Sinetün vele nevm

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,107
Tepkime puanı
81
Ben inanıyorum ki bugün toplumdaki sosyal sınıfların hemen hemen her kesiminden insanımızın hafızasında Kuran’dan birkaç sure, ayet ya da hadis olmasın. Bakara suresinin 255. ayeti olan ve bizim Ayete-l Kürsi olarak bildiğimiz ayet de her insanın hafızasındadır muhakkak. Çünkü Ayete-l Kürsi’nin fazilet ve faydası hakkında bize o kadar çok rivayet ulaşmıştır ki, inananlar bu ayeti bir levha şeklinde evlerine, işyerlerine ve arabalarına asmışlar dua niyetine evlatlarına öğretmişlerdir.

Benim burada bahsetmek istediğim ayette geçen “Sinetün vele nevm” yani “onu ne uyuklama ne de uyku tutar.” anlamına gelen kelimeler…

Biliyorum, bu da nereden çıktı şimdi diyeceksiniz. Ah o Ali Amca yok mu? İyi adamdır. Gösterişten, riyadan, kibirden uzaktır. Hayatta hep iyi insan olmayı ve iyilik üzerine bir yaşam sürmeyi düstur edinmiştir kendine. Arada iş yerime gelir havadan sudan muhabbet ederiz. Benim yazıya kaleme düşkün olduğumu bildiğinden beyitler, şiirler söyler, kıssalar anlatır. Bunları bir kenara yaz ha diye de ikaz eder. Bundan dolayı yanımda küçük bir not defteri taşırım. Geçen gün apar topar geldi, acelem var çabuk söylediklerimi yaz dedi. O söyledi ben de yazdım;

Baba servet kapısıdır açmasını bilene,
Anne cennet kapısıdır girmesini bilene,
Kardeş boy aynasıdır bakmasını bilene,
Hanım servet pınarıdır içmesini bilene,
Torun cennet bahçesidir kokmasını bilene,
Evlat deniz suyu gibidir ne içilir ne de ondan vazgeçilir.


O gün de havadan sudan muhabbet ediyorduk. Yani bu sene havaların kurak geçtiğinden, aylardır toprağa bir damla yağmur düşmediğinden, özellikle çiftçilerin hasretle yağmur beklediğinden bahsediyorduk. Dolayısıyla hayatın suya, suyun da bulutlara bağlı olduğundan ve insanoğlunun hali hazırda su atomlarını icat edemediğinden bahsediyorduk ki; söz döndü dolaştı kâinatın sevk ve idaresine geldi.

İste tam da bu noktada “sinetün vele nevm” dedi. Af buyurun Ali Amca dedim. O tekrar “sinetün vele nevm” dedi.

Nevm-uyku kelimesine aşinalığımız var şüphesiz. Hoca Efendiler her sabah bizler sıcak yataklarımız tatlı uykumuzda iken onlar minarelerden iki defa “es-salatü hayrum minen nevm yani namaz uykudan daha hayırlı” diyorlar ve hepimiz nevmin-uykunun, mevtin-ölümün ikiz kardeşi olduğunu biliyorduk.

Peki “sinetün” ne demekti.

O da uyuklama, gaflet, insanın içinin geçivermesi demekmiş. Böyle söylüyordu Ali Amca kendine has üslubuyla ve devam ediyordu: bak şimdi evlat sen Mikail Şumahersin anlaşıldı mı? O da kim deme sakın. Hani şu Almanların yedi sefer dünya şampiyonu olan Formula pilotu yok mu? işte o. Altında da İtalyanların meşhur Ferrari arabası. Kaymak gibi yolda son sürat gidiyorsun, bas gaza basabildiğin kadar. Dakikalar sonra uykun geliyor, yani bir an… bir kaç saniye belki saliselerle ifade edilebilecek bir zamanda için geçivermiş. Halin ne olur evlat? Dur ben söyleyeyim, araba bariyerlere ya da diğer araçlara çarparak taklalar atar değil mi? Bir de tır şoförlerini düşünsene. Onların direksiyon başında içi geçiverse gör sen faciayı…

İşte minicik bir arabayı idare ederken insanın bir an-ı seyyâlelik gafletiyle nasıl facialar meydana geliyorsa içinde milyarlarca yıldızı, gezegeni, galaksisi, meteorlarıyla şu koskoca kâinatın yöneticisinin kısa süreli dalgınlığı, gafletiyle uzay ve dünyamız ne hale gelirdi bir düşünsene. Tek kelimeyle kıyamet… Uzayda o belli bir yörüngede akıp giden gezegenler yörüngesinden çıkıp gider başka bir gezegene çarpardı, meteorlar serseri mayın gibi bilmem nerelerde patlardı. Güneş çıldırır yazın başımıza kar, kışın kızgın alevler yağardı. Ne diyor şimdiki gençler kaos değil mi? Evet tek kelimeyle kaos ve karmaşa olurdu.

İşte Allahü la ilahe ille hüvel hayyül kayyum- Ondan başka ilah olmayan diri ve kayyum olan Rabbimi ne uyku tutar ve uyuklama. O an-ı seyyalelik gaflet ve dalgınlıklardan müstesnadır.

İlahi Ali Amca… meşhur ayetel kürsinin tefsirini Alman Şumaher, İtalyanların Ferrari arabasıyla açıkladın ya… ama bu ayetleri hiçbir hoca senin kadar güzel, açık ve sarih izah edemezdi inan. Zaten her gün ekranlarda, internette arz-ı endam eden ilahiyat ve medrese hocalarının anlattıklarının bir tesiri olsaydı önce kendi yaşantılarını düzeltirlerdi. Ancak içimizde senin gibi Hızır misali dolaşan halk adamlarıdır ki; doğruyu, güzeli ve iyiliği sizin sayenizde öğreniyor ya da en azından bizlere hatırlatıyorsunuz.

Hep gel olur mu? Mekânımı biliyorsun. Dünya telaşı bir örgü yumağı gibi sarmış beni. Yok faturalar dağıtıldı mı? yok tahsilatlar yapıldı mı? şu havale neden gecikti? Mal yerine ulaştı mı? Sen de çıkıp gelmesen ödemeler, tahsilatlar bilançosunda boğulacağım inan.

Bir de şu özlü sözlü kelamlarından söyle bana, söyle de not defterime kaydedip yayımlayayım. Belki gurur ve kibir sahipleri kim olduklarını nereden geldiklerini hatırlayarak yersiz gurur ve kibri bir tarafa bırakırlar. İşte sizin geçen gün yazdırdığınız cümleyi burada paylaşıyorum: Öyle insana hayret ederim ki; hayatında iki kere bevl kanalından geçtiği halde kibirlenir


İsa AVCI; islami hikayeler
 
Üst Alt