Seyyid Abdulbaki Hazretleri

Naksi

Yeni Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
25 Mart 2012
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Naksibendi Tarikatinin Naksibendi Dalindaki Gavs Hz.

Seyyid Abdulbaki Hz.'nin Hayatı
SEYYİD ABDÜLBAKİ HAZRETLERİ
*** Bilvanis, Siyanüs, Taruni, Havil, Dilibey, Nurşin, Kasrik ve Gadir köylerinden soluklayarak Menzil'i mekan edinen Gavs Hz.leri ve oğulları (Seyda Hz.leri ve Seyyid Abdülbaki Hz.leri) kıyamete dek sürecek irşad faaliyeti sergilemektedirler. Peygamber soyundan gelen bu aile, Şah-ı Nakşibendi (k.s.)'ın Kasr-ı Arifan'da başlattığı irşadın ikincisini her türlü çileye rağmen, devam ettirmektedirler. Bu yüzden Menzil'e Seyda Hz.leri (k.s.) ikinci Buhara demiştir. Gerek Gavs Hz.leri, gerek Seyda Hz.leri ve gerekse Seyyid Abdulbaki Hz.lerinin bu yerlerde Allah'ın rızasını kazanmaktan başka gayeleri olmamıştır. Rıza-ı Bari hayatlarının parçası olmuş ve bu uğurda diyar diyar gezmişler ve bu uzun yürüyüşten sonra , Menzil en son durakları olmuş. Böylece göç ve hicret hayatını yaşayarak Resulüllah'a mutabaat yaptılar.

Bu yürüyüşü önce Gavs Hz.leriyle köy köy gezerek başlamış Seyda Hz.leri döneminde kalabalıklara dönüşmüş ve Seyyid Abdülbaki Hz.lerin de ise zirveye ulaşmıştır. Bu irşad halkasının içinde Şeyh Abdurrahman-ı Tahi, Şeyh Fethullah, Şeyh Muhammed Diyauddin, Şeyh Ahmed-el Haznevi gibi sadatlar sıralanmış, mekan değiştirenlerin yerine Gavs Hz.leri, Seyda Hz.leri ve Seyyid Abdülbaki Hz.leri aynı heyecanla bu yolu bugüne dek taşıyarak onların yollarını takib etmişlerdir.

Nöbeti devraldığı zat, hem kardeşi, hem yol arkadaşı, hem mürşidi Seyda Hz.leridir. hayattayken arkasında iki büklüm bir vaziyette büyük bir adabla peşisıra yürümesiyle dikkati çeken Seyyid Abdulbaki Hz.leri ilerisini haber verircesine nöbeti Seyda Hz.lerinden devralmıştır. Babaları Gavs Hz.leri olan bu ikili, ailenin gözbebekleridir adeta.

Seyyid Abdulbaki Hz.leri tâ çocukluk yaşlarda hastalığa yakalanmış, zayıf ve bitap düşmüştür. Malum bizim gibi zayıf insanlar için hastalık günahlara kefaret olan ilaçtır ama, büyük zatlar için makam almalarına veya bir basamak ilerisine sıçramak için verilen ilaçtır. Verem hastalığına yakalanmış, ama hasta haliyle Siirt'te, oradan da Van'a okumaya gitmeyi ihmal etmedi. O zamanları medrese talebeliğinin yanısıra , tevbe de veriyordu. Bir yandan hastalık, bir yandan talebelik ve bir yandan da Gavs Hz.lerinin emri doğrultusunda irşada yardımcı olmasıyla alametlerini tâ o günlerde belli etmesi büyüklüğüne işarettir.

Gavs Hz.leri Van'a gönderdi. Van'da ne oldu? Kısa zamanda irşad halkası genişledi ve çoğaldı. Kötü hallerini bırakan halkaya dahil oluyordu. Tabii bu arada rahatsız olanlar muhalefet etmeye başladılar. İstemeyenler ve çekemeyenler oldu. Münkirler boş durmadılar, hemen şikayet ettiler. İki-üç gün tevkif edildikten sonra Seyyid Abdulbaki Hz.lerini genç yaşta 30 gün süreyle tutukladılar. Molla Ahmed bu durumu Gavs Hz.lerine açıklamaya çekinir, rahatsızlık duyacağını hesap ederek önce tereddüt etti ve nihayet Seyyid Sıtkı'ya söyler. Zaten Seyyid Abdülbaki Hz.leri hastaydı. Bir de hapishane hayatı eklenince, bütün bunları Gavs Hz.leri işitirse ne yapar düşüncesiyle Molla Ahmed'in anlattıklarını dayıları açıklar.Dayıları Seyyid Sıtkı diyor ki:

"Ben Gavs Hz.lerine söyleyince, Gavs Hz.leri öyle oldu ki, öyle ferahlandı ki, inanın çiçek gibi açıldı. Öyle tebessümle bana dedi ki:

-Ondan büyük nimet ne var? Allah'a şükredelim. İmam-ı Rabbani, Şah-ı Nakşibendi, Abdulkadir Geylani, Şah-ı Hazne hepsi içerde mapus kaldı. Onlara mutabaatı oldu. Bazıları hata yapıyor, suç işliyor, tevkif ediliyor ve ceza altına giriyor. Bu Allah'ın yolunda tevkif edilmiş ve nezaret altına alınmış ne kadar büyük nimettir. Ne kadar şükretsek azdır."

O yörenin insanları kötü işleri bırakıp, yola gelmesinden rahatsızlık duyanlar Yüzbaşı'ya şikayet ediyorlar, o da huduttaki yüzbaşıya bildiriyor, derken yirmibeş muhtardan imza toplayarak gözaltına alıyorlar.

30 günden sonra serbest bırakıyorlar. Gerçi şikayet edenlerin ekserisi hakikati görünce pişmanlık duymuşlar ve yola girmişler. Baktılar ki ne kadar çile çekiyorsa bu zat, o kadar Allah (C.C.) daha fazla veriyor. Bu durumu idrak edenler hemen diz çöküp halkaya dahil oluyorlardı. 30 günden sonra Menzil'e geliyorlar, daha sonraları tekrar okumak için gidip geliyorlardı. Allah'ın dostları hepsi çekmiş, eziyet onlar için lezzet ve taddır.Seyyid Abdulbaki Hz.lerinin terbiyesinde başta Gavs Hz.lerinin ve Molla Derviş gibi Hocaların katkısı büyüktür. Seyda Hz.leri nasıl ki Gavs Hz.lerinin emrinde nasıldı, Seyyid Abdülbaki belki iki-üç misli daha fazla Seyda (k.s.)'ın emrindeydi. Seyda Hz.leri ağabey-kardeş ilişkisinin ötesinde can yoldaş idiler. Seyyid Abdulbaki Hz.leri Gavs (k.s.)'ın döneminde bile Seyda Hz.lerinin karşısında sanki ölü ve cansız gibiydi, yani teslimiyet çoktu. Zaten Seyyid Abdülbaki Hz.lerinin bu halleri , onun ileride Seyda Hz.lerinden sonra büyük bir zat olacağını haber veriyordu. Adabı ve halleri "Seyda Hz.lerine layık olmaya çalışacağım" mesajını ortaya koyuyordu.

Nitekim de Seyda Hz.leri bu dünyadan göç ettikten sonra irşad daha da kat kat arttı.Seyyid Abdulbaki Hz.leri hastalık çektiği için genç yaşlarda çok zayıfmış, ince yapılıymış. Gavs Hz.lerini Ankara'ya yolladı, o hastalık geçti, dönüşte kilo almaya başladı. Böylece o zayıflık da üzerinden alınmış yerine heybet hakim olmuş. Hem de öyle bir heybet ki, sima olarak artık babası Gavs
Hz.lerine benziyordu. Seyda Hz.lerinin sofilerinden Gavs'ı tanımayanlara, Seyyid Abdulbaki'yi görmeniz kâfi deniliyor. Gerçekten de, Gavs'ı görenler yüzcek benzediğini söylüyorlar. Hastalık, hapis, eziyetler derken sabır yürüyüşünü Seyda Hz.lerinin arkasında adapla yapıyordu. Seyda Hz.lerinin halifelik öncesi ve sonrası emrinden çıkmayan birisi varsa o da Seyyid Abdulbaki Hz.leri idi. Hayatında iki şey mukaddes biliyordu: birisi Gavs Hz.leri ve Seyda Hz.leri, diğeri ise Kur'an ve hadis...

Öyle ki , Seyda Hz.leri şu işi yap, hemen yapıyordu. Ağabey-kardeş ilişkisi teslimiyet çerçevesinde geçti. Zaten Mürşid-i Kâmil'in alameti âdâbıdır. Gavs Hz.leri vefat edince bütün işleri Seyda Hz.leri yapıyordu. O yıllar en büyük yardımcısı Seyyid Abdulbaki (k.s.)idi. Hayatını âdâb ve teslimiyet üzerine tanzim etmişti. Gavs Hz.lerine de öyle candan ve aşktan bağlıydı ki,
onun dar-ı bekâya irtihali Seyyid Abdulbaki (k.s.)'ın iç dünyasında fırtına estirmiş, adeta şok hali yaşamasına sebep oldu. Öyle bir şok ki beraber yaşadıkları Seyda Hz.lerini bile bir an unuttururcasına, 21 gün biat etmemiş Gavs Hz.lerinin merkadına günlerce yüz sürmüş ve onu kaybetmenin hüznünü yaşıyordu. Tabii bu şoktan çıkmama hali Seyda Hz.lerine beyatını
geciktirmesine sebep olmuş. Seyyid Abdulbaki Hz.lerinin bu haline itiraz edenler olmuş ama , o bütün bunlara aldırış etmeden Gavs (k.s.)'ın merkadına yapışmıştı. Yine birgün Seyyid Abdulbaki Gavs'ın merkadında, Seyda Hz.leri de merkadda o arada Kur'an okuyor. İşte o sıra ne olduysa orda oluyor, Seyda Hz.leri:

"Abdulbaki otur..." diyor ve beyatı o anda gerçekleşiyor. Hatta, maneviyatta Gavs'ın (k.s.) Seyda Hz.lerine üç sefer:

"- Raşid, S. Abdulbaki'ye dikkat et. Onu sana teslim ettim" dediği rivayet ediliyor. Böylece, Seyda Hz.leri bu ikaz karşısında Seyyid Abdulbaki (k.s.)'ına "otur" diyerek emaneti veriyor. Kelimenin tam anlamıyla bu emanet Seyyid Abdulbaki'ye (k.s.) verilen en büyük hediyeydi. Artık o şok hali
üzerinden kalkıyor, yeni bir hayata başlamanın sevinci üzerini kaplıyordu. Gavs (k.s.)zamanındaki beraberlik eskisinden daha da çok koyulaşarak Mürşid-Halife ilişkisine dönüşüyor. Seyda Hz.leri halifeliği Molla Abdulbaki ile beraber ikisinin icazetini bir perşembe akşamı veriyor. Seyda Hz.lerinin sofileri Menzil'e ziyarete gittiğinde hep onu Seyda Hz.lerinin arkasında iki büklüm gördü ve hafızalarımızda hep o hali kaldı. Ayrıca Seyyid Abdulbaki sırt ağrılarından dolayı Seyda Hz.lerinin emriyle ameliyat da olurlar.Seyda Hz.leri de dar-ı bekâya irtihal edince bütün yük Seyyid Abdulbaki Hz.lerinin omuzlarına binmiştir. Nasıl ki, Gavs zamanında en büyük destekçi

Seyda Hz.leri idi, Seydamızın döneminde de en büyük yardımcı Seyyid Abdulbaki Hz.leri idi. Şimdi Menzil'in işleri daha da yoğunlaşmıştır. Bir yandan camii inşaatı, diğer yandan merkad inşaatı ve diğerleri bunun en büyük göstergesidir. Menzil artık gelen misafirleri maddeten kaldıramadığı için, Seyyid Abdulbaki Hz.leri büyük çapta inşaat ve imar faaliyetlerini başlatarak, Gavs (k.s.) ve Seyda (k.s.)'ın bıraktığı temelleri daha da genişletmişlerdir.

Önce Türk-i Cumhuriyet'lere yönelik bir seyahatı başlatırlar. Daha sonra bu yolculuktan sonra umre hazırlığına koyulur. Türk-i iller ve Umre yolculuğu derken, Menzil'e döner dönmez merkad ve camii inşaatını gerçekleştirir. Sene içinde de Afyon'u ve Pursaklar'ı ziyaret ederek hem irşad hem de mutabaat yapıyorlar. Seyda Hz.lerinden devraldığı yük, beş-on misli daha da artarak
bu dönemde şeritle (iple) tevbe verme metodunun görülmesi bu dönemin en belirgin özelliğini ortaya koyması bakımından mühimdir. O kadar yük artmış ki, Allah'ın rahmeti ve kudreti olmasa hiç bir insanın bu yükü taşıması mümkün değildir. Bütün bu eziyetleri Allah için çekiyorlar. Her türlü insanın nefes kokusuna normal bir insan, değil bir gün, bir saat bile dayanamaz. Öyle oluyor ki, camii tıklım tıklım, üstüste secde ediliyor, nefessizlikten dayanılmaz hale geliyor. Böyle olduğu halde, hem camii inşaatı, hem Menzil'in işleri, hem sırt ağrıları, hem de irşad faaliyetlerini bıkmadan usanmadan, aralıksız bir şekilde yürütüyorlar. Fakat, Allah-ü Teala ona göre kuvvet vermiş. Allah'ın muhabbeti olmazsa ve sadatların muhabbeti olmazsa bütün bu işlerin yapılması imkânsızdır.

Bel ağrılarına rağmen yine de irşaddan geri kalmıyor, devamlı sofilerin hizmetinde. Rahatsızlığını bile hiçbir zaman dile vurmaktan haya edinen bir mizacı var. Hastalığını soranlara, sıkılgan bir vaziyette anlatmaktan imtina ediyor, ancak ve ancak sırtını çeviremediğini görerek anlaşılıyor. Dikkatle bakıldığında kendini ve sırtını çeviremediği gözlerden kaçmıyor. Bunlara rağmen irşad faaliyetlerine yılmadan usanmadan ve sorumluluk duygusuyla devam ediyorlar. Bu vazifeyi madem yapacaksan, tam yapacaksın şuuruyla hareket ediyor. Allah (C.C.) ecirlerini artırıyor.

Seyyid Abdulbaki Hz.leri denilince ilk evvela âdâb akla geliyor. Gavs (k.s.)'ın Şah-ı Hazne'ye bağlılığı ve Seyda Hz.lerinin Gavs'a teslimiyeti, Seyyid Abdulbaki (k.s.)'ında zirveye çıkarak âdâba dönüşmüştür. Diğer halifelerde de var ama, Seyyid Abdulbaki'de tarif edilmez bir şekilde
bambaşka...

Seyda Hz.lerinin ardından merkadı ve camiiyi yapması, evlere ve çeşmelere el atması gibi faaliyetlerine de akıl sır ermiyor. Yani tasarrufatına akıl ermiyor ve çok hızlı başladı. Tabii hep Allah'tan geliyor. Bu dönemde çorba daha da fazla kaynıyor, ekmek daha çok çıkıyor, tabiri caizse on misli oldu.

İşte bu yoğun faaliyetinde Seyyid Abdulbaki Hz.lerinin dilinden sohbet bile işitemez olduk. Zaten fırsat yok. Sohbet ederse, tevbe veremezsin ve irşadın aksamasına yol açar. O bakımdan hiç boş durmuyor, o yüzden sohbete sıra gelmiyor. Seyda Hz.leri Gavs'tan sonra yaklaşık iki sene çok sohbet etti, sonradan birdenbire bıraktı. Vefatına yakın veda niteliğinde sohbetleri oldu o kadar. Fakat, Seyyid Abdulbaki Hz.leri irşadı devraldıktan sonra sohbet etmemesi, yukarıda işaret ettiğimiz hususlardan kaynaklanmaktadır. Bu dönemde amel, zikir ve akıl ön planda. Muhabbetten ziyade çalışmak, bu dönemin en belirgin özelliği.
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Allah RAZI olsun bu resmi ilk gordugumde oyle bir heyecanlandim ki..
Onu yillar once.. daha talebelik yillarimda Adiyaman menzile gitmis misafiri olmustuk..Seyda hazretleri vardi o zaman..
daha sonra tekrar aradan yillar gecince ve buyuk bir trauma yasadiktan sonra..tekrar Adiyaman menzile gitmistim..

İşin özü, fazla söze ne hacet, Seyyid Saki Hz.lerinin de buyurduğu gibi: "Artık emeklemeyi bitirdik, şimdi Amel zamanı..."

https://vimeo.com/37753774
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Şeyh Seyyid Abdulbaki Gavsı Sani Hz.Diyor ki:

Bazan dünyanın işleri o kadar ağırlaşır ki, insan altından kalkamaz...
Bunun için insan, Allah'ın dostlarıyla irtibat kurmalı, devamlı onlara yönelmelidir...
Gönüldeki imanın feryadını yükseltmeli ki, evliyaların ve dolayısıyla peygamberlerin ondan haberi olsun".
Gavs-ı Sani (k.s)
Menzil´de iken gavsimiz ks buyurmus´ki ;

"Zikr cekmeyen sofi avamdir. Naksi listesine sadece zikir ceken sofiler yazilir.
Nefis nefy isbat ile müslüman olur.
Sofiler bize dünya sikayeti ediyorlar.Ama bir sofi gelip zikr ile soru sormuyor.
Dünya dertleri hep gafletten geliyor. Zikri sürekli cekin,günahlara meyl etmeyin. Yoksa zikr uzar gider."
Gavs hz.lerine bir sofi gelip "Zikrimi cekemiyorum "deyince mübarek celalleniyor. Mübarek yok hastayim,yok yapamiyorum gibi dertlerin zikre mani olmadigini buyurmus ve her türlüsünün gafletten meydana geldigini buyurmus...

Illaki zikri cekmek gerektigini buyurmustur.
Ve yine zikr cekmeyen rabita yapmayan kisiyi tanimadiklarini buyurmustur.
Sofinin gavs hz.lerine kalben yakin olmasi icin en az 15 dakika rabita etmesi gerekiyor.
Mübarek sofilerine edebi sart kosuyor ve sofilerinden edebi bekliyor.
Mübarek kendisi gecisi yürüyüsü ile o kadar cok seyi anlatiyor ki saymak ile bitmez. edeb,sukut.zikr.rabita,rahmet ne saysam az gelir.
Menzil´de öyle hizmetler varki herseyi sofi icin ayarlanmis. Görevlilere "Sofilerimi incitmeyin "diye talimat vermis.
Sofi tevbe aliyor,yikaniyor,adabi yapiyor günahlardan kurtuluyor...

Seyda hz.leri cok seviniyor o zaman. Corba iciliyor sifa niyetine.zemzem gibi suyu bedene sifa...
Bir Sofi Gavs hz menzilde ziyaret eder. ve onu gorunce "ben virdimi çekemiyorum ne yapmalıyım" diye sorar.Mübarek yüzüne bakmadan gecer gider.
Bu o sofinin öyle gücüne giderki bir köşeye gider ağlar...

o sırada Seyidimiz Saki Hz. görür sofiyi öyle ağlıyorki yanına gidip" neden ağladığını" sorar. Sofi olanı Anlatır.
Seyidim Sakinin Cevabı Şu olur:
"Ben oğluyum bende bir gün Virdimi cekmesem beni bile tanımaz."
Virdinin Çekmeyen Derdin Çeker
(Gavs-i Sani)
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sadiklarla beraber olun."
ayetini okuyarak basladigi bir sohbetinde buyurdu ki : "Sadiklarla
beraber olan kimse,onlarla birlikte hasretilir. Baksaniza,Ashabi
Kehf'in köpegi necisül ayn oldugu halde onlarla birlikte bulunmasi
bereketiyle cennete girecektir. Insan ne olursa olsun sadik kullarla
kamil mürsitlerle birlikte bulunmalidir.Zahiren beraber olamayan
kimseler manen (kalb ve hayali ile) onlarla birlikte olmaya çalismalidir.
Gavs hz. leri buyurdu ki : "iki gün hirsizla gezersen üçüncü gün sen de hirsiz olursun...

" Bunun için Rasulullah(a.s) : " Kisi arkadasinin dini ( halve gidisati) üzeredir." buyurmustur.

" Baskalarina hizmet etmek isteyenler, kendilerini islah etsin yeter.
Çünkü nefsini islah eden kimse baskalarina fayda verebilir ve güzel
seyleri temsil edebilir.Sadat-i Kiram,nefislerini islah edip güzel ahlaki
elde ettikleri için Allah yolunda insanlara büyük fayda vermislerdir.
En büyük hizmet,güzel ahlakli ve edepli bir insan olmaktir."

" Kalbin gidasi zikirdir.Günahlar ise, seytanin gidasidir.Kalbini diriltmek
ve beslemek isteyen kimse Yüce Allah'in zikrini çok yapmalidir.
Günah işleyenler,kalplerini zayiflatip seytani kuvvetlendirmis olurlar.
Seytani kuvvetli olanin dini zayif olur.Onun için haramlardan uzak durmalidir.

" Bu dünya bir han gibidir; ahiret yolcusu bütün hazirligini bu handa yapmalidir.Yolda tedarik görülmez...
Zira kervan yola çikmistir. Ölümle baslayan bir yolculugun geri dönüsü yoktur. Yola çikan kimsenin,hedefine ulasmasi için belli bir yol ve usul takip etmesi gerekir.Basi bos ve hedefsiz yol giden kimsenin hedefine varmasi mümkün degildir...
Onun nereye varacagi da belli olmaz. Allah yolu da böyledir. O yol da Hz. Rasulullah (s.a.v) in izinden baska Allah'a giden bir yol ve kapi yoktur. Hz. Rasulullah'in (s.a.v) hayatini yasamak için de ulu Sadatlara uymak gerekir. Hz. Peygamber'e (s.a.v) hakkiyla uymanin en güzel yolu,sünnet üzere yasayan sadatlari takip etmektir. Sadatlar, sünnet-i seniyyeyi kal olarak degil,hal olarak yasar ve yayarlar...
Onlara uymakla iman selameti ile ölmek nasib olur. Böylece ebedi ahiret yolculugu iman ile baslamis olur. En büyük saadet te budur."

Gavs-i Sani Hz. :
Insanin kalbi yumruk kadardir.Bunun içinde muhabbetullah olmasi lazimdir...Sonra orda yanan isigi göstererek;Su anda isik yaniyor,etraf aydinlik.Bu isik sönerse etraf karanlik olacak.Ayni anda hem isik hem karanlik olmaz.Isik yanarsa aydinlik olur;sönerse karanlik olur.Kalbin durumu da böyledir.Onun içinde muhabbetullah/Allah sevgisi olmasi lazimdir.Muhabbetullah yoksa baska seyler vardir.Baska seyler olunca kalbe Allah muhabbeti girmez.Allah muhabbetini elde etmek için su dört seye sofi devam etmesi gerekir;Mürsidi ziyaret,Mürsid sohbeti,Rabita,Vird...


''Bir insan sabah kalkinca,güzelce abdestini alsa,evinden isine giderken:
''Ya Rabbi!sen Rezzaki Mutlaksin/bütün yarattiklarinin rizkini verirsin.Biz çalissak da çalismasak da sen bizim rizkimizi verirsin.Lakin rizik için çalismayi bize sen emrettin.Biz senin emrine uyup rizkimizi aramaya gidiyoruz''diyerek niyet etse ve bu niyetle işe başlasa bütün gün boyunca başini secdeden kaldirmayip nafile namaz kilan kimse gibi sevap kaznir.Insan için bunu yapmak çok kolaydir.Bu sevabi kazanmak için güzel niyet etmesi yeterlidir.''

'Yüce Allah'i zikre devam ediniz.Zikir çekerken uyanik olunuz.Allah zikrini kalbinizin içine yerlestiriniz...

Zikir kalbe yerlesince siz istemesenizde kalp Yüce Allah'i zikreder.Midenizi düsünün;o,siz istemesiniz de kendi isini görür.Siz uyurken bile işine devam eder.Içine zikir yerleşen kalp de böyledir.''
Ne anne, ne baba, ne arkadaş insana fayda vermesi mümkün değildir. Insana ancak SADATLARDAN fayda vardir..
 

Naksi

Yeni Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
25 Mart 2012
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Demekki sende Sofisin kardesim :D allah bize nasip etmis.. Sofilik Ates Gömlek giyene helal olsun..
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Kurban ben sofii degilim!cunku sofii olmaya layık değilim..ama sevdigim mekani Cennet olsun bir Sofii idi..
kisi sevdigi ile birlikte hasr edilir..ins.
ama zikri cook seviyorum..insanin ruhu bedeninden ayrilip sanki farkli bir mekanda halka kalka nefsinden kopuyor..
Zikir öyle bir şeydir ki insanın huyunu değiştirir..gundelik okudugum tesbihat..zikirler var tabiki..Elhamdullilah..
Nefis gomlegimi cikaramadan Ask Sofilik gomlegini giyemedim bir turlu..

menzilde iken..Seyda hazretlerinin bir sohbetinde sunlari dinlemistim..
"Zikre gayret etmek lazım. İnsan zikir çeke çeke öyle bir duruma geliyor ki attığı adımda Allah aklına geliyor içtiği suda Allah aklına geliyor. Her şeyde Allahın rızasını aramaya başlıyorsun... İşte iman budur. Bu zikirle oluyor...
Bu yolda evliya olmak hem çok kolay hem de çok zor. Bana verilen görevi ben yapayım da nasıl olursa olsun diyorsan zor…
çekmiş olmak için çekmeyin. Ben bu görevi layıkıyla yapabileyim ve yapacağım diyorsanız ve yapıyorsanız çok kolay evliya olmak Allahın rızasına kavuşmak demektir...
Bu rızayı bu yolda ancak gizli zikirde bulursun hakiki zikirde bulursun...
Vücut Allah demeye başladı mı artık her adımda, yatarken, otururken, dururken konuşurken her halde Allahın razı olup olmadığını düşündürüyor.
Allahı sürekli düşündüğün zaman, işte evliyalık budur bizim niyetimiz halis olacak gayret olacak niyetimiz rızayı aramak olacak. Gavsı Sani den duymustum.. 5 vakit namaz kılıp da imansız olan çok demisti cok korkmustum.. ya kildigimiz namazlar yuzumuze firlatilirsa..ya kabul edilmiyorsa ne yapacagiz diye bir an titremistim..

Gafletsiz zikir çekmek için evvela günlük yaşantınıza dikkat edin. Sofilik ayrıdır zikir ayrıdır. Sofilik günlük yaşantıdır. Yediğin içtiğin şeyler konuştuğun kişiler namazın abdestin alış verişin dürüst olması lazımdır günlük yaşantı bu. günlük yaşantıda Allahın razı olmadığı şeyleri yapmamak lazımdır
Ama zikir bambaşka bir şey… zikri tüm mahlukat yapıyor...

haa iste simdi beni anladiniz mi zikri seviyor ve hamd olsun yapiyorum ama yasantim.. bulundugum mekan ..tam islami degil..
yani yaptigim amelere ,hizmette bakip beni hic kimse olcmesin onemli olan Takva ehli olmam dir....
 

Naksi

Yeni Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
25 Mart 2012
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Allah rahmet eylesin. Ozaman ben yanlis anladim.. dogru söylüyorsun tabiki zikir ile Sofi olmak ayri bisey ama simdiye kadar Sofi olmayipda zikir edeni görmedim (diger Tarikatlardan ayri kisiler)
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Allah rahmet eylesin. Ozaman ben yanlis anladim.. dogru söylüyorsun tabiki zikir ile Sofi olmak ayri bisey ama simdiye kadar Sofi olmayipda zikir edeni görmedim (diger Tarikatlardan ayri kisiler)

simdi gorun iste...
Siz bana Kainatta Allah cc. zikretmiyen bir mahlukat gosterebilirmisiniz?
Dagda ..deniz kenarinda Ruzgarli havada.. ciceklerin acip kapanmasinda yildizlarin nur gibi parlamalarinda butun kainatta kulaklarinizi dunyaya ve nefsinize bir an kapatin ve gonul ..ruh ve yureginiz ile dinleyin her sey Allah..A-llah der
kainatta her sey kendi hal dillinde Allah-i zikr ederken biz insanlar bunca nimettin icinde Allah-i nasil zikr etmeyiz..
kurban..her nefes alip verisimizde her kalp atisimizda kalbimiz bile Allah.Allah diye atar..bunu bilmezmisiniz..

Her şeyden önce Rabbimiz (cc), mü’minlere kendisini sürekli olarak zikretmelerini emrediyor...
Kur’an’da zikredenler övülürken, zikirden yüz çevirenler kınanmaktadır. Şu âyet oldukça dikkat çekicidir:
“Beni anın (zikredin) ben de sizi anayım, bana sükredin, nankörlük etmeyin."
diye buyurmuyor mu?
sofii olmaya gelince acaba bunu benden daha fazla isteyeni var mi ki?diye bazen dusunurum.. ama Kendimi Sofii olmaya layik goremiyorum..layik degilim..

1994 Yillinda esimin hizmet ve is icabi 3 ay Almanyanin Koln sehrinde kalmistik.. orada cok sevdigim Salih olan Cemaledin Kaplan hocamiz vardi.. Ondan cook sey ogrendim.. Allah cc. Ondan RAZI olsun..muhlis guzel bir insandi..

ama Sofi hayatinin her Anini tAKVA ile yasayabilenlere mahsuz bir makam dir..
Siz tabi daha yenisiniz..Okyonuslar otesinde nerde calistigimi meslegimi bilmediginiz icin bu guzel husn.i zanininiz icin tessekkurler efendim..
ins. bir gun belki Sofii olmayi da Rabbim nasip edebilir..
Allah cc. Kerim-dir..

Bizim Dilimiz Aşk Dilidir...Dem-i Gönülde ,Damlası Gözden Akar...
Hiç Biri Gelmez Kelam-a ,Hal Dilimizden, Hale Düşmüş An-lar...
Ne Kokusu Vardır Ne dumanı, Can evinde Canan,Ehl Eder Avam-ı,
Ruh Diriltir,Can Kabzeder,Ten Ürpertir An-da ,Halvet-i Bal Ol-an An-lar.....
Aşk İle İlla Huuu Cananım huuuu...
 

Naksi

Yeni Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
25 Mart 2012
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
simdi gorun iste...
Siz bana Kainatta Allah cc. zikretmiyen bir mahlukat gosterebilirmisiniz?
Dagda ..deniz kenarinda Ruzgarli havada.. ciceklerin acip kapanmasinda yildizlarin nur gibi parlamalarinda butun kainatta kulaklarinizi dunyaya ve nefsinize bir an kapatin ve gonul ..ruh ve yureginiz ile dinleyin her sey Allah..A-llah der
kainatta her sey kendi hal dillinde Allah-i zikr ederken biz insanlar bunca nimettin icinde Allah-i nasil zikr etmeyiz..
kurban..her nefes alip verisimizde her kalp atisimizda kalbimiz bile Allah.Allah diye atar..bunu bilmezmisiniz..

Her şeyden önce Rabbimiz (cc), mü’minlere kendisini sürekli olarak zikretmelerini emrediyor...
Kur’an’da zikredenler övülürken, zikirden yüz çevirenler kınanmaktadır. Şu âyet oldukça dikkat çekicidir:
“Beni anın (zikredin) ben de sizi anayım, bana sükredin, nankörlük etmeyin."
diye buyurmuyor mu?
sofii olmaya gelince acaba bunu benden daha fazla isteyeni var mi ki?diye bazen dusunurum.. ama Kendimi Sofii olmaya layik goremiyorum..layik degilim..

1994 Yillinda esimin hizmet ve is icabi 3 ay Almanyanin Koln sehrinde kalmistik.. orada cok sevdigim Salih olan Cemaledin Kaplan hocamiz vardi.. Ondan cook sey ogrendim.. Allah cc. Ondan RAZI olsun..muhlis guzel bir insandi..

ama Sofi hayatinin her Anini tAKVA ile yasayabilenlere mahsuz bir makam dir..
Siz tabi daha yenisiniz..Okyonuslar otesinde nerde calistigimi meslegimi bilmediginiz icin bu guzel husn.i zanininiz icin tessekkurler efendim..
ins. bir gun belki Sofii olmayi da Rabbim nasip edebilir..
Allah cc. Kerim-dir..

Bizim Dilimiz Aşk Dilidir...Dem-i Gönülde ,Damlası Gözden Akar...
Hiç Biri Gelmez Kelam-a ,Hal Dilimizden, Hale Düşmüş An-lar...
Ne Kokusu Vardır Ne dumanı, Can evinde Canan,Ehl Eder Avam-ı,
Ruh Diriltir,Can Kabzeder,Ten Ürpertir An-da ,Halvet-i Bal Ol-an An-lar.....
Aşk İle İlla Huuu Cananım huuuu...

Tabiki dogrusun :D Daha cok ögrenecegimiz var.. InsAllah allah yardim etsin kendini ama neden layik görmedigini pek kavriyamadim
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Tabiki dogrusun :D Daha cok ögrenecegimiz var.. InsAllah allah yardim etsin kendini ama neden layik görmedigini pek kavriyamadim

Selamun aleykum
"Daha cok ögrenecegimiz var.. "demissiniz de iyi guzel hos demissiniz de bence ögrendiklerimizi ve bildiklerimizi Sofi gibi hayatimizda uygulamak.. amel etmek zamani gelmedi mi desek daha samimi olmaz mi?
madem ki sordunuz dervisane muhabet edelim isterseniz..
bu yazacaklarim kendi nefsime dir..Ona gore lutfen hic kimse alinmasin..
VİCDANIN DİN,AHLAKIN İSLAM..SÜNNETİN MUHAMMEDİ .
OLMADIKTAN SONRA KENDİ KENDİNİ KANDIRAN RİYAKAR AHMAĞIN TEKİYIMDIR..
VE BEN,İNS-AN GÖRÜNÜMLÜ ZAVALLA BİR MAHLUKUMDUR...

ÖNCE VİCDANINI DİN YAPICAK KENDİN UYACAK VE TOPLUMLASTIRACAKSIN,AKLA MANTIĞA ,DUYULARA VE GÖNLE ,AŞKLA ADL OLARAK HİZMET EDECEK VE BUNU YAYGINLAŞTIRACAKSIN Kİ HALK HAKİKATİ SENDE ÖRNEK OLARAK GÖRSÜN....

BAK O ZAMAN SENDE DOĞAN ISLAM NURU CÜMLE MAHLUKATA YANSIYACAKTIR ...
ÖNCE VİCDANINDA IHLASI DOĞUR ,SONRA TOPLUMDA BÜYÜT VE HAKKIN RIZASINA ER....HAKK ZATEN YOLUNU AÇACAKTIR

ins.
calistigim mekan ve sistemde..kac kere aglamis isyan etmisimdir.. ama inandigim gibi olamamisim-dir..malesef...
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Halen anliyamadiniz mi Ben Ask gomlegini degil Nefs gomlegi giymis bir Ben-i ademim..
Bu dünya, bu hayat, şu günler, şu ömür gelip geçicidir; kalıcı değildir..sonludur.. ölümlüdür...
Asıl hayat ve asıl bitmeyen zaman ahirettedir, öldükten sonraki hayattadır. O ebedîdir, bu fânîdir. Asıl ona hazırlanmak gerekir.
İslâm'ın, imanın bize gösterdiği hakîkat budur...
Peygamber SAV Efendimiz bu fikirle yaşamıştır...
Dünyaya değer vermemiştir..bel bağlamamıştır.gönlünü kaptırmamıştır...
Ahireti kazanmağa, Allah'ın rızasını kazanmağa bizleri teşvik etmiştir...
"Benim dünya ile ne işim var Ben bir ağacın altında biraz nefes alıp, gölgesinde gölgelenip dinlenen bir yolcu gibiyim." buyurmuştur...
"O ağaç benim esas mekânım, makamım, hedefim değil ki..." mânâsına...
Biz de bu büyük hakîkate göre hayatımızı ayarlamak, tanzim etmek, düzenlemek planlamak zorundayız...
Ya bizler Ben oylemi davraniyoruz..hic olmiyecekmis gibi dunya icin calisiyoruz..calisiyorum...
Allah'ın rızasını kazanma yoluna takvâ yolu derler, ihsân yolu derler.... Takvâ yolu denmesi, insanın günahlardan, haramlardan, Allah'ın hoşuna gitmeyecek işlerden kendisini korumasından dolayıdır...

Takvâ korunmak demek, kendi kendisini koruması demek... Onun için takvâ yolu deniliyor.

Yâni, canı istese bile günahlı, haramlı işleri yapmamak için kendini tutacak, kollayacak. Canı istemese bile sevaplı, hayırlı işleri yapacak da, sevabı kazanacak, kendisini cehenneme düşmekten koruyacak, kollayacak. Allah'ın gazabına uğramaktan korunacak.
O halde iş takvâdır, takvâ zihniyetiyle hareket etmektir, korunma zihniyetiyle hareket etmektir...

Burda da nefisle çatışma vardır. Nefis günahları seviyor ve arzu ediyor. Eğlenceyi,gezmeyi, tozmayı seviyor...
Sevaplı işlere de tenbelleniyor. Hayırlı, sevaplı işleri de yapmakta zorlanıyor; kaçmağa çalışıyor, kaytarmağa çalışıyor.

O halde Allah'ın rızasını kazanmanın yolu, nefse muhalefet etmekten ..nefsi kontrol etmekten..geçiyor.
Nefsinin esiri olan kisi Sofii olamiyor ayni benim gibi...
O halde biz, nefsimizi ıslah edecek bir yol tutturmalıyız. Nefsimizi yenebilecek bir eğitimden geçmeliyiz.

Peygamber Efendimiz de öyle buyurmuş: En büyük düşman nefis!.. Çünkü, işte o işleri yaptırtıyor.
İnsan düşünüyor, taşınıyor, aklıyla bir şeyi düşünüyor, öyle yapıyor. Bankayı soyan da aklıyla yapıyor, soygunu yapan aklıyla yapıyor. Aklını kullanıyor herkes ama, aklını hangi istikamette kullandığı mühim...

Bir insan icin nefsin terbiyesi en onemlidir.. iste ben kendi nefsimi bileterbiye edememis iken nasil olur da Sofii olmayi kendime layik gorebilirim..
insan kendisini frenleyebilecek... Nefis terbiye olacak, insan kötü huyları atacak, iyi huyları alacak...
Nefis terbiye olacak ki insan Allah'ın istediği işleri yapmağa koşan, hayırlı faydalı bir insan olabilsin..

Allah-u Teâlâ Hazretleri bizi, dinimizin hakîkatlerini öğrenen ve hayatında o bildiklerini uygulayarak, ilmiyle âmil olarak takvâ üzere yaşayan, ömrünü bereketli, hayırlı, sevaplı geçiren, huzur-u Rabbil İzzet'e sevdiği razı olduğu kul olarak; güzel, alnı açık, eli ibadetlerle dolu, kalbi pırıl pırıl varan kullarından eylesin...ins.

Alemleri dürdün,Has gönüllerdir yurdun...
Cümleye kendin bildirtitin,sen ne güzelsin ey Yarrr...
aşk ile illa huu.
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
YAR-KAÇINCA ÖZÜME ,CÜMLE YAR GÖRÜNDÜ GÖZÜME
HAYY AŞKKULLAH HUUU....GEL DE DEL OLMA YA HUUU
okumakmıdır kitab-ı yoksa amel etmekmidir hitabı....
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Zikir dinimizin emri, kalbin cilası ve gönlümüzün miracı ve ibadetlerin beynidir...
Zikrullah elbette en büyük ibadettir(Ankebut45).
Birini çok seven onu sürekli anar...
Zikrullah Allah sevgisini teşvik ve tahrik ederek sonsuz bir lezzet verir. Allahu Teala buyuruyor:

‘Fezkuruni Ezkürküm
(Bakara152)’. siz beni anın, ben de sizi anayım buyuruyor. Zikrullahla kalpler arınıp sükun bulur...
Onlar o kimselerdir ki iman etmişlerdir ve kalpleri Zikrullahla mutmain olmuş, sükun bulmuştur.Allah’u Teala buyuruyor:
‘Çok iyi bilin ki kalpler ancak Allah’ın zikriyle huzur bulur ve mutmain olur(Rad28)’.
Mutmain olmak saflaşmak, içi rahatlamak, şüpheleri kalmamak ve yerleşip sabitleşmek demektir...
Hiçbir şek ve şüphe bulunmayacak şekilde Allah’u Teala’ya yakınan inanma zevkine ermek demektir. İnsanın kalbinin her türlü korku ve hüzünden sarsılmayacak şekilde emin olmasıdır...
Bu kalp huzuru ancak Zikrullah’la husule gelir..
 

Naksi

Yeni Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
25 Mart 2012
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Yazicak söz bulamiyorum cok dogrusun
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Yazicak söz bulamiyorum cok dogrusun
ahh Kurban biz burada kim hakli kim haksiz kim daha fazla kim daha az biliyor diye bulunmuyoruz ...
Sinelerin özünü bilen Rabbim dir..
seyir sukut sabir biri yoksa bu üclü bozulur aynı bu dünyanın dengede durması gibi ..
biri sukuti eyler bir seyir eyler Gorelim mevlam neyler..Ne eylerse Guzel Eyler...
herşey kendi ekseninde hayatını idame eder hiçbirşeyi değiştiremeyiz ancak kendimiz değiştiğimizde cevrede değişime uğrar bu da rahmetten
her An bir şen tecelide olan yine kendisidir Ya Hu....
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Hayat Dokuması henüz tamamlanmamış bir duvar halısıdır... Çizimi eksik kalmış bir tablo, ya da eksik cümlelerin olduğu bir şiir. İnce ince dokumak gerek yarım kalan yönlerini kırmadan incitmeden…
ayni bu Forum da oldugu gibi..birbirimizi eksik ve fazlaliklar ile tamamlar..hep bir seyler ogretirken bir seyler de ogrenmezmiyiz?

’’Birbirinizle kaynaşasınız diye gönderdim’’ ilahi mesajına muhatap olarak yaratılan insan, yaşadığı her anın hesabını da vereceği idrakinde olmalıdır.
İnsan; ne kadar naif ve değerli bir o kadar da sorumlu bir varlık...
sorumlulugunu bilmeyen zaten SORUNLUDUR....
Âdemi yönleriyle şenlendirirken dünyayı, iyi niyet ve sevgiyle umudun timsali Habil olur, ya da önyargı içine düşerek hasedi bir kimlikle Kabilleşir....
burada Amaç bellidir insani özellikleri koruyarak, İslami bir yaşantıyı hâkim kılmak..hizmet ve teblig etmektir..
’Asra andolsun ki
Hiç şüphesiz insan hüsrandadır
Ancak iman edip Salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler bunun dışında’’ hitabı icin ins. hepimiz buradayiz

 

Seyyidahmet

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Ekim 2012
Mesajlar
99
Tepkime puanı
0
ALLAH C.C Hazretlerinin Rızası İçin Gavsımızın Resmini Kaldırın Vallahi Alem Kendisinin Rızası Yoktur ALLAH Rızası İçin Resmini Kaldırın Gavsımızın ....
 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
ALLAH C.C Hazretlerinin Rızası İçin Gavsımızın Resmini Kaldırın Vallahi Alem Kendisinin Rızası Yoktur ALLAH Rızası İçin Resmini Kaldırın Gavsımızın ....

Madem Razı değil diyorsun. Biz resmi kaldırdık, resim önemli değil zaten mühim olan bilgi. Resim hakkında yazdıklarının doğruluk ve yanlışlığının vebali sana aittir. Bilgin olsun.
 

Seyyidahmet

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Ekim 2012
Mesajlar
99
Tepkime puanı
0
Bana Aittir Kurban Kendi Ağzından Nakşetmiştir .. ALLAH C.C Hazretleri Sizlerden Razı Olsun
 
Üst Alt