- Katılım
- 14 Eylül 2011
- Mesajlar
- 288
- Tepkime puanı
- 0
Sen gel yeter ya rasulallah
Bugün gülün dalındaki bülbül ötmüyor
Ya rasulAllah...
Hıçkırıklar düğümlenmiş boğazına...
Gözyaşlarıyla doyuruyor gülün yapraklarını...
Lalenin boynu bükük,
Gülücükler dağıtmıyor karanfiller...
Dudaklarını bıçak açmıyor sarmaşıkların...
Yalnızlığın hüznü kuşatmış papatyaları...
Açmıyorlar yapraklarını...
Kuşluk güneşinin gözleri buğulu,
Birkaç tutam bulut geziniyor, gökyüzünde...
Ve dağların alnı terlemiş,
Yanaklarından süzülüp,
Rahmet iner belki birazdan yeryüzüne...
Geceler uzadıkça uzuyor ya rasulALLAH...
Sen gittin gideli...
Boynu bükük,
Kan kırmızı tomurcuklar,
Seni soruyor biliyor musun ya rasulAllah...
Bülbüller figan eylemiyor,
Gül dallarında...
Ve ilk akşamlarda,
El ayak çekilirken ortalıktan,
Yaşama kavgasının,
İzleri kalıyor caddelerde...
Sokak lambaları solgun,
Her gün,
biraz daha küçülüyor yıldızlar..
Ayın şavkı vurmuyor dağların gölgesine...
Sen gittin gideli ya rasulAllah...
Ümmetin...
Öksüz ve yetim artık…
Sen gel yeter ki ya rasulAllah...
Gökkubbe inecek birazdan,
Seni karşılamaya...
Ormanlar bayramlıklarını giydirecek,
Gencecik fidanların...
Tertemiz Irmaklar, daha bir çağlayacak senin için...
Denizler,
Biraz daha ısınacak heyecandan...
Mor kuşaklı dağlar,
Şefkatle besleyecek yediveren ovaları...
Sen gel yeter ki ya rasulAllah...
Kuşlar en güzel şarkıları söyleyecek,
En güzel sesleriyle...
Bembeyaz koyunlar,
Sütten kesmeyecek kuzularını...
Ceylânlar uçarcasına koşacaklar,
Senin geleceğin yollarda...
Yağız atlar rüzgâr gibi esecek ovalarda...
Sen gel yeter ki ya rasulAllah...
Sen gel...
Şefaat ya rasulAllah...
(fatihin kaleminden)
"Varlığının kaç bahara bedel olduğunu bilmeyenler...
Yokluğunun ızdırabını nasıl duysun ya rasul..."
Bugün gülün dalındaki bülbül ötmüyor
Ya rasulAllah...
Hıçkırıklar düğümlenmiş boğazına...
Gözyaşlarıyla doyuruyor gülün yapraklarını...
Lalenin boynu bükük,
Gülücükler dağıtmıyor karanfiller...
Dudaklarını bıçak açmıyor sarmaşıkların...
Yalnızlığın hüznü kuşatmış papatyaları...
Açmıyorlar yapraklarını...
Kuşluk güneşinin gözleri buğulu,
Birkaç tutam bulut geziniyor, gökyüzünde...
Ve dağların alnı terlemiş,
Yanaklarından süzülüp,
Rahmet iner belki birazdan yeryüzüne...
Geceler uzadıkça uzuyor ya rasulALLAH...
Sen gittin gideli...
Boynu bükük,
Kan kırmızı tomurcuklar,
Seni soruyor biliyor musun ya rasulAllah...
Bülbüller figan eylemiyor,
Gül dallarında...
Ve ilk akşamlarda,
El ayak çekilirken ortalıktan,
Yaşama kavgasının,
İzleri kalıyor caddelerde...
Sokak lambaları solgun,
Her gün,
biraz daha küçülüyor yıldızlar..
Ayın şavkı vurmuyor dağların gölgesine...
Sen gittin gideli ya rasulAllah...
Ümmetin...
Öksüz ve yetim artık…
Sen gel yeter ki ya rasulAllah...
Gökkubbe inecek birazdan,
Seni karşılamaya...
Ormanlar bayramlıklarını giydirecek,
Gencecik fidanların...
Tertemiz Irmaklar, daha bir çağlayacak senin için...
Denizler,
Biraz daha ısınacak heyecandan...
Mor kuşaklı dağlar,
Şefkatle besleyecek yediveren ovaları...
Sen gel yeter ki ya rasulAllah...
Kuşlar en güzel şarkıları söyleyecek,
En güzel sesleriyle...
Bembeyaz koyunlar,
Sütten kesmeyecek kuzularını...
Ceylânlar uçarcasına koşacaklar,
Senin geleceğin yollarda...
Yağız atlar rüzgâr gibi esecek ovalarda...
Sen gel yeter ki ya rasulAllah...
Sen gel...
Şefaat ya rasulAllah...
(fatihin kaleminden)
"Varlığının kaç bahara bedel olduğunu bilmeyenler...
Yokluğunun ızdırabını nasıl duysun ya rasul..."