Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAM VE AİLE
İslamda aile hayatı
Sen Hz. Ali misin'ki Hz. Fatıma İstiyorsun?
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Elifgül" data-source="post: 21746" data-attributes="member: 1043"><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="color: black"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">İçimden geçenleri tek tek anlatacaktım ona; </span></span></span></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black">Onunla ikimiz bir dalın iki kirazı, bir kurnanın yan yana akan iki musluğu olacaktık. </span></span></span></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black">Hayat denilen bu köhne mahallede; yıkılmak üzere olan taraçalarımı, balkonumu onun sağlam ve dik duvarına dayayacak ve istimlâk görmemiş iki ahşap ev gibi bitişik nizam yaşayıp gidecektik. </span></span></span></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black">Dışarının tarrakasından bezip dumanlı başımla saadet yuvamıza girdiğim an, onun boynunu bir gelincik gibi büküp, ok kirpiklerini kırpıştırarak “hoş geldin” deyişinde felah bulacak ve mükerreren rabbime şükür duaları edecektim: “rabbim bana iliği mundar bir hatun vermediğin için sana hamdolsun” </span></span></span></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black">İnsanlar avaz avaz, bar bar bağırıp sokaklarda zift ile sıvanmış gemiler gibi yol alırken mehpare yüzlü sevdiceğimle biz şal desenli koltuklarımızda oturup ayaklı fincanlarımızla kahvelerimizi yudumlayacaktık... ve ben çocukluktan kalma bir alışkanlık ile fincanın dibindeki telveyi yalamaya çalışırken bir an onun müstehzi yüz ifadesi ile karşılaşıp utanacaktım. </span></span></span></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black">Sinirden morardığım, eski bir taka gibi yalpaladığım anlarda marifetli zevcemin yaptığı balıksırtı desenli cevizli tarçınlı kurabiyelerle kendime gelecek; tüm çakralarım açılacak, ruhumda tarçın çubuklarından saraylar yükselecekti. </span></span></span></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black">Geçim yoluna koymuşuz ya başımızı efendim. Benim kazdığım çukurları o dolduracak, onun ördüğü zindanları ben yıkacaktım. Benim yaktığım ateşi o söndürecek, onun çattığı darağacını ben yakacaktım. O giderken ben dönecektim, ben kaybederken o bulacaktı. İşte böylece yirmi dört saat mesai yapan iki işçi gibi saadet sarayımızı inşa edecektik. </span></span></span></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black">Ufak tefek tartışmalar da yaşayacaktık elbette. Rica ederim. Elbet biz de hataya namzet bir beşeriz. Misal “LCD televizyona zekât düşüp düşmeyeceği”, “pazar arabasına önce sebzelerin mi meyvelerin mi konulacağı”, “yumurtanın sarısının mı yoksa beyazının mı daha faydalı olduğu” mevzularında elbette sağlıklı beyin hücrelerine sahip her birey gibi biz de tartışacaktık. </span></span></span></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black">Şeyh Sadi’nin “on derviş bir kilime sığar da iki sultan bir saraya sığmaz” sözünü kaidemiz belleyecek ve sultanlar gibi değil etekleri zikir rüzgârları ile uçuşan dervişler gibi gezinecektik saadethanemizde. </span></span></span></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black">Yaralı geyikler gibi titreyecektik mukaddes kitabımızdan sözler işitince…</span></span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black">Şeytanla, sırçalı sıpalar gibi inatlaşacaktık…</span></span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black">Sabah namazına paçalı güvercinler gibi guruldayarak uyanacaktık.</span></span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black">Kertenkelelerin korkudan kuyruğunu bırakıp kaçması gibi biz de “rabbimizin azametini” ensemizde her hissedişimizde günahlarımızı bırakıp kaçacaktık. </span></span></span></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black">Her yanlış bir nakış demiş eskiler. Biz de hayat denilen kilimi işte böyle nakış nakış dokuyacaktık. Bozulmuş bir nesil ters nallanmış at gibi yeldir yepelek dolanırken, biz sağrısı terli, yeleleri rüzgârlı atlar gibi her daim rıza-i ilahi ye doğru koşacaktık. </span></span></span></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black">Vay hormonlu gıdalarmış, vay kansorejen maddelermiş… Uzun kış gecelerinde saç sobamızın tavana vuran ışığında oynaşan renk fevvarelerinde huzur bulmak varken, patlamış mısırlar eşliğinde sobanın üzerindeki bakır demlikten yayılan o musikiyi dinleyerek uyuklamak varken, bu tür mevzulara dalıp asla mekâna kesafet katmayacaktık. </span></span></span></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black">Pencereden bakınca bir top akasya bir iki akçakavak muhakkak görecektik. Tevazu, tevekkül, kanaat ve feragat adına ne varsa ağaçların dallarından okuyacaktık. Şövalye kitabı okuya okuya kendini şövalye sanan Don Kişot gibi biz de ağaçlara baka baka onlar gibi mütevekkil olacaktık. Köklerimiz sağlamlaştıkça dallarımıza abı hayat yürüyecekti. Damarlarımızda sabır öz suyu dolaşacaktı. Yüzümüz ağacın gövdesi gibi nasırlaşsa da bedenimiz her daim meyveye duracaktı. Sonbahar gelip yaprağımızdaki son klorofili de içine çekinceye kadar bu böyle devam edip gidecekti. </span></span></span></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black">Asla plaza adamı, cafe müdavimi, İstanbul enteli, vitrin aylağı olmayacaktık. Zamanı geçmiş fraksiyonlardan bize ne? Markasını yitirmiş şehirlerden, gudubet fikirlerden, küfür fıçısına batmış şiirlerden bize ne? Ne yapacağını iyi bilen kurnaz kadınlardan, ne yaptığını bilmeyen mandagöz adamlardan bize ne? </span></span></span></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black">Biz iki mümin olacak, iki mümin gibi yaşayacak ve iki mümin gibi ölecektik…. </span></span></span></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black">Lafı çok uzattım farkındayım. İşte bütün bunları ona anlatacak ve desti izdivacına talip olacaktım. Eğer ki tam ona yetişmişken köşeyi dönmeseydi. O meymenetsiz adamın koluna bir piknik sepeti gibi takılmasaydı. Şuh kahkahaları onu bir azize olarak gören ruhumun duvarlarında yankılanmasaydı. Hz. Fatıma asaleti diye nitelendirdiğim o duruşunu bir mazgalın kenarına bırakıp şehrin lağımına karışmasaydı. İçkili bir kafeden içeriye girerken ardında bıraktığı gönül mabedimi elleriyle yakıp yıkmasaydı. </span></span></span></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black">Tüm bu düşüncelerimle o menevişli siluetin ardından bakışlarımı çekip kendi ruhuma doğru yeniden yola çıkarken içimde bir sesin yankılandığını hissettim. Diyordu ki bu ses; “sen Hz. Ali misin ki Hz. Fatıma istedin, sen Mecnun istidadında mısın ki Leyla aradın karşında” </span></span></span></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black">İşte bu içsel hesaplaşma ile o an Obama gibi irkilmişim. Ayaklarım birbirine karışırken düşmemek için duvardan sarkan elektrik kablosuna sımsıkı tutunmuşum. Ufak bir çarpıntı ve titreme ile üzerinize afiyet kendimi karşı kaldırımda buldum. O an çevreye yayılan yanık kokusunun elimden mi yüreğimden mi geldiğini tam anlayamadım. Ama anladığım bir şey vardı ki; ortada Leyla ve Mecnun yoksa Züleyha ve Yusuf yoksa Ali ve Fatıma yoksa elektrik melektrik bir işe yaramıyor. </span></span></span></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black">Ayşegül Genç</span></span></span></span></span></p><p> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Elifgül, post: 21746, member: 1043"] [FONT=Arial][SIZE=2][COLOR=black][FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]İçimden geçenleri tek tek anlatacaktım ona; [/SIZE][/FONT][/COLOR] [FONT=Arial][SIZE=4][COLOR=black]Onunla ikimiz bir dalın iki kirazı, bir kurnanın yan yana akan iki musluğu olacaktık. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [SIZE=4] [/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=4][COLOR=black]Hayat denilen bu köhne mahallede; yıkılmak üzere olan taraçalarımı, balkonumu onun sağlam ve dik duvarına dayayacak ve istimlâk görmemiş iki ahşap ev gibi bitişik nizam yaşayıp gidecektik. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [SIZE=4] [/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=4][COLOR=black]Dışarının tarrakasından bezip dumanlı başımla saadet yuvamıza girdiğim an, onun boynunu bir gelincik gibi büküp, ok kirpiklerini kırpıştırarak “hoş geldin” deyişinde felah bulacak ve mükerreren rabbime şükür duaları edecektim: “rabbim bana iliği mundar bir hatun vermediğin için sana hamdolsun” [/COLOR][/SIZE][/FONT] [SIZE=4] [/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=4][COLOR=black]İnsanlar avaz avaz, bar bar bağırıp sokaklarda zift ile sıvanmış gemiler gibi yol alırken mehpare yüzlü sevdiceğimle biz şal desenli koltuklarımızda oturup ayaklı fincanlarımızla kahvelerimizi yudumlayacaktık... ve ben çocukluktan kalma bir alışkanlık ile fincanın dibindeki telveyi yalamaya çalışırken bir an onun müstehzi yüz ifadesi ile karşılaşıp utanacaktım. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [SIZE=4] [/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=4][COLOR=black]Sinirden morardığım, eski bir taka gibi yalpaladığım anlarda marifetli zevcemin yaptığı balıksırtı desenli cevizli tarçınlı kurabiyelerle kendime gelecek; tüm çakralarım açılacak, ruhumda tarçın çubuklarından saraylar yükselecekti. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [SIZE=4] [/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=4][COLOR=black]Geçim yoluna koymuşuz ya başımızı efendim. Benim kazdığım çukurları o dolduracak, onun ördüğü zindanları ben yıkacaktım. Benim yaktığım ateşi o söndürecek, onun çattığı darağacını ben yakacaktım. O giderken ben dönecektim, ben kaybederken o bulacaktı. İşte böylece yirmi dört saat mesai yapan iki işçi gibi saadet sarayımızı inşa edecektik. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [SIZE=4] [/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=4][COLOR=black]Ufak tefek tartışmalar da yaşayacaktık elbette. Rica ederim. Elbet biz de hataya namzet bir beşeriz. Misal “LCD televizyona zekât düşüp düşmeyeceği”, “pazar arabasına önce sebzelerin mi meyvelerin mi konulacağı”, “yumurtanın sarısının mı yoksa beyazının mı daha faydalı olduğu” mevzularında elbette sağlıklı beyin hücrelerine sahip her birey gibi biz de tartışacaktık. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [SIZE=4] [/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=4][COLOR=black]Şeyh Sadi’nin “on derviş bir kilime sığar da iki sultan bir saraya sığmaz” sözünü kaidemiz belleyecek ve sultanlar gibi değil etekleri zikir rüzgârları ile uçuşan dervişler gibi gezinecektik saadethanemizde. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [SIZE=4] [/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=4][COLOR=black]Yaralı geyikler gibi titreyecektik mukaddes kitabımızdan sözler işitince…[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=4][COLOR=black]Şeytanla, sırçalı sıpalar gibi inatlaşacaktık…[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=4][COLOR=black]Sabah namazına paçalı güvercinler gibi guruldayarak uyanacaktık.[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=4][COLOR=black]Kertenkelelerin korkudan kuyruğunu bırakıp kaçması gibi biz de “rabbimizin azametini” ensemizde her hissedişimizde günahlarımızı bırakıp kaçacaktık. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [SIZE=4] [/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=4][COLOR=black]Her yanlış bir nakış demiş eskiler. Biz de hayat denilen kilimi işte böyle nakış nakış dokuyacaktık. Bozulmuş bir nesil ters nallanmış at gibi yeldir yepelek dolanırken, biz sağrısı terli, yeleleri rüzgârlı atlar gibi her daim rıza-i ilahi ye doğru koşacaktık. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [SIZE=4] [/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=4][COLOR=black]Vay hormonlu gıdalarmış, vay kansorejen maddelermiş… Uzun kış gecelerinde saç sobamızın tavana vuran ışığında oynaşan renk fevvarelerinde huzur bulmak varken, patlamış mısırlar eşliğinde sobanın üzerindeki bakır demlikten yayılan o musikiyi dinleyerek uyuklamak varken, bu tür mevzulara dalıp asla mekâna kesafet katmayacaktık. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [SIZE=4] [/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=4][COLOR=black]Pencereden bakınca bir top akasya bir iki akçakavak muhakkak görecektik. Tevazu, tevekkül, kanaat ve feragat adına ne varsa ağaçların dallarından okuyacaktık. Şövalye kitabı okuya okuya kendini şövalye sanan Don Kişot gibi biz de ağaçlara baka baka onlar gibi mütevekkil olacaktık. Köklerimiz sağlamlaştıkça dallarımıza abı hayat yürüyecekti. Damarlarımızda sabır öz suyu dolaşacaktı. Yüzümüz ağacın gövdesi gibi nasırlaşsa da bedenimiz her daim meyveye duracaktı. Sonbahar gelip yaprağımızdaki son klorofili de içine çekinceye kadar bu böyle devam edip gidecekti. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [SIZE=4] [/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=4][COLOR=black]Asla plaza adamı, cafe müdavimi, İstanbul enteli, vitrin aylağı olmayacaktık. Zamanı geçmiş fraksiyonlardan bize ne? Markasını yitirmiş şehirlerden, gudubet fikirlerden, küfür fıçısına batmış şiirlerden bize ne? Ne yapacağını iyi bilen kurnaz kadınlardan, ne yaptığını bilmeyen mandagöz adamlardan bize ne? [/COLOR][/SIZE][/FONT] [SIZE=4] [/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=4][COLOR=black]Biz iki mümin olacak, iki mümin gibi yaşayacak ve iki mümin gibi ölecektik…. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [SIZE=4] [/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=4][COLOR=black]Lafı çok uzattım farkındayım. İşte bütün bunları ona anlatacak ve desti izdivacına talip olacaktım. Eğer ki tam ona yetişmişken köşeyi dönmeseydi. O meymenetsiz adamın koluna bir piknik sepeti gibi takılmasaydı. Şuh kahkahaları onu bir azize olarak gören ruhumun duvarlarında yankılanmasaydı. Hz. Fatıma asaleti diye nitelendirdiğim o duruşunu bir mazgalın kenarına bırakıp şehrin lağımına karışmasaydı. İçkili bir kafeden içeriye girerken ardında bıraktığı gönül mabedimi elleriyle yakıp yıkmasaydı. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [SIZE=4] [/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=4][COLOR=black]Tüm bu düşüncelerimle o menevişli siluetin ardından bakışlarımı çekip kendi ruhuma doğru yeniden yola çıkarken içimde bir sesin yankılandığını hissettim. Diyordu ki bu ses; “sen Hz. Ali misin ki Hz. Fatıma istedin, sen Mecnun istidadında mısın ki Leyla aradın karşında” [/COLOR][/SIZE][/FONT] [SIZE=4] [/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=4][COLOR=black]İşte bu içsel hesaplaşma ile o an Obama gibi irkilmişim. Ayaklarım birbirine karışırken düşmemek için duvardan sarkan elektrik kablosuna sımsıkı tutunmuşum. Ufak bir çarpıntı ve titreme ile üzerinize afiyet kendimi karşı kaldırımda buldum. O an çevreye yayılan yanık kokusunun elimden mi yüreğimden mi geldiğini tam anlayamadım. Ama anladığım bir şey vardı ki; ortada Leyla ve Mecnun yoksa Züleyha ve Yusuf yoksa Ali ve Fatıma yoksa elektrik melektrik bir işe yaramıyor. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [SIZE=4] [/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=4][COLOR=black]Ayşegül Genç[/COLOR][/SIZE][/FONT] [SIZE=4] [/SIZE] [/SIZE][/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAM VE AİLE
İslamda aile hayatı
Sen Hz. Ali misin'ki Hz. Fatıma İstiyorsun?
Üst
Alt