Sevdayı Muhammedî (4)

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
Sevdayı Muhammedî
Karadavut ismiyle meşhur Delâil-ül-Hayrât ve Meşârık-ul-Envâr kitabının müellifi Muhammed Cezûlînin bu kitabı yazmaya karar vermesine neden olan yaşanmış hayat hikayesini dinledikten sonra, sanki içime bir ateş düşmüştü, yüreğimde bir sızı başladı.
Hoca efendiyi duymuyordum artık. Kendi kendime hayıflanıyordum.
Yıllar önce almış olduğum o kitabı neden okumadım diye söylenip durdum. Misafir hoca efendiyi uğurladık.
Ben hemen o kitabı buldum ve incelemeye başladım.
Bu gerçekten de o kitaptı. Aslında önemli olan, kalın tek cilt halinde, birkaç yüz sayfadan ibaret olan kağıt yığını değildi.
Asıl önemli olan, içerisindeki kıymetli salavat-ı şerifelerdi.
Ramazan ayı olması hasebiyle teravih namazını kıldıktan sonra salavat-ı şerifeleri okumaya başladım.
Sahur vakti geldi, sahuru yaptıktan sonra da devam ettim, tâki sabah namazına kadar.
Sabah namazını eda ettikten sonra, okumaya başlarken niyet duasında olduğu gibi Efendimizi görme niyetini tekrarladım ve yatağa yattım.
Gözlerimi kapattıktan bir müddet sonra hayatımda hiç görmediğim bir şekilde gözlerime küçük bir nokta halinde bir ışık belirdi.
Bu ışık büyümeye başladı. Öyle büyüdüki, bu ışık tamamen gözlerimin içini doldurdu.
Ben bu durumu hayretle izliyordum. Daha sonra öyle bir nûr yansıdıki, ömrümde öyle canlı renkleri görmemiştim.
Bu Efendimizin nûruydu. Bu nûrun yansımasıyla Efendimiz karşımdaydı.
Ben o an hem şok olmuştum ve hem de Onun güzelliğine ve nûruna hayranlıkla bakıyordum.
Bu hayranlıktan olsa gerekki ben ne yapacağımı şaşırmış bir vaziyetteydim.
Efendimiz ise bana gülümsüyordu. Ben artık kendimi tutamadım birden ağlamaya başladım.
Bu lütuf, bu ihsan, bu sa'âdet karşısında ağladım ağladım.
Aynı zamanda şok içerisindeydim, çünkü böyle bir ânı hiç hesap etmemiştim.
Benim o anki halimden olsa gerekki, gülümseyerek birden kayboldu. Ben kendimi frenleyemiyordum, gözlerimdeki yaşlar dinmiyordu.
Kendimi sokağa attım, hem yürüyor hem ağlıyordum. Saatlarca bir mecnun gibi yürüdüm yürüdüm, nereye gittiğimi bilmeden...

Bir geceyi sabahlarken

Hem salât hem selâm okurken

Sabah oldu kıldım namaz

Yatarken Rabbime etmiştim niyaz

Arzularım o sevdaya

Kavuşmaktı Rasulullaha

Bağrım uykuya dalıyorduki

Birden bir nûr aksetti gözlerime

Hem Rasulullah geldi tebessümle

Ömrümde görmedim öyle nûr

Hem içim oldu pürnur

Ben şaşkına döndüm bir an

Hem aşkınla sarhoş oldum o an

Saygımdan dilim tutulmuştu

Edemedim bir kaç kelam

Güzelliğine hayranlığımdan

Olmuştum Ona ram

Ben seyrine dalmıştımki

Bilmiyorum ne kadar geçti zaman

Hayret hayran bakarken ben

Gitti tebessümle yeniden

Beni birden hüzün bastı

Aktı yaşlar gözlerimden

Ey Nebi ararım seni

Bitab düştüm özleminden

 
Üst Alt