Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Sağlıklı yaşam
Psikoloji
Stres ve Tevbe
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ceylannur" data-source="post: 22321" data-attributes="member: 1208"><p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"><span style="color: red">Stres ve Tevbe</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple">Günlük hayatımızda sık kullandığımız bir kelime var: Stres. Kelime yabancı ama muhtevası tanıdık. “Gergin olmak, sıkıntı ve bunalıma girmek” anlamında kullanılıyor. Yaşadığımız asır, bazıları tarafından stres asrı olarak tanımlanıyor. Böylesine yaygın hale gelen bu sorunun bize çok yakın, şaşırtıcı bir çözüm yolu var.</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple">Kim diyebilir, benim hiç gergin anım, bunaldığım zamanlar olmaz diye; hepimiz bunalıyoruz. Karşılaştığımız kimi olaylar, insanlar, hatta en yakınımız, eşimiz, anamız-babamız bile bizi anlayamıyor, sıkıntı kaynağı olabiliyor. Elbette biz de bazen onları anlayamıyoruz. Sonunda, şöyle ya da böyle o meşhur strese giriyoruz, bunalıyoruz.</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"><span style="color: red"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"><span style="color: red">Üzüntüyü bunalıma dönüştürmemek</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple">Buraya kadar söylediklerimiz hayatın tabii bir parçası. Normal yani. Fakat her şeyin bir kararı var. Sıkıntı ve bunalma hali sürekli ve hayatı etkileyecek kadar yoğun hale gelince, hem kendisi ciddi bir rahatsızlığa dönüşüyor, hem de başka hastalıkların zeminini oluşturuyor.</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple">Yaşını başını almış, çoluk çocuğa karışmış bir tanıdığım vardı. Zaman darlığından yakınır durudu . İşlerine yetişemediğini, yapması gereken pek çok şeyi yapamadığını anlatırdı. Sonraları evini ihmal ettiğini, çocuklarıyla gerektiği kadar ilgilenemediğini söyleyerek dertlenmeye başladı. Bir süre sonra da iyi bir müslüman olamadığından, ibadetlerini gereği gibi yapamadığından şikayet eder oldu. Rahat yaşayan bir insanken, her şeyden tedirgin olan biri haline gelmişti. Bunalımı o noktaya ulaştı ki, artık uyku düzeni bozulmuş, iştahtan kesilmişti. Bu arada ilginç rüyalar gördüğünü, bazı emirler aldığını söyleyerek, bu hallerin manevi ve hikmetli yönünün bulunduğunu da iddia etmeye başladı. Bir yandan da durgunlaştı, içine kapandı, farz ibadetlerini bile aksatır oldu. Sonunda bizim hali vakti yerinde, işinde gücünde yaşayıp giden tanıdık, ruhen ve bedenen hasta bir insan haline geldi.</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple">Anlattığımız bu hadise kırk yılda bir rastlanan cinsten değil. İhtimal, sizin de karşılaştığınız benzeri olaylar vardır.</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"><span style="color: red">Gerilimden hayat enerjisine</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple">Kuşkusuz yapmak istediğini yapamamak herkesi üzer. Elde etmek istediklerine ulaşamamak herkes için az-çok huzur bozucudur. Diğer taraftan yapması gerektiğine inandığı şeyleri yapamamak, ideallerine zıt düşmek, yani inandığı gibi yaşayamamak da büyük iç çatışmalara sebep olur. Fakat işi bunalım noktasına getirmeden, yani hasta olmadan bir çıkış yolu bulmak lazımdır. Hatta bu iç gerilimi hayat enerjisine dönüştürmek mümkündür.</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple">Sıkıntı, üzüntü böyle iyi neticelere nasıl kaynaklık edebilir? İlâhi mesaja gönülden kulak verdiğimizde bunun hiç de zor olmadığını öğreniyoruz. Bizim her halimizi, her yönümüzü çok iyi bilen Yüce Mevlâmız , yetişemediğimiz, başarısız olduğumuz, bazı imkanları kaçırdığımız noktada, önümüze çıkan iki yoldan birini bırakıp diğerine girmemizi istiyor.</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple">Yollardan birinde, elde edemediklerimize üzüntü üstüne üzüntü, gerginlik ve sonunda bunalım var. Nihayet ruhen ve bedenen rahatsız bir insan haline gelme ihtimali var.</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple">Diğerinde ise, elde edemediklerimize yine üzüntü, fakat hemen arkasından tevbe ve gücünün yettiğince yapamadıklarını yapmaya gayret etmek var. İşte bu yolun sonunda huzur, tatmin ve mutluluk ALLAH'ın bir lutfu olarak ihsan ediliyor.</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple">Yüce Rabbimiz her şeyi ve herkesi bütün yönleriyle bildiğini ( Hadid , 22) hatırlattıktan sonra, bunun bir sonucu olarak iman sahibi olanlara şöyle hitap ediyor:</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple">“ Tâ ki elinizden gidene üzülüp bunalmayasınız ve size gelenle şımarmayasınız! Çünkü ALLAH büyüklük taslayanların ve övünenlerin hiçbirini sevmez.” ( Hadid , 23)</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple">Mutluluk, huzur ve başarı yolu ise şöyle gösteriliyor:</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple">“(Ey inananlar!) Yarışın !..</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple">Rabbinizden (size akan) mağfirete (bağışlanmaya) doğru yarışın!</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple">Ve genişliği gökle yerin genişliği gibi olan cennete doğru yarışın! O, ALLAH'a ve O'nun peygamberlerine iman edenler için hazırlanmıştır.</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple">Bunlar, ALLAH'ın fazlıdır (fazladan, karşılıksız kendi ikramıdır), dilediklerine onları verir. ALLAH büyük ihsan sahibidir.” ( Hadid , 21)</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple">Evet, Rabbimiz üzüntülerimizi bunalıma dönüştürmemizi istemiyor. Çünkü bunalım, insana hiçbir şey kazandırmıyor. Hatta kazanılanları tahrip edebiliyor. Buna karşılık, üzüntümüzü dünyamız ve ahiretimiz için kazanca dönüştürmemizi emrediyor.</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple">Ayette geçen “Rabbinizden (size akan) mağfirete (bağışlanmaya) doğru yarışın! Ve genişliği gökle yerin genişliği gibi olan cennete doğru yarışın!” ifadesi ne kadar etkileyicidir! Rabbimiz'in bağışı âdeta çağıldayarak akan bir nehir. Oraya doğru koşmamızı, yarışarak koşmamızı bize emir buyuruyor. Bağışlanma beratı ahirette verilecek; oraya kadar yarışmamızı istiyor.</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple">İnsanın bağışlanmaya koşması ne demek olabilir? Tahmin edileceği gibi bu tevbedir . Huzur'a varıncaya kadar sürekli tevbe etmek, tevbeyi hayat tarzı haline getirmek... Yürürken, otururken, konuşurken, alırken, satarken, gülerken, ağlarken tevbe . Arındıran, onaran, iyileştiren, dirilten o ırmakta yıkanış...</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"><span style="color: red">Benlik duygusu ve pişmanlık</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple">Yukarıda geçtiği üzere, Cenab-ı Mevlâ, Hadid Suresi 23. ayetin sonunda, “ALLAH büyüklük taslayanların ve övünenlerin hiçbirini sevmez.” buyuruyor. Elden gidene üzülüp bunalmak da, gelen nimetlerle şımarmak da benlik duygusunun sonucudur. Çünkü elden gidene üzülüp bunalıma giren kişi gizli bir gurur sahibidir; büyüklük taslamaktadır. Ele geçiremediği maddi veya manevi nimete layık olduğunu düşünmektedir. Onu elde edememiş olmayı içine sindirememektedir, kendine yakıştıramamaktadır. İncinen kendi benliğidir.</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple">Nimete övünmek ise, ALLAH'ın verdikleriyle başkalarını küçümseyip, kendisini üstün görme hastalığıdır. Her iki halin içinde de hırs vardır. Hırs ise benlik duygusundan kaynaklanır. İşte bu duygu, insanı ele geçiremediklerine üzüle üzüle strese, oradan da bunalım girdabına düşürür.</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple">Tevbe ile hallenen insan ise aciz yaratıldığının ve zayıf olduğunun farkındadır; kudret ve kuvvetin yegane sahibine, ALLAH'a sığınmaktadır. Hatasını itiraf edip boynunu Rabbi'ne bükmüş, bağışlanmayı dilemektedir. Samimi olduğu için ALLAH'ın tevbesini kabul edeceğine itimadı tamdır. Bir de eğer ALLAH yaşatırsa, bundan sonraki hayatında önceden yapamadıklarını, elde edemediklerini ihsan etmesi için ALLAH'tan yardım istemektedir. Kötülükleri bir daha yapmayacağı konusunda kendisine değil, Rabbi'ne güvenmektedir. Bunun için “İnşALLAH bir daha yapmayacağım” demektedir. “İnşALLAH” sözüyle kendi gücüne değil, ALLAH'ın korumasına dayanmaktadır.</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple">Tevbeyi hayat tarzı haline getiren insan asla bunalım yaşamaz. Huzuru bulmuştur. Artık bundan sonra “genişliği gökle yerin genişliği gibi olan cennete” yüzünü çevirmiş ve oraya layık olabilecek bir hayatı yaşamanın gayreti içerisine girmiştir.</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple"></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: purple">Huzura giden yol başka ne olabilir? </span></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ceylannur, post: 22321, member: 1208"] [CENTER][B][COLOR=purple][COLOR=red]Stres ve Tevbe[/COLOR] Günlük hayatımızda sık kullandığımız bir kelime var: Stres. Kelime yabancı ama muhtevası tanıdık. “Gergin olmak, sıkıntı ve bunalıma girmek” anlamında kullanılıyor. Yaşadığımız asır, bazıları tarafından stres asrı olarak tanımlanıyor. Böylesine yaygın hale gelen bu sorunun bize çok yakın, şaşırtıcı bir çözüm yolu var. Kim diyebilir, benim hiç gergin anım, bunaldığım zamanlar olmaz diye; hepimiz bunalıyoruz. Karşılaştığımız kimi olaylar, insanlar, hatta en yakınımız, eşimiz, anamız-babamız bile bizi anlayamıyor, sıkıntı kaynağı olabiliyor. Elbette biz de bazen onları anlayamıyoruz. Sonunda, şöyle ya da böyle o meşhur strese giriyoruz, bunalıyoruz. [COLOR=red] Üzüntüyü bunalıma dönüştürmemek[/COLOR] Buraya kadar söylediklerimiz hayatın tabii bir parçası. Normal yani. Fakat her şeyin bir kararı var. Sıkıntı ve bunalma hali sürekli ve hayatı etkileyecek kadar yoğun hale gelince, hem kendisi ciddi bir rahatsızlığa dönüşüyor, hem de başka hastalıkların zeminini oluşturuyor. Yaşını başını almış, çoluk çocuğa karışmış bir tanıdığım vardı. Zaman darlığından yakınır durudu . İşlerine yetişemediğini, yapması gereken pek çok şeyi yapamadığını anlatırdı. Sonraları evini ihmal ettiğini, çocuklarıyla gerektiği kadar ilgilenemediğini söyleyerek dertlenmeye başladı. Bir süre sonra da iyi bir müslüman olamadığından, ibadetlerini gereği gibi yapamadığından şikayet eder oldu. Rahat yaşayan bir insanken, her şeyden tedirgin olan biri haline gelmişti. Bunalımı o noktaya ulaştı ki, artık uyku düzeni bozulmuş, iştahtan kesilmişti. Bu arada ilginç rüyalar gördüğünü, bazı emirler aldığını söyleyerek, bu hallerin manevi ve hikmetli yönünün bulunduğunu da iddia etmeye başladı. Bir yandan da durgunlaştı, içine kapandı, farz ibadetlerini bile aksatır oldu. Sonunda bizim hali vakti yerinde, işinde gücünde yaşayıp giden tanıdık, ruhen ve bedenen hasta bir insan haline geldi. Anlattığımız bu hadise kırk yılda bir rastlanan cinsten değil. İhtimal, sizin de karşılaştığınız benzeri olaylar vardır. [COLOR=red]Gerilimden hayat enerjisine[/COLOR] Kuşkusuz yapmak istediğini yapamamak herkesi üzer. Elde etmek istediklerine ulaşamamak herkes için az-çok huzur bozucudur. Diğer taraftan yapması gerektiğine inandığı şeyleri yapamamak, ideallerine zıt düşmek, yani inandığı gibi yaşayamamak da büyük iç çatışmalara sebep olur. Fakat işi bunalım noktasına getirmeden, yani hasta olmadan bir çıkış yolu bulmak lazımdır. Hatta bu iç gerilimi hayat enerjisine dönüştürmek mümkündür. Sıkıntı, üzüntü böyle iyi neticelere nasıl kaynaklık edebilir? İlâhi mesaja gönülden kulak verdiğimizde bunun hiç de zor olmadığını öğreniyoruz. Bizim her halimizi, her yönümüzü çok iyi bilen Yüce Mevlâmız , yetişemediğimiz, başarısız olduğumuz, bazı imkanları kaçırdığımız noktada, önümüze çıkan iki yoldan birini bırakıp diğerine girmemizi istiyor. Yollardan birinde, elde edemediklerimize üzüntü üstüne üzüntü, gerginlik ve sonunda bunalım var. Nihayet ruhen ve bedenen rahatsız bir insan haline gelme ihtimali var. Diğerinde ise, elde edemediklerimize yine üzüntü, fakat hemen arkasından tevbe ve gücünün yettiğince yapamadıklarını yapmaya gayret etmek var. İşte bu yolun sonunda huzur, tatmin ve mutluluk ALLAH'ın bir lutfu olarak ihsan ediliyor. Yüce Rabbimiz her şeyi ve herkesi bütün yönleriyle bildiğini ( Hadid , 22) hatırlattıktan sonra, bunun bir sonucu olarak iman sahibi olanlara şöyle hitap ediyor: “ Tâ ki elinizden gidene üzülüp bunalmayasınız ve size gelenle şımarmayasınız! Çünkü ALLAH büyüklük taslayanların ve övünenlerin hiçbirini sevmez.” ( Hadid , 23) Mutluluk, huzur ve başarı yolu ise şöyle gösteriliyor: “(Ey inananlar!) Yarışın !.. Rabbinizden (size akan) mağfirete (bağışlanmaya) doğru yarışın! Ve genişliği gökle yerin genişliği gibi olan cennete doğru yarışın! O, ALLAH'a ve O'nun peygamberlerine iman edenler için hazırlanmıştır. Bunlar, ALLAH'ın fazlıdır (fazladan, karşılıksız kendi ikramıdır), dilediklerine onları verir. ALLAH büyük ihsan sahibidir.” ( Hadid , 21) Evet, Rabbimiz üzüntülerimizi bunalıma dönüştürmemizi istemiyor. Çünkü bunalım, insana hiçbir şey kazandırmıyor. Hatta kazanılanları tahrip edebiliyor. Buna karşılık, üzüntümüzü dünyamız ve ahiretimiz için kazanca dönüştürmemizi emrediyor. Ayette geçen “Rabbinizden (size akan) mağfirete (bağışlanmaya) doğru yarışın! Ve genişliği gökle yerin genişliği gibi olan cennete doğru yarışın!” ifadesi ne kadar etkileyicidir! Rabbimiz'in bağışı âdeta çağıldayarak akan bir nehir. Oraya doğru koşmamızı, yarışarak koşmamızı bize emir buyuruyor. Bağışlanma beratı ahirette verilecek; oraya kadar yarışmamızı istiyor. İnsanın bağışlanmaya koşması ne demek olabilir? Tahmin edileceği gibi bu tevbedir . Huzur'a varıncaya kadar sürekli tevbe etmek, tevbeyi hayat tarzı haline getirmek... Yürürken, otururken, konuşurken, alırken, satarken, gülerken, ağlarken tevbe . Arındıran, onaran, iyileştiren, dirilten o ırmakta yıkanış... [COLOR=red]Benlik duygusu ve pişmanlık[/COLOR] Yukarıda geçtiği üzere, Cenab-ı Mevlâ, Hadid Suresi 23. ayetin sonunda, “ALLAH büyüklük taslayanların ve övünenlerin hiçbirini sevmez.” buyuruyor. Elden gidene üzülüp bunalmak da, gelen nimetlerle şımarmak da benlik duygusunun sonucudur. Çünkü elden gidene üzülüp bunalıma giren kişi gizli bir gurur sahibidir; büyüklük taslamaktadır. Ele geçiremediği maddi veya manevi nimete layık olduğunu düşünmektedir. Onu elde edememiş olmayı içine sindirememektedir, kendine yakıştıramamaktadır. İncinen kendi benliğidir. Nimete övünmek ise, ALLAH'ın verdikleriyle başkalarını küçümseyip, kendisini üstün görme hastalığıdır. Her iki halin içinde de hırs vardır. Hırs ise benlik duygusundan kaynaklanır. İşte bu duygu, insanı ele geçiremediklerine üzüle üzüle strese, oradan da bunalım girdabına düşürür. Tevbe ile hallenen insan ise aciz yaratıldığının ve zayıf olduğunun farkındadır; kudret ve kuvvetin yegane sahibine, ALLAH'a sığınmaktadır. Hatasını itiraf edip boynunu Rabbi'ne bükmüş, bağışlanmayı dilemektedir. Samimi olduğu için ALLAH'ın tevbesini kabul edeceğine itimadı tamdır. Bir de eğer ALLAH yaşatırsa, bundan sonraki hayatında önceden yapamadıklarını, elde edemediklerini ihsan etmesi için ALLAH'tan yardım istemektedir. Kötülükleri bir daha yapmayacağı konusunda kendisine değil, Rabbi'ne güvenmektedir. Bunun için “İnşALLAH bir daha yapmayacağım” demektedir. “İnşALLAH” sözüyle kendi gücüne değil, ALLAH'ın korumasına dayanmaktadır. Tevbeyi hayat tarzı haline getiren insan asla bunalım yaşamaz. Huzuru bulmuştur. Artık bundan sonra “genişliği gökle yerin genişliği gibi olan cennete” yüzünü çevirmiş ve oraya layık olabilecek bir hayatı yaşamanın gayreti içerisine girmiştir. Huzura giden yol başka ne olabilir? [/COLOR][/B][/CENTER] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Sağlıklı yaşam
Psikoloji
Stres ve Tevbe
Üst
Alt