid b. Velid ve bir başka şahsiyet Osman b. Talha... Şimdi, bütün kötü niyetlerini bir tarafa bırakarak, hattâ unutarak, geçmişte yaptıklarının mahcubiyeti içinde Resûl-i Kibriya Efendimizin huzurunda bulunuyorlardı.[/B] [B] Müslümanlarda sevinç dalga dalga idi. Resûl-i Ekrem'in Müslümanlara söylediği ise şu idi:[/B] [B] "Mekke, ciğerparelerini kucağınıza attı!"687[/B] [B] Manzara ulvî olduğu kadar, ibretli ve ders de verici idi. İslâm'ın kılıçla, tahakküm ve zorla, tehdit ve korku ile yayılma-dığının, bilâkis ruh ve gönüllere tesir ederek, onları manen fethederek, kendini onlara beğendirerek intişar etmiş olduğunun açık seçik bir ifadesiydi bu kutsî manzara... Savaştan, kılıçtan, kavgadan korkmayan bu bahadırlar, hiçbir zorlama, hiçbir korku, hiçbir tehdit ve hiçbir aldatma olmadan, gönüllerinden gelen samimî bir arzuyla Hz. Resûlullah'ın huzurunda diz çökmüş duruyorlardı.[/B] [B] Gerçi, zor ve zulüm ile zahirî bir hâkimiyet, bir tahakküm kısa bir zamanda elde edilebilir; ama bu hâkimiyet geçici olur, devam etmez, ruh ve vicdanlara da tesir etmez. En büyük ve devamlı hâkimiyet ise, bütün fikirleri, kalb ve ruhları tesiri altına alarak ve kendini onlara zahiren ve bâtınen beğendirmek suretiyle elde edilen hâkimiyettir. İşte, bunu, İslâmiyet nâmına Peygamber Efendimiz gerçekleştiriyordu.[/B] [B] TEKER TEKER BÎAT...[/B] [B] Önce Hâlid b. Velid, Peygamber Efendimize sadâkat elini uzattı ve Müslüman olarak saadet dairesine girme eşsiz şerefine erişti.[/B] [B] Resûl-i Ekrem Efendimiz, böyle bir bahadırın İslâm'la müşerref olup kendi safında yer almasından dolayı [/B][B]Allah'a hamd ve senadan sonra Hz. Hâlid'e, "Ben, zâten senin akıllı biri olduğunu biliyordum; bu akıllığının seni er geç hayra kavuşturacağını da ümit ediyordum!"688 dedi. Ancak, Hz. Hâlid, o anda huzurunda bulunduğu Hz. Resû-lullah'a karşı geçmişte yapmış olduklarından dolayı mahçub ve mahzun idi. Utancından başını kaldırıp Efendimize bakamıyordu. Yaptıklarının kalbine ve ruhuna yüklediği ağır vebal yükünü üzerinden atıp, manen hafiflik ve huzura kavuşturacak bir yol arıyordu. Server-i Kâinat Efendimize bu hâlini arzetti: "Yâ Resûlallah!.. Sana karşı yapılmış olan harblerin hepsinde bulunduğumu biliyorsun. Benim bu husustaki vebal ve günahımın affı için [/B][B]Allah'a dua etsen..." Resul-i Ekrem, "Ey Hâlid!.. İslâmiyet, kendisinden evvel işlenmiş olan bütün günahları siler, temizle." deyip, Hz. Hâlid'i manen rahatlattı. Arkasından da, "[/B] [B]Allah'ım!.. Hâlid'in, kullarını Senin yolundan çevirmek için gösterdiği bütün gayretlerinden dolayı, yüklenmiş olduğu günahlarını affeyle!"689 buyurdu. O andan itibaren Hz. Hâlid, güç ve kuvvetini ve harb dehasını İslâm Dininin yücelip yayılması, Hz. Resûlullah'ın muhafazası ve Müslümanların huzur içinde yaşayıp çoğalmaları için kullanacak ve bu uğurda gösterdiği kahramanlıklardan dolayı da Peygamber Efendimizden "Seyfullah [[/B] [B]Allah'ın Kılıcı]" unvanını almaya hak kazanacaktır. Sıra Osman b. Talha 'da[/B] [B] Hz. Hâlid b. Velid'den sonra, Peygamber Efendimizle soyu dördüncü dedesi Kusay'da birleşen Osman b. Talha, Müslüman olduğunu söyleyerek Resûl-i Ekrem'e bîat etti.690[/B] [B] Amr b. Âs 'in Bîatı[/B] [B] Müşriklere birçok siyasî taktik verip öğreten ve Müslümanlara en çok eziyet eden, Benî Sehm Kabilesine mensup Amr b. Âs da, mahçub ve o âna kadar yaptıklarının pişmanlığı içinde Peygamber Efendimizin huzurunda bulunuyordu. Utancından başını kaldırıp Efendimize bakamıyordu.691[/B] [B] Kendi tabiriyle, Resûl-i Ekrem Efendimize "şartlı bîat" etmek istiyordu; geçmiş günahlarının ve İslâm'a karşı yaptıklarının affı şartıyla...[/B] [B] Peygamber Efendimiz de, "Bîat et ey Arar!.." dedi ve ilâve etti: "Şüphesiz, İslâm, daha önce olmuş olanları siler, yok eder. Hicret de daha önce olanları siler, yok eder."692[/B] [B] Bu sözler, mahçub mahçub duran Amr'ın gönlünü rahatlattı. Daha dün, Hz. Resûlullah'a düşmanlıkta en şiddetliler arasında yer alan, hattâ "Bütün Kureyş Müslüman olsa ben yine olmam!" diyecek kadar ileri giden Amr, ruh, kalb, akıl ve bütün latifeleri îman nuruyla nurlandıktan sonra ise, "İnsanlardan hiçbiri, bana Resûlullah'tan (a.s.m.) daha sevgili ve daha yüce olmamıştır!"693 diyecektir.[/B] [B] Hz. Resûlullah'a bîat ettikten sonra, Amr b. As, Mekke'ye geri döndü.694[/B] [B] Resûl-i Ekrem, ileride göreceğimiz gibi, Hz. Amr b. Âs'ı birçok askerî birliğin başında vazifelendirecek ve Cenâb-ı Hakk onun eliyle İslâm'a birçok zafer kazandıracaktır. En meşhur fethi de Mısır fethi olacak; bu sebeple de "Mısır Fâtihi" diye anılacaktır. Şöyle demiştir:[/B] [B] "Vallahi, Müslüman oluşumuzdan beri mühim işlerde Resûlullah (a.s.m.), beni ve Hâlid b. Velid'i, ashabının hiçbirinden ayırmadı."655[/B] [B] 686 ibn-i Hişam, A.g.e., c. 3, s. 290; Halebî, İnsanû'l-Uyûn, c. 2, s. 778.[/B] [B] 687 Halebî, A.g.e., c. 2, s. 778. 688 ibn-i Sa'd, Tabakat, c. 7, s. 395; Ibn-i Kesir, Sîre, c. 3, s. 453. 689 ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 3, s. 395. ba İbn-i Sa'd, A.g.e., c. 5, s. 448. 691 İbn-i Kesir, A.g.e., c. 3, s. 449. 692 ibn-i Hişam, A.g.e., c. 3, s. 291; ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 4, s. 259. 693 Müslim, Sahih, c. 1, s. 112. 694 İbn-i Hişam, A.g.e., c. 3, s. 291. 695 İbn-i Kesir, A.g.e., c. 3, s. 449.[/B][/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Hz. Muhammed (s.a.v)
Efendimiz (s.a.v)'i Tanıyalım
Üç Meşhur Şahsiyetin Müslüman Olmaları
Üst
Alt