Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Sahabe,Tabiin ve Evliyalar
İslam Büyükleri/Allah Dostları
“Süleymancılık” diye bir tarikat yoktur
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 48034" data-attributes="member: 3"><p><strong>Giyim-kuşam</strong></p><p></p><p><span style="font-size: 12px"><strong><em>Giyim-kuşam</em></strong></span> </p><p><span style="font-size: 12px">İslam dini avret mahallerinin örtülmesini erkek ve kadın her müslümana farz kılınmıştır. Kadınlar için avret mahalli yüz (çenealtı ve saç bitimi kadar) el (bileklere kadar) ve ayak (topuklara kadar) hariç diğer yerler. Erkekler için göbek ile diz kapağı arasındaki kısımlar. Bu kısımlar örtüldüğünde dinin emri yerine gelmiş oluyor. Yalnız vücut hatlarını belli eden giysiler giymek caiz değildir.</span></p><p></p><p><span style="font-size: 12px">Süleyman Efendi (k.s.) sakallı idi. Yaz-kış cübbe gibi uzun ceket giyerdi. Bugün talebeleri arasında sakal bırakanlar vardır. Bazı şartlardan dolayı sakal bırakamasalar dahi ekseriyeti bıyık bırakırlar. Şunu da belirtelim ki, sakal, sarık ve cübbenin Peygamber Efendimiz’in sünneti olduğuna dair itikatları tamdır.</span></p><p><span style="font-size: 12px">Hıristiyanların ve diğer dinlerin alamet-i farikası olan elbiseleri giymek ve takmak caiz değildir; müslümanlar bunlardan men edilmişlerdir.</span></p><p></p><p><span style="font-size: 12px">Süleyman Efendi’nin talebeleri bu men edilenlerin haricindeki aşırıya kaçmayan kıyafetleri giymekte mahzur görmezler, “yakalı gömlek giyilmez, kravat takılmaz” gibi düşünceleri yoktur. Genelde sade, rahat kıyafetleri tercih ederler.</span></p><p></p><p><span style="font-size: 12px"><strong><em>Partileşmeyi hiç düşünmemişlerdir</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px">Süleyman Efendi (k.s.) de günlük gazete alır Dünya’daki ve Türkiye’deki hadiselerden haberdar olurdu. Kendileri “dışımız halk ile içimiz Hak ile” buyururdu.</span></p><p><span style="font-size: 12px">Talebeleri de siyasi olayları her zaman yakından takip ederler. Seçim zamanı en uygun partiye oylarını verirler, hatta milletvekili ve belediye başkanlığına aday oldukları vakidir. Fakat bu onların o partinin zihniyetini taşıdığı manasında kesinlikle düşünülmemelidir. Hiçbir zaman parti kurmak gibi bir çalışmaları ve niyetleri olmamıştır.</span></p><p><span style="font-size: 12px">Türkiye Darülislam değildir</span></p><p><span style="font-size: 12px">Darülharp-Darülislam meselesinde darülharb nedir, darülislam nedir ve hangi hallerde ve şartlarda birbirine inkılab eder, bunu izah etmek lazım.</span></p><p></p><p><span style="font-size: 12px">Müslümanların eli altında, hakimiyeti dairesinde bulunan yerler birer darülislamdır ki, ehl-i İslam, oralarda “emn” ve “eman” içinde yaşayarak, dini vazifelerini ifa etmek hususunda yeterli iktidara sahip bulunurlar. Müslümanlar ile aralarında “musalaha” ve “muvadaa” bulunmayan gayrimüslimlerin hakimiyeti altında bulunan yerler de birer darülharptir. Bunların gayrimüslim ahalisinden olan her birine “harbi” denilir. Meşhur fakih Kuhıstani’nin Camiurrumuz’da yaptığı tarif de şöyledir: “Darülislam, mü’minlerin imamının hakimiyeti altında ve İslam ahkamının yürürlükte olduğu beldelerdir. Darülharp ise kafirlerin reisinin emir ve idaresi altında bulunan, küfür ahkamının icra edildiği yerlerdir”. Buraya kadar yapılan izahtan anlaşıldığına göre, bir ülkenin darülislam kabul edilmesinde temel ölçü, idare ve icraatın İslami olması, yani ülkenin İslam esaslarına göre yönetilip, İslam hukukunun tatbik edilmesidir. Buna göre, darülislam, nüfusu ister müslim ister gayrimüslim olsun, müslümanların hakimiyeti altında olan ve İslam hukukunun tatbik ve icra edildiği her ülkedir.</span></p><p></p><p><span style="font-size: 12px">Darülharp ise İslam’ın siyasi hakimiyetinin sınırları dışında kalan, idare ve hukuk nizamının İslami olmadığı bir ülkedir. Bunda da temel ölçü, İslam hükümlerinin tatbik ve icra edilmemesidir.</span></p><p><span style="font-size: 12px">Darülharp olan bir beldenin darülislam hale gelmesi hususunda, fukaha arasında bir ihtilaf yoktur. İslam ahkamının icra edilmeye başlamasıyla, darülharp olan yerin darülislam bir beldeye dönüşeceği hususunda ittifak vardır.</span></p><p></p><p><span style="font-size: 12px"><strong><em>Mezhep görüşleri</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px">İtikatta hak mezhep tektir ve “Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat” mezhebidir. Ehl-i sünnet mezhebinin iki imamı vardır. Bunlar; İmam-ı Muhammed Mansur Maturidi ve Haseni’l-Eş’ari Hazretleridir.</span></p><p><span style="font-size: 12px">İtikatta mezhep imamı umumiyetle İmam-ı Muhammed Mansur Maturidi Hazretleridir. Amelde mezhebe gelince. Günümüzde, tahrif olmamış ve takipçisi bulunan amelde hak mezhep dörttür; Hanefi, Şafii, Hanbeli ve maliki. Süleyman Efendi (k.s.) ve talebelerinin (umumiyetle) amelde mezhebi ise, İmam-ı Azam Ebu Hanife tarafından kurulan Hanefi mezhebidir.</span></p><p></p><p><span style="font-size: 12px">Dört hak mezhep dışındaki mezhep ve görüşler; “doğru yol”un “sapık kolları” olarak nitelendirilmektedir. Hatta bazıları, “sapma” sınırını aşmış ve “kopma” noktasına gelmiş veya kopmuştur.</span></p><p><span style="font-size: 12px">Süleyman Efendi (k.s.) talebelerine, Şerh-i Akaid dersiyle İslam’dan sapmış cerayanlardan korunma yollarını göstermiştir. Emali ve Nesefi adlı kitaplarda İslam akaidinin ve ehl-i sünnet fikrinin temelini öğretmişlerdir. Bu sağlam ilim neticesinde talebeleri arasında itikadi noktadan en ufak bir sapmaya rastlanmamıştır.</span></p><p></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>Tasavvuf terbiyeleri</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px">Süleyman Efendi Hazretleri manevi salahiyeti alır almaz vazifeyi tebliğe başlamıştır. Zamanında tarikat şeyhlerine haber göndererek onları manevi selahiyetinden haberdar etmiştir.</span></p><p></p><p><span style="font-size: 12px">Nakşi yolunun bir “kutbu” olan Süleyman Efendi (k.s.) Hazretleri, “vahdet-i vücud” görüşünü de ısrarla reddeder, talebelerini bu sapık cereyana kapılmamaları noktasında uyarır ve vaazlarında cemaata şöyle hitap ederdi: “ey İslam Cemaati! Biz hayatta olduğumuz halde, Vahdet-i Vücud’a gidilebileceğini mi zannediyorsunuz? Böyle bir zanna kapılmayınız, çünkü biz hayattayız.”</span></p><p><span style="font-size: 12px">Bizim tespit edebildiğimiz kadarıyla bazı meseleler hakkındaki Süleyman Efendi (k.s.) ve talebelerinin fikri yapıları bu şekildedir. Netice olarak Süleyman Efendi (k.s.) İslam’ı kaynağından anlatarak onları “Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat” yolundan ayrılmayarak, “dışımız halk ile içimiz hak ile” düsturuyla talebelerini itidale teşvik ederek, ifrat ve tefride kaçmamalarını tembihlemiştir. Talebeleri de Ustazlarının çizgisinde devam ederek, onun fikirlerini bugüne taşıyarak hizmetlerini sürdürmektedirler</span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 48034, member: 3"] [b]Giyim-kuşam[/b] [SIZE=3][B][I]Giyim-kuşam[/I][/B][/SIZE] [SIZE=3]İslam dini avret mahallerinin örtülmesini erkek ve kadın her müslümana farz kılınmıştır. Kadınlar için avret mahalli yüz (çenealtı ve saç bitimi kadar) el (bileklere kadar) ve ayak (topuklara kadar) hariç diğer yerler. Erkekler için göbek ile diz kapağı arasındaki kısımlar. Bu kısımlar örtüldüğünde dinin emri yerine gelmiş oluyor. Yalnız vücut hatlarını belli eden giysiler giymek caiz değildir.[/SIZE] [SIZE=3][/SIZE] [SIZE=3]Süleyman Efendi (k.s.) sakallı idi. Yaz-kış cübbe gibi uzun ceket giyerdi. Bugün talebeleri arasında sakal bırakanlar vardır. Bazı şartlardan dolayı sakal bırakamasalar dahi ekseriyeti bıyık bırakırlar. Şunu da belirtelim ki, sakal, sarık ve cübbenin Peygamber Efendimiz’in sünneti olduğuna dair itikatları tamdır.[/SIZE] [SIZE=3]Hıristiyanların ve diğer dinlerin alamet-i farikası olan elbiseleri giymek ve takmak caiz değildir; müslümanlar bunlardan men edilmişlerdir.[/SIZE] [SIZE=3][/SIZE] [SIZE=3]Süleyman Efendi’nin talebeleri bu men edilenlerin haricindeki aşırıya kaçmayan kıyafetleri giymekte mahzur görmezler, “yakalı gömlek giyilmez, kravat takılmaz” gibi düşünceleri yoktur. Genelde sade, rahat kıyafetleri tercih ederler.[/SIZE] [SIZE=3][/SIZE] [SIZE=3][B][I]Partileşmeyi hiç düşünmemişlerdir[/I][/B][/SIZE] [SIZE=3]Süleyman Efendi (k.s.) de günlük gazete alır Dünya’daki ve Türkiye’deki hadiselerden haberdar olurdu. Kendileri “dışımız halk ile içimiz Hak ile” buyururdu.[/SIZE] [SIZE=3]Talebeleri de siyasi olayları her zaman yakından takip ederler. Seçim zamanı en uygun partiye oylarını verirler, hatta milletvekili ve belediye başkanlığına aday oldukları vakidir. Fakat bu onların o partinin zihniyetini taşıdığı manasında kesinlikle düşünülmemelidir. Hiçbir zaman parti kurmak gibi bir çalışmaları ve niyetleri olmamıştır.[/SIZE] [SIZE=3]Türkiye Darülislam değildir[/SIZE] [SIZE=3]Darülharp-Darülislam meselesinde darülharb nedir, darülislam nedir ve hangi hallerde ve şartlarda birbirine inkılab eder, bunu izah etmek lazım.[/SIZE] [SIZE=3][/SIZE] [SIZE=3]Müslümanların eli altında, hakimiyeti dairesinde bulunan yerler birer darülislamdır ki, ehl-i İslam, oralarda “emn” ve “eman” içinde yaşayarak, dini vazifelerini ifa etmek hususunda yeterli iktidara sahip bulunurlar. Müslümanlar ile aralarında “musalaha” ve “muvadaa” bulunmayan gayrimüslimlerin hakimiyeti altında bulunan yerler de birer darülharptir. Bunların gayrimüslim ahalisinden olan her birine “harbi” denilir. Meşhur fakih Kuhıstani’nin Camiurrumuz’da yaptığı tarif de şöyledir: “Darülislam, mü’minlerin imamının hakimiyeti altında ve İslam ahkamının yürürlükte olduğu beldelerdir. Darülharp ise kafirlerin reisinin emir ve idaresi altında bulunan, küfür ahkamının icra edildiği yerlerdir”. Buraya kadar yapılan izahtan anlaşıldığına göre, bir ülkenin darülislam kabul edilmesinde temel ölçü, idare ve icraatın İslami olması, yani ülkenin İslam esaslarına göre yönetilip, İslam hukukunun tatbik edilmesidir. Buna göre, darülislam, nüfusu ister müslim ister gayrimüslim olsun, müslümanların hakimiyeti altında olan ve İslam hukukunun tatbik ve icra edildiği her ülkedir.[/SIZE] [SIZE=3][/SIZE] [SIZE=3]Darülharp ise İslam’ın siyasi hakimiyetinin sınırları dışında kalan, idare ve hukuk nizamının İslami olmadığı bir ülkedir. Bunda da temel ölçü, İslam hükümlerinin tatbik ve icra edilmemesidir.[/SIZE] [SIZE=3]Darülharp olan bir beldenin darülislam hale gelmesi hususunda, fukaha arasında bir ihtilaf yoktur. İslam ahkamının icra edilmeye başlamasıyla, darülharp olan yerin darülislam bir beldeye dönüşeceği hususunda ittifak vardır.[/SIZE] [SIZE=3][/SIZE] [SIZE=3][B][I]Mezhep görüşleri[/I][/B][/SIZE] [SIZE=3]İtikatta hak mezhep tektir ve “Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat” mezhebidir. Ehl-i sünnet mezhebinin iki imamı vardır. Bunlar; İmam-ı Muhammed Mansur Maturidi ve Haseni’l-Eş’ari Hazretleridir.[/SIZE] [SIZE=3]İtikatta mezhep imamı umumiyetle İmam-ı Muhammed Mansur Maturidi Hazretleridir. Amelde mezhebe gelince. Günümüzde, tahrif olmamış ve takipçisi bulunan amelde hak mezhep dörttür; Hanefi, Şafii, Hanbeli ve maliki. Süleyman Efendi (k.s.) ve talebelerinin (umumiyetle) amelde mezhebi ise, İmam-ı Azam Ebu Hanife tarafından kurulan Hanefi mezhebidir.[/SIZE] [SIZE=3][/SIZE] [SIZE=3]Dört hak mezhep dışındaki mezhep ve görüşler; “doğru yol”un “sapık kolları” olarak nitelendirilmektedir. Hatta bazıları, “sapma” sınırını aşmış ve “kopma” noktasına gelmiş veya kopmuştur.[/SIZE] [SIZE=3]Süleyman Efendi (k.s.) talebelerine, Şerh-i Akaid dersiyle İslam’dan sapmış cerayanlardan korunma yollarını göstermiştir. Emali ve Nesefi adlı kitaplarda İslam akaidinin ve ehl-i sünnet fikrinin temelini öğretmişlerdir. Bu sağlam ilim neticesinde talebeleri arasında itikadi noktadan en ufak bir sapmaya rastlanmamıştır.[/SIZE] [SIZE=3][/SIZE] [SIZE=3][B]Tasavvuf terbiyeleri[/B][/SIZE] [SIZE=3]Süleyman Efendi Hazretleri manevi salahiyeti alır almaz vazifeyi tebliğe başlamıştır. Zamanında tarikat şeyhlerine haber göndererek onları manevi selahiyetinden haberdar etmiştir.[/SIZE] [SIZE=3][/SIZE] [SIZE=3]Nakşi yolunun bir “kutbu” olan Süleyman Efendi (k.s.) Hazretleri, “vahdet-i vücud” görüşünü de ısrarla reddeder, talebelerini bu sapık cereyana kapılmamaları noktasında uyarır ve vaazlarında cemaata şöyle hitap ederdi: “ey İslam Cemaati! Biz hayatta olduğumuz halde, Vahdet-i Vücud’a gidilebileceğini mi zannediyorsunuz? Böyle bir zanna kapılmayınız, çünkü biz hayattayız.”[/SIZE] [SIZE=3]Bizim tespit edebildiğimiz kadarıyla bazı meseleler hakkındaki Süleyman Efendi (k.s.) ve talebelerinin fikri yapıları bu şekildedir. Netice olarak Süleyman Efendi (k.s.) İslam’ı kaynağından anlatarak onları “Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat” yolundan ayrılmayarak, “dışımız halk ile içimiz hak ile” düsturuyla talebelerini itidale teşvik ederek, ifrat ve tefride kaçmamalarını tembihlemiştir. Talebeleri de Ustazlarının çizgisinde devam ederek, onun fikirlerini bugüne taşıyarak hizmetlerini sürdürmektedirler[/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Sahabe,Tabiin ve Evliyalar
İslam Büyükleri/Allah Dostları
“Süleymancılık” diye bir tarikat yoktur
Üst
Alt