sema ve şekilsel ibadet

hiclik

Kurallara Uymadı
Üyemiz
Katılım
4 Eylül 2015
Mesajlar
59
Tepkime puanı
0
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

mevlana oruç konusunda şöyle diyordu:
"islam'ın binası şu beş direk üstüne kurulmuştur: kelime-i şehadet, zekat, hac, oruç, namaz. Allah'a yemin ederim ki, bu direklerin
en kuvvetlisi, en büyüğü oruçtur! sen farkında değilsin ama, yemek yediğin vakit, için pislikle dolar oruç hamama benzer seni maddi ve manevi bütün kirlerden ve kötülüklerden temizler sen vahdet denizinden ayrı düşmüş bir damla gibisin
sen aslına nasıl ulaşacaksın? işte oruç, sel gibi yağmur gibi seni alır, denize ulaştırır."

Namazı da böyleydi kıldığı namaz, "rıza namazı", aşk namazı, gönül namazıydı namaz kılarken tümüyle kendinden geçtiğini, rekatları şaşırdığını, hangi sureyi okuduğunu bilemez hale geldiğini kendisi söylüyor namaz, bir vecd ve kendinden geçme haliydi o bakımdan, müzik ve sema ile namazı birbirinden ayırmıyordu..

eflaki'de şöyle bir öykü var:

Bir gün mevlana'nın yanında rebap çalıyorlar, o da büyük bir zevkle dinliyordu
içeriye aniden bir mürit girip:
-ikindi namazı okunuyor, diye haber verdi bir an duraklayan mevlana şöyle dedi:
-hayır hayır; o başka namaz bu da başka her ikisi de Hakk'a çağırıyor birisi insanın dışını hizmete, ötekisi ise içini Allah'ın sevgisi ve marifetine çağırıyor..

Ali Ahmed adında birisi, Mevlana'nın idamdan kurtararak müritleri arasına kattığı hristiyan Rum genci Siryanus'a şöyle der:
-ben eşek yükü kitap okumuşum, fakat bu kitaplarda semanın mübah olduğuna dair hiçbir şey görmemiş, semaya ruhsat verildiğini de işitmemiştim! siz bu sonradan icat edilmiş şeyi neye dayanarak yürütüyorsunuz?
-sen o kitapları bir eşek gibi okuduğun için anlamıyorsun Allaha hamdolsun ki, biz İsa gibi okumuş ve onun sırrına ermişiz

Eflaki'nin aktardığı öykülerden, mevlana'nın şiddetli kış ortasında bile, sabaha kadar teheccüt namazı kıldıktan sonra, bir de sabah namazı kıldığını öğreniyoruz, bunu aşırı bulup nedenini soranlara verdiği yanıt özetle şöyledir:
-bir çok insan bize bağlanıp güvenmiştir, eğer biz bu ibadetlerden vazgeçersek ne yaparlar, kimin kağısına giderler?

Mevlana, şekilsel ibadeti bir kalıp olarak görür. Mesela; namazın başı tekbir, sonu ise selamdır başı ve sonu olan her şey kalıptır..
Şehadet getirme de öyle! onun da başı ve sonu vardır oysa ibadet sadece bir kalıptan ibaret olmamalıdır kişi onu kendinden geçiş haline, Allah'a ulaşma yolu haline getirmelidir ama bunu herkes yapamaz! o nedenle, şekilsel ibadet de önemlidir tıpkı
annenin sütten kesilen çocuğunu azar azar normal yiyecek ve içeceklere alıştırması gibi..
 

tozduman

Moderatör
Moderatör
Katılım
2 Şubat 2015
Mesajlar
1,133
Tepkime puanı
8
Peygamber Efendimiz in sunnetlerinden ayrılmayıp yeni icatlar cikarmaktan Allah bizi korusun. Hz mevlana iyi bir alimdir.
Bu mevlevilik tingir mingir semazen ler yanlış tir. Allah Allah ıyiki Kurani kerim var namazı duayı unutup müzikle aşka gelip dua edeceğiz vesselam .
 

hiclik

Kurallara Uymadı
Üyemiz
Katılım
4 Eylül 2015
Mesajlar
59
Tepkime puanı
0
Peygamber Efendimiz in sunnetlerinden ayrılmayıp yeni icatlar cikarmaktan Allah bizi korusun. Hz mevlana iyi bir alimdir.
Bu mevlevilik tingir mingir semazen ler yanlış tir. Allah Allah ıyiki Kurani kerim var namazı duayı unutup müzikle aşka gelip dua edeceğiz vesselam .
Hz. Hamza (ra) şehit olunca küçük kızı yetim olarak kalmıştı. Sahabîlerden Hz. Ali, Hz. Cafer ve Zeyd bin Sâbit’ten her üçü de, bu yetimi himayeleri altına alıp bakmayı arzu ediyorlardı. Hepsini de dinleyen Peygamberimiz (asm),

Hz. Ali’ye, “Yâ Ali, sen bendensin, ben de sendenim.” buyurdu. Bunun üzerine Hz. Ali sevincinden dönmeye başladı.

Hz. Cafer'e de “Senin sûretin ve sîretin (ahlâkın) bana benziyor.” buyurdu. Bu güzel sözü duyan Hz. Cafer şevkinden dönmeye başladı.

Hz. Zeyd için de, “Sen bizim kardeşimiz ve âzad edilmiş kölemizsin.” buyurunca Hz. Zeyd de heyecanından dönmeye başladı.

Daha sonra Peygamberimiz (asm) “Teyze anne mesabesindedir.” buyurarak, kızı Hz. Cafer’e verdi. Hz. Cafer’in hanımı yetim kızın teyzesi idi.(2)

sema, coşkunluk halidir ilahiler de öyle
 

tozduman

Moderatör
Moderatör
Katılım
2 Şubat 2015
Mesajlar
1,133
Tepkime puanı
8
Estağfirullah, estağfirullah estağfirullah .
Hasbinallahu ve nimel vekil.
Peygamber efendimiz sav; "Ey müminler! "Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp, uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler; Allahın kitabı Kur an-ı Kerim ve Peygamberinin sünnetidir."
Kuranı Kerim de dönmek var mı ?
Sünnet ve Hadisler de dönmek var mı?
İslam dini; çok ciddiyet, aklı selim olmayı gerektirir.
Ben geçtim o mevlevilik yolundan !
Bizim dinimizde ilahi şu şekilde;
Cuma günleri peygamber efendimiz (sav) Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim deriz.
Bu çalgılı olmaz! şarkı gibi de olmaz! günümüzdeki ilahiler gibi hiç değil!!
 

Ab-ı Hayat

Moderatör
Moderatör
Katılım
3 Haziran 2014
Mesajlar
1,608
Tepkime puanı
47
İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız. Hz. Ömer (r.a)
 

hiclik

Kurallara Uymadı
Üyemiz
Katılım
4 Eylül 2015
Mesajlar
59
Tepkime puanı
0
Hz. Hanzala, Hz. Peygamber (a.s.m)’in yanında iken bulunduğu ruh haliyle, ondan ayrı olduğu zamanki ruh halinin farklı olmasından rahatsızlık duyar, bu durumun bir münafıklık alameti olabileceğinden endişe eder. Böyle bir halet-i ruhiye içerisinde evinden dışarı çıkıp Hz. Ebu Bekir (ra) ile karşılaşır ve ona “Hanzala münafık oldu.” demeye başlar. Konuyu açıklayınca da, Hz. Ebu Bekir aynı şeylerin kendisi için de söz konusu olduğunu söyler. Nihayet Hz. Peygamber (a.s.m)’in huzuruna gider ve aynı şeyleri orda da tekrarlar. Gerekçe olarak da

- “Ya Resulallah! Sizin huzurunuzda olduğumuz zaman bize cennet ve cehennemi hatırlatıyorsunuz, biz de her şeyi gözle görür gibi oluyoruz. Yanınızdan çıkıp gittiğimizde, çoluk çocuğa, dünyaya karışır da çok şeyleri unutuveririz.” der. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.m):

- “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, eğer yanımda iken içinde bulunduğunuz ruh haletinizi ve zikri dışarıda da devam ettirseydiniz, muhakkak ki, melekler yataklarınızda ve yollarınızda sizinle musafaha ederlerdi…” buyurur.(bk. Müslim, Tevbe, 12-13).sizin de yolunuz buradan geçtiyse bilirsiniz ki sema ruh ile olmalıdır nefs ile değil kişinin kendinden geçtiği bu ruh hali ile yaptığı hareketler anormal bir hareket olabilir ruh, bu ilahi güzellikler ile kendisinden geçer bu hal dönerek de olur oturarak da olur hiç de olmayabilir hadislere baktığımızda Hz. Ali, Hz. Cafer, Hz. Zeyd bu coşkunluk halini dönerek yaşamışlar o zaman aykırı bir durum olmuyor önemli olan kısım şurada sizin ruhunuz coşkulu vaziyette değilse vecd halini yaşayamazsınız ruhun kendinden geçmesi olarak söylenen vecd halini yaşayabilmeniz için adı üstünde ruhun da kendinden geçmesi lazım ruh kendinden geçerse bu durum farklı olarak eyleme dönüşebilir mevlana'da bu durum sema ederek kendisini göstermiş bugün bazı yerlerde yapılan folklorik değeri olan hareketlerin vecd hali ile bir alakası yok görsel şölen olarak değerlendirmeliyiz gerçekten bu hali yaşayan var mı? var hadislerde dönmek var mı kuran'da dönmek var mı? bu sorunun cevabı basittir bir vecd halidir ki yukarıda verdiğim hadislerden bakabilirsiniz coşku halidir sizde o coşku yoksa dönmezsiniz eğer ruhunuzda bu coşku varsa namazda da olur, ilahide de olur, dönersiniz, sallanırsınız her zaman hissedebilirsiniz bu daha değişik bir eylemde de olabilir o yüzden Mevlana her ikisinde de Hak'ı çağırdığını söylüyor bu da her şeyde Allah'ı görmekle olur tabii ama günümüzdeki folklor gibi dönmek görsel şölenden başka bir şey değil

Yemin ederim, Allah Teâlâ, Kur'an okuyan güzel sesli bir kişiyi, cariyesinin tegannisine meftun olan bir kimsenin cariyesini dinlemesinden daha istekli bir şekilde dinler

"Doğrusu biz akşam sabah onunla (Davud Aleyhisselam) beraber tesbih eden dağları, toplu halde kuşları onun emri altına vermiştik. Hepsi O'na yönelmiştir." (Sâd; 18-19) Bir sonraki ayet-i kerimede de; "Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiş, ona hikmet ve güzel konuşma vermiştik" denilmektedir. Diğer bir ayet-i kerimede ise "Andolsun, Davud'a tarafımızdan bir üstünlük verdik. Ey dağlar ve kuşlar! Onunla beraber tesbih edin, dedik. Ona demiri yumuşattık." (Sebe'; 10) denilmektedir.

çalgının caiz olduğu yerler var caiz olmadığı yerler var içkili bir cemaatin müzik çaldırmasından veya herhangi boş maksat bahsetiyorum ameller niyetlere göredir ilahi bir ortamdan g

Kalbde helal olan şeyin sevgisi [mesela Allah sevgisi] varsa, sima [ilahi, kaside gibi nağmeli sesler] onu artırıyorsa o kimsenin teganni dinlemesi helal olur. Kalbinde, dinimizin yasak ettiği bir şey olanın teganni dinlemesi günah olur. (K. Saadet s.322)

Bayramlarda ve arada bir olursa [Hazret-i Âişe validemizin seyrettiği zenci cariyelerinki] oyunlar, teganniler ve bunları seyretmek haram değildir. (K. Saadet s.322) [Cariyelerin saçını başını açmaları günah olmadığı gibi nağmeli sesleri de haram değildir.]

Düğünlerde def çalmak ve teganni etmek mubahtır. (K. Saadet s.323)

Teganni, raks, def çalmak, kılıç ve kalkan oyunları ve neşeli günlerde zencilerin oyunlarını seyretmek mubahtır. (İhya 2/695)

Bayram günü zenci cariyelerin oyunlarını Resul-i ekrem efendimiz kapı üzerinden Hazret-i Âişe’ye seyrettirmiş ve ikisi beraber bakmışlardır. (İhya 2/827)

Kusurları, azapları bildiren [çalgısız] kasideleri, ilahileri dinleyerek üzülmek, ağlamak sevaptır. Ancak Allahü teâlânın kaza ve kaderini beğenmeyip, ona üzülüp, üzüntüsünün artması haramdır. (K. Saadet s.324)

Hacca gidenin, Kâbe, hac, Mekke, Medine şiirleri, ilahileri, kasideleri dinlemesi ve bunları güzel sesle okuyup para kazanması helaldir. (K. Saadet s.323-324)

Hacıları uğurlarken Kâbe, zemzem ve diğer mübarek makamları öven ve Arab çölünü anlatan şiirlerde nefesli ve telli çalgılar yoksa, bunların hepsi caizdir. (İhya 2/690)

Düşmanlarla savaşmayı ve Allah sevgisi uğruna canını feda etmeyi kuvvetlendiren kahramanlık şarkılarını [mehter marşlarını] dinlemek mubah olur. (K. Saadet s.324)

Düğün, ziyafet ve sefer dönüşü gibi sevinmek gereken yerlerde, bayram günlerinde nağmeli seslerle, teganni ile neşelenmek caizdir. (K. Saadet s.324)

Düğün ve benzeri yerlerde davul, def çalmak haram değildir. Hacılar ve askerlerin davul, bando çalması caizdir. Ahlakı bozuk gençlerin davul çalması da haramdır. (K. Saadet s.326)
 
Üst Alt